Coğu insan, şimdiye kadar ne kadar renkli bir dunyada yaşadığını, nasıl olup da cevresinde boyle bir renk ceşitliliğinin olduğunu hic duşunmemiş olabilir. Renklerin olmadığı bir dunyanın nasıl olabileceği de hic aklına gelmemiş olabilir. Cunku gozleri goren herkes gozunu actığı andan itibaren renkli bir dunyayla karşılaşmıştır. Oysa kapkaranlık, renksiz bir yeryuzu modeli imkansız değildir, aksine asıl şaşırtıcı olan şu anda ışıl ışıl ve rengarenk bir dunyada yaşıyor olmamızdır. (Renkli bir dunyanın varlığının neden şaşırtıcı olduğunu kitabın ilerleyen bolumlerinde detaylı olarak inceleyeceğiz.)
Renksiz bir dunya denildiğinde akla siyahın, beyazın ve grinin tonlarının olduğu bir yer gelebilir. Oysa siyah, beyaz ve gri de birer renktirler. Bu yuzden insanın renksizliği hayal etmesi cok zordur. Renksizliği tarif ederken de mutlaka bir renk kullanmak zorunluluğu hissedilir. "Her şey renksiz, kapkaraydı; yuzunde renk kalmamıştı, bembeyaz olmuştu" gibi cumlelerle renksizlik ifade edilmeye calışılır. Oysa bunlar renksizliğin değil siyah-beyaz bir dunyanın tarifidir.
Bir saniye icin etrafınızdaki her şeyin renklerinin bir anda yok olduğunu duşunun. Boyle bir durumda her şey birbirine karışacak, cisimleri birbirinden ayırmak imkansızlaşacaktır. Orneğin kahverengi tahta bir masanın uzerinde duran turuncu bir portakalı, kırmızı cilekleri ya da rengarenk cicekleri gormek imkansızlaşacaktır; cunku ne portakal turuncu olacaktır, ne masa kahverengi, ne de cilekler kırmızı� Tarifi bile son derece zor olan bu renksiz dunyada kısa bir sure bile olsa yaşamak insana buyuk bir sıkıntı verecektir.
Bir insanın dış dunyayla bağlantı kurmasında, hafızasının calışmasında, beyninin oğrenme gorevini yerine getirmesinde rengin onemi cok buyuktur. Cunku insan, olaylar ve mekanlar, kişiler ve nesneler arasında ancak dış gorunuşleri ve renkleri sayesinde sağlıklı bir bağlantı kurar. Sadece ses ya da dokunma, cisimleri tanımlamada yeterli olmaz. İnsan icin dış dunya ancak renkleriyle bir butundur ve bir anlam ifade eder.
Yukarıdaki resimler karşılaştırıldığında, etrafımızda surekli renkli bir dunya gormemizin ne kadar rahatlatıcı olduğu daha iyi anlaşılacaktır. Renkler insana dunyada Allah tarafından verilmiş en buyuk nimetlerden biridir.
Dolayısıyla dunya uzerinde, evrendeki boyle bir duzenin varlığını anlayabilecek tek varlık, akıl sahibi olan insandır. Butun bu bilgilerin ışığı altında ortaya şu sonuc cıkmaktadır:
Yeryuzundeki ve gokyuzundeki her ayrıntı, her desen, her renk insanın bu duzeni anlayıp kavraması ve bunun uzerinde duşunmesi icin yaratılmıştır. Doğadaki tum renkler insan ruhuna zevk verecek şekilde duzenlenmiştir. Hem canlılarda hem de cansız dunyada kusursuz bir simetri ve renk uyumu hakimdir. Bu ozel durum karşısında duşunen bir insanın aklına son derece onemli bazı sorular gelecektir.
Yeryuzunu renkli kılan nedir? Dunyamızı olağanustu guzel kılan renkler nasıl oluşmaktadır?
Yeryuzundeki renk ceşitliliği ve renkler arasındaki uyumun tasarımı kime aittir?
Tum bunların bir tesadufler zincirinin oluşturduğu amacsız değişimlerle meydana geldiği soylenebilir mi?Elbette ki boyle bir şeyi hic kimse soyleyemez. Kontrolsuz tesadufler değil milyonlarca rengi, hicbir şeyi oluşturamazlar. Orneğin bir kelebeğin kanatlarını duşunun; veya herbiri birer sanat harikası gorunumundeki rengarenk cicekleri. Bunların bilincsiz bir surecin sonucunda oluştuğunu soylemek, sağlıklı bir akıl icin elbette ki mumkun değildir.
Bu gerceği şoyle bir ornekle de rahatlıkla gorebiliriz. Bir insan doğadaki ağacları, cicekleri sergileyen bir tablo gorduğunde bu tablodaki renk uyumunun, duzenli şekillerin, bilincli tasarımın tesadufen oluştuğunu iddia etmez, hatta bunu aklına bile getirmez. Bu kişinin karşısına birisi cıksa ve dese ki, "şurada gorduğun boyalar ruzgar sonucu devrildiler, bir sure sonra yağmurun vs. etkisiyle ve aradan gecen uzun bir zamanın sonucunda ortaya boyle bir resim cıktı". Bu iddianın sahibine inanılmayacağı kesindir.
Burada son derece ilginc bir nokta vardır. Akıl dışı olan boyle bir iddiada bulunmaya kimse yeltenmez bile ama her nasılsa doğada gorduğumuz kusursuz renk ve simetrinin boyle bilincsiz bir surecle meydana geldiği iddia edilebilmekte, hatta bu konuda evrimciler tarafından "tesaduf tezleri" hazırlanmakta ve ceşitli calışmalar yapılmaktadır. Bu konuda asılsız iddialar one surmekte tereddut bile edilmemektedir.
Gorulduğu gibi bu, acıkca korluktur. Ustelik bunun anlaşılması da son derece zordur. Biraz duşunmeye başlayıp bu korlukten kurtulan kişi ise, dunyada son derece mucizevi bir ortamda yaşadığını anlayacaktır. Ve insan, yaşamı icin en uygun şartlara sahip olan bu ortamın tesadufen meydana gelemeyeceğine de tam anlamıyla kanaat getirecektir.
Duşunen insan nasıl ki bir tablonun ressamı olduğunu ilk baktığı anda anlıyorsa, cevresindeki rengarenk, ışıl ışıl, simetrik ve son derece estetik ortamın da bir Yaratıcı'sı olduğunu aynı şekilde anlayacaktır.
Bu Yaratıcı; yaratmada hicbir ortağı olmayan, her şeyi birbiriyle uyum icinde yaratan, bizi milyonlarca renkle bezenmiş sayısız guzelliğin bulunduğu bu dunyaya yerleştiren Allah'tır. Allah�ın yaratmasında her şey birbiriyle tam bir uyum icindedir. Allah, yaratma sanatındaki eşsizliği KuranAllah, yaratma sanatındaki eşsizliği Kuran ayetlerinde şoyle haber vermektedir: ayetlerinde şoyle haber vermektedir:
O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) icinde yedi gok yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hicbir 'celişki ve uygunsuzluk' (tefavut) goremezsin. İşte gozu(nu) cevirip-gezdir; herhangi bir catlaklık (bozukluk ve carpıklık) goruyor musun? Sonra gozunu iki kere daha cevirip-gezdir; o goz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana donecektir. (Mulk Suresi, 3-4)
__________________