Israil'in Kirli Tarihi

Bazi devletlerin kirli camasirlari vardir. Ortaya cikmasini istemedikleri, bilinmesinden rahatsizlik duyduklari ve bu nedenle resmi tarihlerinden cikardiklari tarihsel gerceklerdir bunlar. Ornegin Vietnam Savasi sirasinda ABD birliklerinin o ulkedeki sivil halka karsi uyguladiklari iskence ve katliamlar—ki bunlarin sonucunda 1.5 milyon Vietnamli yasamini yitirmistir—Amerikalilar tarafindan mumkun oldugunca unutturulmak istenir. Bu gercek savas sirasinda ort-bas edilmeye calisilmistir, savas sonrasinda ise Vietnamla ilgili olarak cevrilen Hollywood filmleri ile ayni yol denenmistir. Bu "Rambo" filmlerinde hep Amerikan askerlerinin Vietnam'da yasadiklari zorluklar anlatilir, Amerikali birliklerinin diri diri yaktiklari koyluler degil.

Yine de Vietnam savasinin icyuzu pek cok insan tarafindan bilinmektedir. Cunku savas dunyanin gozleri onunde yasanmis bir olaydir ve bu nedenle tam anlamiyla ort-bas edilmesi mumkun olmamistir.

Ancak baska bazi devletler, kirli camasirlarini cok daha basarili bir bicimde gizleyebilmislerdir. Bu devletlerin belki de en basarilisi ise, Israil'dir. Siyonizm'in 1930'lu ve 40'li yillardaki tarihi sozkonusu kirli camasirlarla dolu iken, Yahudi Devleti bu gercekleri yalnizca gizlemekle kalmamis, dahasi kendi lehinde bir propaganda aracina donusturmustur.
Oncelikle Israil'in nasil bir imaja sahip olduguna bakalim.

Israil'in Iki Yuzu

Israil, onyillardir tum bir ulusu isgal altinda yasamaya zorlayan dunyadaki yegane devlettir. 1948'de Filistin topraklarinin onemli bir bolumunu isgal etmis ve Filistinlilerin bir kismini kendi yonetimi altinda yasamaya zorlamis, bir kismini surmus, hatta bir kismini da "imha" etmistir. 1967'de tum Filistin topraklari Israil isgali altina girmistir. Ayrica Israil; Misir, Suriye, Lubnan ve Urdun topraklarini isgal etmis, yillarca bu topraklardan cekilmemistir. Israil'in isgal ettigi bolgelerdeki halka karsi uyguladigi devlet teroru ise oldukca unludur. Israil ayrica dunyanin baska bolgelerindeki acilarda da pay sahibidir: Dunyanin dorduncu buyuk askeri gucune sahip olan Yahudi Devleti, Ucuncu Dunya'daki baskici diktatorlere, fasist rejimlere destek olmus, onlara silah satmis, onlarin ordu ve gizli polislerini egitmistir. Pinochet, Idi Amin, Bokassa, Mobutu, Marcos, Noriega gibi eli kanli diktatorlerin tumu, Israil'in yakin birer muttefiki olmuslardir.

Kisacasi, Israil, oldukca "kirli" bir devlettir. Birlesmis Milletler'de aleyhine en cok karar cikartilan, ama bu kararlarin hemen hic birini tanimayan Yahudi Devleti, dunyanin dort bir yanindaki pek cok insanin gozunde saldirgan, zorba ve kustah bir cete devletidir.

Ancak Israil'in bir baska yuzu daha vardir. Daha dogrusu Israil cogu zaman bir baska yuzle insanlarin karsisina cikar. Bu yuz, Israil'in bir "cete devleti" degil, aksine bir "mazlumlar ve magdurlar yuvasi" oldugu imajini verir. Bati'daki pek cok insan da Israil'i bu yuzuyle tanir. Bu goruse gore, Israil, dunyanin dort bir yaninda irkcilarin hedefi olan yahudilerin yegane siginagidir. Bu dusunce, temelde "yahudi soykirimi"na dayanir: Buna gore Israil, Naziler'in Yahudi irkina yonelik korkunc iskence ve katliamindan kurtulan yahudiler tarafindan kurulmus bir siginaktir. Naziler 6 milyon yahudiyi acimasizca oldurmuslerdir. Bu bir daha asla yasanmamalidir. "Bir daha asla" seklinde sloganlasan bu mantik, Israilliler tarafindan son derece ustalikla kullanilmakta ve ustte sozunu ettigimiz tum "kirli" isler, bu yolla hasir alti edilmektedir.

