İslÂm Kelimesinin Sozluk Anlamı
İslam kelimesi sozlukte; teslim olmak, boyun eğmek, itaat etmek anlamlarına gelir. Allah Teala’nın emirlerine teslim olup itaat etmeğe dayanan bir din olması sebebiyle bu dine İslam denilmiştir.
Terim Anlamı
Allah tarafından peygamberler aracılığıyla insanlara bildirilen, dunyada ve ahirette insanları mutluluğa ulaştıracak hayat şekli, itikadî ve amelî bir nizamdır. İslam, akıl sahibi insanları kendi tercihleriyle bizzat hayırlı olan şeylere goturen ilahî bir kanundur.
İslam’ın Mahiyeti
İslam’ın manası, teslim olmaktır; Allah’ın emir ve yasaklarına teslim olmak. Allah’ın hukumlerine teslim olmaksızın İslam olmaz. (bk. En’am, 162 ve Nisa, 65) İnsan, Allah’ın yarattığı kuldur.
Allah, ilmiyle her şeyi kuşattığından ve hikmet sahibi olduğundan kulluğun gereği, O’na teslim olmaktır. Hayatın kanunları insanın Allah’a teslim olmasını gerektirir. Cunku bu kanunları da, insanı da en iyi bilen, Allah’tır.
Butun kÂinat ve icindeki her şey o yaratıcının kanunlarına itaat etmektedir. O yuzden butun kÂinatın dini İslam’dır. Guneş, ay, yıldızlar hep Muslumandır. Dunya, hava, su, ışık, ağaclar, taşlar ve hayvanlar da Muslumandır. İslam, Allah’a itaat edip teslim olmak demek olduğu icin, butun bu varlıkların isyan etmeden Allah’a itaat ettiklerini gormekteyiz. Yani teslim oluşlarına, Musluman oluşlarına şahidiz.“Allah’ın dininden başkasını mı arıyorlar? Oysa goklerde ve yerde olanların hepsi ister istemez O’na teslim olmuştur ve O’na dondurulup goturuleceklerdir.” (Al-i İmran, 3/83)
Bu ayette gokte ve yerde olanların teslimiyeti insana ornek olarak gosteriliyor ve deniliyor ki “Ey insan, işte sen de boyle teslim olmalısın!” Hz. Ali (ra)’nin de dediği gibi “İslam teslimdir, teslimiyettir.” Allah’a teslim olmayan kimse, Musluman sayılmaz. İnsan neye teslim olmuşsa ona kul olmuş demektir. İslam,imanın bir tezahuru, dışa yansımasıdır. İman etmeden teslimiyet, yani imansız İslam olur mu? Olsa bile makbul değildir. Munafıklar inanmadan teslimiyet gosteren insanlardır. Gunumuzde de gerektiği şekilde iman etmediği, Allah’ın hukumlerini icine sindiremediği, başka ideolojileri (dinleri) benimsediği halde kendilerini “Musluman” olarak tanıtan insanlar bu sınıfa girerler. İslamiyetin (teslimiyetin) gecerli olabilmesi icin gonul rızasıyla, kayıtsız ve şartsız tam bir teslimiyetle Allah’ın şeriatına teslim olmak gerekir.
İnsan da kendi hur iradesi ve tercihiyle Allah’a teslim olursa, İslam’ı secip Muslumanca yaşarsa, kÂinatın boyun eğdiğine teslim olduğundan artık o, kÂinatla barışıp uyum sağlar. Boylece bu insan, Allah Teala’nın dunyadaki halifesi, temsilcisi olur.
İslam dinini, kapsamlı olarak kısaca tanımlamak mumkun değildir. Onun kapsamlı tarifi ancak Kur’an ve sunnetin tamamıyla yapılabilir. Cunku İslam’ın muhtevası ve sınırları Kur’an ve sunnetle cizilmiştir. İslam, Kur’an’dan ve sunnetten oğrenilebilir. Yuce Allah bu dini her yonden mukemmel ve kapsamlı kılmıştır. Oyle ki, İslam’da hukmu acıklanmamış hic bir mesele yoktur. Bir mesele mubah mıdır, haram mıdır, mekruh veya sunnet midir, vacip veya farz mıdır; yapılan herhangi bir eylem veya inancın hukmu belirtilmiştir. İnanc, ibadet, siyaset, sosyal, ekonomi, savaş, barış, hukuk veya insanı ilgilendiren başka herhangi bir mesele olsun; onunla ilgili dinde mutlaka bir hukum vardır veya muctehidler, hukmunu Kur’an ve sunnetten yola cıkarak tesbit ederler. Allah, Kur’an-ı Kerim’in ozelliğini şoyle acıklar:“Sana bu kitabı (Kur’an’ı) her şeyi beyan etmek, acıklamak icin gonderdik.” (Nahl, 16/89 ve yine bk.Yusuf, 111)
Kur’an ve sunnette hukmu acıkca belirtilmeyen meseleler hakkındaki hukmu, İslam ummetinin muctehid alimleri, kitap ve sunnete dayanarak cıkarırlar.
