Eminim siz de bircok kez maruz kalmışsınızdır bitmek bilmeyen konuşmalara…

Bir acılışa, konsere, kamu yararına duzenlenen bir etkinliğe gidersiniz, opera denir mesela, beklersiniz… beklersiniz… beklersiniz… ancak bir turlu o an gelmez, konser başlayamaz. Devlet erkanı once bir şaşaa bir hucumla salona girer, ortalık karışır, o an anlarsınız ki salona halktan ustun biri girmiş… Halbuki ustun olan halk değil midir? Sonra konuşmalar başlar, soz protokole verilmiştir, sırayla cıkarlar, konuşurlar, propaganda yaparlar. Konu her ne olursa olsun, hep iclerini dokmek isterler, arada serzenişte bulunurlar, konu konuyu acar, siz beklemeye devam edersiniz, hatta kalkıp gitmek istersiniz ancak gidemezsiniz, gerek temsil etmekte olduğunuz goreviniz, gerekse gorgu kuralları gereği, sabredersiniz.

Organizasyonun ev sahipleri ne yapsın? Konuşmayacaksınız deseler bir tane bile burokrat gelmez, tamam konuşsunlar ancak mumkunse az olsun! Plaket verirsiniz, onore edersiniz, onemli hissettirirsiniz. Bircok kurum ve kuruluş bu protokol kuralları nedeniyle istemeseler de mecburen sisteme uymak durumundalar. İşte bu nedenle, aylarca emek verip o etkinliğe hazırlanan hicbir kurum kuruluşa haksızlık etmek istemediğim icin bu yazımda herhangi bir kurum ismi vermeyeceğim cunku sorunun nereden kaynaklandığını hepimiz biliyoruz.


Burokratlarımız konuşma aşklarını biraz torpulemeliler, az konuştuklarında vermek istedikleri mesajın daha akılda kalıcı olacağını anlamalılar. Etkinlikleri miting alanına cevirmemeliler. O ortamda yabancılar olabilir mesela, sizi anlamıyorlardır, neden 20 dakika konuşuyorsunuz?

Bu gibi etkinliklerde kişiye maksimum 5 dakika verilmeli. Protokol, hurmet beklentisi, ego savaşları gibi yaklaşımlar geride kalmalı, cağ atlamalıyız artık. Son sozum ‘‘mutevazılık erdemdir.’’

turizmguncel

__________________