Bu yolla Israil'in isgalleri ve devlet teroru mesrulastirilir: "Israil, guvenligini saglamak zorunda, yeni bir soykirim mi yasansin?" mantigi kullanilir. Israil Devleti surekli olarak soykirim konusunu gundemde tutmakta ve bunu varliginin bir numarali mesruiyet kaynagi olarak gostermektedir. Israil'i ziyaret eden her yabanci devlet adami, ilk olarak mutlaka Yad Vashem adli "Soykirim Muzesi"ne goturulur.

Tarihin Perde Arkasi

Israil'in sozunu ettigimiz iki farkli imaji, takdir edilir ki, birbiriyle uyusmasi oldukca zor olan imajlardir. Bir yanda acikca saldirgan, irkci, isgalci ve baskici bir devlet, oteki yanda "mazlumlarin siginagi" seklinde bir goruntu vardir.

Iste "Soykirim Yalani" adli kitabi ortaya cikaran arastirmayi yapmamiza neden olan sey de, bu iki zit goruntudur. Bu iki zit goruntunun ardinda farkli bir gercek olabilecegini dusundugumuz icin bu kitaba konu olan tarihsel bilgileri arastirdik. Ve sonucta ortaya pek az kimsenin farkinda oldugu bir gercek cikti.

Bu gercek, ozetle sudur: Israil devleti, ikili bir karaktere sahip degildir. Yani bir yandan baskici ve saldirgan, bir yandan da "mazlumlarin siginagi" degildir. Aksine, baskici ve saldirgan karakter, Israil devletinin, bu devleti kuran ve yasatan siyasi kulturun yegane ozelligidir. Israil'in "mazlumlarin siginagi" olarak bilinmesine neden olan sey de, aslinda bu siyasi kulturun kendi halkina reva gordugu bir takim zulumlerden ibarettir.

Bu genel yorumu yapmamiza neden olan somut gercek ise, oncelikle Nazizim ve Siyonizm arasindaki bilinmeyen tarihsel iliskidir. Soykirim Yalani adli kitabimizda bu konuyu ayrintilariyla gozler onune serdik. Filistin'de bir Yahudi Devleti kurmak icin yeterli sayida Yahudiyi Avrupa'dan goc etmeye bir turlu ikna edemeyen Siyonistlerin, II. Dunya Savasi oncesi donemde Naziler'i—ve diger pek cok fasist hareketi—destekleyerek zoraki bir goc sagladiklarini ortaya koyduk. Almanya'yi Yahudiler'den arindirarak etnik yonden "saf" hale getirmek isteyen Nazilerle, bu ulkedeki sozkonusu Yahudiler'i Filistin'e goturmek isteyen Siyonistlerin nasil dogal muttefik olduklarini inceledik. Naziler'in Alman Yahudilerine yaptiklari baski ve zulumlerin, Siyonist liderler tarafindan neden sevincle karsilandigini ve iki tarafin ne gibi isbirlikleri gelistirdiklerini ortaya cikardik.

Bu tablo acikca gostermektedir ki, Israil, antisemitizm (Yahudi dusmanligi) tehlikesinden kacan Yahudiler icin bir siginak degildir, aksine bu Yahudileri tehdit eden antisemitik hareketler, Siyonizm tarafindan en basindan beri desteklenmistir.

Bu gercegin bilinmesinde ise buyuk yarar vardir, cunku bu gercek, Israil devletinin kendi mesruiyetinin dayanagi olarak gosterdigi en buyuk gerekceyi curutmektedir. Nitekim bugun Israil'in politikalarina, hatta varligina karsi cikan "anti-Siyonist" Yahudiler de bu tarihsel gercege isaret etmekte ve Siyonizm'in Yahudiler icin bir kurtulus degil, aksine en buyuk tehlike oldugunu savunmaktadirlar.

"Soykirim Yalani" kitabinin verdigi en onemli mesaj, bizce budur. Israil, hem isgal ettigi Arap topraklarinin gercek sahiplerine, hem de bu topraklara zor yoluyla getirdigi Yahudiler'e baski ve zulum uygulamis bir devlettir. Israil'in resmi ideolojisi olan Siyonizm, bu nedenle asla ve asla gercek anlamda baris yanlisi olamaz. Baris ve huzura dayali bir siyasi kultur, her irkci ve fasist hareket gibi Siyonizm'in de yok olmasina neden olacaktir cunku.

