Hz. Huseyn 72 kişilik kucuk ordusuyla tarihin en buyuk fedakarlık ve hemase destanını gercekleştirmeye hazırlanırken 120 bin kişilik zulum ve fesat ordusu zalimlerin rızasını kazanabilmek icin tarihin en cirkin cinayet tablolarından birini oluşturmanın cabası icindeydiler.
Bir taraftan tarihin sayfalarında yiğitlik, fedakarlık, iman, cihat ve hak uğruna her şeyinden gecmenin sadıkane orneğini oluşturmak icin cennet genclerinin efendisi Resululah'ın yadıgarı Hz. Huseyn'in komutanlığında toplanan az bir grub ve diğer tarafta ise dunya ve makam sevgisi zalimlerden korkmak, ceşitli batıl taassuplar, kinler, cehaletler vb. batıl saiklerle hareket eden ve zulum ve fesat guclerinin hedeflerini amelen simgeleyen bir ordu karşı karşıya gelmişlerdi.
Adeta bu gunde İslam ummetinin ve tarihin gelecekteki akışının taktiri belirlenecekti. Oz Muhammedî İslam'ı yaşamak isteyenlere, İslam adı altında zulum ve fıska dayanan nizamların sunduğu saptırılmış islam'ı yaşamak istiyenlerin safları birbirinden ayrılacaktı. Ve bu iki cizgi ve yolun birbirinden farklı olduğunu anlamakta gucluk cekenler alternatifi olmayan iki, zit yoldan birini secmek zorunda kalacaklardı. Bunun gercekleşmesi icin İslam beldelerini uyandıracak bir şok lazımdı. Bir ilahi kan ve sağlamlığında şuphe edilmeyen bir hareket lazımdı...
İşte Huseyni kıyamı sonmeye yuz tutmuş İslam cırağını yeniden nurlandırarak ve İslam ağacının kurumasını onleyecek boyle bir hareket idi. Hz. Huseyn diyordu ki;
"Eğer Hz. Muhammed (s.a.a)'ın dini, benim kanım yere dokulmeden hayatını surduremeyecekse, ben şehadete hazırım."
Bu ilahi kıyamı etraflıca incelemek icin, kıyamdan onceki olaylar ve kıyamın başlamasından sonuna kadar vuku bulan hadiseleri ve kıyamdan sonra meydan gelen hadiseleri incelemek gerekir. Ama hic şuphesiz bu kıyamın zirvesini Aşura gununde vuku bulan hadiseler oluşturmaktadır. İşte bu makalede gun vuku bulan olaylar anlatılacaktır.
Şimdi bu kıyamın oykusunu birlikte okuyalım:
Hicri 61. yılın Muharrem ayının onuncu gunu yani Aşura gunu sabah namazından sonra Hz. Huseyn ordu komutanlarının her birinin vazifesini belirledi.
Diğer tarafta Omer b. Sa’d da ordusunun saflarını duzeltmekle meşguldu. İmam’ın (a.s) gozu kalabalık duşman ordusuna takılıp karşısındaki sel gibi insanları gorunce ellerini goğe kaldırarak şu duayı okudu:
“Allah’ım! Her gam ve kederde sığınağım, her sıkıntı ve zorlukta umidim ve her musibette guvendiğim Sensin. Kalpleri zayıflatan, kurtuluş yollarını kapatan, dostları kacıran duşmanları sevindiren nice gam ve musibetleri Sana şikayet ettim, başkalarından umidimi kesip Sana yoneldim. Ve Sen o gam ve uzuntuyu giderdin, onları sen izale ettin, her nimetin sahibi ve her dileğin nihayeti de Sensin.”
Aşura gunu İmam'ın ashabının duşman ordusuna yaptıkları hitabelerin yanı sıra bizzat kendiside hedefini acıklamak, ilahi mesajı ulaştırmak ve hucceti tamamlamak amacıyla defalarca duşman ordusunun karşısında durup tarihi hutbeler irad etmiştir. Ordusunun saflarını duzene soktuktan sonra İmam (a.s) atına binerek Omer Sa’d’ın ordusunun karşısında durup ilk konuşmasını şoyle yaptı:
“Ey İnsanlar! Beni dinleyin; uzerime duşen sizlere oğut ve nasihatimi dinlemedikce ve bu bolgeye gelmemin sebebini oğrenmedikce savaş hususunda acele etmeyin. Eğer delilimi kabul edip, sozumu tasdik eder de bana hak verirseniz saadet yolunu bulmuş olursunuz ve savaş icin de hic bir sebep kalmaz. Eğer delilimi kabul etmezseniz; yaptığınız işin daha sonra gam ve uzuntunuze sebep olmaması icin dostlarınızı bir araya toplayıp duşunup taşının ve sonra hakkımda aldığınız kararı uygulayın. Bana goz actırmayın. Şuphesiz benim yardımcım Kur’an’ı indiren Allah’tır, salih kulların yardımcısı O’dur.
Ey Allah’ın kulları! Allah’tan korkun, dunyaya karşı ihtiyatlı davranın; eğer butun dunya bir kişiye kalacak veya bir kişi orada surekli kalacak olsaydı, peygamberler bÂki kalmaya daha layıktı, rızaları celbedilmeye daha evla ve boyle bir hukme daha uygun olurlardı. Ancak Allah Teala dunyayı fani olmak icin yaratmıştır; yenileri eskilir, nimetleri zail olur, sevinci ise kararır (gam ve uzuntuye donuşur). Dunya engebeli bir menzil ve gecici bir evdir. Oyleyse ahiretiniz icin azık toplayın; en guzel azık ise sakınmaktır; Allah’tan sakının ki kurtuluşa eresiniz.