Peygamberimiz (s.a.v.) İslam’ı değişik şekillerde tanımlamışlardır. Bu tanımlardan biri şu şekildedir:“İslam, beş esas uzerine bina edilmiştir (kurulmuştur). Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in (s.a.v.) O’nun kulu ve rasulu olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Beyt’i (KÂbe’yi) haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.” (Buhari, İman 1; Muslim, İman 22; Nesai, İman 13; Tirmizi İman 3)
Yukarıdaki hadis, İslam binasının bu beş temel uzerinde kurulu olduğunu acıklamaktadır. Dikkat edilmesi gereken husus, bu beş esas, İslam’ın temelleridir ama, İslam’ın tamamı değildir. Bir evin sadece temellerden ibaret olduğu nasıl soylenemezse, İslam’ın bu beş temelden ibaret olduğunu iddia etmek de aynı şekilde yanlıştır. Kur’an-ı Kerim’i acıp okuyan gorecektir ki, bu beş hususun dışında ahlaktan, iktisattan, sosyal meselelerden, siyasetten, barıştan, savaştan, hayırdan, şerden... soz edilmiştir. İslam, temel ve binadan meydana gelmiştir. Temel, bu beş rukundur. Bina ise, insan hayatıyla ilgili İslam’ın diğer hukumleridir. Muslumanın gorevi, İslam’ı tumuyle tanımak ve tum olarak ikame etmek, ayakta tutmaktır.
Bu meşhur hadis-i şerifin ışığı altında İslam’ın temellerini ikiye ayırabiliriz: Şehadet kelimeleriyle ozetlenen iman ve onemine binaen dort amelin zikredilmesinden anlaşılan amel-i salih.. İslam, şehadet kelimesi ve imanın rukûnlarıyla ortaya cıkan inanctır. İslam; namaz, zekat, oruc ve hac ile ortaya cıkan ibadetlerdir. Bunlara İslam’ın rukûnları, temelleri denilir. İslam’ın geri kalanı ise, bu temeller uzerine kurulan binadır. Bu binayı meydana getiren unsurlar İslam’ın hayat sistemleri, nizamlarıdır: Siyasî nizam, ekonomik nizam, ahlakî nizam, askerî nizam, sosyal nizam, oğretim nizamı vs. İslam’ın hakimiyetini sağlaması icin ayrıca mueyyideleri vardır. (Mueyyide: Kanun ve ahlakî emirlerin yerine getirilmesini temin eden kuvvet, yaptırımla ilgili kural demektir.) Bu mueyyideler; cihad, marufu emredip munkerden sakındırmak; fıtrî cezalar, Allah’ın dunya ve ahirette verdiği Rabbanî cezalardır. O halde İslam; inanc, ibadet, hayat sistemleri ve mueyyidelerdir.
İslam, insanın ici ve dışı, kalbi ve kalıbı, aklı ve vicdanı, arzusu ve nefreti, duygusu ve hassasiyetiyle Allah’a teslim olup boyun eğmesidir. Kalbini ve aklını, elini ve eteğini, icini ve dışını Allah’ın hukmu dışındaki her turlu etkiden kurtarmaktır. İslam, genel nizam, hayatın her cephesiyle ilgili kanun ve vahiyle emredilip, peygamberle tebliğ edilen, insan davranışlarının programıdır. Bu programa uyana sevap; uymayana ceza vardır. İslam, Allah Teala’nın indirdiği ahkam (hukumler), akide, ibadet, ahlak, muamelat, Kur’an ve sunnetteki haberlerin butunudur.
İslam’ın zıddı, cahiliyyedir. (Cahiliyye bir inanc ve yaşama bicimi olarak İslam’ın dışındaki her turlu kufrun ortak adıdır. Kufur demektir.) İslam’ın her parcasının karşısında mutlaka cahiliyye vardır. Hz. Omer (ra)’in dediği gibi, “İslam’la cahiliyyeyi bilmeyenler tureyince, İslam’ın duğumleri teker teker cozulur.” İslam tum ayrıntılarıyla cahiliyyenin karşıtıdır. Cunku İslam’dan her bir cuz, Allah’ın her şeyi icine alan ilminin eseridir. Ona karşı olan her duşunce ve hareket de, mutlaka cahiliyyedir. Cunku o, sınırlı insan ilminin eseridir. Ustelik insanın heva ve arzuları kendisine galip gelebilir; guzeli cirkin, cirkini de guzel gorebilir.“Yoksa onlar cahiliyye idaresini mi istiyorlar? İyi anlayışlı bir toplum icin, hukum koyma yonunden Allah’dan daha guzel kim vardır?” (Maide, 5/50)
Bazı insanlar, cahiliyye yolunda gidenlerin bir kısmının hareket, yaşayış veya bazı sistemlerinde ortaya cıkan guzel ve olgunluğu gorunce, şupheye duşerler. Bunun sebebi, İslamiyet'ten olan bir şey, bazan cahiliyye ile karışır. İslam’dan olan o şey, orada da guzel gorunur. Cahil kişi, İslam’ın hakikatını bilmediği icin bu duzene bağlanır. Şayet bu insan hakkı bilseydi, o cahiliyye duzeninde gorduğu kısmî iyiliklerin İslam’a ait olduğunu anlayacak, kaynağa ve asla yonelecekti.
