Gavsul-Azam Ba'zul-Eşheb Muhyiddin Abduikadir Geylani Hazretleri (k.s.) tarikata ilk giren muridin yapması gerekenleri, şeyhine karşı yapması gereken halleri, hareketleri, muridin terbiyesinde şeyhe duşen gorevlerin neler olduğunu nasıl olması gerektiğini şoyle bildiriyor
.
Bu yola ilk giren kimseye ilk once sağlam bir itikad gerekir. Nitekim bu yolda esas olan budur. Ehli sunnet uzere yaşamış ve yaşıyor olanların yolundan ayrılmamalıdır. Zira onların tuttuğu yol, Nebilerin ve Resullerin yoludur. Sahabenin yoludur.
Hulasa: Bu yola ilk giren kimseye gereken Kur'an'a tutunmak Resulullah (s.a.v.) Efendimizin sunnetine girmek ve Kur'an ile Resulullah'ın gosterdiği yolda hareket etmektir. Bunların emrim tutmalı, yasaklarından kacınandır. Esasdada teferruattada bunlara sarılmalıdır.
Allah'a giden bu yolda bir murid, Kur'an'ı ve Resullah (s.a.v.) Efendimizin sunnetim, Allah'a kavuşturan, ulaştıran iki kanat olarak kabul etmelidir.
Murid, hidayet ve Yuce Allah'a delil buluncaya kadar sadakat ve ictihad uzere yurur ve devam eder. Bu delil kendisini yuce hakka goturecek olan bir onderdir. (Pirimiz Geylani Hazretleri tarikata girmek isteyen, buna niyyet eden kimseye ilk once Allah'ın kitabına şarıl, sonra Resulullah'ın sunnetim kabullen ve hayatına gecir. Daha sonra bu yolda Kur'an ve sunnet yolunda sadık bir şekilde ictihad uzere ol. Bunlarla Allah'a, Resulullah'a ve Kur'an'a ve onun emirlerine gonlun ısınıncaya kadar bu ictihad ve sadakatte devam et. Daha sonra inandığın ve ısındığın bu yol seni hakka goturecek bir ondere doğru itecektir, îşte bu on-derinde murşidler, şeyhler olduğunu o sultanlar sultanı bize işaret ediyor)
Murid gercek bir murşide gercek bir ondere tabi oluğunda, bağlandığında goreceği faydalar şunlardır:
Murşidi kendisine unsiyet eden gercek bir arkadaş olur. Murid yorulduğu, kaldığı anlarda ona sığınıp rahat bulur. Şehvet duygulannın kabardığı anda her yanım zulmet sardığı, nefsinin şerri baş gosterdiği, sapık arzular kendisini bastığı zaman o zata sığınır. Nefsi dikleşip bu yolda yurumekten kaldığı zaman o zata sığınır. Murşidden yardım gorur.
İşte Kur'an ve sunnet yolundan ayrılmadığı taktirde ve kendisine gercek bir murşid bulup ona tabi oldu-ğunda, Allah'a ermek, Allah'a kavuşmak onun icin kolay olur. Allahu Teala bu manada şoyle buyurdu:
"O, kimseler ki yolumuzda caba harcarlar, elbette onlara yollarımız gosteririz." (Ankebut suresi ayet 69)
Hikmet ehlinden bir zat şoyle demiştir,
- Bir kimse talebini ciddi yapar ise bulur.
Bir murid sağlam bir itikad ile bu yola girerse, hakikat ilmini bulması mumkun olur. Ciddi bir calışma ile tarikat yoluna giren bir muridin oradan da hakikat yoluna gecmesi mumkun olur, kolaylaşır.
Bundan sonra o kimseye ihlas gerekir. Yani; Allahu Teala'ya karşı her sozunde ve her işinde, girdiği yolda, attığı her adımı Allah (c.c.) icin atmalıdır. Kaldırdığı her adımım Allah (c.c.) icin kaldırmalıdır. Yuce Allah'a tam ulaşıncaya kadar bu halini surdurmelidir.
Zira butun bunları yaparken hicbir ayıplayan onu yolundan almamalıdır. Zira sadık yolcuyu hic kimse yolundan donduremez. Aynı şekilde yolda gorduğu ik-ramlar dahi onu yolundan almamalıdır. Mesela gorduğu bir keramet veya kendinde zuhur eden olağandışı bir hal gorduğunde orada kalmamalıdır. Herşeyi Allah'tan (c.c.) bilip yoluna devam etmelidir.
Bu yola giren muride duşer ki: Elinde bulunanları saklasın (yani bende bu hal var bende şu şu haller zuhur ediyor, şoyle ruya goruyorum, boyle boyle zuhuratlarım oluyor diye kendindekileri ifşa etmemeli) sabır yemeğini ve sabır orucunu acacak şeyi bulmakta zorluk cekeceği endişesi ile cimrilik etmemeli (yani en ufak bir durum karşısında ofkelenip, konuşup sabır orucunu bozmamalıdır.) Kalbinde ve ozunde şunu kesin olarak bilmeli ki: Allahu Teala gecmiş zamanların hicbirinde cimri bir veli yaratmamıştır. (Bahsedilen bu cimrilik hem zahiri dunya cimriliğidir hem de batını ahiret cimriliğidir.)
