İslÂm, sıcağın “artık yeter” dedirttiği bir anda kızgın col kumlarına yağmur damlalarının inişiydi.
İndi, iniyor yağmur damlaları. Guneşi doğmaya, ruzgarı esmeye, dunyayı donmeye cağırıyor.
İnsanı, insan olmaya davet ediyor. Yani adalete, barışa, doğruya, guzele...
Ve guneş doğudan doğuyorsa, hÂl davet suruyor, birileri insanı fıtratına cağırıyor, hatırlıyor, hatırlatıyor...
Denizleri coşturan, semayı cûş ettiren, arzı titreten kelÂm asıl muhatabına, insana eriyor her yeni anla beraber...
Bir gun birisi cıkıyor, butun aklarımıza kara diyor, karalarımıza ak.
“Yanlış mı goruyorum?“ diyor, gozlerimizi oğuşturuyoruz. Karışıyor gozlerimiz, bakışımız. O karışıklıktan sonra ya gercekten goruyor, acılıyor gozlerimiz, ya ebedi korluğe mahkûm oluyoruz.
İşte Rasulullah Efendimiz'in daveti buydu. Ters yonde giden akmaya alışmış suların yonunu değiştirmekti. O ve arkadaşları col fırtınalarına karşı yurudu.
Bir yol acıldı onumuzde o yuruyuşten. Şimdi bize, o yolda her gun yeni bir yol arkadaşıyla yurumek duştu. İlk daveti hatırlayıp hatırlatarak...
Gozun gormesi yetmiyor
Efendimiz s.a.v. davetine başlamıştır. İnananlar vardır, inanmayanlar; inanmadıkları gibi, inananları sabrın ve cilenin en cetiniyle karşı karşıya bırakanlar... İşte, Efendimiz s.a.v. bu gunlerin birinde bir başka kabileyi, Kindelileri Ukaz Panayırında İslÂm'a davet ediyordu.
Kindeliler huyu yumuşak, mantıkları guclu bir kabile idi. Peygamberimiz konuşmaya başladı:
- Sizleri tek olan Allah'a cağırıyorum. O'nun ortağı yoktur. Canlarınızı koruduğunuz şeye karşı beni de korumaya davet ediyorum. Muvaffak olursam karar vermekte serbest olacaksınız.
Kabilenin coğu şoyle soyledi:
- Bu ne guzel soz! Ama biz atalarımızın taptıklarına tapıyoruz.
Kabilenin en kucuğu aldı sozu:
- Ey kavmim, başkaları sizi gecmeden bu kişiye tabi olun! Hıristiyanlar ve yahudiler Harem-i Şerif'ten bir peygamber cıkacağını, zamanın yaklaştığını soyluyorlar.
İclerinden birisi karşı cıktı:
- Durun, beni dinleyin! Onu akrabaları dışarı attı, siz mi barındıracaksınız? Bu butun Araplara savaş acmaktır. Hayır hayır, bunu yapmayın!
Bunun uzerine, Rasulullah s.a.v. mahzun bir halde oradan ayrıldı. Onlar da yurtlarına donduler. Olup biteni anlattılar. Bir yahudi:
- Vallahi, siz nasibinizi kacırıyorsunuz. Hic şuphe yok, O gerceği soyluyor. Biz onun vasıflarını kutsal kitabımızda okuyoruz.
Bunları soyleyen yahudi Peygamberimiz'i tarif etti. Onlar da bu tarifin doğruluğunu onayladılar. Sonra Kindeliler ertesi sene hac mevsiminde Allah Rasulu'ne gelmek uzere sozleştiler. Fakat reisleri o yıl haccetmelerine engel oldu.
O yahudi kişi ise, Rasulullah s.a.v.'i tasdik edip iman uzere vefat etti.
İnatlarına rağmen sabırla
Davet tum engellere rağmen en kuytulara ulaşıyordu. Her insan, sabırla, insan olmaya tekrar tekrar cağrılıyordu.
Muslumanlar Hakem b. Keysan'ı esir almışlardı. Boynunu vurmak istediler. İclerinden biri Hakem'i Rasulullah s.a.v.'e goturmeyi teklif etti. Getirdiler. Allah'ın Rasulu ona İslÂm'ı tebliğ etmeye başladı. Bu davet bir hayli surdu. Efendimiz s.a.v. tekrar tekrar anlatıyor, o inatla karşı cıkıyordu. Nihayet Hz. Omer r.a. dayanamadı:
- Ya Rasulallah, ne diye bu kadar konuşuyorsun? Bu adam asla musluman olmaz. Bana musaade et de işini bitireyim.
Efendimiz s.a.v. bu soze aldırış etmedi. Anlattı, anlattı... Nihayet Hakem İslÂm ile şereflendi.
