Ey oğul! Sen hicbir şey uzerinde değilsin. Senin muslumanlığın da sıhhatli değil. İslam, uzerine bina kurulan temelin ta kendisidir. Senin şehadet getirmen de tam olmamış, eksik. Zira dilinle LÂ ilÂhe illallah: “Allah’tan başka ilÂh yoktur” diyorsun, fakat kalbinle bunu yalanlıyorsun. Kalbinde, icinde bircok ilÂhlar var. Senin, devlet buyuklerinden ve mahalli idarecilerden korkman, icinde birer ilÂhtır. Kendi calışmana, kendi kazancına, kendi gucune kuvvetine, kendi kulağına, kendi gozune, kendi zorbalığına guvenmen, icinde birer ilÂhtır. Zararı, faydayı, bir nimete nail olmayı, bir nimetten yoksun kalmayı insanlardan bilmen, icinde birer ilÂhtır. İnsanların coğu, kalpleriyle, işte bu saydıklarımıza guvenirler, dayanırlar. Fakat kendilerine sorarsan, Allah’a dayanıp guvendiklerini soylerler. LÂ ilÂhe: “Hicbir ilÂh yoktur,” dediğin zaman, bununla toptan bir reddi (nefyi) onaylıyorsun. İllallah: “ancak Allah vardır,” dediğin zaman ise, yine Allah icin toptan bir kabulu (ispatı) onaylamış oluyorsun. Bu durumda, her ne zaman kalbin, Hak’tan gayrı bir şeye dayanır, guvenirse; o zaman yukarıdaki kulli ispatında yalancı durumuna duşmuş, yani kendi kendini yalanlamış oluyorsun. Kendisine dayanıp guvendiğin o şey de, senin ilÂhın oluyor. Gercek ve fiili durum budur. Zahire itibar yoktur. Kalbinde bircok ilÂh varken, sen nasıl LÂ ilÂhe illallah: “Allah’tan başka ilÂh yoktur,” diyebilirsin? Allah’tan başka guvenip dayandığın her şey, senin putundur. Kalbinde şirk, yani ortak koşma bulunduğu muddetce, dilinle Kelime-i Tevhid’i soylemen sana fayda vermez. Kalp pis oldukca, bedenin temiz olması sana yarar sağlamaz. Tevhid ehli, şeytanını ezer. Şirk ehlini ise şeytanları ezer. İhlas, sozlerin de, amel ve fiillerin de ozudur. Zira gerek sozler, gerekse fiil ve ameller ihlastan, ictenlikten yoksun bulundukları an, ozu olmayan birer kabuk, birer posa haline gelirler. Kabuk ve posa ise ancak ateşte yanmaya yarar; ateşte yandıktan sonra iş gorecek hale gelir. Ey ahali! Nefsleriniz uluhiyet (ilÂh olma) iddiasında. Fakat sizin bundan haberiniz yok. Zira nefsleriniz, Hakk’a karşı buyukleniyorlar, kibirleniyorlar. Onlar, Allah’ın muradının gayrını istiyorlar. Onlar Allah’ı sevmiyorlar, bilakis, O’nun duşmanı lanetlik şeytanı seviyorlar. Allah’ın ezelde takdir ettiği kaderleri gelmeye ve vuku bulmaya başladığı zaman, olanlara boyun eğmiyorlar, teslim olmuyorlar, sabredip tahammul gostermiyorlar. Bilakis itiraz ediyorlar, kaderle cekişiyorlar. İslam’ın hakikatinden onların haberi bile yok. Senin kendisine guvenip umit bağladığın her şey, senin ilÂhındır, mabudundur. Kendisinden korktuğun veya kendisine umit bağladığın her şey, senin ilÂhındır, mabudundur. Esas sebep olan Allah’ı tamamen unutarak, zararın da, faydanın da kendisinden geldiğini kabul ettiğin her şey, senin ilÂhındır, mabudundur. Fakat kısa bir sure sonra gorursun sen. Allah, kendisini bırakıp da guvendiğin ve bağlandığın ne varsa hepsini alır. Şu