İnanclarda İslam ve cahiliyye vardır. İbadetlerde İslam ve cahiliyye vardır. Ahlakta, siyasette, oğretimde, savaş, barış ve sosyal meselelerde İslam ve cahiliyye vardır. İnsanla ilgili butun meselelerde, butun kanun ve kurallarda İslam ve cahiliyye vardır. İnanc ve ibadetlerdeki cahiliyye, cahiliyyelerin en tehlikelisidir. Onun icin Allah Teala, sağlam itikatla beraber bazı cahiliyye hareketlerinde bulunanları affeder ama, inanc ve ibadetleri cahiliyye inanc ve ibadetleri olan kimseyi, İslam’ın tum ahlakıyla ahlaklansa dahi kesinlikle affetmez.“Allah kendisine şirk koşulmasını affetmez. Ama bunun dışında dilediğini affeder.” (Nisa, 4/48)
Allah Teala İslam’ı bir butun olarak gondermiştir. Kim tumunu alırsa, işte o Muslumandır. Kim onun bir kısmını alır ve bir kısmını almazsa, İslam’la cahiliyyeyi birbirine karıştırmış olur.“Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkÂr mı ediyorsunuz? Sizden bunu yapanların cezası dunyada rezil ve rusvay olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gununde ise azabın en şiddetlisine atılacaklardır. Allah sizin yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara, 2/85)
Her Muslumanın, cahiliyyenin butun Âdet ve kurallarından arınmış olması ve İslam’ın butununu alması gerekir.
İslam Dini’nin Gayesi
İslam’ın getirdiği hukumler, insanların mutluluğunu amaclamaktadır. Bu hukumlere uygun hareket edenler, hem dunya hem de ahiret saadetini kazanacaktır. İslam, kişinin kalbini, aklî duşuncelerini ve amellerini ıslah ederek, onları yukselterek bu saadetlere ulaştırır. Toplumun saadeti de ferdin saadetine bağlı olduğundan, kişinin mutluluğu aynı zamanda cemiyetin de mutluluğudur. İslam, bu hedefi gercekleştirmek icin birtakım hukumler koymuştur. Bunlara şer’î hukumler denir.
İslam Dini’nin Hukumleri
İslam Dininin hukumleri dort kısımdır.
a) İman (İtikadi hukumler): İnsanın dinde kabul etmesi ve reddetmesi gereken hususlarla ilgili hukumlerdir. İnsana neleri kabul etmesi, neleri reddetmesi gerektiğini bu hukumler oğretir. İnsan, iman esaslarına inanmakla manevi gıdasını almış, kalbini yanlış inanclardan temizleyerek gercek değerini kazanmış olur.
b) Amel: Amel, insanların yaptığı işlerdir. Yapılması veya yapılmaması gereken fiillerdir. Hangi amellerin, hangi şartlarla nasıl yapılacağını ve nasıl sahih olacağını acıklayan hukumlere, amelî hukumler denir. Dua etmek, zekat vermek, cihad etmek, ilim tahsil etmek gibi.
c) Ahlak: Hal ve hareketleri, davranışları, İslamî ve insanî ilişkileri acıklayan hukumlere denir. Ahlakın guzelleşmesine ve vicdanın terbiyesine ait bulunan hukumlerdir. Kotu soz ve yalan soylememe, kendisi icin istediğini başkası icin de isteme... gibi.
d) Hukuk (MuamelÂt, Ukubat): İman, ahlak ve şahsî amel gibi konuların dışında kalan, ozellikle devlet yonetimini, toplum idaresini ve ekonomik durumları iceren konuları, evlenme, boşanma, miras dağıtımı, ticari ve siyasi işleri, kısaca İslam devletinin kanun ve kurallarını belirleyen butun hukumlerdir.
İslam, insan hayatının vazgecilmez de olsa bir parcası değil; her yonuyle insan hayatının butunudur. İslam, insanın gunluk yirmi dort saatini ve doğumdan olumune her alandaki her yonunu kapsar ve belirler. Tuvalet ÂdÂbından devlet yonetimine varıncaya kadar insanın tum hayatını kuşatır. İslam, insan hayatının butunudur. İnancı, ibadeti, ahlakı ve hukukuyla bir butundur. Parcalanmaz veya herhangi bir şeyle sentez yapılamaz. Atma ve katmaları, hurafe ve bid’atları kabul etmez. Allah tarafından tamamlanmış eksiksiz bir nizamdır.
