B i s m i l l  h i r r a h m a n i r r a h i m
EsselÂmu aleykum..


Konu :En değerli varlık İnsandır..

İnsan oğlu o kadar değerli bir varlık ki onu Cenabı Allah kendi ruhundan ufleyerek yaratmış. Bu değerli insanın ic ve dış organlarını kusursuz olarak en guzel şeklide sıfır hata ile kulu’nun bedenine yerleştirmiş ve azalarımızı dilediğimiz şekilde kullanabilmemiz icin bize bir cok yetenekler ihsan etmiştir.

“Sonra şekillendirdi, ona kendi Ruhundan ufledi.”(Secde sûresi 9. Âyet)

“Biz insanı en guzel bicimde yarattık.” (Tin sûresi 4.Âyet)

Turlu hastalıklardan korunması ve bedenini savunabilmesi icin en ince ayrıntısına kadar tam teşekkullu bir hastaneden daha ustun bir niteliğe sahip olacak şekilde donatmıştır.

“Hastalandığım zaman bana şifa verendir.” (şuara Sûresi 80.Âyet)

Yuce Yaradan insana oyle değer vermiş ki, dunyadaki butun varlıklar ve goklerdeki her şey; kuşları, hayvanları, denizleri, denizlerdeki balıkları, havayı, oksijeni, suyu, ağacları, taşı, toprağı, dağları, demiri, yer altı, yer ustu madenlerini ve daha sayamadığımız bir cok nimetleri insanoğluna hizmet etmek icin yaratmış bir kısmını istifadesine sunmuş, bir bolumunu de onun tasarrufuna bırakmıştır.

Yukarıdaki Allah yaratıklarının tamamı canlıdır. Ancak bizim sınırlı aklımız bunu idrak edecek kapasiteye sahip değildir. Taki olum oncesi goz perdemiz acılınca gercekleri ancak o zaman gorebileceğiz.

“Andolsun ki sen bunun farkında değildin, biz senin perdeni kaldırdık. Bugun artık gozun keskindir (denilir).” (Kaf sûresi 22. Âyet)

Diğer taraftan boylesi kıymetli İnsanın hayatının idamesi ve korunabilmesi icin Kura’nı kerim şoyle buyuruyor ;

“Kim, bir cana kıymayan veya yeryuzunde bozgunculuk cıkarmayan bir nefsi oldururse, butun insanları oldurmuş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, butun insanları yaşatmış gibi olur.” ( MÂide sûresi 32 . Âyet )

İnsan oğlunun ozelliklerinden bazıları şoyledir : Akıllı oluşu, el kol kulak goz ve ayaklarını dilediği gibi kullanabilmesi, beden guzelliği, duşunme yeteneği, okuması, yazması, konuşabilmesi, duyguları, gulmesi, ağlaması, temiz yiyecek ile beslenmesi, her turlu buluşlar icat etmesi, diğer bazı yaratıkları kendi hizmetinde kullanabilmesi, iyi, kotu, doğru, yanlış, guzel, cirkin, kavramlarına sahip olması ve daha bir cok guzel hasletler, İnsan oğlunun ozelliklerindendir.

“O goklerde ve yerde ne varsa hepsini size boyun eğdirmiştir.” (Casiye sûresi 13. Âyet)

Orneğin; balığı tutup yiyoruz, balık itiraz etmiyor ; tavuğu ve diğer hayvanları kesip yiyoruz, hic biri itiraz etmiyor, hayvanı yularından tutup istediğin yere goturuyoruz bize direnmiyor ve diğerleri…

İşte butun bu mahlûkat hic itiraz etmeden İnsana hizmet etme gorevlerini yapmaya devam ederken aynı zamanda da alemlerin Rabbine tespih ediyorlar, zikrediyorlar, Secde ediyorlar.

“Yedi gok, dunya ve bunların icinde bulunanlar ona tespih eder. Onu ovgu ile tespih etmeyen hicbir şey yoktur. Ne var ki siz onların tespihini anlayamazsınız. O cok Halim ve bağışlayandır.”(İsr suresi 44.Âyet)

Yukarıdaki Âyetin Kuran da ki yorumu da şoyledir ;
(Tabiat ilimlerindeki keşifler, bu Âyetin acıklanmasına yardımcı olmuştur. Onceleri cansız, hareketsiz oldukları sanılan varlıklarda dahil olmak uzere butun eşya atomlardan meydana gelmiştir. İşte atom cekirdeklerinin etrafındaki elektronlar, surekli ve muntazam bir şekilde cekirdeğin etrafında donmektedirler ki onların bu donuşleri ve boylece ilÂhi kanuna en ufak bir sapma gostermeksizin boyun eğmeleri Kura’nı Kerim tarafından Rabbimizi tespih olarak nitelendirilmiştir.)

