Peygamber Efendimizin (asm) getirdiği eşsiz mesajdan anlıyoruz ki: Guller ve sÂir cicekler Allah’ın eşsiz guzelliğini ve cemÂlî isimlerini kÂinÂta îlÂn eden birer îlÂnnamedir, birer mektûptur, birer mektûbÂt-ı SamedÂniyedir, guzele Âşık insanoğluna birer rahmet mesajıdır, cemalperest insanlara gulen birer Âyettir. Guller ve cicekler, topraktan yuruyen ve ağacın bunyesinde derhal hayatla tanışan hayat sıfatına mazhar unsurların meyveye durmadan onceki son gulumseyişidir.

Yaratılışca ve sanatca gul, diğer ciceklere nazaran fazlaca yaprak demetiyle sarmalanmış, kokusuyla, rengiyle, sûretiyle, duruşuyla, asÂletiyle sanat-ı İlÂhiyeyi vucudunda bayraklaştırmış. Bağların ve bahcelerin en latîf tebessumu. Ustad Bedîuzzaman’ın ifÂdesiyle, “en latîf bir yuz.”1

Her bir gul bir muhur, her bir cicek bir imzÂ. Her bir muhur ve imza, gul gibi, cicek gibi yalnız Allah’a ait olan eşsiz bir sanat hÂrikÂsı ile insan oğluna arz edilmiş. Her bir gul, insan oğluna dostca uzatılmış, Allah’ın cemÂlini ve celÂlini haykıran guler yuzlu birer şahÂdet parmağıdır.

Bahceleri gulsuz, ağacları ciceksiz bırakmayan FÂtır-ı Hakîm, kÂinÂt ağacını gulsuz bırakır mı? KÂinÂt gulunu Cennetsiz bırakır mı? İşte kÂinÂt gulu hazret-i Muhammed’dir (asm). KÂinÂt gulunun insanlara mujdelediği meyve de Cennettir. Nitekim Kur’Ân, kÂinÂt ağacında her iyi davranışa mukafat olarak sonsuz bir Cennet yaratıldığının mujdesi ile doludur.

Gul ve bulbul ifadelerinde şuphesiz mecaz hakim olmuştur. Bu mecazları hakikat ile yorumlamalıdır. Her gulun bir bulbulu olduğu temsilinden ve her bulbulun gulun yaratıcısına sayısız zikirlerle hamd ettiği gerceğinden hareket eden Bedîuzzaman Hazretleri, Peygamber Efendimiz’i (asm) bulbullerin en efdali sıfatıyla vasıflandırıyor.2 Cunku Peygamber Efendimiz (asm) kÂinÂtta her gulun ve her gul değerinde zerrenin zikrini okuyan ve bu zikri Allah katına arz eden bir programla gelmiş ve bu programla insanlığı ebediyen kurtarmıştır.

Hic şuphesiz tefekkur icin tum cicekler en az bir gul kadar bulunmaz ve eşsiz birer yuksek değer taşırlar. Tum cicekler rahmet-i RahmÂn’ın birer gulumsemesidir. Fakat orf-u nasta tum bitkileri temsilen, bitkiler icinde gul, cicekler icinde sarı cicek meşhur olmuştur. MÂlûm, Yunus da bir ilÂhîsinde sarı cicekle hasbihal eder.

Ustad Bedîuzzaman Hazretlerinin, tum guller ve cicekler adına, bir tepeciğin eteğindeki bir sarı cicekle ilgili tefekkurunu hatırlayalım: “Bir bahar mevsiminde, garibÂne, mutefekkirÂne, seyahate gidiyordum. Bir tepeciğin eteğinden gecerken parlak bir sarı cicek nazarıma ilişti. Eskiden vatanımda ve sÂir memleketlerde gorduğum o cins sarı cicekleri derhatır ettirdi. Şoyle bir mÂn kalbe geldi ki:

Bu cicek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin muhru ise ve kimin nakşı ise, elbette butun zemin yuzundeki o nevi cicekler onun muhurleridir, sikkeleridir.

“Şu muhur tahayyulunden sonra, şoyle bir tasavvur geldi ki: Nasıl bir muhur ile muhurlenmiş bir mektub, o muhur, o mektubun sahibini gosterir; oyle de, şu cicek, bir muhr-u RahmÂnîdir. Şu enva-ı nakışlarla ve mÂnidar nebÂtÂt satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi bu cicek SÂniinin mektubudur. Hem, şu tepecik dahi bir muhurdur. Şu sahr ve ova bir mektub-u RahmÂnî hey’Âtını aldı.

“İşbu tasavvurdan şoyle bir hakikat zihne geldi ki: Nasıl bir muhur ile muhurlenmiş bir mektub; o muhur, o mektubun sahibini gosterir. Oyle de; şu cicek, bir muhr-u Rahmanîdir. Şu enva’-ı nakışlarla ve manidar nebatat satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi, bu cicek SÂniinin mektubudur. Hem şu tepecik dahi bir muhurdur. Şu sahra ve ova bir mektub-u Rahmanî hey’atını aldı. İşbu tasavvurdan şoyle bir hakikat zihne geldi ki: Her bir şey, bir muhr-u Rabbanî hukmunde butun eşyayı kendi HÂlıkına isnad eder. Kendi kÂtibinin mektubu olduğunu isbat eder. İşte her bir şey, oyle bir pencere-i tevhiddir ki, butun eşyayı bir VÂhid-i Ehad’e mal eder. Demek her bir şeyde, hususan zîhayatlarda oyle hÂrika bir nakış, oyle mu’cizekÂr bir san’at var ki: Onu oyle yapan ve oyle manidar nakşeden, butun eşyayı yapabilir ve butun eşyayı yapan, elbette O olacaktır. Demek butun eşyayı yapamayan, bir tek şeyi icad edemez.3


DUÂ

“Ey tohumların ve meyvelerin Rabbi! Ey gullerin ve ciceklerin Rabbi! Ey nehirlerin ve ağacların Rabbi! Ey gecelerin ve gunduzlerin Rabbi! Arşının taşıyıcılarını, meleklerini, mahlukÂtını, peygamberlerini, evliyÂnı, butun eserlerini, kÂinÂtın butun zerrelerini şÃ‚hit tutuyoruz ki, Sen Alîm, Hakîm, Semî, Basîr, Ferd, Samed, Rahîm olan Allah’sın! En guzel isimler Senindir. Senden başka hicbir İlah yoktur! Mulk Sana mahsustur! Hamd Sana mahsustur! Senden mağfiret diliyor, Sana tovbe ediyoruz! HatÂlarımızı bağışla! Bizi kendine kul kabul eyle!

Âmîn... Âmîn... Âmîn...

__________________