Tevhid, LĂ‚ ilĂ‚he illallah cumlesi ile ifade edilen, Allah'tan başka tanrıları reddedip tanrı olarak yalnızca onu kabul etmek anlamına gelİR. İslam'a girişin anahtarıdır. : "Kim tağutu inkĂ‚r edip de Allah'a iman ederse, şuphesiz kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır." (Bakara 256)

Tevhid Allah'ın varlığına, birliğine, tum yetkin niteliklerin kendisinde toplandığına, eşi ve benzeri bulunmadığına inanmaktır. Bu inancı acıklayan LĂ‚ İlĂ‚he İllallah cumlesine kelime-i tevhid denir ve sık sık tekrarlanır. Tevhide inanan kişi mumin ve muvahhit adını alır.


Ulûhiyetin başkaları icin reddedilmesi, tanrılığı sadece ortağı olmayan Allah'a ait kılmayı ve onun yanında ikinci bir tanrı edinmemeyi gerektirir: "Allah'a ibadet edin ve ona hicbir şeyi ortak koşmayın..." (Nisa: 4/36) "... Biz her ummete, yalnız Allah'a kulluk etmeleri ve tağuttan da sakınmaları icin Resul gonderdik." (Nahl: 16/36) "Kim La İlahe İllallah der ve Allah'tan başka tapınılanları (ibadet edilenleri) reddederse malı ve kanı haram olur..." [2] Butun resullerin kavimlerini davet ettikleri soz şudur: "...Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka tanrınız yoktur..." (A'raf: 7/59)

Tağutu reddetmek, Allah’ın emir ve yasağına ters duşen hevayı ve şeytanı reddetmektir. "LĂ‚ ilĂ‚he illallah"ın gereği olarak kişi ibadette Allah'ı birlediğini, Allah'tan başkalarına, putlara, kabirlere, evliyalara ve salihlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder. Allah'a yaklaşmak icin olulere kurban kesen, turbelerden yardım isteyen, kabirlerin etrafını tavaf eden ve adak adayanlar, Allah'ın yaratıcı ve her şeyin sahibi olduğuna inansalar bile, Arap paganlar gibi Allah'a ortak koşmuş olurlar. Mekke paganları, kabirlere ve putlara tapmadıklarını soyluyor fakat uygulamada aksini yapıyorlardı. Onlar yaratıcı ve rızık verici olduğuna inanmadıkları halde, sırf kendilerini Allah’a daha cok yaklaştırsınlar diye salih olduğuna inandıkları bazı kişilere ibadet ediyorlardı.

Tevhid ibadet, muamelat ve butun meselelerde Allah'ın hukumlerini kabul edip beşeri kanunları reddetmek, insan ve cin şeytanlarının revaca cıkardığı butun hurafeleri ve bidatleri ortadan kaldırmak bu kelimenin ameli gereklerindendir.

"Kim Allah'ın indirdiği hukumlerle hukmetmezse, işte onlar kĂ‚firlerin ta kendileridir." Maide Sûresi, 44.

Dinde haram olmayanı haram, farz olmayanı farz ilan etmek de tevhid acısından sakıncalı bulunur ve şirkle eşdeğer tutulur: "...Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu Mesih'i Rabler edindiler." (Tevbe: 9/31) Nebi bu ayeti okudu. Bunun uzerine Adiyy b. Hatem dedi ki: "Muhakkak onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki.'' Resulullah: "Onlar Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?" dedi. Adiyy b. Hatim: "Evet" deyince, Resulullah: "İşte boylece onlara ibadet ediyorlar." buyurdu. [3][4]

Tevhid bir başka acıdan Allah'ın isim ve sıfatları konusunda şirki reddetmektir. Araf suresi 180. ayetinde "En guzel isimler (esmaul husna) Allah'ındır" denir. Antropomorfizm veya onu mahlûkata benzetmek teolojik olarak reddedilen bir davranıştır; Allah'ın kemal sıfatlara sahip olduğuna ve butun noksan sıfatlardan ve mahlukata benzemekten uzak olduğuna mutlaka inanmak gerekir." Hamd, ezelde ve ebedde celal ve kemal sıfatlara sahip olana aittir. Cunku hamde layık olan sadece odur."