Israil'in bir "baris ve demokrasi" ulkesi olarak tanitildigi Turkiye'de, bu gerceklerin bilinmesi gerekmektedir. "Soykirim Yalani", iste bu yonde atilmis onemli bir adimdir.

Soykirim Efsanesi Nasil Dogdu?

Nazi Almanyasi'ndaki Yahudilerin baski ve iskence politikasina maruz kaldiklari konusu, Nazilerin iktidara geldikleri 1933 yilindan itibaren Bati'daki yayin organlarinda islenmeye baslamisti. Medyayi bu konuda besleyen en onemli kaynak ise birer sivil toplum orgutu niteligindeki Yahudi kuruluslariydi. Nazilerin Yahudilere karsi toplama kamplarinda sistemli bir "soykirim" yuruttugu yonundeki iddialar ise, 1942 yilinda yogunluk kazandi. Bu iddialari dile getirenler Dunya Siyonist Orgutu ve onun Batili ulkelerin hemen hepsinde kurulmus olan kollariydi. Ornegin Yahudilerin Nazi toplama kamplarinda "sabun" haline getirildiklerine dair saiyalar, ilk kez Amerika'daki Siyonist hareketin lideri ve Amerikan Yahudi Kongresi'nin (AJC) baskani olan Stephen Wise tarafindan duyuruldu. Wise, 1942 yilinda resmi bir aciklama yaparak, "yahudi cesetlerinin Almanlar tarafindan sabun, yag ve gubreye donusturuldugunu" iddia etti. Gaz odalari iddialari da yine ayni donemde resmi siyonist kuruluslarin temsilcileri tarafindan duyuruldu.

Bu iddialarin genel medya tarafindan desteklenmesinin ise iki nedeni vardi: Birinci neden, Yahudi sermayeli yayin organlarinin bu konuya gosterdikleri ozel ilgiydi. Ikinci ve daha onemli olan neden ise, bu haberlerin Batili ulkelerin savas halinde olduklari Nazi Almanyasi'na karsi kullanabilecek iyi bir karsi-propaganda malzemesi olusuydu. ABD yonetimi bu propagandayi cok gerekli buluyordu; cunku "kendi cocuklarimizi neden Avrupa'da savasmaya gonderdik" diye dusunen genis halk kitlelerini savasin gerekliligine ikna etmek icin, "gaz odalarinda oldurulup sabun yapilan" masum insanlari kurtarmak kadar iyi bir gerekce bulunamazdi. Nitekim Almanlar hakkinda buna benzer gercek disi bazi vahset hikayeleri, I. Dunya Savasi sirasinda da Amerikan kamuoyunu ulkelerinin savasa girmesine ikna etmek icin uretilmisti.

Savas yillarinda bu sekilde uretilen Soykirim soylentileri, Nazi toplama kamplarinin Amerikan, Ingiliz ya da Sovyet birlikleri tarafindan 1945 yili icinde ele gecirilmesiyle birlikte iyice guclendi. Cunku muttefik ordulari bazi kamplarda, ozellikle Dogu Polonya'daki Belsen'de binlerce yahudi tutuklunun korkunc durumdaki cesetleriyle karsilasmislardi. Bunlarin fotograf ve filmleri dunya medyasinda yayinlandi. Bu cesetler soykirimin acik birer delili sayildilar. Oysa sozkonusu cesetlerin olum nedeni Nazilerin her turlu onleme ragmen bir turlu basa cikamadiklari tifus salgini ve savasin son aylarinda Alman tasima sisteminin cokmesi nedeniyle bazi kamplarda, ozellikle Dogu Polonya'daki buyuk kamplarda basgosteren aclikti. Buna karsilik, daha Bati'da yer alan kamplardaki Yahudi tutuklularin gayet sihhatli ve psikolojik yonden de rahat bir durumda oldugu gozlenebiliyordu.

Nurnberg Mahkemesi

Soykirim efsanesini "adli" bir anlamda tarihsel literature geciren en onemli gelisme ise, 1946 yilinda Nazi savas suclularini yargilamak icin duzenlenen Nuremberg Mahkemesi oldu. Bu mahkemede bazi "tanik"lar kursuye cikarildilar ve toplama kamplarindaki yahudi tutuklularin gaz odalarinda sistemli bir bicimde ihma edildigini anlattilar. Bu verileri degerlendiren mahkeme, "6 milyon Yahudinin Nazi toplama kamplarinda imha edildigini, bunlarin dort milyonunun ozel uretilmis imha araclariyla katledildigini" kabul etti. Bu mahkemede delil olarak sunulan malzeme ve ifadeler, Soykirim literaturunun hala en buyuk dayanagidir.