Ey insanlar! Allah Teala dunyayı, ehlini halden hale sokan fena ve zeval yurdu kıldı. Aldanan kimse, dunyaya aldanan ve bedbaht kişi de, ona bağlı olan kimsedir. O halde sakın bu dunya sizi aldatmasın. Dunya kendisine itimad edenin umidini kestiği gibi tamah edenlerin de umudunu boşa cıkarır. Sizin bir iş icin toplandığınızı goruyorum; bu işle Allah’ı gazaplandırdınız. Derken Allah da rahmetini sizden cevirdi ve size azabını gerekli kıldı. Rabbimiz ne guzel bir rÂbdır, siz ise ne kotu kullarsınız. Allah'ın emrine uymaya ikrar ettiniz ve elcisi olan Hz. Muhammed’e de iman ettiniz. Ama daha sonra torunlarını ve Ehl-i Beyt’ini oldurmek icin saldırıya gectiniz. Şeytan sizin cevrenizi kuşatmıştır; boylelikle de size yuce Allah’ı hatırlamayı unutturmuştur. Allah sizi ve dileğinizi helak etsin. Biz, Allah’tanız ve şuphesiz O’na donuculeriz.”
İmam (a.s) daha sonra şoyle buyurdu: “Bunlar inandıktan sonra kafir olanlardır. Bu zalim kavim Allah’ın rahmetinden uzak olsun”
İmam Huseyin (a.s) hutbenin ucuncu bolumunde kendini tanıtarak onlara şu şekilde nasihat ve oğut verdi:
“Ey insanlar! Soyumu soyleyin, ben kimim? Sonra kendinize gelin, nefsinizi kınayın. Bakın, beni oldurmeniz, hurmetimi gozetmemeniz size caiz midir? Ben, Peygamberinizin kızının oğlu değil miyim? Ben, Peygamberinizin vasisi ve amcası oğlunun oğlu değil miyim? Ben, herkesten once Allah’a iman eden ve Peygamber’in risaletini tasdik eden kimsenin oğlu değil miyim? Seyyid-uş Şuheda olan Hamza, babamın amcası değil midir? Cafer-i Tayyar amcam değil midir? Peygamber’in benim ve kardeşim hakkındaki: “Bu ikisi cennet genclerinin efendileridir” sozunu duymamış mısınız?
Eğer sozumu tasdik ederseniz, bu soylediğim sozler bir gercektir. Allah’a andolsun ki, Allah Teala’nın yalancıya gazab ettiğini ve uydurduğu sozun zararını kendisine cevirdiğini bildiğim gunden beri yalan soylemiş değilim. Eğer beni yalanlarsanız şimdi muslumanların arasında Peygamber’in ashabından olan kimseler mevcuttur; bunu onlardan soracak olursanız size soylerler. Cabir b. Abdullah-i Ensari, Ebu Said-i Hudri, Sehl b. Sa’d-is Saidi, Zeyd b. Erkam ve Enes b. Malik’ten sorun, oğrenin; şuphesiz onların hepsi, Resulullah’ın benim ve kardeşimin (Hasan’ın) hakkında buyurduğu sozu duymuşlardır. Bu sozler, sizi kanımı dokmekten alıkoymuyor mu?”
Bu arada Şimr b. Zil Cuşen bağırarak dedi ki: “O kalbiyle değil de diliyle Allah'a ibadet ediyor, ne soylediğini bilmiyor”
Habib b. Mezahir İmam’ın (a.s) ordusunun adına ona şoyle cevap verdi:
“Hayır, Allah’a diliyle ibadet eden ve tam bir sapıklık icerisinde olan sensin. Evet, ben cok iyi biliyorum ki sen mevlam Huseyin’in (a.s) buyurmuş olduğu şeyden korkmuyorsun. Cunku Allah, pÂk olmayan kalbini muhurlemiş, taş gibi yapmıştır.”
İmam (a.s) sozlerine şoyle devam etti:
“Ben ve kardeşim hakkında Peygamber'in buyurduğu bu sozde şupheniz varsa benim Peygamberinizin kızının oğlu olduğumda da mı şuphe ediyorsunuz? Allah’a andolsun ki, doğu ve batı arasında (butun dunyada), sizin ve dışınızdakiler arasında da Resulullah’ın benden başka torunu yoktur. Yazıklar olsun size! Acaba oldurduğum bir kimse veya zayi ettiğim bir mal ya da (size vurduğum) bir yara karşılığında mı beni cezalandırmak istiyorsunuz?
İmam Huseyin’in (a.s) sozu bu noktaya varınca Kufe ordusu tam bir sessizlik icerisinde idi ve onlardan bir tepki ve cevap muşahede etmiyordu. Sonra kendisini davet eden ve Omer-i Sa’d ordusu icerisinde olan unlu kişilerden birkacına hiteben şoyle buyurdu:
“Ey Şebes b. Rib’i, ey Haccar b. Ebcer, ey Kays b. Eş’as ve ey Yezid b. Haris! “Meyvalarımız yetişmiş, cevremiz (bağ ve bahcelerimiz) yeşermiştir ve senin emrinde olacak donanmış bir ordu da hazırdır” diye mektup yazan siz değil miydiniz?! Soz ve ahdinizi unuttunuz mu?”
Onlar: “Biz boyle bir şey yazmadık” diye İmam’ın sozlerini inkar ettiler.
İmam: “Hayır! Vallahi siz boyle yazdınız" dedi.
Bu arada Kays b. Eş’as yuksek bir sesle: “Biz ne dediğini bilmiyoruz. Nicin amcan oğlu Yezid’e biat etmiyorsun? Biat ettiğin takdirde sana karşı istediğin gibi davranılacak ve sana en ufak bir zarar bile gelmeyecektir.” dedi.
İmam Huseyin (a.s) ona cevaben buyurdu ki:
“Ey Kays! Sen Haşimoğulları’nın Muslum’un kanından başka bir kan mı senden istemelerinden korkuyorsun? Hayır, Allah’a andolsun ki, ben onlara zillet elini vermeyeceğim ve koleler gibi de onların onunden kacmayacağım... Rabbimiz olan Allah’a sığınırım.”
Kufe ordusu İmam'ın sozlerine mızrak ve ok atarak cevap verdiler.
Daha sonra İmam bineğinden inerek bineğin yularını Akabet b. Sem’an’a verdi ve geriye dondu.
Kufur ordusundan olan abdullah b. Havze-i Temimi ileri cıkıp İmam’ın ashabına hitaben yuksek bir sesle: Huseyin sizin aranızda mı? diye sordu.
İmam’ın (a.s) ashabından birisi: “Evet, Huseyin burdadır. Ne istiyorsun?” diye cevap verdi.
Abdullah b. Havze İmam’a hitaben şoyle dedi: Ey Huseyin! Seni cehennemle mujdeliyorum!”