Ve bu kıymetli varlığa yani insana, kesintisiz canları pahasına hizmet vermelerinin nedeni ise yuce Allah’ın buyruklarına istisnasız olarak tam itaatle boyun eğerek gorevlerini yerine getirmektir.

Onlar istisnasız gorevlerini yerine getirirken, insanlardan bazılarının ise İslÂm dini ve uygulamaları ile uzaktan yada yakından ilgisi olmayanlar da vardır. Dunya hayatını piyangodan elde ettiklerini sanıp ayak ayak ustune atarak, dunyanın her turlu tadından ve zevkinden istifade etme yarışına girmişlerdir .

“Bilin ki dunya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir sus, aranızda bir oğunme ve daha cok mal ve evlÂt sahibi olma isteğinden ibarettir.”(Hadid sûresi 20. Âyet)

“Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba surukleriz.” (Lokmam sûresi 24. Âyet)

Peki ne oluyor da her fırsat bulduklarında Cenabı Hakka isyan etmek icin yarış halinde oluyorlar.?

Nedeni şoyle acıklanabilir : Merhametli yuce Allah’ın, lutuf ve keremi ile ikram ettiği nimetlerin her turlusunu istedikleri zaman anında elde ettikleri icindir.

“O zalimler ise şımartıldıkları refahın peşine duştuler ve hepsi de suclu oldular.” (Hud sûresi 116. Âyet)

Cok iyi biliyoruz ki Yuce Allah bir ulkeye iki yıl hic yağmur yağdırmaz ise kuraklıktan dolayı, aclıktan kemik ve deri halinde kalan insanlar, suslu gorkemli luks villalar bir tarafta dursun, bikini giyerek sahillerde bronzlaşmayı Duşunebilirler mi? Veya modayı takip ederek aclıktan icine cokmuş gobeklerini, erkekler baksın diye teşhir edebilirler mi? Veya bu yıl başında yeni yıla hangi icki ile girmeyi duşune bilecek halleri varmıdır? Ve diğer aksi davranışlar ile ilgili her hangi bir eylemde bulunabilecek kadar takatleri var mıdır? Hayır kesinlikle yoktur.

Onların sadece bir kuru ekmeye ihtiyacları vardır, eğer kuru ekmeği bulurlarsa onu cope atabilirler mi? Hayır kesinlikle atamazlar, butun bu hususlar bizlere bir şeylerin ters gittiğini anlatmaktadır. Bu felÂketten ancak yuce Rabbimiz dilerse bu insanları kurtarabilir.

“Allah, guven ve huzur icinde olan bir şehri misÂl verir ki, o şehrin (halkının) rızgı her taraftan bol bol gelirdi, fakat Allah’ın nimetlerine karşı nankorce davrandılar, bu yuzunden Allah, onlara aclık ve korku elbisesini giydirdi.” (Nahl sûresi 112. Âyet)

Dolayısıyla butun bu olumsuzlukları gordukleri ve bildikleri halde yuce Allah’ın buyruklarına boyun eğmeyerek neden isyanı tercih ediyorlar?

“Yemin olsun ki biz bu KurÂn’da insanlar icin ceşitli misaller vermişizdir. Yine de insanların coğu inkÂrlarında ısrar ederler.” (İsra sûresi 89. Âyet)

“Ey insan seni comert olan Rabbine karşı aldatan (kışkırtan) nedir? ” (İnfitar sûresi 6. Âyet)

İşte lutuf ve kerem sahibi yuce Allah, yaratmış olduğu kullarına karşı olan merhametinden dolayı yağdırmış olduğu yağmurlara ve sayısız nimetlere teşekkur etmeyen ve ona secde etmeyerek buyruklarını yerine getirmeyenlerle ilgili Kuran’ı kerimdeki Ayeti kerimeler şoyledir :

“Soyleyin bana şimdi ictiğiniz suyu gordunuz mu? Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?” (VÂkıa sûresi 68. 69 Âyetler)

“Allah size vermiş olduğu rızkı kesiverse, size rızık verebilecek olan kimdir? Hayır onlar, azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.” (Mulk sûresi 21.Âyet)

Umursamazlık ve isyan İslÂm dinini yaşayan muminler icin hic gecerli değildir. Hic bir zaman unutmayalım ki Yuce Allah’a tam itaat etmek ve kulluk gorevimizi yerine getirmek bizim onceliğimiz olması gerekir. Şu gercekler sanıyorum bize birazcık ışık tutacaktır :

Şoyle ki, Teknolojinin bize vermiş olduğu imkanlardan yararlanarak Dunyada ve evrende, Allah’ın izni ile olması gereken ve insanların tasarrufu dışında kalan bazı doğa olayları hakkında onceden bilgi sahibi olduğumuz bir gercektir.