1-RUBUBİYYETİN TEVHİDİ
Herşeyin tek Rabbinin ve mutlak sahibinin Allah olduğuna, ortağının bulunmadığına, tek yaratıcının O olduğuna, butun kĂ‚inatı cekip ceviren, işlerini idare eden, onda tasarruf edenin O olduğuna, kulları yaratıp onları rızıklandıran, hayat veren ve canlarını alanın O olduğuna kesin olarak inanmak, Allah’ın kaza ve kaderine, zatında vahdaniyetine yani bir ve tek olduğuna inanmaktır. Bunun ozu, fiilleriyle Allah’ı tevhid etmek yani birlemektir.

Yuce Allah’ın Rububiyetine iman etmenin gereğine dair şeri deliller pek coktur.Yuce Allah’ın şu buyruklarında olduğu gibi:

”Alemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun”(Fatiha 1)

”Dikkat edin, yaratmak da, emretmek de yalnız O’nun dur.Alemlerin Rabbi olan Allah’ın şanı yucedir.”(Araf 54)

”Yerde ne varsa hepsini sizin icin yaratan…. O’dur”(Bakara 29)

”Cunku şuphesiz ki Allah’tır hem rızkı veren, hem pek cetin kudret ve kuvvet sahibi olan.”(Zariyat 58)

2-ULUHİYYETİN TEVHİDİ
Kulların fiilleriyle, yuce Allah’ı bir ve tek olarak tanımalarıdır. Buna ibadet tevhidi adı da verilir. Bu anlam itibariyle kesin olarak şu hususlara inanmayı ihtiva eder.

Hak ilah kendisinden başka hicbir ilah bulunmayan O’dur. O’nun dışındaki butun mabudlar batıldır. Yalnızca yuce Allah’a ibadet edilmeli, O’na boyun eğilmeli, mutlak olarak sadece O’na itaat olunmalıdır.

Kim olursa olsun, kimse O’na ortak koşmamalıdır. Namaz, oruc, zekat, hac, dua, istiane (yardım dilemek), adak, zebh (eti yenir hayvan kesmek), sevgi ve buna benzer zahir ve batın (acık ve gizli) ibadet turlerinden hic bir şeyin O’ndan başkası icin yapılmamasıdır.

Yuce Allah şoyle buyurmaktadır:
”Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım dileriz.”(Fatiha 5)

”Kim buna dair bir delili bulunmaksızın, Allah ile birlikte başka bir ilaha ibadet ederse, onun hesabı ancak Rabbinin katındadır. KĂ‚firler -hic şuphesiz- kurtuluşa eremezler.”(Mu’minun 117)

Uluhiyetin tevhidi, butun rasullerin kendisine cağırdıkları bir husustur. Onceki ummetleri helak yoluna goturen bu tevhidin inkarıdır.
Yuce Allah şoyle buyurmaktadır:
”Senden once gonderdiğimiz herbir peygambere mutlaka şunu vahyettik: Benden başka ilah yoktur, o halde yalnız bana ibadet edin.”(Enbiya 25)

Rububiyetin tevhidi, ulûhiyetin tevhdini gerektirir. Muşrikler bir tek ilaha ibadet etmiyorlardı. Onlar birden cok (ilah yerine koydukları) putlara ibadet ediyorlar ve bunların, kendilerini yuce Allah’a yakınlaştırdığını ileri suruyorlardı. Bununla birlikte bu uydurma ilahların fayda ve zarar vermediklerini biliyorlardı.
İşte bundan dolayı yuce Allah rububiyetin tevhidini kabul etmelerine rağmen onları mu’min olarak değerlendirmemiş aksine ortak koşmaları dolayısıyla onları kĂ‚fir olarak değerlendirmiştir.