İslam’ın Genel Ozellikleri
1) Rabbanîlik: (Rabba ait olmak, ilahî olmak) İslam, hak ve ilahî dindir. Vahye dayanır. Hedef ve gayede Rabbanîdir. Allah’ın rızası bir Musluman icin her şeyde vaz gecilmez amactır. İslam’ın kaynağı ve metodu da Rabbanîdir.
2) İnsanîlik: (İnsan fıtratına uygunluk) Kur’an insanlara indirilmiş, peygamberler insanlar arasından secilmiştir. İslam insana, insanın aklına buyuk onem vermiş, fıtratına uygun hukumler koymuştur. İslam’a gore insan, yeryuzunde en guzel bicimde ve halife olarak yaratılmış, ruhi unsur ile seckin kılınarak evren kendi hizmetine verilmiştir. İslam, insanın hic bir guc ve enerji odağını ihmal etmez. Onların hepsini ıslaha, calışmaya ve gelişmeye doğru yonlendirir. İnsan, taşıyabileceği olculerde yuklenen bu yukumlulukleri omuzlayarak barış, guven ve huzur icinde yoluna devam eder. Bu yukumlulukler insanın kendi fıtratıyla uyumludur. Gonlunun ve vicdanının sesiyle butunleşir. Fıtratını ıslah etmeyi hedef alır. İslam’ın tum hukumleri insanın dunya ve ahiret saadetine yoneliktir.
3) Kapsamlılık ve evrensellik: İslam, ebediyeti kapsayacak uzunlukta, butun insanları kuşatacak genişlikte, dunya ve ahiret işlerini icerecek derinliktedir. Mesajı ve hukumleri butun zamana, butun dunyaya, butun insanlığa yoneliktir. İnsan hayatının beşikten mezara tum aşamalarını ve hayatın tum alanlarını tanzim eder. İslam’ın oğretileri de kapsamlıdır. Bu kapsam, inancta, ibadette, tasavvurda, ahlak ve fazilette, duzenleme ve yasalarda kendini gosterir.
4) Vasatlık ve denge: İslam; denge, orta yol, adalet, olcu gibi temel dinamikleri olan bir dindir. İfrat ve tefritten uzaktır. Aşırılıklar yoktur. İnsanı azdırmaz ve ezdirmez. İnsanın gucu boyle dengeli bir nizam kurmaya yeterli değerlidir. İnanc, ibadet, ahlak ve teşrîde vasat (adalet ve denge) unsurlarını kolaylıkla gorebiliriz. Dunya - ahiret, madde - mana, zengin - fakir arasında denge vardır. İnsanın ici ve dışını, ruhu ve bedenini, birey ve toplumu, fert ve devleti, kadın ve erkeği, aile ve milleti dengeler. Her birinin birbirine karşı hak ve gorevlerini duzenli, dengeli ve uyumlu bir bicimde belirler.
5) Acıklık ve netlik: İslam’ın inanc esasları, dini kavramlar sade ve acık seciktir. Anlaşılması, anlatılması ve kabulu kolaydır. Aklı, mantığı zorlamaz.
6) Halis din: Analiz ve sentez, atma ve katma kabul etmeyen, kaynağı sağlam ve değiştirlemez olduğundan tahrif edilemeyecek bir dindir. Bid’at ve hurafelere kapılarını kapamıştır. Allah tarafından tamamlanmış ve razı olunmuş tek hak dindir.
7) Tevhid: İslam, her şeyden once tevhid dinidir. En mukemmel Allah inancını yerleştirir. İslam’da Allah’ın sıfatları insanlara ve diğer varlıklara verilmez. Allah’ın hic bir şeye benzemediği vurgulanır. İnsan ve başka yaratıklar tanrılaştırılamaz. Allah’dan başkasına tapınılmaz, dua edilmez.
8) Tum peygamberleri tasdik: Allah tarafından gonderilen butun peygamberlere inanılır. Peygamberler arasında ayrım yapılmaz. Tanrılaştırma ve yakışık almayan isnatlar gibi aşırılıklardan uzak olarak, Allah’ın elcisi ve kulu oldukları kabul edilir.
9) Egemenlik Allah’ın: Yasa, hukuk ve prensip belirleme, kanun koyma işi sadece Allah’a aittir. İslam; hukum, hakimiyet, egemenlik ve otoritenin Allah’a verildiği, ezen ve ezilenin, kula kulluk yapanın olmadığı bir toplum oluşturur.
10) Sağlam kaynak: İslam’ın temel kaynağı Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an, kıyamete kadar tahrif edilemeyecek bir kitaptır. Dunyanın her tarafındaki Kur’an nushaları aynıdır.
