Peygamberler Yuce Allah’ın (c.c.) bizzat sectiği mumtaz kullarıdır. O Allah’ın (c.c.) bazı kullarına nasip ettiği yuce bir rahmetidir. Hic bir insan; malı, mulku, şahsi iradesi, yaşı, bilgisi, unvanı nedeniyle peygamber olamaz. (Enam124) (Zuhruf 31-32)

Peygamberler hur ve erkek kişilerdendir.(Nahl 43) (Enbiya 7) Kadınlardan, cinlerden, meleklerden ve kole ya da kole olmuş kişilerden peygamberler gonderilmemiştir.

Butun peygamberler peygamber secildiklerinde korluk, baras, cuzam gibi tiksindirici hastalıklarla, soyca ayıplanacak durumları olmayan kişilerdendir.

Onlar; yumuşak kalpli, insanlığa yakışmayan vasıfları ve tiksindirici durumları olmayanlardan secilmiş mumtÂz kullardır. Diğer durumlarında ise normal insanlarla eşittirler.

Butun peygamberler ismet sahibidirler. Hata ve gunahlardan, peygamberlikten once ve sonra her turlu kufurden, inkÂrdan uzaktırlar.

Onlar her ne maksatla olursa olsun asla yalan soylemezler. Onlar kesinlikle sıdık yani doğru sozludurler. Onlar luzumsuz, boş soz de soylemezler. Yaptıkları lÂtifeler, şakalar bile bir doğru, bir gercek uzerine kuruludur.

Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (a.s.) gore peygamberler kem gozlu, hain bakışlı dÂhi olamazlar. Onlar hayırlarda, iyi işlerde yarışan kişilerdendir. Onlar ahyÂrdandırlar.

Peygamberler fatÂnet sahibidirler.

Zamanının en ileri goruşlu, en akıllı, en zeki kişilerindendirler. ZekÂca geri, ufku dar ve aklı bozuk kişilerden peygamber olmaz.

Peygamberler kendilerine verilen tebliğ ve irşat gorevlerini gereğince yapabilecek kabiliyetlere, yeteneklere sahiptirler.

Kendilerine vahiyle emredilen ilÂhi hukumleri atlamazlar, unutmazlar, bu konularda hata yapmazlar. Kendilerine nasıl vahyedilmişse o şekilde ummetlerine aktarırlar, o şekilde bildirirler.

Allah’ın (c.c.) yardımıyla bu tur kusur ve zaaflardan muhafaza edilmişlerdir.
Peygamberler cesur, şeci kişilerdendir. Korkak ve pısırık kişilerden peygamber olmaz. Onlar aynı zamanda en iyi ahlÂk sahibidirler.

Peygamberler emin kişilerdir. Butun peygamberler, icinde yaşadıkları toplumların en emin, en itimada şayanıdırlar. Peygamberlikten once ve sonra; emin, ozu sozu bir kişiler oldukları, bulundukları toplumlardaki kendilerine karşı gelen, muhalif kişiler tarafından dahi ikrar ve tasdik edilmişlerdir.

Peygamberler kul hakkı konusunda son derece titizdirler.

Peygamberler şanı yuce Allah’tan (c.c.) emirleri vahiy yoluyla alırlar. Onunla vahiy yoluyla goruşurler.

Butun peygamberler Allah (c.c.) tarafından kendilerine ihsan buyrulan mucizelerle desteklenmişlerdir.

Butun bu ozelikler Kuran-ı Azimuşşan’ın Şuara, Araf, Ahzap, Meryem, Araf, Bakara surelerinin muhtelif ayetlerinde acıkca belirtilmiştir.

Peygamberlerin cesetleri toprak tarafından yenmez, cesetleri curumez. Peygamberler kabirlerinde diridirler.

Cenab-ı Hak (c.c.) tarafından butun peygamberlerden gorevlerini yaparlarken uğrayacakları gucluklere, eza ve cefalara katlanacakları, bu yolda sabır ve sebat edecekleri konusunda soz yani misak alınmıştır.

Beş buyuk peygamberin misakları yeminle pekiştirilmiştir. Buna Misak-ı Galiz denir. (Bakara 214)
Peygamberlerden bir kısmına kitap verilmiştir. Kitap verilen peygamberlere resul denilir.

Resullerin kendilerine ait şeriatları vardır.

Kitap verilmeyenler ise nebidir. Kendilerine ozel şeriatları yoktur. Kendinden onceki resulun şeriatıyla Âmel ederler. Her resul nebidir, fakat her nebi resul değildir.

