Peygamber
Efendimiz’in torunlarından olan
İmam Ali Zeynulabidîn... Kendisini
Allah’a kulluğa adamış bu insanın
yaşadığı donemde halkın arasında
pek cok fakir, kimsesiz ve bakıma
muhtac insan vardı. Bunların coğu,
ihtiyacları olan yiyecek, icecek ve
giyecek eşyaların bir gece vakti
kapılarının onune konmuş
olduğunu gorurlerdi. Senelerce
kimin getirdiğini bilemedikleri bu
eşyaları –bir taraflarına iliştirilen
‘helÂldir’ pusulasına da guvenerek–
kullanmışlardı. Yıllardan sonra bir
sabah, kapıların onu boş kalmıştı. O
gece hicbir muhtacın eşiğine erzak
cuvalı bırakılmamıştı. Herkes bunun
sebebini merak ediyordu ki, o
sırada “İmam Ali vefat etti.” diye bir
ses duyuldu. Hak dostunu yıkayan,
defin icin hazırlayan gassal, imamın
sırtına el vurunca kocaman bir
nasırın varlığını gormuş ve su
yerine onu gozyaşlarıyla yıkamaya
başlamıştı. Zira o koca İmam tam
yirmi yedi sene fakire fukaraya
cuval cuval yardım taşımıştı
sırtında. Taşıdığı yuklerden dolayı
sırtı nasır bağlamıştı. Fakat, o olene
kadar bundan kimsenin haberi
olmamıştı. Kimsenin haberinin
olması da gerekmezdi; cunku, asıl
gaye Allah’ın rızasını kazanmaktı ve
her şeyi bilen Allah, bir gece vakti
sırtında erzak cuvalı taşıyan
ZeynulÂbidin’in halini de goruyor
ve biliyordu.
__________________