Hak yoluna cıkmış bir muridin sayılacak şeyleri yapması daha hayırlı olur, yerinde olur:
- Surekli zillet haline baştan razı olmalıdır. Nasibin darlığından yana gonlunu baştan hoş tutmalıdır.
- Daima ac susuz kalmaya, unsuz, şohretsiz, şansız yaşamaya şimdiden razı olmalıdır.
- Kendi arkadaşlarım, yakınlarım, iyilik ve ihsanda, devamlı kendinden onde gormeli.
- Buyuk zatların yanma yaklaşmalı ilim meclisle-rinde oturmalıdır.
- Kendi tokluğundan once cevresindekilerin tokluğunu duşunmeli ve izzet ikram icinde bulunmalıdır. Kendisine onlardan alt olmak yeter, cevresindekilerin tumu izzet bulsun diye dua etmeli, calışmalıdır. (Benim nasibim nasıl olsa beni bulur) diye tevekkulden ayrılmamalıdır.
Anlatılan bu şeylerin olabileceğine şimdiden gonul hoşnutluğu ile rıza gostermelidir. Eğer razı olmazsa kendisine rıza kapılannın acılması zorlaşır. Mana kapılarının acılması zorlaşır.
Tamamı ile feraha ermek butunuyle huzura kavuşmak, anlatılan bu işlere riayettedir. Yine bu yola ilk giren muride duşer ki: Allahu Teala'dan gecmişte işlediği gunahlardan dolayı mağfiretten, gelecekte işlemesi muhtemel gunahlara karşı da korunmadan başka birşey taleb etmemelidir. Gelen saatlerin hemen her birinde kendisine Yuce Allah'tan sevgisinin hasıl olmasını dilemelidir. Kendisini onun yuce zatına ulaştıran şeyleri istemelidir. Sonra, yuce Hakk'a her halu karda hoşnutluğunu belli etmelidir. Allah'ın sevgili, veli kullarına bedel beklemeden sevgi ve saygı beslemelidir. Anlatıldığı gibi yaptığı taktirde akıl sahibi, gonul ehli sevgili zatlar zumresine dahil olur. Rablar Rabbi yuce Allah-ı bilen onlardır. İbretli, hikmetli işlere muttali olan onlardır. Bunların anlatılan hali sonunda da kalpler saf olur. icler ve niyetler temize cıkar.
Pirimiz Abduikadir Geylani Hazretleri muridin şeyhine karşı edebini de şoyle izah ediyor:
Bir murid icin başta gerekli olan şunlardır.
1. Dışta (zahirde) şeyhinin emrine aykırı hareketleri terk etmelidir.
2. îcte dahi (ruhunda ve aklında) onun emirlerine itiraz sahibi olmamalıdır. Dış yonu ile itiraz eden kimse, edebini bırakmış olur. icinden itiraz eden ise kendisini olume atmış olur. Muride duşen gorev; sonuna kadar, şeyhi namına nefsine hasım olmalıdır, icten ve dıştan şeyhinin emrine aykırı hareket etmekten nefsini cekip almalıdır.
Bu arada ayeti kerime olarak gelen, şu duayı okumalıdır.
"Rabbimiz bizi bağışla, bizden, evvel imaîni gecip giden kardeşlerimizi de bağışla iman eden kardeşlerimize karşı kalbimize kin bırakma Rabbim Raufsun, Rahim'sin." (Haşr suresi, ayet 10.)
Bir muride, şeyhinden gorunen ve kendisine sevimsiz gelen bir şey olur ise o konu ile ilgili musait bir ortamda bir misal getirerek işaret yollu anlatmalıdır.
-O sevmediği şeyi ona acık bir şekilde soylemernelidir
-Zira boyle birşey şeyhin muride karşı nefretine sebep olur. Şayet şeyhinde her hangi bir ayıp gorur ise bunu gizlemeye calışmalıdır. Şeyhini değil, kendi nefsini it-ham etmelidir. Şeyhin o ayıbı icin şeriatta bir yorum aramalıdır. (Şeyhim şu şu rahatsızlığmdan dolayı bunları yapıyor, yoksa kesinlikle yapmaz) diyebilmelidir.
Şeyhinde gorduğu ayıp ile ilgili şeriatta bir ozur kapışı bulamazsa o zaman şeyhinin affı icin istiğfar etmeli, Allah'tan onun icin bilgi ve ilim istemeli, Allah'ım şeyhime ayık olma hali ver, onu kucuk buyuk gunahlardan koru, himaye et diye dua etmelidir. Hic bir zaman şeyhinin gunah işlemez masum bir kişi olacağına itikad etmemelidir. (Cunku Allah sadece peygamberlerim masum yaratmıştır.) Ondan gorduğu ayıbı dahi hic bir kimseye anlatmamalıdır. Murid şu itikadda olmalıdır. Şeyhim bu halinden bir gun veya bir saat sonra vazgecer bu da benim icin bir imtihsu vesilesidir. Zira şeyhi daha yuksek bir mertebeye gelebilir, olduğu halde kalmaz. O yaptığı şeyde bir anlık gaflet ve yanılma sonunda olmuştur.