İşte bu noktada Selef-i Salihin yani Ehli sunnet vel-cemaatin inancı, ulûhiyet hususunda diğerlerinden ayrılmaktır. Bazılarının kasdettiği gibi tevhidin anlamı onlara gore yalnızca Allah’tan başka hicbir ilah olmamasından ibaret değildir.Onlara gore bu inanc şu iki esasın varlığı ile gercekleşir:

a) Butun ibadet ceşitlerinin yalnızca yuce Allah’a yapılması, yaratılmış hicbir varlığa yaratıcının hak ve ozelliklerinden hicbirisinin verilmemesi. Buna gore; Allah’tan başkasına ibadet edilemez, Allah’tan başkasına adakta bulunamaz, tevekkul edilemez.

”De ki; Şuphesiz benim namazım, ibadetim, hayatım ve olumum Ă‚lemlerin Rabbi olan Allah icindir. O’nun hicbir ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben Muslumanların ilkiyim.”(Enam 162)

b) İbadet, yuce Allah’ın ve Resulunun emrettiğine uygun olmalıdır.

3-İSİM VE SIFATLARIN TEVHİDİ
Bu, en guzel isimlerin ve yuce sıfatların yuce Allah’a ait olduğuna kesin olarak inanmak demektir. O butun kemal sıfatlarına sahib ve butun eksik sıfatlardan munezzehtir. O bu ozelliği ile butun varlıklardan ayrı ve eşsizdir.

Ehli Sunnet vel-cemaat’e gore: Şanı yuce olan Allah’ın,
kendisinden once hicbir şeyin olmadığı ilk,
kendisinden sonra hic bir şeyin olmadığı ahir,
kendisinden ustun hicbir şeyin zahir,
kendisinden ote hicbir şeyin olmadığı batın’dır…

”O hem ilktir, hem ahirdir, hem zahirdir, hem batındır. O her şeyi en iyi bilendir.”(Hadid 3)

Yine Ehli sunnet vel-cemaat yani en temiz inanca gore; Allah’ın zatı diğer zatlara, varlıklara benzemez. Şanı yuce olan Allah’a benzer, denk olabilecek hicbir varlık yoktur. O, yrattığı varlıklar ile kıyas edilemez.

Hafız İmam Nuaym b. Hammad el-Huzai şoyle demiştir:
”Allah’ı, yarattıklarına benzeten kafir olur. Allah’ın kendi zatını, kendisi ile nitelendirdiği şeyleri inkar eden de kafir olur. Yuce Allah’ın kendi zatını kendisi ile vasfettiği şey de, Resulunun nitelendirdiği şey de asla teşbih değildir.”


Zumer / 29. Allah, cekişip duran bircok ortakların sahip olduğu bir adam (kole) ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Hamd Allah’a mahsustur. Fakat onların coğu bilmezler.


En’Ă‚m / 161. De ki: Şuphesiz Rabbim beni doğru yola, dosdoğru dine, Allah’ı birleyen İbrahim’in dinine iletti. O, ortak koşanlardan değildi.

Yunus / 1O5. “Ve (bana) hanîf (Allah’ın birliğini tanıyıcı) olarak yuzunu dine cevir; sakın muşriklerden olma, diye (emredildi).”

Yunus / 32. İşte O, sizin gercek Rabbiniz olan Allah’tır. Artık haktan (ayrıldıktan) sonra sapıklıktan başka ne kalır? O halde nasıl (sapıklığa) donduruluyorsunuz?

Hacc / 31. Kendisine ortak koşmaksızın Allah’ın hanifleri (O’nun birliğini tanıyan muminler olun). Kim Allah’a ortak koşarsa sanki o, gokten duşup parcalanmış da kendisini kuşlar kapmış, yahut ruzgĂ‚r onu uzak bir yere suruklemiş (bir nesne) gibidir.

Fussilet / 6. De ki: Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana ilĂ‚hınızın bir tek İlĂ‚h olduğu vahy olunuyor. Artık O’na yonelin, O’ndan mağfiret dileyin. Ortak koşanların vay haline!

Zuhruf / 45. Senden once gonderdiğimiz elcilerimize (ummetlerine) sor! RahmĂ‚n’dan başka tapılacak tanrılar (edinin diye) emretmiş miyiz?

