ŞEYTAN
VE
MUHAMMED

Muhyiddin-i Arabi Hazretlerinin SECERET ' UL KEVN eserinden ozetlenerek alınmıştır.

Muaz b, Cebel rivayet ediyor :
- Bir gun Resullullah (s.a) ile beraberdik. Ansardan birinin evinde toplanmıştık.. Tam bir cemaat olmuştuk. Sohbete dalmıştık.
Bu arada, dışarıdan bir ses geldi :
- Ev sahibi..... icerdekiler... Eve girmem icin bana izin verir misiniz? Benim sizden bir dileğim var.
Resullullah (s.a) Efendimiz,
-Bu seslenen kimdir bilir misiniz?
-En iyi bilen ALLAH ve Resuludur.
- O, lain iblistir. 'Şeytandır' Allah'ın laneti onun uzerine olsun.
Hz. Omer :
-Ya Resullullah , bana izin veriniz onu oldureyim.
- Dur ya Omer , biliyomusun ki; ona belli bir vakte kadar muhlet verilmiştir... Oldurmeyi bırak. Kapıyı ona acın gelsin... O buraya gelmek icin emir almıştır. Diyeceklerini anlamaya calışınız. Size anlatacaklarını iyi dinleyiniz.
Kapı acıldı...
Bir ihtiyar. Şaşı. Aynı zamanda kose. Cenesinde altı veya yedi kadar kıl sallanıyor. At kılı gibi. Gozleri yukarı doğru acılmış. Kafası, buyuk bir fil kafası gibi. Dudakları da, bir manda dudağına benziyordu.
Sonra, şoyle bir selam verdi ;
- Selam ya Muhammed ; selam size ey cemaat-i muslimin.
- Selam Allah'ındır ya lain. Bir iş icin geldiğini duydum; nedir o iş?
- Benim buraya gelişim kendi arzumla olmadı. Mecburen geldim.
- Nedir o mecburiyetin ?
- İzzet sahibi Rabbın katından bana bir melek geldi. Ve dedi ki ;
"Allah-u TaÂl sana emir veriyor : Muhammed 'e gideceksin. Ama duşuk ve zelil bir halde. Tevazu ile. Ona gideceksin ve ademoğullarını nasıl kandırdığını anlatacaksın. Onları nasıl aldattığını soyleyeceksin bir bir ona. Sonra o sana ne sorarsa doğrusunu diyeceksin."
Sonra ... Allah-u TaÂl buyurdu ki :
"Soylediklerine bir yalan katarsan , doğruyu solemezsen .... seni kul ederim ; ruzgara savurur ... Duşmanlarının onunde, seni rusvay ederim."
İşte ... boyle ; ya Muhammed , o emir uzerine sana geldim. Arzu ettiğini bana sor . Şayet bana sorduklarına doğru cevap vermezsem ;duşmanlarım benimle eğlenecek. Şu muhakkak ki , duşmanlarımın eğlencesi olmaktan daha zor bir şey yoktur.
Bundan sona Resullullah (s.a.) Efendimiz şoyle sordu :
- Madem ki , sozlerinde doğru olacaksın. O halde bana anlat: Halk arasında en cok sevmediğin kimdir ?
Şeytan şu cevabı verdi :
-Sensin ya Muhammed. Allah' ın yarat*****rı arasında senden daha cok sevmediğim kimse yoktur. Sonra senin gibi kim olabilirki?
- Benden sonra , en cok kimlere buğuzlusun ve sevmezsin?.
- Muttaki bir gence ki ... varlığını Allah yoluna vermiştir.
- Sonra kimi sevmezsin ?
- Kendisini sabırlı bildiğim , şupheli işlerden sakınan alimi ...
-Sonra ?
- Temizlik işinde ... yıkadığı yerleri uc defa yıkamayı adet eden kimseyi.
-Sonra ?
- Sabırlı olan bir fakiri ki ; ihtiyacını kimseye anlatmaz... Halinden şikayet etmez.