11) Evrenle uyum: Evren ve icindeki varlıkların tumu Allah’a teslim olup itaat ettiklerinden Musluman sayılırlar. İslam’ı secip teslim olan insan da kainatla uyum icinde, aynı yasalara itaat etmiş olur. Boylece insanın emeği ve enerjisi evrenin imkanlarıyla butunleşir. İslam, insanı evrendeki doğal guclerle catışmaya ve boğuşmaya sokmaz.
12) Tek toplum (ummet) oluşturur: İslam, uyumlu, tutkun ve dayanışma icinde hareket eden bir toplum (ummet) oluşturur. Akide bağıyla bir araya gelen, ırk, renk, vatan, ulke ve sınıf ayrımı yapmayan bu toplumun temel dinamikleri (harekete geciren ozellikleri) kardeşlik, yardımlaşma, eşitlik, adalet, hakkı ve sabrı tavsiye etme, iyiliği yayma, kotuluğe karşı mucadele etmedir. Zina, fuhuş, hırsızlık, haksızlık, faiz... gibi kotu ahlak ve cirkin geleneklerin ortadan kaldırıldığı, insanların yeme icme, barınma ve cinsel oburluklarının engellendiği erdemli, iffetli bir toplum oluşturur. Kufrun tek millet olduğu gibi; butun Muslumanlar da, birbirlerini ancak kardeş kabul eden tek bir millettir.
13) Kolaylık ve mujde: İslam; dili, ırkı, mazisi ne olursa olsun kelime-i şehadet getirip buna uygun yaşayan herkesi Musluman sayar. Eşitlik ve adalet esasına dayanır. Kimsenin zorla Musluman yapılmasını kabul etmez. Kalpleri fethederek yayılmayı esas alır. Hukumleri yaşanılacak kolaylıktadır. İbadetlerin yapılmasında gucumuz dikkate alınarak bircok kolaylıklar gosterilmiştir. Gucun yetirilemeyeceği zorluklar emredilmez. İslam’ın rahmet, af ve mujde tarafı ağır basar. İslam, insanın ruhî ve bedenî tum ihtiyaclarını hoşgoruyle karşılayıp, kolaylıkla ve basit bicimde cozum getirir. Ama butun bu kolaylıklara rağmen, tembellik ve dunyaya aşırı meyilden dolayı kulluğunu ihmal edenler Allah’ın azabıyla ikaz edilirler.
14) Akla ve ilme onem verir: İslam vahiy dini olmasıyla birlikte, akla buyuk onem verir. Akla hitap eder, akıllıyı sorumlu tutar. Bilime de ustun değer vermiş, ilim oğrenmenin her Muslumana farz olduğunu bildirmiş, calışma, oğrenme ve duşunce gibi konulara gereken yeri vermiştir. Yalnız unutmamak lazım ki, İslam akılcı değil, akıllların dinidir.
15) İnsan hakları: Hic bir duzende (dinde) gorulemeyecek kadar insan haklarını gozeten İslam, insanın şu haklarını korumaya alır:
a. Din emniyeti: İslam, din hakkını ve dini yaşama hurriyetini guvence altına alır.
b. Nefis (can) emniyeti: İslam, yaşama hakkını temin eder.
c. Akıl emniyeti: İlim ve tefekkuru emreden İslam, icki ve uyuşturucu gibi akla zarar verecek şeyleri yasaklar ve aklı her turlu arızalardan koruyucu tedbirler alır.
d. Nesil emniyeti: Irzın, şeref ve namusun korunmasını ve sağlıklı nesiller yetiştirilmesini temin icin İslam gerekli her turlu ortamı hazırlar.
e. Mal emniyeti: İslam malı korumak icin, hırsızlık vb. suclara giden yolları tıkadığı gibi, insanlara yeterli gecim kaynaklarına sahip olma hakkını ve imkanını tanır.
Ozetle İslam, her insanın onurunu, namusunu, ozgurluğunu, dinini, malını, canını, gecimini ve işini garanti altına alır.
İslam, insan hakları konusunda hala ulaşılamaz durumdadır. İnsani kardeşlik prensibine yer verir. Irkcılığı ve takvanın dışında ustunluk anlayışlarını reddeder. İslam’ın emir ve yasakları, hukumleri, ibadetleri, ceza anlayışı... eşitliği isbat etmektedir. Diğer duzenlerde bu denli eşitlik teoride bile yoktur. Eşitlik adına adaletsizliğe de goz yummaz. Kadın - erkek eşitliği diyerek cinsel farklılıkların gozardı edilip istismar edilmesine, insanların somurulerek zulmedilmesine yol acacak aşırılıklara da gecit vermez.