Hakem r.a. gercekten iyi bir musluman oldu. Allah yolunda cihat etti ve şehid duştu. Allah Rasulu ondan razı idi.
* * *
Rasulullah Efendimiz, ashabından elli kişiyi davet icin bir kabileye gonderdi. Gelenlerden haberi olan kabile, buyuk bir kalabalıkla catışmaya hazır bir vaziyette onları karşıladı. Sahabiler buna rağmen onları İslÂm'a davet etti. Fakat onlar ok atarak karşılık verdiler: “Davet ettiğiniz şeye bizim ihtiyacımız yok!“ dediler. Surekli ok atıyorlardı. Arkadan da yardımcıları geliyordu. Nihayet elli sahabiyi her taraftan kuşattılar. Catışma başladı. Sahabiler olağanustu bir gayretle savaştı ama coğu şehit oldu. Sağ kalan birkac kişi ancak iki ay sonra Medine'ye donebildiler.
* * *
Selman-ı Farisî r.a. komutasındaki İslÂm ordusu İran kalelerinden birini kuşatmıştı. Selman-ı Farisî bizzat İranlılara gidip dedi ki:
- Ben sizden biriyim, İranlıyım. Siz de musluman olun. İll kendi dinimiz derseniz, sizi dininizle başbaşa bırakırız ama bize cizye (gayri muslimlerden alınan vergi) verirsiniz.
İranlılar iki seceneği de raddettiler:
- Ne cizye veririz, ne de İslÂm'a gireriz.
Bu cevaba rağmen, muslumanlar onları uc gun boyunca İslÂm'a cağırdı. Sonra hu***** ederek kaleyi fethettiler.
Suyun sahibi kim?
Rasulullah s.a.v., Allah'a davet etmek, İslÂm'ın esaslarını kendilerine oğretmek icin Ebu Umame r.a.'ı kabilesine gonderdi. Ebu Umame r.a. oraya vardığında, insanlar develerini suya goturmuşlerdi. Onu gorunce:
- Merhaba Umame! Duyduğumuza gore sen dininden cıkıp, o adamın dinine girmişsin, dediler. Ebu Umame r.a.:
- Ben Allah ve Rasulu'ne iman ettim. Beni size Rasulullah gonderdi. Sizleri İslÂm'a, İslÂm'ın esaslarına uymaya davet ediyorum.
Bu arada kabile mensupları kan dolu canakları getirip ortaya koydular, toplanıp yemeye başladılar. Ebu Umame'yi de cağırdılar:
- Umame sen de gel.
- Ben bu kanın yenilmesinin yasak olduğunu soyleyen tarafından geliyorum. Yenilmesi helal olan sadece kestiklerinizdir.
- O bu konuda tam olarak ne soyluyor?
- O'na şu ayet indi. Yuce Allah buyuruyor ki: “Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, vurulmuş, yukarıdan yuvarlanmış, susulmuş, dikili taşlar ve putlar icin boğazlanan hayvanları yemeniz, fal oklarıyla kısmet aramanız size haram edilmiştir.“ (Maide, 3)
Devamla, Ebu Umame r.a. kabilesine İslÂm'ı anlatmaya başladı. Onlar geri duruyorlardı. Hava oldukca sıcaktı. İyice yanan, boğazı kuruyan Ebu Umame r.a. bir yudum su istedi. Dediler ki:
- Vermeyeceğiz! Kendi haline kal ki, aklın başına gelsin ya da susuzluktan ol!
Ebu Umame r.a. caresiz, başını sarığının icine koyup, kavurucu sıcakta kumlar uzerinde uyudu. Ruyasında kendisine cam bir bardakla eşi benzerini hic kimsenin tatmadığı lezzette bir icecek ikram edildi. İcti, icti... Nihayet icecek bittiğinde uyandı. Diyor ki:
- Vallahi o icecekten sonra bir daha susamadım.
Kolaylaştırın, zorlaştırmayın
Peygamber s.a.v. Efendimiz, “İnsanları dine tatlılıkla davet edin. Mujdeleyin, nefret ettirmeyin. Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Uyumlu olun, gecimsiz olmayın.“ buyurarak, gerek musluman olmayan birisini davet ederken, gerek muslumana İslÂm'ın esaslarını tebliğde takip edilecek yolu soylemiş, davranışlarıyla da İslÂm'a daveti en guzel şekilde gercekleştirmiştir.
Muaviye b. Haydeti'l-Kureyşi , Efendimiz'e geldi ve aralarında şu konuşma gecti:
- Vallahi, sana gelmeyeceğim, dinine girmeyeceğim diye şu parmaklarımın sayısından daha cok yemin etmiştim. Ama anlayamadığım bir şeyi sormak icin geldim. Lutfen soyle, sen bize ne ile gonderildin?
- İslÂm dini ile.
- İslÂm dini nedir?
