"Allah’a yemin ederim ki, senin sayende Allah’ın bir tek kişiye hidayet vermesi senin icin, kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır.” Buhari 7/3468, Muslim 2406/34

Yuce Allah, kulun mubaşereti ve sebeplere sarılması neticesinde hidayete giden yolda muvaffakiyet lutfedecektir. Bu hususta kula duşen, sebepleri araştırmak, vesilelere sarılmaktır. Kur’Ân-ı Kerim, hakka ve hakikate goturecek vesileler aranması konusunda şu teşvikte bulunur:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun. (Kur’Ân ve kÂinat kitabını mutalÂa ile tanımaya calıştığınız) Rabbinize karşı saygılı olun ve O’na yaklaşmaya vesile arayın!” (MÂide Sûresi, 5/35) Efendimiz (s.a.s.) de son nefeslerine kadar hidayet yolunda ashabına ve ummetine rehberlik etmiştir. Sonraki devirlerde Nebî’nin (s.a.s.) varisleri olan Allah dostları, erenler ve Âlimler farklı yollardan, değişik usullerle Rab’lerine yurumuşler, hakka ve hidayete giden yolda insanlara vesilelik ve kılavuzluk etmişlerdir. Allah Resûlu, bir hayra vesile olan ve hidayete cağrıda bulunanı Allah katında buyuk bir mukafatın beklediğini mujdelemektedir: “Kim hidayete cağrıda bulunursa, kendisine tabi olanların sevapları kadar ona sevap verilecek ve tabi olanların sevaplarından da hic bir şey eksilmeyecektir. Kim de dalalete davet ederse, kendisine tabi olanların gunahları kadar gunah ona verilecek ve tabi olanların gunahlarından da hic bir şey eksilmeyecektir.” (İbn MÂce, Sunnet 14) Yani hayra vesile olan bir muesseseye onculuk etmiş, katkıda bulunmuş veya gelecek nesillerin yetiştirilmesi icin eğitim seferberliğine iştirak etmiş bir kimse, butun bu sa’y u gayretinin neticesini bir gun mutlaka karşısında gorecek ve amel defteri hic kapanmayacaktır.
İnsanların hidayetine vesile olanlar da aynı şekilde dunyevî ve uhrevî mukafata nail olacaklar ve kazandıkları bu yuce vesilelik payesi onlar icin tukenmeyen bir sermaye olacaktır. Nitekim Allah Resûlu (s.a.s.), Hayber’de muharebenin en kritik anlarında Hz. Ali’yi yanına cağırarak ona sancağı vermiş ve sonrasında cok onemli bir tavsiyede bulunmuştur: “Ey Ali, sen şimdi Hayberlilere iyice yaklaşıncaya kadar sukûnetle ilerle. Sonra onları İslÂm’a davet et ve uzerlerine vÂcip olan İslÂmî esÂsları onlara haber ver. Allah’a yemin ederim ki, senin irşadınla Allah’ın bir tek kişiye hidÂyet vermesi, senin kırmızı develere sahip olmandan” (Buhari, MegÂzî 39) -bir başka vesileyle ifade buyurdukları gibi- “uzerine guneşin doğduğu her şeyden daha kıymetli ve daha hayırlıdır!” (Hudarî, Nûru’l-Yakîn, s. 255) Bu da gosteriyor ki, Efendimiz’in işaret buyurduğu gibi, gonlunu Allah’ın rızasını kazanma ufkuna yoneltmiş bir mu’min sadece kendi kurtuluşu değil, adanmış bir ruhla butun bir insanlığın kurtuluşu icin calışmayı kendisine vazgecilmez buyuk bir fazilet ve mesûliyet bilecektir. Oyle ki, ashabın bu husustaki fedakarlık ve gayretleri dillere destandır.

Netice-i kelÂm, Yuce Mevl hidayeti her halukarda kendi izni ve dilemesine bağlamıştır. O (c.c.) dilemeden ve rıza gostermeden hic kimsenin hidayet vermesi mumkun değildir. Ancak O’nun lutfu ve inayetiyle hidayete ermek mumkundur. Bununla birlikte Allah (c.c.) rahmeti ve lutfu gereği, gonderdiği peygamberleri, ilahî vahiyleri, Din’in mukaddeslerini ve sevdiği kullarını hidayetine birer vesile olarak kabul edeceği mujdesini vermiştir. Bu munasebetle Allah Resûlu (s.a.s.) de omru boyunca insanların hidayeti icin olağanustu bir gayret ve caba gostermiştir; gostermiştir cunku, bir insanın ebedî mutluluk veya azabı bu vazifeyi ifa ve liyakat keyfiyetine bağlı kılınmıştır.

Efendimiz (s.a.s.) insanların hidayete ermesi konusunda o kadar harîs davranmıştır ki, O’nun bu iştiyakı Allah tarafından,
“İnanmıyorlar diye nerdeyse kendini harap edeceksin.” diye tadil ve takdir edilmiştir. Zira hidayete erdirmek, Peygamber’in (s.a.s.) salahiyetinde değil, ancak Allah’ın (c.c.) mutlak iradesine bağlı ilahî bir lutuf ve tasarruftur. Resûlullah’ın nazarında, bir insanın hidayetine vesile olmak, yeryuzundeki en değerli varlıktan daha kıymetli bir hadisedir. Allah Resûlu ashabını boylesine bir adanmışlık ruhu ve vazife şuuruyla terbiye etmiş ve onlara, yeryuzunde hakkı ve hidayeti (Din-i Mubin-i İslÂm’ı) herkese ulaştırmaları ufkunu en yuce hedef olarak gostermiştir.

Prof. Dr. Osman Guner, (Ondokuz Mayıs Univ. İlahiyat Fak. Oğrt. Uyesi) Yeni Umit Dergisi
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet
,

Sorularını veya ek bilgi icin ozel mesaj.
__________________