Şûra / 15. İşte onun icin sen (tevhide) dĂ‚vet et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah’ın indirdiği Kitab’a inandım ve aranızda adaleti gercekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışılabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, donuş de O’nadır.
HADİS-İ ŞERİFLERDEN
* Ebû Hureyre radiya’llĂ‚hu anh’den: Şoyle demiştir: (Bir kere) “YĂ‚ ResûlĂ‚’llĂ‚h, KıyĂ‚met gununde Sen’in şefĂ‚atin en ziyĂ‚de kime rĂ‚yegĂ‚n olacak?” diye sordum. Buyurdu ki: “YĂ‚ EbĂ‚ Hureyre, hadîs (bellemek) icin sende gorduğum hırsa gore bu hadîsi senden evvel kimsenin bana sormayacağını (zĂ‚ten) tahmîn ediyordum. KıyĂ‚met gununde halk icinde şefĂ‚atime en ziyĂ‚de mazhar olacak kimse kalbinden (yĂ‚hud icinden) hĂ‚lis olarak LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚’llĂ‚h diyendir.”

* Ebû Hureyre radiya’llĂ‚hu anh’den, ResûlullĂ‚h salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem’in şoyle buyurdu, dediği rivĂ‚yet edilmiştir:
”Her doğan cocuk muhakkak İslĂ‚m fıtratı uzerine doğar. Sonra anasiyle babası onu yehûdî yĂ‚hud nĂ‚srĂ‚nî, yĂ‚hud mecûsî yaparlar. Nasıl ki, her hayvanın yavrusu tĂ‚mmu’l-a’zĂ‚’ olarak doğar. Hic o yavrunun burnunda, kulağında eksik, kesik bir şey gorulur mu? Sonra Ebû Hureyre radiya’llĂ‚hu anh: [Habîbim! AllĂ‚h’ın insanları hakkı idrĂ‚k ve kabûle musĂ‚id yarattığı fıtrat-ı asliyyeyi -ki, fıtrat-ı İslĂ‚miyyedir- rehber-i hareket ittihĂ‚ziyle AllĂ‚h’ın yarattığı bu İslĂ‚m ve tevhid seciyyesini şirk ile tebdîl etmek muvĂ‚fık değildir. Bu İslĂ‚m ve tevhid dîni, en doğru bir dindir] meĂ‚lindeki nazm-ı şerîfi okumuştur.

* Museyyeb İbn-i Hazn radiya’llĂ‚hu anhumĂ‚’dan şoyle dediği rivĂ‚yet edilmiştir: Ebû TĂ‚lib’e olum (alĂ‚metleri) geldiği sırada ona, ResûlullĂ‚h salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem geldi. Ve amcasının yanında Ebû Cehl İbn-i HişĂ‚m ile AbdullĂ‚h İbn-i Ebî Umeyye’yi buldu. ResûlullĂ‚h salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem Ebû TĂ‚lib’e: – “Ey ammi! (LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚’llĂ‚h) de, nezd-i BĂ‚rî’de kendisiyle sana şehĂ‚det ve şefĂ‚at edebileceğim (bu mubĂ‚rek) kelimeyi soyle!” buyurdu. Ebû Cehl ve AbdullĂ‚h İbn-i Ebî Umeyye: – Ey Ebû TĂ‚lib! Abdulmuttalib milletinden yuz mu cevireceksin? diye men’ ettiler. Resûl-i Ekrem amucasına bu kelime-i tevhîdi arza devĂ‚m ediyordu. Bu ikisi de mutemĂ‚diyen o sozlerini tekrar eyliyorlardı. NihĂ‚yet Ebû TĂ‚lib bunlara soylediği son soz olarak: – “O, (yĂ‚ni ben) Abdulmuttalib milleti uzredir” dedi, ve “LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚’llĂ‚h” demekten cekindi. ResûlullĂ‚h salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem: – “İyi bil amcacığım! Yemîn ederim ki ben, hakkında mağfiret dilemekten nehy olunmadıkca herhalde AllĂ‚hu TeĂ‚lĂ‚’dan senin icin af ve mağfiret dilerim!” dedi. Bunun uzerine CenĂ‚b-ı Hak: (Ă‚yet-i kerîmesini) inzĂ‚l buyurdu.