-Peki, bu fakirin sabırlı olduğunu nerden bilirsin ?
-Ya Muhammed, ihtiyacını kendi gibi birine acmaz. Her kim ihtiyacını kendi gibi birine uc gun ust uste anlatırsa, Allah onu sabredenlerden yazmaz. Sabırlı kimselerin işi buna benzemez. Hasılı , onun sabrını ; halinden , tavrından ve şikayet etmeyişinden anlarım.
-Sonra kim ?
- Şukreden zengin.
- Peki, ama zenginin şukreden olduğunu nasıl anlarsın ?
- Onu gorursem ki , aldığını helal yoldan alıyor ve mahalline harcıyor. Bilirim ki : şukreden bir zeng*****.
Resullullah (s.a.) Efendimiz bu defa mevzuu değiştirdi ve ona başka bir sual sordu :
- Peki, ummetim namaza kalkınca , senin halin nice olur?
- Ya Muhammed, beni bir sıtma tutar . Titrerim.
- Neden boyle olursun ; ya lain ?
- Cunku bir kul , Allah icin secde edince bir derece yukselir.
- Peki ya oruc tuttukları zaman nasıl olursun ?
- O zaman da bağlanırım. Taa, onlar iftar edinceye kadar.
- Peki ya hac yap*****rı zaman nasıl olursun ?
O zaman da cıldırırım.
- Peki, ya Kur'an okudukları zaman nasıl olursun ?
O zaman da, eririm. Tıpkı ateşte eriyen bir kurşun gibi eririm.
- Peki ya sadaka verdikleri zaman halin nasıldır ?
- Ha, işte.. o zaman halim pek yaman olur. Sanki sadaka veren , bir testere alır eline , ve beni ikiye boler.
-Neden oyle testere ile ikiye bicilirsin, ya Ebamurre ?
- Cunku sadakada dort guzellik vardır. Şoyle ki ;
1 - Allah-u Teala, sadaka verenin malına bereket ihsan eyler.
2 - O , sadaka veren kimseyi halkına sevdirir.
3 - Allah-u Teala, onun verdiği sadakayı , cehennemle arasında bir perde yapar.
4 - Allah-u Teala, belayı sıkıntıyı ve ahları ondan defeder.
Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ashabı hakkında bazı sorular sordu :
-Ebubekir icin ne dersin ?
- O bana cahiliyet devrinde bile itaat etmedi... İslam'a girdikten sonra nasıl bana itaat eder ?
- Peki, Omer b. Hattab icin ne dersin ?
- Allah'a yemin ederim ki ; her gorduğum yerde ondan kacarım.
- Peki , Osman b. Affan icin ne dersin ?
- Ondan utanırım ... hem de cok ... Nasıl ki , Rahman' ın melekleri de ondan utanırlar...,
- Peki, Ali b. Ebutalib icin ne dersin ?
-Ah onun elinden bir kurtulsam... O, kendi başına kalsa ; ben kendi başıma kalsam... O beni bıraksa.... ben de onu bıraksam .. Ben onu bırakırım ; ama o beni bırakmaz.
Resullullah (s.a.) Efendimiz , yukarıdaki soruları sorduktan ve şeytanın verdiği cevaplar kısmen bittikten sonra ,
şoyle buyurdu :
- Ummetime saadet ihsan eden ; seni taa, belli bir vakte kadar şeki kılan Allah'a hamd olsun.
Resullullah (s.a.) Efendimiz ' in o cumlesini duyan lain iblis şoyle dedi :
- Heyhat, heyhat... Ummetin saadeti nerede? Ben , o belli vakte kadar diri kaldıkca, sen ummetin icin nasıl ferah duyarsın ?.. Ben , onların kan mecralarına girerim. Etlerine karışırım. Ama onlar , benim bu halimi goremez ve bilemezler. Beni yaradan ve baas gunune kadar bana muhlet veren Allah'a yemin ederim ki: Onların tumunu azdırırım. Cahillerini ve alimlerini ... Ummilerini ve okumuşlarını ... Facirlerini ve abidlerini ... Hasılı, bunların hicbiri elimden kurtulamaz. Fakat , Allah'ın halis kullarını ... Evet, bunları azdıramam.