İslam’ın, Onceki Peygamberlerin Şeriatlarıyla İlişkisi
a) İslam butun peygamberlere gelen dinlerin adıdır (bk. Bakara, 130 - 133). İnsanlık dunyaya peygamberle (Hz. Adem’le) gelmiştir. Zamanın şartlarına ve insanlığın ihtiyaclarına gore Allah Teala peygamberleri değişik şeriatlarla (hukuklarla) gondermesine rağmen; itikat (inanc) her peygamberde aynı olmuştur.
b) Onceki peygamberlerin tebliğ ettikleri dinler bir kavme gonderilmişti. Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gelen İslam, evrensel bir dindir. Yani tum evrene ve butun insanlığa Allah (c.c.) tarafından sunulmuş, kıyamete kadar gecerli olacak bir hayat şeklidir.
c) Hz. Muhammed’in (s.a.v.) tebliğ ettiği İslam Dini, onceki peygamberlerin tebliğ ettiği dinlerin hukumlerini (şeriatlarını) nesh edip ortadan kaldırmıştır.Yani şu anda gecerli olan şeriat Hz. Muhammed (s.a.v.)’in şeriatıdır.
d) İslam dini, Hz. Muhammed (s.a.v.)’den once Allah (c.c.) tarafından gonderilen tum kitapları ve peygamberleri tasdik eder.
İslÂm Hakkında Birkac Ayet“Allah katında gercek din islam’dır.” (Al-i İmran, 3/19)
“Kim İslam’dan başka bir din ararsa, ondan (bu din) asla kabul olunmaz ve o, ahirette de en buyuk zarara uğrayanlardandır.” (Al-i İmran, 3/85)
“Kim nefsini (tumuyle) Allah’a, O’nu gorur gibi teslim ederse muhakkak ki o, en sağlam kulpa yapışmıştır. Butun işlerin sonu ancak Allah’a dayanır.” (Lokman, 31/22)
“ Bugun sizin dininizi kemale erdirdim. Uzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı verip ondan razı oldum...” (Maide, 5/3)
İslam’ın Rukûnları
İslam’ın rukûnları (temelleri) beştir: Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın rasulu olduğuna şehadet etmek, namazı ikame etmek, zekat vermek, Beyti haccetmek, Ramazan orucu tutmak...
Peygamberimiz’in İslam’ı tarif ettiği Cibril hadisi diye bilinen hadis-i şerifte ve konunun başında zikrettiğimiz İslam’ın beş temel uzere bina edildiğini bildiren hadiste (cahil halkın yanlış olarak İslam’ın beş şartı dediği) bu beş temelin sayıldığını biliyoruz. Şehadet veya tevhid kelimeleri dediğimiz imanın rukûnlarını (temel ilkelerini) ileride tevhid konusunu işlerken ayrıntılarıyla goreceğiz. Burada, bu ibadetlerin onemine binaen prototip ornekler olarak belirtilen ve diğerleriyle birlikte amel-i salih olarak etrafını cÂmi olarak tanımlayabileceğimiz rukûnlardan kısaca ve akaidi ilgilendirdiği yonleriyle bahsedeceğiz. Bu amellerin nasıl yapılması gerektiği fıkıh, ilmihal kitaplarında ve fıkıh derslerinde konu edinilmektedir.
Amel-i salih nedir? Salih amel, Allah katında razı olunan amellerdir. Bu amel (davranış) iki ozellik taşır: Biri, İslam şeriatına uygun olması, ikincisi; niyyetinin Allah rızası icin ve O’na ibadet icin olmasıdır. Bir amel, bu iki ozelliği veya bunlardan birini taşımazsa Allah katında rÂzı olunan amellerden, yani amel-i salihten olmaz. Boyle bir amelin ecri ve sevabı da yoktur. Yuce Rabbimiz buyuruyor ki:“Kim Rabbine kavuşmayı umid ederse, salih amel işlesin, Rabbine ibadette hic bir kimseyi ortak koşmasın...” (Kehf, 18/110)
Amel-i salihin İslam’daki yeri cidden pek buyuktur. Cunku bu ameller Allah’a, ahiret gunune iman etmenin meyvesidir. Kelime-i şehadetin (tevhidin) manası, amel-i salih işlemek ve bu yola girmekle meydana cıkar. İslam kelimesinin teslimiyet anlamına geldiğini ve bu teslimiyetin de Allah’ın emirlerine itaat edip teslim olma demek olduğunu hatırladığımızda amelsiz, itaatsız, ibadetsiz İslam’ın olamayacağı ortaya cıkar. Amel-i salihin İslam’daki oneminden dolayı bircok ayetler onu ovmektedir. Bu ayetlerin bazısı onu imana yaklaştırır, bazısı guzel mukafatını acıklar, bazısı da ozellikle ahiret hayatında vereceği faydadan bahseder.“Andolsun asra ki, muhakkak insan ziyandadır (zarar gorecektir). Ancak iman edip amel-i salih işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler haric.” (Asr, 103/1-3)
Diğer ornek ayetler icin mesela bk. Maide, 9 ; Ra’d, 29 ; Nahl, 97 ; Kehf, 30; Meryem, 76; Ankebut, 7, 9.