İmam Huseyin (a.s): “Yalan soyledin; cunku ben bağışlayıcı, kerim, itaat edilen ve şefaat kabul eden Allah’a doğru gidiyorum; sen kimsin?” buyurdu
Abdullah: “Ben Havze’nin oğluyum” dedi.
Bunun uzerine İmam ellerini kaldırarak şoyle dua etti: “Allah’ım, onu cehenneme gotur.”
Abdullah b. Havze İmam’ın bu duasına ofkelenerek atını İmam'a doğru mahmuzladı. Atın ayağı bir taşa takılması sonucu Abudullah b. Havze yere yıkıldı ve ayağı eyerin uzengisine takıldı. At urkerek onu arkasında surukledi ve coldeki taşlara carparak bedeni parcalanmış ve yarı canlı bir halde ateş yakılmış olan bir cukura attı.
Omer b. Sa’d’ın piyade birliklerinin başında hareket eden Mesruk b. Vali-i Hazremi bu manzarayı gorunce geri donerek kendi ordularına ulaştı ve şoyle dedi: "Hayır; Allah’a andolsun, ben hic bir zaman Resullulah’ın Ehl-i Beyti’yle savaşmayacağım. Cunku onların Allah katında yuce makamları ve değerleri var.”
Daha sonra Zuheyr b. Kayn İmam’ın yanına gelerek Kufelilerle konuşmak icin izin istedi. İmam Zuheyr’e izin verdi.
Zuheyr Omer b. Sa’d’ın ordusunun karşısında durarak yuksek sesle şoyle dedı: “Ey Kufe halkı! Sizi Allah’ın azabından sakındırıyorum; muslumanın musluman kardeşine nasihat etmesi gerekir ve bu ana kadar bizler din kardeşiyken ve aramıza kılıc girmemişken bu bağı kesmeyelim. Ancak aramıza kılıc girdiğinde biz bir ummet ve siz de başka bir ummet olacaksınız. Bilin ki, Allah Teala nasıl davranacağımızı gostermek icin biz ve sizi Resulullah’ın Ehl-i Beyt’iyle imtahan ediyor. Yezid ve Ubeydullah b. Ziyad gibi azgınlara itaat etmekten sakınmanızı ve Resulullah’ın evlatlarına yardım etmenizi istiyorum. Aksi durumda cok gecmeden gozleriniz yuvalarından cıkaracak, el ve ayaklarınızı bağlayacak ve bedenlerinizi hurma ağaclarına asacaklardır.”
Omer b. Sa’d'ın ordusu ona cirkin sozler soyleyerek Huseyn ve yaranlarını oldurup veya İbn-i Ziyad’a teslim etmedikce bu savaştan vazgecmeyeceklerini ifade ettiler.
Zuheyr dedi ki: “Vallahi Fatıma’nın (s.a) evlatları Sumeyye’nin cocuklarından dostluğa daha layıktırlar. Onlara yardım etmiyorsanız, bari savaştan uzak durun.”
Bu sırada Şimr Zuheyr’e doğru bir ok atarak dedi ki: “Sus, Allah sesini kessin. Boş laflarınla bizi yordun.”
Zuheyr cevap olarak Şimr’e hitaben şoyle dedi: “Ey Şimr! Ben seninle konuşmuyorum; cunku sen insan değilsin. Senin Kur’an’dan doğru durust hatta bir ayet bile bildiğini sanmıyorum. Kıyamette seni rezillik ve cehennem ateşiyle mujdeliyorum.”
Şimr: “Cok gecmeden Allah seni ve imamını oldurecektir.”
Zuheyr: “Beni olumle mi korkutuyorsun? Allah’a andolsun Huseyin'in yanında olmek benim icin sizinle ebedi yaşamaktan daha iyidir.”
Tekrar orduya hitap ederek dedi: “Ey Allah’ın kulları! Dikkatli olun bu alcak adam sizi dinden cıkarmasın. Vallahi Muhammed'in şefaati onun evlatlarını ve yardımcılarını kılıctan gecip oldurenlere ulaşmayacaktır.”
İmam Huseyn’in (a.s) ashabından birisi Zuheyr'e dedi ki: “Ey Zuheyr! Sen Firavunoğulları’nın mu'mini gibi onları nasihat ettin. Allah seni mukafatlandırsın.”
Sonra abid, zahid bir kişi olan, meşhur Kur’an karilerinden sayılan ve kavmi arasında yuce bir makamı olan Bureyr b. Huzayr Kufelilere nasihat etmek icin İmam Huseyin’den (a.s) izin istedi. İmam izin verince, Bureyr savaş meydanına giderek şoyle dedi:
“Allah halkı diniyle mujdelemek, hidayet ederek kendisine davet etmek ve insanların yolunu aydınlatan yanan bir ışık olması icin Muhammed’i peygamber olarak gonderdi. Bunlar peygamberin evlatlarıdırlar; hangi hakla suyun yolunu onlara kapadınız.
Kufeliler: “Ey Bureyr! Bitir sozunu. Vallahi Huseyin hic bir kimsenin susuz kalmadığı bir şekilde susuz kalacaktır.”
Bureyr sozlerine şoyle devam etti: “Ey insanlar! Muhammedin mesajının izleri sizin aranızdadır ve bunlar Peygamber'in Ehl-i Beyt’idirler; o halde onlara nasıl davranacağınıza bakın.”
Kufeliler: “Huseyin Ubeydullah b. Ziyad’ın emrine teslim olsun, sonra nereye isterse gitsin.”
Bureyr: “Vay halinize ey Kufeliler! İmamım Huseyin’e gonderdiğiniz mektuplarda can vermeye hazır olduğunuzu yazdığınızı unuttunuz mu? Şimdi Huseyn ve ashabı davetinize olumlu cevap vererek sizlere yardıma koştu onları İbn-i Ziyad’a mı teslim edeceksiniz. Resulullah’ın evlatlarına boyle mi davranıyorsunuz. Ne kadar alcak insanlarsınız sizler?! Allah Teala kıyamette sizleri susuz bıraksın.”
Bu sırada Kufelilerden birisi: “Ey Bureyr! Neden bahsettiğini bilmiyoruz.”