- Kendimi Allah'a teslim ettim, putlardan uzaklaştım demen, namaz kılman, zekÂt vermendir. Her muslumanın kanı birbirine haramdır, her musluman birbirine yardımcı iki kardeştir. Allah, musluman olduktan sonra şirk koşan bir kimsenin amelini, o kişi muşriklerden ayrılmadıkca kabul etmez. Sizi ateşe duşmekten koruyamam. Dikkat ediniz Rabbim beni cağırıp soracak: “Kullarıma tebliğ ettin mi?“ Ben de, “evet ya Rabb tebliğ ettim“ derim. Burada olanlar olmayanlara duyduklarını iletsin. İyi dinleyin. Kıyamet gunu adalet divanına ağızlarınız bir bez parcasıyla bağlanmış olarak cağrılacaksınız. Soruları dilleriniz değil diğer uzuvlarınız cevaplandıracak. İlk once de avuclarınız.
- Bu mudur İslÂm dini?
- Budur. Buna gore guzelce hareket edersen sana kÂfidir.
* * *
Rasulullah s.a.v. Muaz b. Cebel r.a.'ı Yemen'e vali olarak gondereceği zaman ona şunları soylemişti:
“Muaz! Gittiğinde onları Allah'tan başka ibadete layık bir tanrı olmadığına, Muhammed'in Allah'ın rasulu olduğuna inanmaya davet et. Bu ikisine şehadet ederlerse Allahu TealÂ'nın her gece ve gunduz kendilerine beş vakit namazı farz kıldığını bildir. Bu hususa da itaat ederlerse, zenginlerden alınıp fakirlere verilmek uzere, Cenab-ı Hakk'ın zekÂtı uzerlerine farz kıldığını haber ver. Bu mevzuya da riayet ederlerse, mallarının en kıymetlilerini almaktan sakın. Mazlumun ahından sakın! Zira mazlum kişinin duasıyla Allah arasında hicbir perde yoktur.“
Ummu Suleym r.a.'ın daveti
Sahabi hanımlardan Ummu Suleym r.a. muşrik olan eşinden ayrılmıştı. Yine bir muşrik olan Ebu Talha Ummu Suleym ile evlenmek istemişti. Dileğini iletti. Ummu Suleym dedi ki:
- Ebu Talha! Taptığın ilÂhın topraktan bittiğini biliyor musun?
- Biliyorum.
- Peki ağaca, kendi isteğiyle bir şey yapmaktan aciz bir oduna tapmaya utanmıyor musun? Musluman olursan seninle evlenirim ve senden mehir istemem.
Ebu Talha biraz duşunmek uzere gitti. Birkac gun sonra geldi ve dedi ki:
- Şehadet ediyorum ki Allah'tan başka ilÂh yoktur. Muhammed de Allah'ın peygamberidir.
Bunun uzerine Ummu Suleym r.a. ile Ebu Talha r.a. evlendiler.
Şahidiz Ya Rab!
Ashabıyla yaptığı bir yolculukta Efendimiz'in karşısına bir bedevi cıktı. Allah Rasulu s.a.v. bedeviye sordu:
- Nereye gidiyorsun?
- Ailemin yanına.
- Bir hayır yapmaya var mısın?
- Nedir o?
- Allah'tan başka bir ilÂh olmadığına, O'nun eşi ve benzerinin bulunmadığına, Muhammed'in onun kulu ve rasulu olduğuna şehadet edeceksin.
- Soylediklerinin doğruluğuna şahidin var mı
- Evet, şu ağac.
Allah Rasulu vadinin sağ kıyısında duran ağacı cağırdı. Ağac yeri yararak geldi. Peygamberimiz'in onunde durdu. Allah Rasulu ağaca uc defa şahitlik ettirdi. Ağac da şahitlikte bulundu ve eski yerine dondu. Bedevi kabilesinin yanına gitmek uzere ayrılırken şunları soyledi:
- Kabilem beni dinlerse onları da getiririm, yoksa ben sana doner, seninle olurum.
* * *
Hani veda ederken sormuştun ya, ey Allah'ın Sevgili Rasulu, “tebliğ ettim mi?“ diye.
Ettin ya Rasulallah!
Ağaclar bile şahit, yollar şahit, ikiye ayrılan ay şahit, kovulduğun şehir şahit, taş şahit. İnanmayanlar bile şahit.
Ve şahidiz ki ya Rasulallah , davet suruyor. VÂrislerin her an, once guzel halleriyle insanı insan olmaya, kendini bilmeye davet ediyor.
Şahidiz ya Rab!..
Elvida UNLU
SEMERKAND
__________________
Bu ne guzel soz...(Tebliğden ornekler)
Dini Bilgiler0 Mesaj
●22 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Bu ne guzel soz...(Tebliğden ornekler)