Amelin kabulu icin İslam’ı benimsemek şarttır. Bundan dolayı Allah, iman ile amel-i salihi beraber zikretmiştir. Bir kimse, Allah rızası niyyetiyle ve İslam şeriatına uygun bir amel de İşlese, eğer o kişi Kur’an’da belirtilen gercek İslam’ı tumuyle kabullenip benimsemedikce o ameli Allah onun yuzune carpacaktır. Boyle bir amel icin ne bir sevap, ne de bir mukafat vardır. (bk. Al-i İmran, 3/85)
Amel-i salih cok ceşitlidir. İbadet olsun, muamelat olsun, Cenab-ı Hakk’ın emrettiği şeylerin hepsidir. Musluman, Rabbına itaatı, şeriata boyun eğmeyi ve Allah’ın rızasını taleb etmeyi duşunerek bir amel işlediği zaman, amel-i salih ehlinden olur.
Bu amel-i salihin başında (dar anlamıyla) ibadetler gelir. İbadetlerin de başında namaz, oruc, hac ve zekat gelir. Bunlar İslam’ın temelleridir. Bu ibadetlerde ihmal veya onemini kucumseme kesinlikle caiz değildir. Bunun icin İslam’ı tanımlayan meşhur hadiste acıkca bildirilmiştir.
İslam’da ibadetlerin onemi buyuktur. İbadetler, kişinin Rabbıyla olan ilişkisini duzenler ve belli bir şekilde Allah’a karşı kulluğunu ortaya koyar. İbadetler, Allah’ın kulları uzerindeki ozel hakkıdır. Bu ibadetlere ozen gostermek ve başkalarını once imani esaslara, sonra ibadetlere davet etmek gerekir. İbadetler eksik olduğu halde, insanın imanının kuvvetlenmesi ve kalbinde kok salması mumkun değildir. Hatta kufrun egemenliğinin cevre şartlarının tumune uzandığı gunumuzde namaz başta olmak uzere, ibadetlere gevşeklik gosteren insanların imanları cok buyuk tehlikelere girer. Yani kişinin namaz ve diğer ibadetleri hakkıyla yerine getirmeden mu’min kalması cok zordur. Bunlar, balık icin su, insan icin hava mesabesindedir.
Bu ibadetler icinde namazın akaid acısından daha buyuk onemi vardır. İslam; namazı, Musluman ve kÂfir arasını ayırt edici bir alamet olarak acıklamıştır. Ne yolculuk, ne savaş, ne hastalık halinde namazda ihmal caiz değildir. Onu terk etmek ve bu konuda tembellik gostermek munafıkların Âdetidir. Kul, Rabbine donduğu zaman kendisine ilk sorulacak şey namazdır. Namaz, Allah’a olan kulluğunu ve kelime-i tevhidin manasını kişiye devamlı hatırlatan bir ibadettir. Namaz, sahibini her turlu cirkinliklerden, fuhşiyattan ve kotuluklerden meneder. Namazın onemi konusunda Kur’an’daki ayetlerden bazılarının sure ve numaralarını verelim: Rum, 31; Bakara, 1-3, 153 ve 238; Nisa, 103; 142; Ankebut, 45 ...
Musluman, namaza “Allahu Ekber” ile cağrılır; onunla namaza başlar, namaz suresince sık sık onu tekrarlar. Cunku Allah, her buyukten daha buyuk, her kuvvet ve kudret sahibinden daha yucedir. Kul, her şeyden daha buyuk ve aziz olan Allah’a bağlandıkca, O’ndan başka hic bir kimseden korkmaz. Başkasına kulluk etmekten sakınır.
Oruc, hac, zekat ve diğer butun ibadetler, imanı takviye eder, nefsi kotuluklerden arındırır, kulu Rabbine bağlar. Oructa, Allah sevgisini bedenin isteklerine tercih etme hali vardır. Muslumanı, ihlas, irade ve sabır hallerine alıştırma ozelliklerini taşır. Zekat, Musluman icin cimrilik ve hasislik hastalığından temizlenmeyi sağlayan mali bir ibadettir. Malın esas sahibinin Allah olduğu, kendisinin ise bir emanetciden başka biri olmadığını insan zekatla daha iyi kavrar. Zekat, mal sevgisine, Allah rızasını ve sevgisini tercih etmektir. Toplumun muhtac kesimine hisse ayırmak, boylece sosyal adaletin sağlanmasına hizmet etmektir. Hac ise, Muslumanın ameli eğitimidir. Hac ibadetiyle Muslumanın fiilen acık ve muayyen bir şekilde kulluğunu ortaya koyduğunu goruyoruz. İlim, cihad, iyiliği emir, kotulukleri yasaklamak, sabır, tevekkul, takva, Allah sevgisi ve O’nun azabından korkmak... gibi emirler, Kur’an’ın uzerinde ısrarla durduğu salih amellerin başında gelir.