Bureyr: “Gercek yuzunuzu bana gosterip sizleri daha iyi tanımamı sağlayan ve beni aydınlatan Allah’a şukur ediyorum. Allah’ım; ben bu kavmin yaptıklarından uzağım ve sana sığınıyorum. Allah’ım bu insanların yaptıklarıyla senin karşında hazır olduklarında baş aşağı oluncaya kadar surekli onlara bela ver ve gazap et.”
Bureyr’in sozleri buraya ulaşınca Kufeliler onu oklarına hedef ettiler ve Bureyr kendi safına geri dondu.
Daha sonra İmam Huseyin (a.s) atını ileri surerek Kufelilerin karşısında durdu ve elindeki Kur’an’ı başının uzerine bırakarak şoyle buyurdu: “Ey İnsanlar! Bizimle sizin aranızda Allah’ın kitabı ve ceddim Resulullah’ın sunneti hakem olsun. Bilmiyor musunuz ki, uzerimdeki gomlek, elimdeki bu kılıc ve kalkan Resulullah’a aittir.”
Kufeliler İmam’ın sozlerini doğruladılar.
İmam: “Ey Kufe halkı! Oyleyse sizi benimle savaşa surukleyen şey nedir?”
Kufeliler: Emir Ubeydullah b. Ziyad’a itaat etmek.
İmam (a.s): “Boyle bir kişiye biat eden ve kılıclarını bize ceken, Allah’ın duşmanlarının dostları olan, aranızda ne bir adaleti uygulacak ve ne de kendilerine yeni bir umit bağlayabileceğiniz kimselere destek olan sizlerin elleri kesilsin. Zalimlerin kılıcının sizlere hukmettiği ve zalimlerin zulumlerinin yeryuzunu kuşattığı bir durumda Resulullah’ın Ehl-i Beyt’inden yuz cevirdiniz. Yazıklar olsun size; Allah’ın kitabını unuttunuz ve buyruklarını tahrif ettiniz. Sizler şeytanın izleyicisi olan gunahkarlar grubunu izlemektesiniz. Resulullah’ın sunnetlerini sondurmektesiniz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’i olan bizleri bıraktınız ve bize uymadınız. Vallahi ahdinden donmek sizin eskiden beri sure gelen adetinizdir. Yaşantınızın temeli bunun uzerine kurulmuştur. Doğrusu ahdinden donmek sizin benliğinizde kok salmıştır. Ve onun meyvesi bize acı ve gasıplara ise tatlıdır. Bilin ki, İbn-i Ziyad beni savaşla zillet arası iki yolda bırakmıştır ve biz zillete boyun eğmeyiz. Cunku Allah Teala, Resul'u, muminler, temiz kimseler ve zamanın izzetli kimseleri bu alcaklığı ve zilleti bizim icin hoş gormezler. Bizim zamanın zalimlerinin itaaatını yiğitlerin katligahına tercih etmemizi kabul etmezler. Şimdi ben, Ehl-i Beytim ve sayıları az olan dostlarımla Allah yolunda kıyam etmiş ve şehadeti canıma satınalmışım.
Ey insanlar! Allah’a andolsun bundan sonra suvarinin bineğe binerek meydanda gezdiği sure miktarınca dunyada kalırsınız. Bu sozu babam, ceddim Resulullah’tan bana nakletti. Şimdi ey Hur kendi işinize bakın ve toplanarak işi bitirin. Ancak bilin ki Huseyn’in umidi ancak yuce Allah’adır. Cunku hayatı Allah’ın kudreti elinde olmayan kimse yoktur. Doğrusu benim Allah’ım sırat-ı mustakim uzeredir."
Sonra İmam Resulullah’ın buyuk sahabesi Fervet b. Mesik-i Muradi’nin şu şiirlerini okudular:
Ey millet eğer biz sizi yenersek bu bizim şanımızdır.
Ve eğer yenilirsek bilin ki yenilmiş değiliz
Eğer oldurursek zafer bizimdir
Ve eğer oldurulursek yine zafer bizimdir.
Biz korkak insanlar değiliz
Biz dunyanın cesurlarının efendileriyiz.
Oldurulursek şehadet ve fedakarlık gunumuz gelmiştir.
Doğrusu olum pencelerini bir halkın uzerinden cekip diğerlerinin uzerine doğru uzatır.
Gecmişler gecip gittikleri gibi bugun de bizim ve dostlarımızın gecip gideceğimiz gundur.
Dunyanın efendileri diri kalsalardı biz de mulk ve melekutun efendileri olduğumuz icin diri kalırdık.
Ve eğer dunyanın yiğitlerinin yolları ebedi hayata vardıysa
Yiğitlik hukmuyle ebedilik yolu herkesten once bize acıktır.
Daha sonra İmam (a.s) dua icin ellerini kaldırarak şoyle buyurdu: “Allah’ım; bu kavme bir damla yağmur yağdırma ve asrın zalimlerini onlara hakim kıl ve Sakafi gencini onlara musallat et ki donemin zillet ve olum şarabını onlara icirsin. Doğrusu onlar yalan konuşmuş, ahitlerini bozmuşlar. Ve Sen iyice biliyorsun ki biz Sana tevekkul etmişiz ve şuphesiz donuşumuz Sanadır.”
Sonra İmam (a.s) Omer b. Sad’a hitaben buyurdu ki: “Ey Omer! Gercekten beni oldurmekle Rey ve Gorgan’ın emiri mi olacağını sanıyorsun? Allah’a andolsun ki bu makama ulaşamayacaksın ve bir yarar elde edemeyeceksin, bu kesin bir vaaddır. Şimdi elinden geleni yap. Şuphesiz benden sonra yuzun gulmeyecek. Kufe cocuklarının senin başınla oynadıklarını ve onu taşlarına hedef aldıklarını gorur gibiyim.”
Omer b. Sa’d İmam’ın bu sozlerini duyunca ofkeyle ordusuna geri dondu. Omer b. Sa’d’ın yanında olan ve İmam’ın sozlerini duyan Hur b. Yezid-i Riyahi Omer b. Sa’d’a dedi ki: “Ey Sa’d’ın oğlu! Gercekten sen Huseyin ile savaşmak mı istiyorsun?”
Omer Sa’d: “Evet; vallahi bu savaşın en kucuk sonucu baş ve elleri kesmektir.”
