Bu mevsim sıcak ve kuraktır. Ve sıcaklık ile kuraklık ateşin tabîatıdır.
Bu yaz mevsiminde dışarıdaki halleri bırakıp bineğin olan madde bedenine bulaşacak olan ihtiyarlık hÂlini duşun.
Yaşının ilerlemesi sebebiyle bu madde bedene gelecek olan zayıflığın, Âhiret hayÂtına faydası olacak olan sÂlih amelleri yapmaya engel olacağını tefekkur et!
Ve HAK TeÂlÂ’nın Tekvîr sûresindeki;
“Ve izel cahîmu su’ıret” (Tekvîr, 81/12) ya'nî “Cehennem kızıştırıldığı vakit” Âyetindeki mubÂrek soze bakıp cehennemi ve onun şiddetini ve kızgınlığını duşun!
Ve kıyÂmet gununde yeryuzunun değişmesini ve guneşin yakınlaşması sebebiyle olacak olan sıcaklığın şiddetini;
Ve o sıcaklık sebebiyle cisimlere gelecek olan susama husûsunu; ve o esnÂda susuzluğun giderilmesinin, ancak bir havuzla sınırlandırılıp ve kotu amelleri dolayısıyla bir takım insanların o havuzdan melekler tarafından uzaklaştırılmasını ve bu sıcaklık yuzunden insanların tepeden tırnağa kadar terlere dalmış olmasını duşun!
Cunku yaz mevsimi, bu hÂlin yuz binde birini bizzat kendinde yaşamayı gormen icin konulmuş olan bir mevsimdir.
Bundan dolayı bu mevsimde bu gibi duşunceler senin uzerine gÂlib gelsin. Ve bunlar bu mevsimde nefsinin gıdÂsı olsun.
Cunku bu gibi duşunceler seni dehşete duşurup nefsini sÂlih amellere sevk eder. Ve bu ameller nefsinin Âhiret yurdunda saÂdet Âlemine katılması icin ona uygun olur.
Eğer bu mevsimde bu tefekkurlere dalar isen guzel ve sÂf ve pÂk olan bir hÂl icinde olursun.
Şimdi ey muhterem okuyucu!
Bu nasîhatlar kıyÂmete ve onun hallerine ve urkuntu veren durumlarına îmÂn edenleredir.
Buna îmÂn etmeyenlere hitÂb mumkun değildir.
Cunku bu inkÂrcılar hem kendi nefislerinden hem de dışarıdaki hallerden gÂfil ve habersizdirler.
Onlar kendi vucûdlarının, babalarının vucûdunda var olan kucuk bir canlı olup, nutfe ile anne rahmine aktarıldığını ve anne karnında yavaş yavaş gelişerek cenîn hÂline geldiklerini;
ve daha sonra a'zÂları tam bir halde annenin vucûdundan cıkıp dunyevî hayÂta karıştıklarını;
ve daha sonra yavaş yavaş olgunlaşarak bilmediklerini oğrendiklerini;
ve ondan sonra kemÂle gelip kiminin şÃ‚ir, kiminin yazar, kiminin muhendis ve kiminin mi'mÂr olduğunu;
ve bunların hepsinin bir takım değişmelerden ibÂret olup bundan sonra yine o değişmelerin devÂm edip gideceğini tefekkur edemeyen duşunceleri sınırlı kimselerdir.
Onların sınırlı duşuncelerine bu değişmelerin oldukten sonra dahi devÂm edeceğini ve guneş sistemimizin de hÂlen değişimde olduğunu aktarabilmek mumkun değildir.
Cunku onlar dunyevî ilimlerde ne kadar gorunuşte zekÂlarını gosterseler bile yine ahmaktırlar.
Cunku gecerli bir ayırt edicilik sÂhibi değildirler. Bildikleri şeylerden gecerli netîceleri cıkaramazlar.
Mesnevi:Tercume:
-----------
“Boyle bir kimse her ne kadar mutlak zekî olsa bile, mÂdemki bu ayırt edicilik yoktur, ahmaktır.”