Ancak mahkeme gercekte pek durust ve tarafsiz bir ortamda yapilmamisti. Nazi Almanyasi'ni yenilgiye ugratmis olan muttefikler-ABD, SSCB, Ingiltere ve Fransa-Nazi rejimini ne kadar korkunc ve acimasiz gosterebilirlerse, kendi argumanlarini o kadar iyi savunacaklarini dusunuyorlardi. Bu nedenle Siyonistlerin savas sirasinda urettikleri tum Soykirim hikayeleri mahkeme tarafindan ciddiye alindi ve hepsi kabul edildi.

Yahudi kuruluslari tarafindan mahkemeye getirilen "gorgu taniklari", toplama kamplarinda sahit olduklari gaz odasi manzaralarini anlattilar. Bu sahitlerin verdikleri ifadelerin cok buyuk bolumunun gerceklerle uyusmadigi bugun biliniyor. Ornegin mahkemeye cikarilan ve Dachau toplama kampindan kurtulduklari soylenen pek cok tutuklu bu kamptaki gaz odalari hakkinda detayli ifadeler vermislerdi. Oysa Dachau'da "gaz odasi" olarak gosterilebilecek tek bir bina dahi olmadigi icin, Soykirim literaturunun savunuculari ilerleyen yillarda bu iddiayi geri almak zorunda kaldilar. Bugun Dachau'da gaz odasi oldugunu savunan hic kimse yoktur.

Diger toplama kamplarindaki sozde gaz odalari ile ilgili ifadelerin cogu da celiskiliydi. Bazilari gerceklesmeleri bilimsel yonden imkansiz hikayelerdi.

Nuremberg Mahkemesi'ne sahit olarak cikarilan en onemli kisi ise Auschwitz toplama kampinin kumandani Rudolf Hoss"tu. Hoss, cok onemliydi, cunku mahkemeye cikarilan sahitlerin ezici cogunlugunun aksine bir Yahudi degil, bir Nazi subayiydi. Hem de Auschwitz'de iki yildan uzun bir sure en ust duzey yetkili olmustu. Hoss "itiraflarinda", Auschwitz'in icinde "Wolzek" adi verilen ozel bir imha kampi oldugunu, kendi komutasi altinda burada 2.5 milyon yahudinin olduruldugunu soyledi. Ama "Wolzek" diye bir yer hic bir zaman bulunamadi, dahasi Auschwitz'de 2.5 milyon Yahudinin oldugu iddiasi da bir sure sonra Yahudi tarihcileri tarafindan geri alindi. Rakam once 1.25 milyona, en son olarak da Yahudi tarihci Jean Claude Pressac tarafindan 775 bine dusuruldu.

Peki Hoss neden yalan ifade vermisti? Basit; Hoss'u sorgulayan Ingiliz gizli servisi, ona agir bir iskence yapmis, dahasi ailesini ve cocuklarini oldurmekle tehdit etmislerdi!... Bu, bugun ispatlanmis tarihsel bir gercektir. Hoss bu durumda kendisini ve ailesini kurtarmak icin her seyi imzalayabilirdi, nitekim oyle yapti.

Soykirim hikayesi Nuremberg mahkemesine dayanarak hizla buyudu. Yahudi tarihciler mahkeme tutanaklarindan alintilar yaparak kitaplar yazdilar. Baska tarihciler bu kitaplardan alintilar yaparak yeni kitaplar yazdilar. Ilerleyen yillarda yeni bazi "soykirim sahitleri" cikti ve bunlar yazdiklari kitaplarla Nuremberg'teki verilmis olan ancak sonradan "siritan" bazi ifadelerin yerlerine yenilerini koymaya calistilar. Israil'de ozel bir Soykirim Arastirmalari Merkezi kuruldu. Dunya kamuoyunun soykirimi kesin bir tarihsel gercek sanmasinin en onemli nedeni ise, Hollywood'un Yahudi sermayeli film sirketleri ve Yahudi yonetmenleri tarafindan cevrilen 100'e yakin Soykrim filmi oldu.