Hur: “Acaba Huseyin’in senin hakkında dediği şeyler uzerinde iyice duşundun mu?”
Omer Sa’d: “Evet; şuphesiz iş benim elimde olsaydı kabul ederdim, ancak emirin İbn-i Ziyad savaşa ısrar ediyor ve bu hususta benim hic bir yetkim yoktur.”
Hur, Omer Sa’d’ın ordusundaki diğer askerlere bakıverdi ve yanında Kurrat b. Kays’ın olduğunu gordu. Ona sordu ki: “Ey Kurrat! Atına su verdin mi?”
Kurrat: “Hayır, ey Hur.”
Hur: “Onu sulamak istemiyor musun?”
Hurr'un konuşmaları Kurrat’ı kuşkulandırdı ve Hurr’un kendisini savaştan uzaklaştırmak istediğini ama kimsenin bunu farketmesini istemediğini sandı.
Hur atını İmam Huseyin’in ashabına doğru surdu. Bu arada Muhacir b. Avs onu gorunce şoyle ferya etti: “Ey Hur! İmam Huseyin’in ordusuna mı saldırmak istiyorsun?”
Hurr’un butun vucudunu titreme sardı ve rengi kactı.
Hurr’un bu durumunu gorunce Muhacir: “Vallahi, bana Kufe’nin en cesur yiğidi kimdir diye soracak olsalardı senden başka kimseyi gostermezdim. Bu halin nedir?” dedi.
Hur: “Ey Muhacir: Ben kendimi cennetle cehennem arasında goruyorum ve ben bu ikisinden birini secmek zorundayım. Vallahi kesilsem ve oldurulsem bile cennetten başka bir şeyi secmeyeceğim.”
Daha sonra Hur İmam Huseyin’in ashabına doğru ilerleyerek İmam Huseyin’in ve ashabının yuzune bakmaktan utanır bir halde başını onune eğmiş kendi kendine şoyle diyordu:
“Allah’ım; sana yoneldim ve yaptıklarımdan tovbe ediyorum. Tovbemi kabul buyur. Doğrusu ben senin velilerinin kalbini incittim; Peygamber'inin evlatlarını avare ettim. Sonra Hz. Huseyin'e hitaben Ya Eba Abdullah! Ben yaptıklarımdan pişmanım. Tovbem kabul olur mu?” dedi
İmam Huseyin: “Evet, Allah tovbeni kabul eder ve gunahlarını bağışlar.” dedi.
Hur: “Sizinle savaşmak icin Kufe’den dışarı cıktığımda bir ses duymuştum biri bana seslenerek dedi ki: Ey Hur! Seni cennetle mujdeliyorum. Kendi kendime duşundum ve dedim ki: Yazıklar olsun Hurr’e! Resulullah’ın evladıyla savaşmaya gittiğinde cennetle mujdeleniyor.”
İmam: “Doğrusu iyilik sana yonelmiştir. Allah sana hayırlı mukafat versin.”
Daha sonra Hur İmam'dan Kufelilere konuşmak amacıyla savaş alanına gitmek icin izin istedi. İmam (a.s) Hurr’e izin verdi. Hur meydana cıkarak yetkin bir sesle şoyle dedi: “Ey Kufe halkı! Anneniz size matem tutsun. Resulullah’ın evladını davet ettiniz ve canlarınızı onun yolunda feda edeceğinizi soylediniz. Ve şimdi size gelmişken onu aranıza almış ona kılıc cekmişsiniz ve esirler gibi ozgurluğunu elinden almış ve suyun yolunu ona kapamışsınız?! Peygamber'inizin evlatlarına boyle mi davranıyorsunuz; ne kadar da kotu bir halksınız sizler! Susadığınızda Allah size su vermesin.”
Bu sırada Omer Sa’d’ın piyade birliklerinden bir grubu Hurr’un uzerine yuruduler. Hur geri donerek İmam Huseyin’in yanında yer aldı. Cunku İmam Huseyin ashabını savaşı başlatmaktan sakındırıyordu.
Şimr b. Zil Cuşen one atılarak şoyle dedi: “Kızkardeşimin cocukları neredeler? Abbas ve kardeşleri neredeler?”
Onlar Şimr’e cevap vermekten sakındılar.
İmam: “Kafir bile olsa ona cevap verin.” dedi.
Dediler ki: “Ne istiyorsun, ey Şimr?”
Şimr: “Ey kızkardeşimin cocukları! Size eman aldım. Kendinizi helaketa atmayın ve emirimiz Yezid’in emrine teslim olun.”
İmam Huseyin’in kardeşi Ebul Fazl Abbas dedi ki: “Allah’ın laneti sana ve aldığın emana olsun. Resulullah’ın evladı emanda olmadığı halde bize eman mı veriyorsun?! Bizden lanetlenmiş kimselerin emrine mi teslim olmamızı istiyorsun?! Amellerin ne kadar kotu ve ne kadar alcak bir duşuncen var, ey Şimr!”
Omer b. Sa’d yayına bir ok taktı ve İmam Huseyin’in ordusuna doğru ilerleyerek ilk oku atıp şoyle dedi: Şahid olun ki, Huseyin ve ashabına ilk oku atan benim; emir Ubeydullah’ın yanında buna tanıklık yapın.
Kufur ordusu komutanının bu hareketinden sonra her taraftan İmam Huseyin ve ashabı uzerine oklar yağmur gibi yağmaya başladı ve ashaptan ok isabet etmeyen kimse kalmadı.
İmam: “Ey yaranlarım! Kalkın. Allah sizi hayırla mukafatlandırsın. Kaderimizde olan şehadete doğru yuruyun. Doğrusu bu oklar Kufe halkının elcileridirler.”
İmam’ın ashabı kufur ordusuna karşılık vermek icin saldırıya gecti. Boylece savaş başladı ve bir sure devam etti. Bu saldırı sona erip artalık yatışarak toz toprak coktuğunde İmam (a.s)'ın ashabından 50 kişi şehid olmuştu.