Bunun uzerine Resullullah (s.a.) Efendimiz sordu :
-Sana gore ihlas sahibi olan muhlis kullar kimlerdir ?
- Bilmez misin? ya Muhammed, bir kimse ki , dirhemini ve dinarını sever ... O Allah icin bir ihlasa sahip değildir. Bir kimseyi gorursem ki ; dirhemini dinarını sevmez ; ovulmekten, medhedilmekten hoşlanmaz.. bilirim ki o : ihlÂs sahibidir... Hemen onu bırakır kacarım. Bir kul malı ve ovulmeyi sevdiği sure , kalbi de dunya arzularına bağlı kaldığı muddet , o size vasfını yaptığım kimseler arasında bana en cok itaat edendir. Bilmez misin ki : mal sevgisi , buyuk gunahların en buyuğudur. Bilmez misin ki ya Muhammed , baş olma sevgisi yine buyuk gunahların en bu*****ri arasındadır. Ya Muhammed , bilmez misin ? ... Benim yetmiş bin tane cocuğum var. Bunların her birini bir başka yere tayin etmişimdir. Sonra ... o her cocuğumla birlikte yine yetmiş bin tane şeytan vardır. Onların bir kısmını ulemaya gonderdim. Bir kısmını genclere yolladım.Bir kısmını da , meşayihe saldım. Bir kısmını da ihtiyar kadınlara musallat ettim. Genclere gelince , aramızda hicbir anlaşmazlık yoktur. Onlarla gayet iyi geciniriz. Cocuklara gelince ... onlarla da , bizimkiler istedikleri gibi birlikte oynarlar. Bizimkilerin bir kısmını da abidlerin başına dert ettim. Bir kısmını da zahidlerin. Onlar bunların yanına girer.; halden hale sokarlar. Bir tepeden oburune ... hep dolaştırıp dururlar. Oyle bir hal alırlar ki ;başlarlar, sebeplerden herhangi birine sovmeye... İşte ... boylece , onlardan ihlası alırım. Onlar bu halleri ile yap*****rı ibadeti, ihlassız yaparlar gayrı .. Ama , bu hallerin farkında olmazlar. Bilmez misin ; ya Muhammed, Rahip Borsisa : tam yetmiş yıl ihlas ile Allah ' a ibadet etti. Bu ibadetleri sonucunda ona oyle
bir hal ihsan edilmişti ki ; Her dua ettiği hasta , duası ve bereketi ile şifayap oluyordu. Onun peşine takıldım. Zina etti. Katil oldu. Sonunda da kufre girdi. Bu o kimsedir ki ; Allah-u Teala aziz kitabında , ona şoyle anlatır :
"Şeytan hali gibidir ki ; o insana : ' Kafir ol .. Dedi. Vaktaki o kafir oldu. : bu defa ona şoyle dedi : Ben senden uzağım . . Ben alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım ." (59/16)
İblis bundan sonra bazı kotu huylar uzerinde durdu. Ve onların her birinden nasıl istifade ettiğini anlattı..
YALAN
- Bilmez misin ya Muhammed , yalan bendendir ve ilk yalan soyleyen de benim. Her kim yalan soylerse ... o benim dostumdur. Her kim yalan yere yemin ederse ... o da benim sevgilimdir. Bilmez misin ya Muhammed , ben Adem'e ve Havva'ya yalan yere Allah adına and ictim. "Muhakkak ben size nasihat ediyorum." (7/16) Dedim... Bunu yaparım : cunku yalan yere yemin gonlumun eğlencesidir.
GIYBET - KOĞUCULUK
-Gıybet ve koğuculuğa gelince .... Onlarda benim meyvelerimdir ve şenliğimdir.