Orneğin ; Ay ve Guneş tutulmasının hangi gun ve hangi saatte gercekleşeceği, nereden gozlenebileceğini biliyoruz.

Yine evrende dolaşan butun gezegenler İlÂhi Gucun hukmu ve emri iradesinde yol almaktadır. Onların yerinin neresi olması gerektiğini ve duzenini sağlayan da O’dur. Cunku onlar Allah’ın Ayetlerindendir .

“Gece ve gunduz, guneş ve ay O'nun Âyetlerindendir.” (Fussilet sûresi 37. Âyet)

“O, geceyi, gunduzu, guneşi ve ayı sizin hizmetinize verdi.” (Nahl suresi 12. Âyet)

Biz onları yonlendirici guce sahip değiliz. Sadece onlardan istifade ederiz ve gozleriz. Hangi cismin kac yıl sonra dunyaya en yakın mesafeden geceneğini tespit etmeyi ise daha yeni oğrenebildik.

Peki ileride yine Allah’ın ayetlerinden biri gercekleşeceği zaman teknoloji bize filanca yerde, şu tarih ve saatte, 7.9 şiddetinde deprem olacağını haber verse o bolgede yaşayan insanlar oh ne Âl gozleriz deyip ayak ayak ustune atıp depremin oluşunu beklerler mi? Hayır.

Oyle bir kacış ve goc başlar ki arkalarından kimse yetişemez. Hele zaman cok dar ise kişi canından başka bir şey duşunmez. En yakın akrabasışoyle dursun kendi cocuklarını da gormez. Felaketin boyutuna gore beşikteki cocuğunu bile unutur.

İşte Allah’u TeÂl insanlara kıyametin, ahiretin ve hesap gunu depreminin cok yakın olduğunu bir cok ayeti kerimede bildirmiştir.

Bunu hice sayan bazı insanlar, Allah ve peygamberden uzak yaşamı secmişler ve bu umursamaz tavırlarıyla dunyanın zevkine derinlemesine dalmışlardır. İtaat nedir bilmeyen insanlar, bu evrenin sahibi ve yaratıcısı olan Cenabı Allah’ın yoluna doğru suratle kacarak O’na sığınmalıdır.

“O halde Allah'a koşun. Cunku ben, size O'nun katından (gelmiş) acık bir uyarıcıyım.” (Zariyat sûresi 50. Âyet)

İnsan oğlu tam itaatle ; Allah’ım bende varım demelidir. Dolayısıyla cok yakın olan kıyamet ve hesap gunu depreminden kendisini ve ailesini korumalı ve buna hazırlıklı olmalıdır.

Buna rağmen hal ayak ayak ustune atarak kıyamet gunu gelsin gozleriz mantığı ile bekleyenler omurlerinin hatasını işlediklerinin ve kendilerini bile bile ateşe suruklediklerinin farkında değiller.

Yuce Rabbimiz bizleri şu ayeti kerimelerle uyarmaktadır ;
“Onlar farkında olmadan Âhiret aniden gelir.” (Yusuf sûresi 107.Âyet)

“Ey insanlar! Rabbinizden korkun, cunku kıyamet vaktinin depremi muthiş bir şeydir.” (Hac sûresi 1.Âyet)

“Onu gorduğunuz gun her emzikli kadın emzirdiğinden vaz gecer, her gebe kadın cocuğunu duşurur. insanları da sarhoş bir halde gorursun. Oysa onlar sarhoş değildir, fakat Allah’ın azabı cok dehşetlidir.” (Hac sûresi 2.Âyet)

“O gun kulakları patlatacak gurultu (kıyamet) geldiğinde, kişi kardeşinden, babasından, annesinden, eşinden ve cocuklarından kacar, O gun her birinin başını aşacak derdi vardır.” (Abese sûresi 33-34-35-36-37.Âyetler)

“O gun dost dostun halini sormaz. Azaptan kendini kurtarmak icin oğullarını, karısını, kardeşini, (dunyada) kendisini koruyan, barındıran sulalesini ve yer yuzunde kim varsa versin de tek kendisini kurtarsın.” (MeÂric sûresi 11.12.13.14. Âyetler)

Yukarıdaki ayeti kerimede kişi cehennem azabından kurtulmak icin her şeyini ve aile efradını fidye olarak vermeye razı oluyor ama bu kişi dunyada iken kolayca ibadetlerini yapmaktan imtina ediyordu, kaldı ki orada hicbir şeye sahibi ve maliki değildir, ama dunyada cok şeye sahipti, Allah buyruklarını ve İbadetlerini rahatlıkla kolayca yapabilirdi.