Şeyh bazen ofkelenebilir. Yuzunu astığı da olur. Muridden yuz cevirme hali de cıkabilir. Ancak butun bu hallerden dolayı murid şeyhinden ayrılmamalıdır. Kendi ozunu araştırmalıdır. Şeyhine karşı adap dışı hallerini duzeltmelidir, murid mumkun oldukca şeyhinin yanından ayrılmamaya ve onun hizmetinde bulunmaya gayret sarf etmelidir. Murid şeyhim Allah (c.c.) ile arasında bir vasıta bilmelidir. Rabbına ulaştıran bir sebep gormelidir.
Gavsul Azam buna bir ornek veriyor. Ve buyuruyor ki: Mesela, bir kimseyi ele alalım. Bu kimse sultanı gormek ister. (Padişah ya da bir devlet reisim) Fakat onunla bir yakınlığı yoktur, bir tanışıklığı yoktur. Şimdi bu kimseye padişahın perdedarlarından birisini gormesi yahut onun cevresinden veya ozel adamlarından birini bulması gerekir. Bu bulduğu zat kendisine sultanın halini ve adetini oğretecektir. Onun huzurunda nasıl duracağım onunla nasıl konuşacağım oğretecektir. Hatta onun yanma giderken nasıl hediyeler gotureceğim bildirecektir. Nelerden cok nelerden az goturmesi gerektiğini anlatacaktır.
Butun bunlar şunun icin gereklidir. O, huzura cıkarken kapı yerine, kapı sayılmayan başka bir yerden girmeye yani her işi edebine, erkanına gore yapa, aksi halde daha işe başlarken kaybeder, îhanete uğrar ve kovulur. Sultanından umduğunu bulamaz, maksuduna eremez. Her yeni bir yere girende yeni bir heyecan olur. Bu manadan olarak ona bunu hatırlatan ve minnet borcu olan biri gerek. Elinden tutup kendine yakışan bir yere oturtan biri gerek. Taki ihanete uğramaya kendisinin edepsizlik ettiği, akılsız davrandığı belli olmaya, gosterilmeye ustteki misaldeki mananın gerceği odur ki, Yuce Allah'ın yeryuzunde cereyan eden adeti de boyledir. Yani bir şeyh ola birde murid, bir sahip ola bir de onun sahip olduğu kişi, bir uyan ola bir de uyulan.
Bu hal Adem (a.s.)dan gunumuze kadar boyledir. Adem (a.s.)a Cenabı Hak bizzat herşeyi kendisi oğret-ti. Hayvanları oğretti, cisimleri oğretti, eşyayı oğretti ve sonra meleklerine dedi ki:
Sorun bakın Adem'e bilmediği birşey var mı?" Sonra da Adem'e buyurdu.
"Ey Adem bunlara herşeyi isimleri ile anlat." (Bakara suresi ayet 33)
Adem (a.s.) herşeyi meleklere anlatinca melekler Allah'a dediler ki:
"Suphansın bizim hicbir bildiğimiz yok, ancak sen bize oğretirsen biliriz." (Bakara suresi ayet 32)
Adem (a.s.) yeryuzune gonderildikten sonra da Cebrail (a.s.) talebesi oldu. Cebrail ona yeryuzunun butun inceliklerin!, gizliliklerim oğretti. Aynı şekilde Nuh (a.s.) bildiklerin! cocuklarına oğretti, îbrahim (a.s.) bildiklerim oğlu îsmail (a.s.)a oğretti. Aynı şekilde Cebrail (a.s.) bircok şeyi Peygamber Efendimize (s.a.v.) oğretti. Bunu teyid eden hadisi şerifte Peygamber Efendimiz şoyle buyuruyor:
"Cebaril bana misfak kullanmayı oğretti yine Cebrail bana Kabe'nin yanında iki rekat namaz kıldırdı."
Sahabi dahi bildiklerim Resulullah'tan oğrendiler. Tabiin bildiklerinin coğunu sahabiden oğrendi. Tebei tabiin bildiklerinin coğunu tabiinden oğrendi. Muctehidler yani ictihad imamları da bildiklerini Tebei tabiinden oğrendiler. Yani bu gosteriyor ki Cenabı Hak (c.c.) Adem'i (a.s.) yarattığından bu ana kadar bir oğretenler zumresi bir de oğrenenler zumresi yaratmıştır. Bunun asıl gayesi de sultana ulaşmada vesileler ve sebepler oluşumutur.
__________________
Muridin Yapması Gerekenler
Dini Bilgiler0 Mesaj
●14 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Muridin Yapması Gerekenler