NİKAH UZERİNE YEMİN ETMEK
-Her kim talak uzerine yemin ederse ... gunahkar olacağından endişe edilir. İsterse bir defa olsun .. İsterse doğru şey uzerine olsun. Her kim talakı ağzına alırsa .. taaa.. hakikati belli oluncaya kadar karısı ona haram olur. Onlar bu halleri ile kıyamete kadar meydana getirecekleri cocuklar hep zina cocuğu olur. Ağza alınan o talak kelimesi yuzunden hepsi cehenneme girer.

NAMAZ
- Ya Muhammed , namazı an be an tehir edilince ... onu da anlatayım. O her ne zaman ki , namaza kalkmak ister; tutarım .
Ona vesvese veririm. Derim ki : " henuz vakti var. Sende meşgulsun. Hele şimdilik işine bak . sonra kılarsın." Boylece o : Vaktinin dışında namazını kılar... Ve bu sebepten onun kıldığı namaz yuzune atılır. Şayet o kimse beni mağlup ederse .. ona insan şeytanlarından birini yollarım... Boylece onu vaktinde namaz kılmaktan alıkoyar.
O, bunda da beni mağlup ederse .. bu sefer onun hesabını namazında gormeye bakarım. O namazın icinde iken ; sağa bak .. sola bak... Derim... O da bakar ... O ki boyle yaptı... Yuzunu okşar alnından operim. Bundan sonra ona : Sen ebedi yaramaz bi iş yaptın. Derim ve boylece onun huzurunu bozarım. Sende bilirsin ki ya Muahammed , her kim namazda , sağa ve sola cokca bakarsa , Allah onun namazını kabul etmez.
Bunda da ona mağlup olursam . Yalnız başına namaz kıldığında yanına giderim. Ve ona ; cabuk cabuk kılmasını emrederim. O da , başlar ; namazını cabuk cabuk kılmaya. Tıpkı horozun , gagası ile yerden bişeyler topladığı gibi.
Bu işi yaptırmakta da ona başarı kazanamazsam bu sefer , cemaatle namaz kılarken onun yanına varırım. Orada başına bir gem takarım. Başını imamdan evvel secdeden ve ruku'dan kaldırırım. İmamdan evvel de secde ve ruku yaptırırım. İşte o boyle yaptığı icin , kıyamet gunu , Allah onun başını eşek başına cevirir.
O kimse bunda da beni yener ise .. Bu defa , ona namazda parmaklarını cıtlatmasını emrederim. Boylece o beni tesbih edenlerden olur. Ama bu işi ona namaz icinde yaptırmaya muvaffak olursam.
Bunda da mağlup olursam , bu sefer ona tekrar giderim. Namaz icinde iken burnuna uflerim. Ben ufleyince , o esnemeye başlar. Şayet o, bu esneme esnasında elini ağzına kapamazsa .. onun icine kucuk bir şeytan girer , dunya hırsını ve dunyevi bağlarını coğaltır. İşte.. Bundan sonra o kimse , hep bize itaat eder. Sozumuzu dinler. Dediklerimizi yapar.
Şeytan bundan sonra konuşmasına devam etti :
-Sen ummetin hangi saadetinten ferah duyarsın ki ? Ben onlara ne tuzaklar kurarım... ne tuzaklar. Miskinlerine , caresizlerine ve zavallılarına giderim. Namazı bırakmalarını emrederim. Ve onlara derim ki :
Namaz size gore değil.. O, Allah'ın afiyet ihsan ettiği ve bolluk verdiği kimseler ic*****.
Sonra hastalara giderim :
-" Namaz kılmayı bırak " derim cunku Allah-u Teala : > (24/61) buyurdu.
İyi olduğun zaman kılarsın. Ve boylece o, namazını bırakır. Hatta kufre de gidebilir. Şayet o, hastalığında namazı terkederek olup giderse, Allah'ın huzuruna cıkarken, Allah-u Teala'yı ofkeli bulur.
Sonra şoyle dedi :
' Ya Muhammed , eğer bu sozlerime yalan kattımsa , beni akrep soksun. Sonra.... Eğer yalan varsa .. Allah 'tan dile beni kul eylesin.