“Bugun sizden ve inkar edenlerden fidye kabul edilmez, varacağınız yer ateştir, layığınız orasıdır; ne kotu bir donuş yeridir.” (Hadid sûresi15.Âyet)

“O gun , hicbir nefis, başka bir nefis icin bir şey yapmaya malik değildir. O gun emir yalnız Allah’ındır.” (İnfitar sûresi 19. Âyet)

Hz. Ali r.a. ‘hın cok değerli olan sozu ise şoyledir ;
“Dunyada icraat vardır, sorgulama yoktur. Ahirette sorgulama vardır, icraat yoktur.”

Boylece butun kÂinattaki canlı ve cansız butun yaratıklar Cenabı Allah’a kesintisiz her hususta, Secde ve ibadet gorevleri ile birlikte programları gereği insanlara olan hizmetlerini tam itaatle kusursuz olarak yerine getirmektedirler.

“Yer yuzunde olanların hepsini sizin icin yaratan O'dur.” (Bakara sûresi 29. Âyet)

“Yer yuzunu size buyun eğdiren O,dur.”(Mulk sûresi 15. Âyet)

“Sizi karada ve denizde yuruten odur.” (Yunus sûresi 22. Âyetler)

“Allah şu anda bilemeyeceğiniz, daha nicelerini (nakil vasıtaları) yaratır.” Nahl sûresi 8. Âyet)

Ancak ozellikle son asırda nakil vasıtaları, gerek ceşit, gerekse surat bakımından akıllara durgunluk veren bir gelişme gostermiştir. İşte yukarıdaki ayetin sonunda ise “Allah, şu anda bilemeyeceğiniz daha nicelerini (Nakil vasıtaları) yaratır” mealindeki buyruk bu hususa işaret etmektedir ve şuphesiz bu gelişme, Allah’ın insanlara en buyuk lutuflarından birisidir.

“Surekli olarak yorungelerinde hareket eden ay ve guneşi, geceyi ve gunduzu sizin emrinize verdi. O, Kendisinden isteyebileceğiniz her şeyi size verdi.” (İbrahim sûresi 33. Âyet)

Butun bu nimetleri goz ardı ederek umursamayanlar, hicte guzel olmayan sonuclarını hazırlamış olurlar .
Yer, icer, butun bu nimetlerden istifÂde eder ve sonrada CenÂbı Allah’a ve Kuran’ı Kerimin Âyetlerine karşı gelir. Hangi devirde yaşıyoruz İrtica (gerici) diyerek, cağdaşlık kavramını da kendisine kalkan edinerek, sen kalp temizliğine bak deyip ailesi ile tv. karşısında yan gelip yatmalı mıdır.?

Yarın son nefesimizi teslim ettikten sonra, Muminler iyi ki İslamiyet’i yaşamışız diye sevinecekler. Munafıklar, Kafirler ve imansızlar, keşke dunyaya geri donmek olsaydı da Allah, Kuran ve Peygamber yolunda olsaydık diyecekler.

“Onlar ateşin karşısında durup, ah ne olur keşke dunyaya geri dondurulsek de bir daha rabbimizin Âyetlerini yalanlamasak ve Muslumanlardan olsak. Dediklerini bir gorsen.” (Enam sûresi 27. Âyet)

Biz dunyanın nimetlerinden en guzel bicimde istifade edebilmek icin ve ahirette de en yukse makamlara nail olabilmemiz icin Rabbimize tovbe edip ondan af ve mağfiret dilemeliyiz. Yap yapma buyruklarını da eksiksiz uygulamamız gerekiyor, cunku Yuce Rabbimiz bana dua edin ben affederim buyuruyor.

Konu ile ilgili Ayeti kerimeler şoyledir :
Ancak bundan sonra tovbe edip ıslah olanlar mustesnadır. Cunku Yuce Allah cok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur sûresi 5.Âyet)

“Allah’ın rahmetinden umit kesmeyin, cunku Allah butun gunahları bağışlar. Şuphesiz ki O, cok bağışlayan, cok esirgeyendir.” (Zumer sûresi 53. Âyet)

Yaklaşık aradan on beş asır gecmiş olmasına rağmen Kuran’ı Kerimde ki buyruklardan hic biri bugunku yaşantımıza ters duşmemektedir. O, insanlar icin bir ışıktır. Tersini bekleyenlerin elleri hep boş kalmıştır. Yani insanoğlunun şimdi ve ileride ulaşacağı medeniyetler Kuranı Kerimi hic aşamayacaktır.

Cenabı Allah muminleri Kuran’ı Kerimden ve peygamberimiz s.a.v.’in yolundan ayırmasın. Hepimize Dunyanın ve ahiretin guzelliklerini nasip etsin. Hepimizi Peygamberimiz s.a.v.’e Cennette komşu eylesin.

Sevgiler ve saygılar… Hoşcakalın… Mekkavi…
__________________