Soykirimin sorgulanmasi ise 60'li yillarda basladi. ABD'deki Northwestern University'den Dr. Arthur Butz, Fransa'daki Lyon Universitesi'nden Robert Faurisson ve pek cok "best-seller" kitabin yazari Ingiliz tarihci David Irving sozkonusu revizyonist akima onculuk ettiler. Revizyonist akimin bugun en onemli entellektuel merkezi, California'daki Institute for Historical Review adli kurumdur.

Israil'in Teror Gelenegi

Bir suredir "baris" ruzgarlarinin estigi Ortadogu, son bir hafta icinde Israil'in Lubnan'da gerceklestirdigi bombalamalarla yeniden isindi. Bu durum, bazilari icin sasirticiydi. Bir "baris ve demokrasi sembolu" olarak gordukleri Israil'in, ici kucuk cocuklarla dolu bir ambulansi nasil olup da havaya ucurdugunu, ya da sivil yerlesim bolgelerini nasil olup da futursuzca bombaladigini anlamakta gucluk cektiler.

Oysa, Bati medyasinin propaganda iluzyonundan kurtularak ve Israil'in gercek kimligini goz onunde bulundurarak vaziyete bakildiginda, Israil'in sozkonusu "gazap uzumleri" operasyonunun hic bir sasirtici yonu olmadigini gorebiliriz. Cunku Israil, bir teror devletidir; teror, Yahudi Devleti icin olagan bir dis politika aracidir.

Israil'in gecmisine bir goz attigimizda ise, bu tanimi kesinlestiren yuzlerce ornek bulmak mumkundur.

Terorizmden Basbakanliga

Israil'in kuruldugu yillar, ayni zamanda Ortadogu'nun da terorle tanistigi yillar olmustu. Yuzyilin basindan beri sistemli bir "devlet kurma" programi izleyen Siyonist hareket, 1940'li yillarda Filistin'de olusturdugu teror orgutleri ile bolgeyi kan golune cevirdi.

Sag kanat Siyonistler, Filistin'deki Araplara ve ilerleyen yillarda da Ingilizlere karsi savasacak olan Irgun Zvei Leumi (Ulusal Askeri Orgut) ya da kisaca Irgun adli silahli yeralti orgutunu kurdular. Irgun ve 1940 yilinda ondan ayrilan Avraham Stern'in kurdugu LEHI (Lomamei Herut Yisrael-Israil'in Ozgurlugu Savascilari), Araplar'a ve Ingilizlere karsi kanli teror eylemleri gerceklestirdiler (LEHI, kurucusunun adindan dolayi Stern Cetesi olarak da anilir). Irgun ve Lehi'nin iki aktif teroristi, yillar sonra tum dunyanin taniyacagi isimler haline geleceklerdi: Menahem Begin ve Yitzhak Samir! Ikisi de, sirasiyla, Basbakan oldular.

Bu sag kanat teroristler ile sol kanat Siyonistler arasinda da gizli bir ittifak vardi. 16 Eylul 1948 gunu Stern orgutunun teroristleri, Birlesmis Milletler'in Filistin arabulucusu olan ve Siyonistlerin isgal politikalarini elestirmesiyle taninan Kont Folke Bernadotte'u Kudus'te oldurduler. Yeni kurulmus olan Israil Devleti'nin Basbakani Ben Gurion, Stern militanlarinca gerceklestirilen suikasti lanetledi ve Bernadotte'un BM karargahindaki cenazesine de katilarak taziyelerini sundu. Suikastin sorumlusu olan Stern uyeleri ise kayiplara karistilar. Ancak bir sure sonra bu militanlar ortaya ciktilar, hem de cok ilginc bir bicimde... Bernadotte'u vuran Joshua Cohen adli tetikci, Basbakan Ben Gurion'un ozel korumasi oluverdi birden bire.! Suikast emrini verenlerden Yitzhak Samir ise Mossad'in Avrupa masasi sefligine getirildi.(1) Ben Gurion'un basbakanliginin surdugu bu donemde, Samir'in de katkisiyla, cok sayida "Israil dusmani" Mossad ajanlarinca Avrupa'da olduruldu. Kisacasi Israil'in liderleri aktif birer teroristtiler, ya da terorizmi el altindan destekliyorlardi.

Teror, Israil'in kurulmasiyla bitmedi, azalmadi da. Aksine, daha da cok kan dokmeye basladi.

