Hadis okurken Usul noktasında bilgi sorunumuz var sa hadisin sahih mi?,hasen mi? veya Mevzun (uydurma hadis) mu? bilemeyiz.
Bu konuda yazılmış guzel bir calışmayı bolumler halinde sizlerle paylaşacağım.
************************************************** **
HADİS USULUNE GİRİŞ
Hamd Allah'a mahsustur. Ona hamdeder, Ondan yardım ve mağfiret diler, Ona tevbe ederiz. Nefislerimizin şerlerinden, amellerimizin kotuluklerinden Allah'a sığınırız. Allah kimi hidayete iletirse, kimse onu saptıramaz. Kimi de saptırırsa kimse onu hidayete iletemez. Şehadet ederim ki, Allah'tan başka hicbir ilah yoktur. Bir ve tektir, ortağı yoktur. Yine şehadet ederim ki, Muhammed onun kulu ve Rasûludur. Allah ona, aile halkına, ashabına, kıyamet gunune kadar guzel bir şekilde onların izinden gidenlere salÂt ve selÂm eylesin.
Gercek şu ki Allah, Muhammed Sallallahu aleyhi vesellem'i hidayet ile ve hak din ile -onun dinini diğer butun dinlerin uzerine ustun kılmak uzere- gondermiş, ona kitabı ve hikmeti indirmiştir. (Kitap Kur’Ân-ı Kerim, hikmet te sunnettir). Ta ki insanlara kendilerine indirilenleri acıklasın, belki iyice duşunurler, hidayet bulur ve kurtulurlar.
Kitap ve sunnet, yuce Allah'ın kullarına karşı delilinin, kendileri ile ortaya konulduğu iki esastır. İtikÂdî ve amelî hukumler, emir ya da yasak itibariyle onlar uzerine bina edilir.
Kur’Ân'ı delil gosteren bir kimse bir tek hususu gozonunde bulundurmalıdır. O da nassın hukme delÂletini tetkik etmektir. Onun senedine bakmaya ihtiyacı yoktur. Cunku Kur’Ân-ı Kerim hem lafız, hem de mana itibariyle mutevatir nakil ile kesin bir şekilde sabit olmuştur:
"Şuphe yok ki o zikri (Kur’Ân'ı) biz indirdik. Onu koruyacak olanlar da elbette bizleriz." (el-Hicr, 15/9)

Sunneti delil gosteren bir kimsenin ise iki hususu birden gozonunde bulundurması gerekir:
Birincisi, sunnetin Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den subutûnu tesbit etmek. Cunku Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem’e nisbet edilen herşey sahih değildir.
İkincisi, nassın hukme delÂletini gozonunde bulundurmak.
Birinci husus dolayısıyla Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e nisbet edilenler arasında kabul edilebilir durumda olan ile reddedilmesi gerekenin birbirinden ayırdedilebilmesi icin gerekli kanun ve kuralların konulmasına gerek duyulmuştur. İlim adamları -Allah'ın rahmeti uzerlerine olsun- bu işi yerine getirmiş ve buna "Mustalahu'l-Hadis: Hadis İstilahları, Terimleri" adını vermişlerdir.
Biz ilmî enstitulerin lise kısımlarının birinci ve ikinci sınıfları icin kabul edilmiş mufredat programına uygun olarak, bu onemli ilim dalını kapsayan orta hacimde bir kitap hazırladık ve ona "Mustalahu'l-Hadîs" adını verdik.
Bu kitabı iki kısma ayırdık. Birinci kısım birinci senenin mufredat programını, ikincisi ise ikinci sınıfın mufredat programını ihtiva etmektedir.
Yuce Allah'tan bu amelimizi kendi zatı icin ihlasla yapılmış, rızasına uygun ve kullarına faydalı kılmasını niyaz ederiz. Şuphe yok ki o, pek comerttir ve pek lutufkÂrdır.
BİRİNCİ KISIM
HADİS ISTILAHLARI

a- Hadis Istılahları İlmi:
Ravinin ve mervinin (rivayet olunanın) kabul ve red bakımından durumunun kendi vasıtası ile bilenebildiği ilim demektir.
b- Faydası:
Ravi ile mervîden kabul ve red olunanı bilmektir.
Hadis, Haber, Eser, Kudsî Hadis
Hadis: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e isnad edilen soz, fiil, takrîr ya da niteliktir.
Haber: Hadis anlamındadır. Hadis icin yapılan tanım gozonunde bulundurularak nasıl tanımlanacağı da bilinmiş olur. Haberin Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e de, başkasına da isnad edilen rivayet olduğu da soylenmiştir. Bu durumda haber hadisten daha genel ve kapsamlı olur.
Eser ise, sahabiye ya da tabiîye isnad edilendir. Bazan kayıtlı olarak Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'e isnad edilenin kastedildiği de olabilir. Bu durumda: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'den rivayet edilen eserden... diye soylenir.
Kudsi hadis: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in yuce Rabbinden yaptığı rivayettir. Aynı zamanda buna Rabbanî hadis ve ilÂhî hadis de denilir.
Buna ornek: Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in yuce Rabbinden şoyle dediğine dair yaptığı rivayettir: "Ben kulumun yanında benim hakkımda zan ettiği gibiyim. O beni andığı vakit, ben onunla birlikteyim. Eğer beni kendi icinde anarsa, ben de onu kendi nefsimde anarım. Eğer beni bir topluluk arasında anarsa, ben de onu onlardan daha hayırlı bir topluluk arasında anarım."
Kudsî hadis mertebe itibariyle Kur’Ân ile nebevî hadis arasında bir yerdedir. Cunku Kur’Ân-ı Kerim hem lafız, hem mana itibariyle yuce Allah'a nisbet edilir. Nebevî hadis ise hem lafız, hem mana itibariyle Peygamberimize nisbet edilir. Kudsî hadis ise mana itibariyle yuce Allah'a nisbet edilir, ama lafız itibariyle değil. Bundan dolayı kudsi hadis lafzı ibadet kastı ile okunmaz ve namazda da tilavet edilmez. Kudsî hadisle benzerini getirmek icin meydan okumak (tehadd&#238 sozkonusu değildir. Kur’Ân-ı Kerim'in nakledildiği gibi tevatur yoluyla da nakledilmemiştir. Aksine kimi kudsî hadisler sahih, kimi zayıf, kimisi de mevzu (uydurma)dır.
Bize Naklediliş Yolları İtibariyle Haberin Kısımları
Haber bize naklediliş yolları itibariyle: Mutevatir ve ÂhÂd olmak uzere iki kısma ayrılır.
__________________