* Alî radiya’llĂ‚hu anh’in şoyle dediği rivĂ‚yet edilmiştir: (Biz bir kere) Bakî-i Garkad (kabristanında) bir cenĂ‚zede bulunduk. Nebî salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem de yanımıza gelip oturdu, biz de etrĂ‚fına oturduk. Resûl-i Ekrem’in elinde bir asĂ‚ vardı. O hazret başını eğdi. AsĂ‚siyle yere vurmağa başladı. Sonra buyurdu ki:
– Sizden hicbir kimse ve nufûsu mahlûkadan hicbir nefis yoktur ki, onun (AllĂ‚hu TeĂ‚lĂ‚ tarafından) Cennet’teki ve Cehennem’deki yeri takdîr ve ta’yîn edilmemiş olsun! Onun şakî ve saîd olduğu tesbit olunmamış bulunsun! Bunun uzerine AshĂ‚b-ı KirĂ‚m’dan birisi dedi ki:
– Oyle ise yĂ‚ Resûla’llĂ‚h! Ameli ve ibĂ‚deti bırakıp CenĂ‚b-ı Hakk’ın takdîrine i’timĂ‚d edemez miyiz? Bizden, saĂ‚det ehli (olması mukadder) olan her kişiyi kazĂ‚-yı ilĂ‚hî, ehl-i saĂ‚detin (hayır) ameline sevkeder, (kişi Cennet’e nĂ‚il olur). Yine bizden ehl-i şakĂ‚vetten (olması mukadder) olan her kişiyi de kazĂ‚-yı İlĂ‚hî, ehl-i şakĂ‚vetin (şer) ameline sevkeder, (bu da Cehennem’e girer). Resûl-i Ekrem salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem cevĂ‚ben:
– SaĂ‚det ehline, saĂ‚det sĂ‚hiblerinin (hayır) ameli (sevdirilerek) îfĂ‚sı kolaylaştırılır. Ehl-i şakĂ‚vete de eşkıyĂ‚ zumresinin (şer) işleri (sevdirilerek) îfĂ‚sı teshîl edilir, buyurdu. Sonra ResûlullĂ‚h salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem şu mealdeki Ă‚yet-i kerîmeyi okudu:
– O kimse ki Allah hakkını verir, Allah’tan korkar, guzel kelimeyi, (LĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚’llĂ‚h) Kelime-i Tevhîd’ini tasdîk eder, muhakkak biz o kimseye hayra karşı yusru mûcib bir haslet muyesser kılarız. O kimse ki, hakku’llĂ‚h’a buhl edip inĂ‚yet-i ilĂ‚hiyyeden istiğnĂ‚ ve guzel kelimeyi tekzîb eder, ona da hayra karşı usru şiddet-i mûcib bir haslet muyesser kılarız.

* Ebû Eyyûb (HĂ‚lid İbn-i Zeyd-i EnsĂ‚r&#238 radiya’llĂ‚hu anh’den şoyle rivĂ‚yet edilmiştir: Bir kimse Nebî salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem’e: YĂ‚ Resûla’llĂ‚h! (Kendisi ile amel edince) beni Cennet’e koyacak mûteber bir ibĂ‚det haber verseniz, diye bir niyaz ve temennîde bulunmuştu. Mecliste bulunanlardan birisi:
– Buna ne oluyor ki, ne dileği var ki? diye istifsĂ‚r etmesi uzerine Nebî salla’llĂ‚hu aleyhi ve sellem:
– Bu bir gûnĂ‚ hĂ‚cet sĂ‚hibidir, nesi olacak, buyurup sĂ‚ile karşı:
– AllĂ‚h’ı tevhîd edersin ve AllĂ‚h’a ibĂ‚dette hic bir şeyi şerik kılmazsın, namaz kılar, zekĂ‚t verir, sıla-i rahm edersin, diye cevab verdi.

[IMG][/IMG]

[IMG][/IMG]

https://tevhidehliyiz.wordpress.com/.../tevhid-nedir
https://tr.wikipedia.org/wiki/Tevhid_(din)
__________________