İblis bundan sonra konuşmalarına devam etti ve şoyle dedi :
' Ya Muhammed , sen ummetin icin ferah mı duyuyorsun ? Halbuki ben onların altı da birini dininden cıkardım.
Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz ona , yani İblis'e aşağıdaki şekilde kısa kısa bazı sorular sordu. O da bunlara cevap verdi :
-Ya lain , senin oturma arkadaşın kim ? - Faiz yiyen.
- Dostun kim ? - Zina eden.
- Yatak arkadaşın kim ? - Sarhoş
- Misafirin kim ? - Hırsız.
- Elcin kim ? - Sihirbazlar.
- Gozun nuru nedir? - Karı boşamak.
- Sevgilin kim ? - Cuma namazını bırakanlar.
- Ya lain , senin kalbini ne yıkar ? - Allah yolunda cihada koşan atların kişnemesi.
- Senin cismini ne eritir ? - Tevbe edenlerin tevbesi.
- Ciğerini ne parcalar, ne curutur ? - Gece ve gunduz, Allah'a yapılan bol bol istiğfar.
- Yuzunu ne buruşturur ? - Gizli sadaka.
- Gozlerini kor eden nedir ? - Gece namazı.
- Başını eğdiren nedir ? - Cokca kılınan cemaatle namaz.
- Sana gore insanların en saadetlisi (!) kimdir? - Namazını bilerek kasden bırakanlar.
- İinsanların en şakisi kimdir ? - Cimriler
- Seni işinden ne alıkoyar ? - Ulema meclisleri
- Yemeğini nasıl yersin ? -Sol elimle parmaklarımın ucu ile.
- Sam yeli estiği zaman ne ortalığı sıcaklık bastığı zaman cocuklarını nerede golgelendirirsin ? - İnsanların tırnaklarının arasında.
- Rabbinden neler talep ettin ? - On şey talep ettim.
- Nedir onlar ya lain ?
- Şunlardır :


1. Allah'tan diledim ki, beni ademoğullarının malına ve evladına ortak ede. Bu ortaklık talebimi yerine getirdi. Ki bu : > (17/64) Ayet-i Celilesi ile sabittir.
Her besmelesiz kesilen hayvan etinden yerim , faiz ve haram karışan yemeklerden yerim. Şeytandan Allah'a sığınılmayan malın da ortağıyım.
Cinsi munasebet anında ; Allah'a şeytandan sığınmayan kimse ile birlikte hanımı ile birleşirim. Ve o her birleşmeden hasıl olan cocuk , bize itaat eder. Sozumuzu dinler.
Her kim hayvana binerken , helal yola gitmeyi değil de , aksini isteyerek binerse , bende onunla beraber binerim. Yol arkadaşı ve binek arkadaşı olurum. Bu da Ayet-İ Kerime ile sabittir. > (17/64)
2. Allah-u Teala'dan diledim ki : Bana bir ev vere .. Bu dilediğim uzerine hamamları bana ev olarak verdi.
3 .Diledim ki bana bir mescid vere. Pazar yerlerini bana mescid yaptı.
4. Benim icin bir okuma kitabı vermesini istedim. Şiirleri bana okuma kitabı olarak verdi.
5. İstedim ki ; bir ezan vere , Mezmurları verdi.
6. Diledim ki ; bana bir yatak arkadaşı vere.. Sarhoşları verdi.
7. Diledim ki ; bana yardımcılar vere ... Bunun icinde kaderiye mensuplarını verdi.
8. İstedim ki ; bana kardeşler vere .. Mallarını boş yere israf edenleri verdi. Bir de masiyet yoluna para harcayanları. Bunlarda şu Ayet-i Kerime ile sabittir :
> (17/27)
Bir ara Resullullah (s.a.) Efendimiz şoyle buyurdu :
- Eğer soylediklerini, Allah'ın kitabındaki ayetlerle ispat etmeseydin. Seni tastik etmezdim.