İslam’ın Tebliği
İnsanlık tarihi devam ettiği muddetce, İslam, herkese tebliğ edilmelidir. Bu davet ve tebliğin asıl gayesi, insanları kula kulluktan kurtarıp sadece tek olan Allah’a bağlamaktır. Bu gorevi yapacak insanlar mutlaka olmalıdır.“İcinizden insanları hayra cağıracak, iyiliği emredip kotulukten alıkoyacak bir cemaat bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Al-i İmran, 3/104)
ayet-i kerimesi bu durumu te’yid etmektedir. İslam, herkese, ama ozellikle Musluman gecinenlere goturulmelidir. Cunku onların İslam bildikleri şeyler İslam değildir. Bu durum mutlaka duzeltilip onlara hakikat gosterilmelidir.
İslamî davetin gayelerinden biri de, İslam’ı tekeline alıp ona kimseyi ulaştırmayanların elinden İslam’ı alıp herkesin ona ulaşmasını sağlamaktır. İslam, hic bir gucun tekelinde olamaz. Hic bir guc İslam’ın bazı ibadetlerini elinin altına alıp zorlaştıramaz. Bunu yapanlar, ister İslam adına yapsınlar, isterse cahiliye adına yapsınlar; her iki durum da Allah’a karşı buyuk bir edepsizliktir. Cunku Allah Teala, kendisine ulaşma yolunda ne kadar engeller varsa kaldırılmasını ister. Hatta o engellere karşı cihadı her Muslumana farz kılmıştır. Ta ki, insanlar saf ve berrak olan İslam’ı kendi istekleriyle tanısınlar, oğrensinler ve onu kabullensinler. İnsanları, insanların hakimiyet ve sultasından, değer verdikleri ağalardan, ağabeylerden, atalardan, babalardan, efendilerden ve bağlanıp kaldıkları Âdetlerden kurtarıp, hayatın her safhasında Allah’ın nizam ve hakimiyeti olan İslam’a ulaştırmak... İşte, İslam budur ve butun peygamberler de bunun icin gonderilmişlerdir.
İslam’ı Hayata HÂkim Kılmak
İnsanlık tarihi boyunca, İslam’ın esas dayanağı olan temel ilke “La ilahe illallah” kaidesidir. Yani uluhiyeti, rububiyeti, saltanat ve hakimiyeti sadece Allah’ a tahsis etmek kuralı. Bu kaide gonulde ve kalpte inac; duygu ve hareketlerde ibadet; hayat sahasında da kanun ve nizam olarak tezahur etmelidir. Allah’tan başka ilah olmadığına şehadet etmek, boyle kamil bir şekilde olmadıkca Allah’a ve İslam’a saygısızlık yapılmış olur.
Bu kaidenin tatbiki insan hayatının butunuyle Allah’a yonelmesidir. Boylece insanoğlu butun işlerinde ve hayatın her safhasında Allah’ın hukmune muracaat ederek buna tabi olur ve Allah’ın hukmunu kendi duşunce ve goruşune tercih eder.
Allah’ın hukumlerini insanlara ulaştırıp tebliğ eden Rasulullah (s.a.v.)’dır. Bu kaide ise İslam’ın ilk şartı olan şehadet kelimesinin ikinci ruknunu temsil eder.“Şuphesiz Muhammed (s.a.v.) Allah’ın rasuludur.” (Fetih, 48/29)
İşte İslam’ın dayandığı ve temsil ettiği temel ilkenin ikincisi. Bu kaide butun yonleriyle hayata tatbik edildiği zaman, en mutekamil bir nizam ortaya cıkar. İşte Allah’ın razı olduğu nizam budur.
İslam’ın hedefi, cahiyyeyi ortadan kaldırmaktır. Bunun icin de yeni ve faal bir kadronun oluşturulması lazımdır. Bu kadro, yaşama tarzıyla, duşunce yapısıyla, sosyal duzeniyle, değer yargısı ve kaynağıyla, kısaca her şeyiyle İslam metoduna uygun hareket eden bir cemaattir. İşte, boyle bir kadro ancak yeniden İslam ummetini oluşturur ve Allah’ın şu beyanatına mazhar olur:“Siz, insanlar icinden secilip cıkarılmış en hayırlı bir ummetsiniz. Cunku iyiliği emreder, kotuluğe karşı cıkar ve Allah’a inanırsınız.” (Al-i İmran, 3/110).
“İşte boylece sizleri mutedil bir ummet kıldık. İnsanlara şahid (ornek) olasınız ve Peygamber de size ornek olsun diye...” (Bakara, 2/143)
__________________
İslamiyet
Dini Bilgiler0 Mesaj
●20 Görüntüleme