Gurultu yatıştıktan sonra Ziyad b. Ebi Sufyan’ın kolesi Yesar ve Ubeydullah b. Ziyad’ın kolesi Salim meydana cıkarak Habib b. Mezahir ve Bureyr b. Huzayr’i savaşa davet ettiler. Bu sırada cesur, yiğit, uzun boylu ve guclu bir şahıs olan Abdullah b. Umeyr-i Kelbi onlarla savaşmak icin İmam’dan izin istedi. Ebu Abdullah (İmam Huseyn) (a.s) ona izin vererek buyurdular ki: “Ben onu (Abdullah b. Umeyr’i) tecrubeli bir savaşcı biliyorum.”
Salim ve Yesar onun kim olduğunu sormaları uzerine Abdullah recez okuyarak kendisini tanıttı.
Onlar: “Biz seni tanımıyoruz. Zuheyr, Bureyr veya Habib meydana cıksın.”
Abdullah, Yesar’a hitaben, “Benimle savaşmaktan mı cekiniyorsunuz diyerek” kılıcla ona saldırdı. Salim Abdullah’ın Yesar’la savaşmakta olduğunu gorunce arkadan ona saldırdı. Abdullah’ın dostları, arkanı gozetle diye bağırdılar. Salim kılıcını indirdi. Abdullah bu darbeyi sol eliyle karşılayınca parmaklarını kaybetti. Sonra Abdullah, Salim’i de cehenneme gonderdikten sonra İmam’ın yanına dondu. İmam (a.s)'ın yanına yaklaştığında eşi cadırlardan dışarı cıkarak dedi ki: “Anam, babam sana feda olsun ey Abdullah. Savaş meydanına don, kendini Resulullah’ın (s.a.a) yakınlarına ve evlatlarına feda et. Allah’a andolsun birlikte şehid oluncaya kadar seni yalnız bırakmayacağım.”
Abdullah: “Biraz once beni savaştan alıkoymak istiyordum. Ne oldu ki, şimdi kendin de meydana gitmek istiyorsun.”
Abdullah’ın eşi: “Beni kınama. Şimdi İmam’dan duyduğum bir soz kalbimi yaktı.”
Abdullah: “Ne duydun İmam’dan?”
Abdullah’ın eşi: “Biraz once cadırların arasında durmuştum. Birden İmam’ın şoyle buyurduğunu duydum: “Benim dostlarım ne kadar da az.”
Abdullah: “Ya Eba Abdullah, ey mevlamız; dedi emredin eşim cadırlara geri donsun.”
İmam: “Allah, Resulullah'ın evlatlarının yardımına koşan sizleri hayırla mukafatlandırsın. Ey Umm-ul Veheb! Cadırına don. Allah Teala kadınlardan cihadı kaldırmıştır.” dedi.
Omer b. Halid-i Seydavi kolesi Sa’d’le, Cabir b. Haris ve Mucammi b. Abdullah-i Aizi birden yerlerinden fırlayarak topluca Kufelilere saldırdılar ve Omer b. Sa’d’ın ordusunun on saflarını yararak ordunun kalbine doğru ilerleyip onlardan bir coğunu oldurduler.
Omer Sad’ın ordusundan bir grup onları ablukaya aldılar ve İmam’ın diğer ashabından ayırdılar. İmam (a.s) kardeşi Abbas’a onlara yardım etmesini emretti. Ebul Fazl Abbas bir arslan gibi kufur ordusuna saldırdı ve yaralanan dostlarını kurtardı. İmam’ın (a.s) bu fedaileri bir kez daha cesurca saldırarak şeytan ordusundan onlarcasını cehenneme gonderdiler ve nihayet şehid oldular.
Bu esnada İmam Huseyin (a.s) eliyle mubarek sakalını tutarak şoyle buyurdular: “Allah’a andolsun ki, kanıma boyandığım halde rabbime kavuşuncaya kadar ben onların isteklerine teslim olmayacağım.”
Daha sonra İmam Kufelilere hitaben şoyle buyurdu: “Acaba aranızda feryadımıza yetişip bize yardımda bulunacak bir kimse yok mudur? Acaba Resulullah’ın haremini (Ehl-i Beyt’ini) savunacak birisi yok mudur?”
Bunun uzerine Ehl-i Beyt kadınlarının ağlama sesleri yukseldi. Omer Sa’d’ın ordusu arasında bir kargaşalık başgosterdi. İmam'ın yardım istediğini duyan ve Kufe ordusundan olan Sa’d b. Haris-i Ensari kardeşiyle birlikte pişman olup kufur ordusuna saldırarak şeytan izleyicilerinin bir coklarını kanlarına boyadıktan sonra kendileri de şehid oldular.
Boylece İmam’ın ashabı gittikce azalmaya ve şehidlerin sayısı coğalmaya başladı. Daha sonra savaş ferd ferd olarak surdu ve İmam Huseyin’in ashabından her biri Kufelilerden bir coğunu cehenneme gonderdi.
Amr b. Haccac yuksek bir sesle Kufelilere, “Ey Kufeliler! Kimlerle savaştığınızı biliyor musunuz? Bunlar, karşılarına cıkan herkesi olduren savaşcılardır. Bunları taş yağmuruna tutun ve işlerini bitirin” diye hitap etti ve hemen peşinden komutası altındaki askerlerle İmam Huseyin’in ordusunun sağ koluna saldırdı. İmam Huseyin’in (a.s) ashabı dağ gibi onların karşısında direniş gosterip onlardan kalabalık bir grubu oldurduler.
Komutanları geri cekilme emri verdiler. İmam Huseyin’in (a.s) ashabı onları ok yağmuruna tuttu. Bu esnada Amr b. Haccac, Abdullah-i Beceli’yle birlikte tekrar saldırıya gecti. Havaya yukselen toz toprak yatışınca İmam Huseyin’in (a.s) ashabı, Muslim b. Avsece’nin yere duştuğunu gorduler. Muslim b. Avsece donemin en cesur yiğitlerindendi. İmam Huseyin’in elcisi Muslim b. Akil Kufe’ye geldiğinde O mal ve para toplayıp techizat almada ve halktan biat toplamada onun vekiliydi. Ve yine Tasua gunu akşam İmam Huseyin “Ben biatımı sizin uzerinizden kaldırdım; kalkın gidin” buyurunca Muslim b. Avsece İmam’a şoyle demişti: “Ey Resulullah’ın torunu! Seni bırakarak nasıl gidebiliriz? Bu durumda Allah’a ne cevap veririz? Hayır, vallahi mızrağımı duşmanların goğsunde kırıncaya kadar ben sizden ayrılmam ve elimde kılıc olduğu muddetce duşmanlara saldırırım. Silahım olmazsa onlarla taşla savaşırım. Allah’a andolsun, biz Peygamber’in hurmetini gozettiğimizi yakîn edinceye kadar sana yardım etmekten vazgecmeyeceğiz. Allah’a andolsun, ben senin yolunda yetmiş kere oldurulur, sonra dirilir, tekrar oldurulerek yakılırsam ve kulumu yele savururlarsa yine sizden ayrılmam. Oysa şimdi sadece bir kere şehid olacakken sizi nasıl bırakabilirim ve ondan sonra ebedi keramet ve saadete ulaşacağım.” Bu ozelliğe sahip olan Muslim b. Avsece şimdi kanlara boyanmıştı.
