[IMG]http://img460.**************/img460/6639/logosonoy7.gif[/IMG]

BİLİNCLİ TASARIM YARATILIŞIN DELİLİDİR

[IMG]http://img162.**************/img162/1110/tasarimzl3.gif[/IMG]

İndirgenemez Komplekslik

Bir saatin calışabilmesi icin, icindeki butun carkların eksiksiz olarak var olması gerekir. Carkların tek biri olmasa, saat hicbir işe yaramayacaktır. Bu 'indirgenemez kompleks' yapı, saatin kusursuz bir tasarım urunu olduğunu gosterir.

Karmaşık bir sistem ya da cok detaylı şekillendirilmiş bir yapı, ancak bilincli bir dizayn sonucunda ortaya cıkabilir.

Bugun bilim dunyasının onemli isimleri arasında cok onemli bir goruş yaygınlaşmaktadır: "Bilincli tasarım". Bu goruşu savunan bilim adamları, canlılığın bilincli bir "dizayn edici" tarafından var edildiğinin cok acık olduğunu vurgulamaktadırlar.

"Bilincli tasarım"ı savunan bilim adamları, cok somut bir gerceğe ve cok basit bir mantığa dikkat cekiyorlar: Karmaşık bir sistem ya da cok detaylı bir bicimde şekillendirilmiş bir yapı, ancak bilincli bir dizayn sonucunda ortaya cıkabilir.

Orneğin ABD'deki unlu Rushmore dağını goren hic kimse, bu dağın uzerindeki yuzlerin dizayn edildiğinden kuşku duymaz. Cunku dağın yuzune kazınan dort Amerikan Başkanının yuzleri, cok belirgin bir heykeltıraşlık eseridir. Bu yuzlerin "tesadufen", yani ruzgar, deprem, yıldırım gibi faktorlerle oluştuğunu one surmek ise hicbir mantığa sığmaz.

Ancak yine de coğu bilim adamı bu gerceği kabul etmekte zorlanmakta ve hala temeli tesaduf olan evrim teorisine sadık kalmaya calışmaktadır. Bilincli dizayn teorisinin onde gelen savunucularından biri olan Michael J. Behe (Pennsylvania Lehigh Universitesi'nde biyokimya profesoru), bu yeni anlayışın bilim dunyası tarafından kabullenilmesinin kolay olmadığını, ancak zaten hicbir bilimsel devrimin kolay gercekleşmediğini şoyle belirtiyor:

"Hayatın ustun bir akıl tarafından tasarlanmış olduğu anlayışı, hayatı basit doğa kanunlarının bir sonucu olarak algılamaya alışkın bizlerde bir şok etkisi yaratmış durumda. Ama diğer yuzyıllar da benzer şokları yaşamışlardı ve şoklardan kacmak icin bir neden de yok."
(Michael Behe, Darwin's Black Box, New York, The Free Press, 1996, s. 252-53)

Bugun, "Bilincli tasarım" goruşu, giderek daha fazla bilim adamı tarafından savunulmaya başlanmıştır. Bilincli dizayn teorisini savunanların en cok vurgu yaptıkları kavramlardan biri, "indirgenemez komplekslik"tir.

"İndirgenemez komplekslik" kavramı, aslında 1800'lu yıllarda evrim teorisini ortaya atan Charles Darwin tarafından ortaya konmuş bir "kıstas"a dayanır. Darwin, kendi teorisinin nasıl curutulebileceğini Turlerin Kokeni'nde şoyle ifade etmiştir:

"Eğer birbirini takip eden cok sayıda kucuk değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkansız olduğu gosterilse, teorim kesinlikle yıkılmış olacaktır. Ama ben boyle bir organ goremiyorum."
(Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189)

Burada dikkatten kacmaması gereken onemli bir nokta vardır. Darwinizm canlıların kokenini iki bilincsiz doğa mekanizması ile acıklar: Doğal seleksiyon ve rastlantısal değişiklikler (yani mutasyonlar). Darwin'e gore bu iki mekanizma canlı hucresinin kompleks yapısını, kompleks canlıların vucut sistemlerini, gozleri, kulakları, kanatları, akciğerleri, yarasaların sonarını ve daha milyonlarca karmaşık tasarımlı sistemi meydana getirmiş durumdadır.

Ancak son derece kompleks yapılara sahip olan bu sistemler, nasıl olur da iki bilincsiz doğal etkenin urunu sayılabilir? İşte bu noktada Darwinizm'in başvurduğu kavram, "indirgenebilirlik" kavramıdır. Teori, soz konusu sistemlerin cok daha basit hale indirgenebileceklerini ve sonra da kademe kademe gelişmiş olabileceklerini iddia etmektedir. Bu kademeler sayesinde, Darwinizm'in hayali iddiasına gore, onceden gozu olmayan bir canlı turu kusursuz bir goze sahip olmakta, onceden ucamayan bir başka tur de kanatlanıp ucar hale gelebilmektedir. (Harun Yahya, Darwinizm’in Sonu)

Ancak bilincli tasarım savunucuları, bu klasik hikayede cok onemli bir yanılgı olduğunu savunuyorlar. Dikkat edilirse, Darwinist teori, bir noktadan bir başka noktaya (orneğin kanatsız canlıdan kanatlı canlıya) doğru giden aşamaların hepsinin tek tek "avantajlı" olmasını ongoruyor. A'dan Z'ye doğru gidecek bir evrim surecinde, B, C, D... U, U, V ve Y gibi tum "ara" kademelerin canlıya mutlaka avantaj sağlaması gerekiyor. Doğal seleksiyon ve mutasyonun bilincli bir şekilde onceden hedef belirlemeleri mumkun olmadığına gore, tum teori canlı sistemlerinin avantajlı kucuk kademelere "indirgenebileceği" varsayımına dayanıyor.