hususu iyi bil ki, butun eşya, sadece Allah’ın hareket ettirmesiyle hareket eder, durdurmasıyla durur. O’nun iradesi ve kuvveti olmadan, ne duran bir şey harekete gecebilir, ne de hareket etmekte olan bir şey durabilir. Kişi bu hususu boylece bilip kabul eltiği zaman, artık insanları ve diğer varlıkları Allah’a ortak tanıma yukunden ve sucundan kurtulur. Allah’a şirk koşmaz. Melekler icinde resim, suret bulunan eve girmezlerse, icinde bir suru suretlerle putlar bulunan senin kalbine Allah nasıl girer? Allah’tan gayrı her şey bir puttur. Oyleyse sen, putları kır. Evi temizle. Ey dunyaya kulluk edenler! Ey ahirete kulluk edenler! Siz, Allah’ı da, dunyayı da, ahireti de bilmiyorsunuz. Kiminizin putu dunya. Kiminizinki ahiret. Kiminizinki insanlar. Kiminizinki zevkler, nefsani arzular. Kiminizinki ovulme, halktan tasvip gorme, alkış toplama. Allah dışında her şey, bir puttur. Kişi Allah’tan gayrı neye bağlandı ve neye gonul verdiyse, o onun putudur. Senin butun umudun insanlar. Her şeyi onlardan bekliyor, onlardan umuyorsun. Korkun da onlardan. Hep onlardan korkuyorsun. Bu hal, Rabbine şirk koşmaktır, ortak tanımaktır. Bu zaman, ahir zamandır. Bu zamanda coğu insanların mabudu, paradan ibarettir. Bu zaman insanlarının coğu, Musa Aleyhisselam’ın kavmine benzedi. Yahudilere benzedi. Onlar, altın buzağıyı kendilerine mabud edinmişlerdi. Bu zamanın insanının altın buzağısı da paradır. Parayı kendine mabud edinmişsin, Rab edinmişsin. Paraya tapıyorsun. Senin Allah’ın para. Hukumdarlar, devlet buyukleri ve ikbal sahipleri, halktan bircoğunun nazarında birer ilÂhtır. Dunyevî imkÂnlar, zenginlikler, sıhhat, afiyet, kuvvet ve kudret, bircok insanların nazarında birer ilÂhtır. İnsanların bircoğu, bunlara ve benzeri şeylere taparlar... Dunya zorbalarına, zenginlerine, firavunlarına ve hukumdarlarına saygı gosterip Allah’ı unuttuğun ve O’na saygı gostermediğin takdirde, senin hakkındaki hukum de, putlara tapanlar hakkındaki hukum gibidir. Sen de putuna saygı gosterenlerden olursun. Putlara kulluk etme, onları yaratana kulluk et. İşte o zaman, putlar sana boyun eğecektir. Sen, namazda iken bile yalan soyluyorsun. Mesela namaza dururken ve gene namaz sırasında, “Allahu Ekber” (Allah her şeyden buyuktur) diyorsun. Boylece yalan soylemiş oluyorsun. Cunku senin kalbinde, Allah’tan başka bir ilÂh vardır. Kendisine guvenip bağlandığın her şey, senin ilÂhındır, mabudundur. Kendisinden korktuğun ve kendisine umit beslediğin her şey, senin ilÂhındır, taptığındır. Kendisinde Allah’tan başka bir şey bulunduğu muddetce, senin kalbin icin kurtuluş yoktur. Eğer sen, taşlar uzerinde Allah’a bin yıl secde etsen, değil mi ki kalbinle O’ndan başkasına yoneliyorsun, sana bu secdeler hicbir fayda vermez. MevlÂsından başkasını sever oldukca, o kalp icin iyi bir akibet yoktur. Allah’tan başka her şeyi kalbinden yoketmedikce, saadete eremez, bahtiyar olamazsın.




Kalbimizdeki zahirlerden arinmak duasiyla .. .
__________________