İmam Huseyin ve Habib b. Mezahir onun baş ucuna geldiler. İmam onun hakkında dua ederken Habib b. Mezahir de şoyle diyordu: “Seni bu halde gormek bana zordur, ama seni cennetle mujdeliyorum. Muslim hayatının son anlarında zayıf bir sesle, Allah Teala seni de iyi bir mujdeyle mujdelesin.” dedi.
Habib: “Ey Muslim! Senden sonra sağ kalacak olsaydım bana vasiyet etmeni ve dileğini yerine getirmeyi isterdim. Ancak biliyorum ki boyle bir fırsat yoktur ve yakında ben de sana kavuşacağım.”
Muslim: “Ey Habib! Tek vasiyetim şudur ki, kesinlikle İmam Huseyn’e yardım etmekten vazgecme ve hayatta olduğun surece ona yardımet.”
Bu sozlerden sonra Muslim gozlerini kapayarak canını Allah'a teslim etti. Bunun uzerine İmam şu ayeti okudu: “Mu'minlerden oyle kimseler vardır ki, Allah ile yaptıkları ahde sadakat gosterdiler, onlardan kimi adağını gercekleştirdi, kimi de beklemektedir. Onlar, hic bir değişme ile (sozlerini) değiştirmediler.”(Ahzab/23)
Omer b. Sa’d’ın askerleri, “Muslim b. Avsece’yi oldurduk” diye haykırıyorlardı. Ansızın Şibes b. Rib’i şoyle seslendi: “Ey insanlar! Ananız sizin yasınızı tutusun. Muslim gibi birisi oldurulur de siz sevinir misiniz? Yazıklar olsun size! Muslumanlar arasında onun ne kadar buyuk bir makamı olduğunu bilmiyor musunuz? Allah’a andolsun savaşlarda muşrikler onun kılıcı onunden kacarlardı ve tek başına oyle bir yiğitlik gosterirdi ki butun orduyu hayrete duşurdu.”
Yine Omer Sa’d’ın ordusu ilk once İmam Huseyin’in ordusunun sağ koluna saldırdı. Bu saldırıyı defederken Abdullah b. Umeyr-i Kelbi şaşırılacak bir direniş gosterdi ve tek başına onların icine dalarak bir coklarını kılıctan gecirdi. Sonra Hani b. Semit-i Hazremi adında ki duşman askeri kılıcla Abdullah’ın sağ kolunu ve bir diğeride onun ayağını kesti. Boylece Abdullah b. Umeyr esir duştu, esir duşer duşmez duşmanlar onu, ordunun gozu onunde mızrak ve kılıclarla bedenini paramparca ederek şehid ettiler. Cadırlarda bulunan eşi Umm-u Veheb katlığÂha gidip kocasının cansız bedeninin yanına oturup yuzunun kanını silerek dedi ki: “Ey Abdullah! Cennet sana mubarek olsun. Allah’tan bana da seninle birlikte cennette yer vermesini istiyorum.”
Bu sahneyi goren Şimr kolesine bu kadını oldurmesini emretti. Kole Şimr’in emrini yerine getirerek bu fedakÂr ve mumin kadını şehit etti; boylece Umm-u Veheb Aşura gunu şehid duşen ilk kadın oldu. Daha sonra kole Abdullah’ın başını govdesinden ayırarak onu İmam’ın cadırlarına doğru fırlattı. Abdullah’ın annesi oğlunun başını alıp optukten sonra eline uzun bir sopa alarak duşmana saldırdı. Ama İmam onu geri cevirmelerini emretti ve ona şoyle buyurdu: “Geri don. Allah gunahlarını affetsin. Cihad kadınlardan kaldırılmıştır.”
Şimr tekrar hucum etti. Zuheyr b. Kayn dostlarından on kişiyle birlikte ona karşı koyarak Şimr’in ordusunu geri puskurttu.
Suvari birliklerin komutanı olan Kudret b. Kays askerlerinin bozguna uğradığını gorunce Omer b. Sa’d’dan yardım istedi. Omer b. Sa’d bir birlik daha yardım gonderdi. İmam Huseyin’in ashabı yiğitce savaşarak kufur ordularını cehenneme gonderiyorlardı. Allah adamları omuz omuza vererek İmam ve Resulullah’ın Ehl-i Beyt’ini yuzuk kaşı gibi aralarına alıp canlarını onlara feda ediyor, kufur ordularıyla Allah’ın dininin onderleri arasında uzun bir celik duvar oluşturuyorlardı. Omer b. Sa’d bu celik engeli dağıtmak istiyor; ancak askerleri bunun başaramıyorlardı. Omer b. Sa’d ansızın İmam Huseyin’in cadırlarını yakmalarını emretti. Cadırlar ateş alınca kadın ve cocuklar korkarak cadırlardan dışarı cıktılar. Bu arada Ebu Şe’sa-i Kindi İmam’ın huzurunda Kufelileri oklarıyla cehenneme gonderiyordu. İmam onun hakkında şoyle dua etti: "Allah'ım; onun pazusunu guclu kıl, oklarını hedefine ulaştır ve cennetle mukafatlandır." Ebu Şe’sa Omer Sa’d’ın askerlerinden bir coğunu oldurdukten sonra şehadete ulaştı.