Israil Tarzi Teror

... 80-100 kadar erkek, kadin ve cocuk oldurulmustu. Cocuklari kafalarina sopalarla vurarak oldurduler. Her evden en az bir kisinin canina kiyildi. Koylerde erkek ve kadinlar yiyecek ve su verilmeksizin evlere kapatildilar. Sonra da sabotajcilar gelip evleri havaya ucurdu. Bir kumandan, bir ere emir vererek, havaya ucurmak istedigi bir evin icine 2 kadin kapatmasini soyledi. Bu arada bir asker, oldurmeden once bir Arap kadinin irzina gectigini anlatti. Yeni dogmus bir cocugu olan Arap kadinina birkac gun sureyle etraf temizlettirildikten sonra kadin ve cocuk olduruldu. 'Harika bir adam' diye nitelenen iyi yetistirilmis, iyi bir egitim gormus kumandanlar, asagilik katiller haline gelmisti. Hem de gelisen korkunc olaylarin icinde ister istemez bu duruma dusmus degillerdi. Aksine soykirimi ve yoketme metodlarini bilinclice kullaniyorlardi. Onlara gore dunyada ne kadar az Arap kalirsa, o kadar iyiydi...

Ustteki satirlar, Israil'in Davar gazetesinin 9 Haziran 1979 tarihli sayisinda yayinlandi. Yazilanlar, 1948'de Dueima adli Filistin koyunun ele gecirilmesi sirasinda yapilanlara taniklik eden Israilli bir askerin katliam hatiralariydi.

Onemli olan bu satirlarda anlatilanlarin, istisnai bir teror eylemini degil, Israil'in kutsal terorunun siradan bir ornegini tarif etmesidir. Bir diger "siradan ornek", Israillilerin devlet kurduklari yilda, 1948'de Deir Yassin koyundeki Arap halka giristikleri katliamdir. Menahem Begin'in yonettigi Irgun ve Stern teroristleri, Kudus yakinlarindaki Deir Yassin koyune duzenledikleri baskin sirasinda, hamile kadinlarin ve cocuklarin da dahil oldugu 280 kadar Arap koylusunu once sokaklarda dolastirdiktan sonra kursuna dizmislerdir. Ancak bir de onemli "detaylar" vardir: Oldurulen genc kizlarin cogunun irzina gecilmis, erkeklerin cinsel organlari koparilmistir. Siyonistler bazi kurbanlari oldurmek icin bicak kullanmislardir. Raporlarda "ortadan ikiye bicilen" kucuk bir kiz cocugundan da soz edilmektedir.(2)

Bu sekilde alti ay icinde Arap koylerine duzenlenen sayisiz baskinlarla 400 bine yakin Arap, yurdunu terketmek zorunda kaldi. Deir Yassin Katliami bu baskinlarin sadece birisiydi. Israilliler'in yillar icinde teror yoluyla bosalttiklari koy sayisi, Israil'in az sayidaki "muhalif" seslerinden biri olan Israel Shahak'in tespit ettigi rakama gore, 385'tir. Bu koylerde yasayanlarin icinde korku yontemiyle kacirilanlarin yaninda, Deir Yassin'le ayni kadere ugrayanlar da vardir.

Israil'in teroru, ilerleyen yillarda da kan dokmeye devam etmistir. Kibya ya da Sabra Satilla katliamlari, yine buzdaginin gorunen kisimlaridir. Israilliler cogu kez bu acik eylemleri bile ustlenmemeye calismislardir. Ornegin Israil'in 1982 yazindaki Lubnan'i isgali sirasinda Sabra ve Satilla multeci kamplarinda oldurulen 1.500'un ustundeki Filistinli'ler hakkinda Begin "yahudi olmayanlar, yahudi olmayanlari oldurdu, bize ne!" demisti. Oysa kisa sure sonra katliami gerceklestiren Falanjistlerin Israil subaylarinin komutasinda oldugu ve Israil ordusunca silahlandirildiklari ortaya cikti.

Israil Tarzi Iskence

Israil'in kutsal terorunun onemli bir parcasini ise iskence olusturmaktadir. 1967'den bu yana iki milyondan fazla Filistinli'yi isgal altinda yasamaya zorlayan Yahudi Devleti, bu Filistinlilerin muhalefetini kirmak ve onlari goce ikna etmek icin sistemli bir iskence politikasi uygulamistir.