Peygamberlerin gorevlerinin en onemlisi ilÂhi kitaplarla bildirilen Allah’ın (c.c.) emirlerini insanlara tebliğdir. Bu konuda Yuce Allah (c.c.):

“-Ant olsun ki peygamberlerimizi bir takım belgelerle gonderdik; insanların doğru hareket etmelerini temin icin onlara kitap ve olcu verdik” buyurmaktadır.

Butun peygamberlerin bildirdikleri, irşada calıştıkları tevhit dininin esaslarıdır ve birdir. Sadece teferruatlarda ayrılmışlardır. Esaslardan birinin bildirdiğini diğeri curutmemiştir. Ayrıntılardaki farklılıklarda; ayrı zamanlarda ayrı, ayrı kavimlere gonderilmeleri, gonderildikleri zamanın ve kavmin sosyal, siyasi ve ekonomik durumuyla ilgilidir.

Peygamberlerin vazifesi sadece tebliğdir. Bu konuda zorlama yapmazlar, guc kullanmazlar. İman edip, etmemek ancak Allah’ın (c.c.) hidÂyetiyledir.

Peygamberler yaptıkları irşat goreviyle kullardan maddi, manevi bir ucret istemezler, bir karşılık beklemezler. Bu işi bir menfaat karşılığı yapmazlar. Bu konuda son derece titizdirler. İrşat gorevlerini karşılıksız yapmaları bu konuda ihlÂslı olduklarının en buyuk delillerinden biridir. Onların ucretleri Allah’a (c.c.) aittir.

Kısaca peygamberler;

Erkeklerden gonderilmişlerdir. Kadınlardan, cinlerden peygamber yoktur.

Butun peygamberler gunahlardan, hatalardan, kusurlardan arındırılmışlardır. Ancak bazılarında, makamlarından dolayı dil surcme gibi kusur sayılabilecek davranışlar olabilir.

Peygamberler emin kişilerdendir. Doğru sozlu, doğru ozludurler. Allah’ın (c.c.) vahiy yoluyla emrettiklerini artırıp, eksiltmeden olduğu gibi insanlara bildirirler. Bunu yaparlar-ken Allah’tan (c.c.) başka hic bir yaratıktan korkup, cekinmezler.

Onlar;

İnsanların bilmediklerini, bilemeyeceklerini, Allah’tan (c.c.) telÂkki ettikleri vahiy ile bilen, bildiren; Allah’ın (c.c.) ayetlerini okuyan, kitap ve hikmeti oğreten; insanları maddi ve manevi kirlerden temizleyen, oğutler veren, esirgenmelerini isteyen, bu işin karşılığı ucretlerini yalnız Allah’tan (c.c.) bekleyen seckin kişilerdir.


İnsanoğluna Yuce Allah (c.c.) tarafından yuz yirmi dort bin peygamber gonderilmiş olup, bunun uc yuz on beşi resuldur.

Yahudi dininde peygamberlik milli bir karakter arz eder. Sanki butun peygamberler Yahudi ırkından gelmiş gibi gosterilmeye calışılır. Bu nedenle Yahudi din kitaplarında yalnız Yahudi ırkından gelen peygamberlerden bahsedilir.

Yahudilere gore kÂhin gibi gaipten haber veren kişilerde peygamberdir.

Yine Yahudilere gore ilÂhi mesajlara muhatap olan bu seckin kişiler dunyadaki yaşayışları ve davranışları bakımından diğer insanlardan farksızdırlar. Onlarda diğer insanlar gibi kotuluk yapabilir, gunah işleyebilirler.

Nitekim onlara gore Hz. Nuh (a.s.) sarhoş ve ahlÂksız bir kişidir. Yine onlara gore Hz. Lut (a.s.) oz kızlarıyla zina etmiştir.

Hz. Davut (a.s.) ise ordusundaki bir subayın karısına goz diken, bu subayı bile, bile olume gonderen, gozu donmuş bir zÂnidir.

Hz. Suleyman (a.s.) putlara tapmıştır. Hz. Harun (a.s.) ise putperest bir kişidir ve kavmini putlara tapmayı teşvik etmiştir.

Butun bunlar Allah’ın (c.c.) elcisi olmuş bu mubarek kişilere yapılmış acık bir iftiradır.

Yuce Allah (c.c.) insanlara daima iyiyi ve guzeli emretmiştir.

Peygamberler ise Allah’ın (c.c.) emir ve yasaklarını en iyi uyan ve uygulayan kişiler olmak zorundadırlar. Başkalarına emir ve tavsiye ettiklerine kendilerinin uymamaları soz konusu bile olamaz. Aksi halde guvenilir olmayacaklardı.


Devamı var.
__________________