Oğle guneşi gokyuzunde parlayıp yakıcı ışınlarını Kerbela colune yansıtmaktaydı. Ebu Semame-i Saidi guneşe baktıktan sonra İmam Huseyin’e hitaben arzetti ki: “Ey Eba Abdullah! Canım size feda olsun. Bu ordunun sana ve seninle savaşmaya yaklaşmış bulunduklarını goruyorum. Allah’a andolsun ben kanıma boyanıp sizin emrinizde olmedikce siz olmeyeceksiniz. Şimdi son bir kez oğlen namazını sizinle birlikte kılmak istiyorum.”
İmam gokyuzune bakarak buyurdu ki: “Bize namazı hatırlattın; Allah seni zikir ehli olan namaz kılanlardan kılsın. Evet, şimdi oğle namazının ilk vaktidir. Duşmandan namaz kılmamız icin savaşı durdurmalarını isteyin.”
Kufe ordusuna gecici olarak ateşkes teklif edildiğinde, batıl ordusunun ileri gelenlerinden biri olan Husayn b. Numeyr şoyle dedi: “Sizin namazınız kabul değil.”
Habib b. Mezahir-i Esedi ona cevaben şoyle dedi: “Ey Numeyr! Ey cahil Resulullah’ın evlatlarının namazlarının kabul olmayıp da senin namazının mı kabul olacağını sanıyorsun?!”
Husayn b. Numeyr Habib’e hucum etti. Habib ileri cıkıp kılıcla onun başını yaralayarak attan yere duşurdu. Ancak arkadaşları onun yardımına koşup kurtardılar. Habib tekrar saldırarak onlardan 62 kişiyi cehenneme gonderdi. Bu arada Budeyl b. Sarim ona saldırarak yaraladı. Habib atından yere duştu. Kalkmak istediğinde Husayn b. Numeyr hucum ederek mubarek başını govdesinden ayırdı.
Yaşlı Habib’in şehid duşmesi Hz. Huseyin’i cok uzdu. İmam, Habib’in baş ucuna gelerek buyurdu ki: "Ben bu şehadetin hesabını Allah’a bırakıyorum." dedi ve sonra “inna lillah ve inna ileyhi raciun” ayetini okudu.
Hur b. Yezid-i Riyahi Zuheyr b. Kayn’le omuz omuza vererek Omer b. Sa’dın orsuduna hucum ettiler. Duşman onların birini cevrelerdiğinde diğeri muhasara halkasını parcalıyor arkadaşını duşmanın elinden kurtarıyordu.
Bu arada Hur recez okuyarak şoyle diyordu:
Doğrusu ben Hur’um
Sizleri kılıctan geciririm.
Ve bu toprakta inen en ustun kimseye yardım ederim.
Sizleri oyle oldururum ve bu yolda asla şuphe etmem.
Hur'run atını hedef aldılar ve at aldığı darbeyle oldu. Hur piyade olarak savaşa devam etti. Duşman askerlerinden kırktan fazlasını oldurdukten sonra duşmanın piyade birliklerinden bir grubun saldırması sonucu ayakta duramayarak yere duştu. Bu sırada İmam'ın (a.s) dostlarından bir kacı onlara saldırarak, can vermek uzere olan Hur'run bedenini katligahın ortasından cadırlara doğru getirip şehidlerin bulunduğu cadırın onune bıraktılar.
İmam can vermekte olan Hur’run yanına gelerek başını dizleri ustune aldı ve yuzundeki kanla toprakları temizleyerek şoyle buyurdular: “Ey Hur! Anne'nin adını hur koyduğu gibi gercekten sen hem bu dunyada ve hem de ahirette hursun.”
Daha sonra Ali b. Huseyin onun hakkında şu şiirleri okudu:
Hurr-u Riyahi ne de iyidir!
Mızraklarla carpıştığında ne de sabırlıdır!
Hur ne iyidir Huseyin cağrıda bulunduğunda
O zaman canıyla ne de fedakarlık edendir.
Ya Rabbim! Onu cennete misafir kıl.
Ve onu guzel hurilerle evlendir.1
İmam namaza durarak ashabıyla oğle namazını kılmaya başladı. Zuheyr b. Kayn ve Said b. Abdullah-i Hanefi okların İmam'a (a.s) isabet etmemesi icin İmam’ın onunde durarak goğuslerini siper ettiler ve İmam (a.s) namazı bitirince Said aldığı ağır yaralar yuzunden yere yıkıldı ve şoyle dedi: “Allah’ım! Âd ve Semud kavmini lanetlediğin gibi ahdini bozan bu insanları lanetle ve onlara azabını gonder. Allah’ım benim selamı Peygamber’ine ulaştır.” Daha sonra İmam’a (a.s) bakarak dedi ki: “Ey Resulullah’ın (s.a.a) torunu sana karşı vazifemi yaptım mı?”
İmam: “Evet, ey Said; sen cennete gidiyorsun ve bir saat sonra biz de senin yanında olacağız. Benim selamımı ceddim Resulullah’a ulaştır.”
Daha sonra İmam (a.s) yaranlarına hitaben şoyle buyurdu: "Ey benim dostlarım! Cennet sizin karşınızdadır ve onun kapıları sizin yuzunuze acık, nehirleri akmakta olup meyveleri yetişmiştir. Resulullah ve Allah yolunun şehidleri sizi beklemekte ve sizin geleceğinizi birbirlerine mujdelemekteler. Oyleyse Allah ve Resulunun dinini himaye edin. Resulullah’ın Ehl-i Beyt’ini mudafaa edin. Allah sizleri affetsin."
Daha İmam’ın sozleri bitmemişti ki Yezid b. Ma'kel, Bureyr b. Huzayr’e hitaben şoyle dedi: “Ey Bureyr! Allah’ın size yaptıklarını nasıl değerlendiriyorsun?”
Bureyr: “Allah’a andolsun ki O’ndan iyilikten başka bir şey gormedim. Beni hayır ve iyiliğe yoneltti; seni ise ve mahcup esir etti.”
İbn-i Ma'kel: “Yalan soyluyorsun, ey Bureyr! Beni Levzan’da birlikte hareket ettiğimizde mu'minlerin emirinin Hz. Ali olduğunu soylediğini hatırlıyor musun?”
__________________
Aşura gunu ne oldu?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●15 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Aşura gunu ne oldu?