Muhiddin İbnu'l Arabi (k.s)
Ahmed Avni Konuk Şerhi

Bu yaz mevsiminde dışarıdaki halleri bırakıp bineğin olan madde bedenine bulaşacak olan ihtiyarlık hÂlini duşun.
Yaşının ilerlemesi sebebiyle bu madde bedene gelecek olan zayıflığın, Âhiret hayÂtına faydası olacak olan sÂlih amelleri yapmaya engel olacağını tefekkur et!
Ve HAK TeÂlÂ’nın Tekvîr sûresindeki;
“Ve izel cahîmu su’ıret” (Tekvîr, 81/12) ya'nî “Cehennem kızıştırıldığı vakit” Âyetindeki mubÂrek soze bakıp cehennemi ve onun şiddetini ve kızgınlığını duşun!
Ve kıyÂmet gununde yeryuzunun değişmesini ve guneşin yakınlaşması sebebiyle olacak olan sıcaklığın şiddetini;
Ve o sıcaklık sebebiyle cisimlere gelecek olan susama husûsunu; ve o esnÂda susuzluğun giderilmesinin, ancak bir havuzla sınırlandırılıp ve kotu amelleri dolayısıyla bir takım insanların o havuzdan melekler tarafından uzaklaştırılmasını ve bu sıcaklık yuzunden insanların tepeden tırnağa kadar terlere dalmış olmasını duşun!
Cunku yaz mevsimi, bu hÂlin yuz binde birini bizzat kendinde yaşamayı gormen icin konulmuş olan bir mevsimdir.
Bundan dolayı bu mevsimde bu gibi duşunceler senin uzerine gÂlib gelsin. Ve bunlar bu mevsimde nefsinin gıdÂsı olsun.
Cunku bu gibi duşunceler seni dehşete duşurup nefsini sÂlih amellere sevk eder. Ve bu ameller nefsinin Âhiret yurdunda saÂdet Âlemine katılması icin ona uygun olur.
Eğer bu mevsimde bu tefekkurlere dalar isen guzel ve sÂf ve pÂk olan bir hÂl icinde olursun.
Şimdi ey muhterem okuyucu!
Bu nasîhatlar kıyÂmete ve onun hallerine ve urkuntu veren durumlarına îmÂn edenleredir.
Buna îmÂn etmeyenlere hitÂb mumkun değildir.
Cunku bu inkÂrcılar hem kendi nefislerinden hem de dışarıdaki hallerden gÂfil ve habersizdirler.
Onlar kendi vucûdlarının, babalarının vucûdunda var olan kucuk bir canlı olup, nutfe ile anne rahmine aktarıldığını ve anne karnında yavaş yavaş gelişerek cenîn hÂline geldiklerini;
ve daha sonra a'zÂları tam bir halde annenin vucûdundan cıkıp dunyevî hayÂta karıştıklarını;
ve daha sonra yavaş yavaş olgunlaşarak bilmediklerini oğrendiklerini;
ve ondan sonra kemÂle gelip kiminin şÃ‚ir, kiminin yazar, kiminin muhendis ve kiminin mi'mÂr olduğunu;
ve bunların hepsinin bir takım değişmelerden ibÂret olup bundan sonra yine o değişmelerin devÂm edip gideceğini tefekkur edemeyen duşunceleri sınırlı kimselerdir.
Onların sınırlı duşuncelerine bu değişmelerin oldukten sonra dahi devÂm edeceğini ve guneş sistemimizin de hÂlen değişimde olduğunu aktarabilmek mumkun değildir.
Cunku onlar dunyevî ilimlerde ne kadar gorunuşte zekÂlarını gosterseler bile yine ahmaktırlar.
Cunku gecerli bir ayırt edicilik sÂhibi değildirler. Bildikleri şeylerden gecerli netîceleri cıkaramazlar.
Mesnevi:Tercume:
-----------
“Boyle bir kimse her ne kadar mutlak zekî olsa bile, mÂdemki bu ayırt edicilik yoktur, ahmaktır.”
Muhiddin İbnu'l Arabi (k.s)
Ahmed Avni Konuk Şerhi

__________________