Yahudi Devleti'nin korkunc iskence yontemleri, ilk kez Londra'da yayimlanan Sunday Times'in 1977 yilinda yayinladigi uzun bir arastirmada ortaya cikti. Belgelenen vakalar, 1967'den itibaren on yillik Israil isgali sirasinda iskence goren kirkdort Filistinlinin durumlarini ortaya koyuyordu.

Buna gore, Israil'in; Nablus, Ramalla, Hebron ve Gazze'deki hapishanelerinde, Kudus'teki Rus sitesi ya da Moskoviya olarak bilinen sorgu ve gozalti merkezinde ve Yona, Ramle, Sarafand, Nafha gibi ozel askeri hapishanelerde inanilmaz iskenceler uygulaniyordu. Sistemli dayak disinda, Israillilerin kullandigi iskence turleri arasinda; cinsel organlara elektrik verme, tutukluyu cirilciplak buzlu suya sokma, gozleri baglanmis olan tutuklunun uzerine ozel egitilmis kopekleri saldirtma, vucudun degisik yerlerinde sigara sondurme, arkadan tecavuz, tirnaklarin ve saglam dislerin sokulmesi gibi yontemler vardi. Bazi tutuklularin kizlari da tutuklanmis ve bunlara babalarinin gozu onunde tecavuz edilmis, sonra da tutuklu kendi kiziyla cinsel iliskiye girmesi icin zorlanmisti. Bazi erkek tutuklularin cinsel organlarina ince cam cubuklar sokulmus ve sonra da bu cubuklar organin icindeyken iskenceciler tarafindan kirilmisti. Erkek tutuklularin hayalarinin sikistirilmasi da cok kullanilan yontemlerin biriydi. Bu iskenceler sonucunda cok sayida Filistinli tutukluda kalici sakatliklar meydana geldi. Cogunun cinsel fonksiyonlari sona erdi, gorme ve isitme duyularini ve akli dengelerini yitirenler oldu. Bu fiziki iskencelerin yaninda psikolojik yontemler de vardi. Siyasi tutuklular, kasten, Israil ordusuna cizme, kamuflaj agi, vb. malzeme imal etme islerine kosuluyorlar, reddettiklerinde fiziki yontemlere basvuruluyordu.(3)

Sunday Times'in ortaya cikardigi bu vakalar, 1967-1977 yillari arasindaki iskence vakalariydi. Ilerleyen yillarda da Israil'in kutsal teroru ve kutsal iskencesi surdu. Yalnizca 1987-1993 doneminde; Israil birlikleri tarafindan 1.283 Filistinli oldurulmus, 130.472 tanesi hastaneye kaldirilacak derecede yaralanmis, 481 tanesi surulmus, 22.088 tanesi gozaltina alinmis, 2.533 ev muhurlenmistir. (4) Gozalti ve tutukluluk sirasinda kullanilan iskence yontemlerinin hangi boyutlara vardigini bilmek de mumkun degildir.

Israil iskence gelenegi ile ilgili olarak en son 1995 Agustosunda ortaya bazi yeni bilgiler cikti. Emekli Albay ve tarihci Mose Givati, "Col ve Alevlerin Icinde" adli kitabinda, 1948, 1956 ve 1967'deki Arap-Israil savaslarinda Israil ordusunun savas esirlerine inanilmaz iskenceler yaptigini yazdi. Buna gore, esir alinan Misirli askerlerin gozleri sigara ile oyulmus, cinsel organlari kesilerek agizlarina tikanmisti...

Burada onemli olan bir nokta var. Israil devlet aygiti, teror ve iskenceyi yalnizca pragmatik bir uygulama olarak degil, bunun da otesinde kutsal bir misyon olarak gormektedir. Israil'in teroru, Livia Rokach'in ifadesiyle, "kutsal" bir terordur. Cunku bu teror, yahudi dini kaynaklari tarafindan emredilir.

Terorun "kutsalligi"

Eski Ahit'in Tesniye kitabinda, 7. Bap soyle baslar:

"Allahin Rab, mulk olarak almak icin gitmekte oldugun diyara seni goturecegi ve senin onunden cok milletleri, Hittileri ve Girgasileri ve Amorileri ve Kenanlilari ve Perizzileri ve Hivileri ve Yebusileri, senden daha buyuk ve kuvvetli yedi milleti kovacagi; ve Allahin Rab onlari senin onunde ele verecegi ve sen onlari vuracagin zaman; onlari tamamen yok edeceksin; onlarla ahdetmeyeceksin ve onlara acimayacaksin ve onlarla hisimlik etmeyeceksin; kizini onun ogluna vermeyeceksin ve onun kizini ogluna almayacaksin... Cunku sen Allahin Rabbe mukaddes bir kavimsin; Allahin Rab, yeryuzunde olan butun kavimlerden kendine has bir kavim olmak uzere seni secti."