Bundan sonra İblis devam etti :
- Ya Muhammed , Allah'tan diledim ki ; ademoğullarını ben goreyim ; ama onlar beni goremeyeler. Bu dileğimi de yerine getirdi. Diledim ki ; ademoğullarının kan mecralarını bana yol yapa ; Bu da oldu. Boylece ben, onlar arasında akıp giderim. Gezerim.Hem nasıl istersem. Butun bu isteklerimi verdi . " Hepsi sana verildi .. Buyurdu. " Ve ben bu hallerimle iftihar ederim. Sonra şunu da ekleyeyim ki ; benimle beraber olanlar , seninle beraber olanlardan daha coktur. İşte .. Boylece kıyamete kadar, ademoğullarının ekserisi benimle beraber olurlar. Bundan sonrasını İblis şoyle anlattı :
Benim bir oğlum vardır. Adı : ATEME 'dir. Bir kul , yatsı namazını kılmadan uyursa .. gider ; onun kulağına bevleder. Eğer boyle olmasaydı ; imkan yok , insanlar namazlarını eda etmeden uyuyamazlardı.
Benim bir oğlum daha vardır ki ; onun adı da MUTEKAZİ 'dir. Bunun vazifesi de ; yapılan gizli amelleri yaymaya calışmaktır. Mesela bir kul , gizli bir taat işlerse .. ve bu yaptığını da gizlemeye calışırsa MUTEKAZİ onu durter. En sonunda o gizli amelin yayılmasına ve acığa cıkarmaya muvaffak olur. Boylece ; Allah-u Teala onun yuz sevabından doksan dokuzunu imha eder. Cunku bir kulun yaptığı gizli bir amel icin tam yuz sevap verilir.
Sonra .. Benim bir oğlum daha vardır . Onun adı da KUHAYL dir. Bunun işi de , insanların gozlerini surmelemektir. Bilhassa , ulema meclisinde ve hatip hutbe okurken. Bu surme onların gozune cekildi mi , uyuklamaya başlarlar. Ulemanın sozlerini işitmezler. Boylece hic sevap alamazlar.
Bundan sonra İblis şoyle anlattı :
' Hangi kadın olursa olsun .. Onun kalktığı yere şeytan oturur. Sonra kadının kucağında mutlaka bir şeytan durur. Ve onu ,
bakanlara guzel gosterir. Sonra o kadına bazı emirler verir. Mesela : Elini kolunu dışarı cıkar ; goster. Der .. o da , bu emri tutar. Elini , kolunu acar, gosterir. Bundan sonra , o kadının haya perdesini tırnakları ile yırtar.
İblis bundan sonra ; Resullullah (s.a.) Efendimiz ' e kendi durumunu anlatmaya başladı :
'Ya Muhammed bir insanı delalete suruklemek icin elimde bir imkan yoktur. Ben ancak vesvese veririm. Ve bir şeyi guzel
gosteririm. O kadar. Eğer delalete suruklemek elimde olsaydı , yeryuzunde ; > diyen herkesi , oruc tutanı ve namaz kılanı hic bırakmazdım. Hepsini delalete duşururdum. Nasıl ki senin elinde de , hidayet nevinden bir şey yoktur. Sen ancak Allah'ın Resulusun. Ve tebliğe memursun. Şayet hidayet elinde olsaydı, yeryuzunde tek kafir bırakmazdın. Sen Allah'ın halkı uzerinde bir huccetsin. Bende , kendisi icin ezelde şekavey yazılan kimselere sebebim. Said olan kimse , taa , ana karnında iken saiddir. Şaki olan da , yine ana karnında iken şakidir. Saadet ehli kılan da Allah , Şekavet ehli kılan da Allah .
Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz şu iki Ayet-i Kerimeyi okudu.
< Bunlar, taa sonuna kadar boyle değişik şekilde devam edecek... Ancak Rabbın esirgedikleri haric..> (11/118-119)
< Allah'ın emri behemehal yerini bulan bir kaderdir.> (33/38)
Bundan sonra Resullullah (s.a.) Efendimiz , İblise şoyle buyurdu :