I. Samuel kitabi 15. Bap'in basinda ise su ayet yer alir:

"Ordularin Rabbi soyle diyor: Amalek'in Israil'e yaptigini, Misir'dan ciktigi zaman yolda ona karsi nasil durdugunu arayacagim. Simdi git, Amaleki vur ve onlarin herseylerini tamamen yok et ve onlari esirgeme ve erkekten kadina, cocuktan emzikte olana, okuzden koyuna, deveden esege kadar hepsini oldur."

Ayetlerde gecen Hittiler, Yebusiler, Amalekler gibi kavimler, M. Tevrat'in yazildigi donemlerde Ortadogu'da bulunan toplumlardir. Bu nedenle bu ayetlere (ve M. Tevrat'in icindeki yuzlerce benzerlerine) goz atan pek cok kisi, tarihin derinliklerinde kalmis birer siddet olayinin hikayesini okudugunu sanabilir. Oysa gercek boyle degildir... Israil'in "guvercin" siyasetcilerinden Amnon Rubinstein, su satirlari yaziyor:

"(Israilli radikallerin) kullandigi lisanda, gunumuzdeki Araplar; Yebusiler'dir, Amalekler'dir ya da Kenan diyarinin Tevrat tarafindan lanetlenen yedi kavminden herhangi birisidir... Tesniye'de, 'geride hic bir sey kalmayacak sekilde' Amalek'i yok etmek uzere verilen emir, dogrudan bugunku Araplar'a yonelik olarak yorumlanmaktadir... Israil'in savaslari da bu cercevede anlasilmakta ve bu savaslarda bu 'yeni Amalekler'e karsi insancil davranilmamasi gerektigi soylenmektedir. Haham Menachem M. Kasher, 1967 savasindan sonra yazdigi bir yazida, Tevrat'in 'onlari sizin onunuzden yavas yavas azaltacagini ve yurtlarina sizi yerlestirecegim' seklindeki ifadesinin, Israil'in Araplar'la olan iliskisini tarif ettigini yazmistir... Bar Ilan Universitesi'nden Haham Israel Hess, daha da ileri gitmis ve 'Tanri'nin Amaleklere karsi girisilen savasa bizzat katildigini' soylemistir. Israel Hess'in konuyla ilgili yazisinin basligi ise, 'Tevrat'in katliam emirleri'dir." (5)

Kisacasi, Israil kimligi olusturan en buyuk faktor olan "dinci" ekol, Muharref Tevrat ayetlerini bu sekilde yorumlamakta, ve boylece Yahudi Devleti'nin uyguladigi terore teolojik bir mesru temel olusturmaktadir. Iste bu nedenle teror ve Israil, birbirinden ayrilmaz iki parcadir. Yahudi Devleti, mevcut ideoloji ve kurumlariyla ayakta kaldikca, teroru mesru bir siyaset araci olarak gormeye devam edecektir.

"Gazap uzumleri"nin bombalariyla ambulans icinde parcalanan cocuklar, bu gercegin ne ilk ne de son kurbanlaridir.


DIPNOTLAR
1) Richard Curtiss, "The Good Cops and Bad Cops Who Killed the Peace Process". Washington Report on Middle East Affairs. Haziran 1995
2) Lenni Brenner, The Iron Wall: Zionist Revisionism from Jabotinsky to Shamir, London: Zed Books, 1984, ss. 141-143
3) Ralph Schoenmann, Siyonizm'in Gizli Tarihi, Kardelen Yayincilik. 1992. ss. 79-95
4) Washington Report on Middle East Affairs, Haziran 1994
5) Amnon Rubinstein, The Zionist Dream Revisited: From Herzl to Gush Emunim and Back, 1.b., New York: Schocken Books, 1984, s. 116



Kaynak:
Harun Yahya
http://www.harunyahya.org

e-Kitap:
"Soykirim Vahseti"
http://www.harunyahya.org/kitap/soyk...indekiler.html
__________________