İşte Darwin bu nedenle "eğer birbirini takip eden cok sayıda kucuk değişiklikle kompleks bir organın oluşmasının imkansız olduğu gosterilse, teorim kesinlikle yıkılmış olacaktır" demişti.

Bilincli tasarım savunucuları, işte bu noktayı vurguluyorlar ve 20. yuzyıl biliminin, Darwin zamanında yeterince bilinmeyen pek cok "indirgenemez kompleks" yapı ortaya cıkardığını belirtiyorlar. Michael Behe'nin kitabında yer alan bakteri kamcısı indirgenemez kompleks sistemlere verilen ilginc orneklerden sadece biri.

Bakteri Kamcısı (Flagellum)

Yandaki karmaşık yapı, bir elektronik motordur. Ama bu elektrik motoru bir ev aletinde ya da taşıtta değil, bir bakterinin uzerinde yer alır. Bakteriler milyonlarca yıldır sahip oldukları bu motor sayesinde 'kamcı' adı verilen organlarını hareket ettirir ve su icinde yuzerler. Bakteri kamcısının motoru 1970'lerde keşfedilmiş ve bilim dunyasını şaşkına cevirmiştir. Cunku yaklaşık 250 ayrı molekuler parcadan oluşan bu 'indirgenemez kompleks' organın Darwin'in one surduğu rastlantı mekanizmaları ile acıklanması imkansızdır.

"Kamcı" olarak Turkceye cevrilen "flagella" isimli organ, bazı bakteriler tarafından sıvı bir ortamda hareket edebilmek icin kullanılır. Organ, bakterinin hucre zarına tutturulmuştur ve canlı ritmik bir bicimde dalgalandırdığı bu kamcıyı bir palet gibi kullanarak dilediği yon ve hızda yuzebilir. Bakterilerin kamcısı, uzun zamandır bilinmektedir. Ancak son 10 yıl icindeki gozlemler, bu kamcının detaylı yapısını ortaya cıkarınca bilim dunyası şaşkına donmuştur. Cunku kamcının, onceden sanıldığı gibi basit bir titreşim mekanizmasıyla değil, cok karmaşık bir "organik motor" ile calıştığı ortaya cıkmıştır.

Bakterinin hareketli motoru, elektrik motorlarıyla aynı mekanik ozelliğe sahiptir. İki ana bolum soz konusudur: Bir hareketli kısım (rotor) ve bir durağan kısım (stator).

Bu organik motor, mekanik hareketler oluşturan diğer sistemlerden farklıdır. Hucre, icinde ATP molekulleri halinde saklı tutulan hazır enerjiyi kullanmaz. Bunun yerine kendine ozel bir enerji kaynağı vardır: Bakteri, zarından gelen bir asit akışından aldığı enerjiyi kullanır. Motorun kendi ic yapısı ise olağanustu derecede komplekstir. Kamcıyı oluşturan yaklaşık 240 ayrı protein vardır. Bunlar kusursuz bir mekanik tasarımla yerlerine yerleştirilmiştir. Bilim adamları kamcıyı oluşturan bu proteinlerin, motoru kapatıp acacak sinyalleri gonderdiklerini, atom boyutunda harekete imkan sağlayan mafsallar oluşturduklarını ya da kırbacı hucre zarına bağlayan proteinleri hareketlendirdiklerini belirlemişlerdir. Motorun işleyişini basitleştirerek anlatmak amacıyla yapılan modellemeler bile, sistemin karmaşıklığının anlaşılması icin yeterlidir.

Bakteri kamcısını kitabında detaylı olarak anlatan Michael J. Behe, sadece bu kompleks yapısının dahi, evrimi "yıkmak" icin yeterli olduğunu vurgulamaktadır. Cunku kamcı hicbir şekilde basite indirgenemeyecek bir yapıdadır. Kamcıyı oluşturan molekuler parcaların tek bir tanesi bile olmasa ya da kusurlu olsa, kamcı calışmaz ve dolayısıyla bakteriye hicbir faydası olmaz. Bakteri kamcısının ilk var olduğu andan itibaren eksiksiz olarak işlemesi gerekmektedir. Bu gercek karşısında evrim teorisinin "kademe kademe gelişim" modeli anlamsızlaşmaktadır. Nitekim bugune kadar hicbir evrimci biyolog, bakteri kamcısının kokenini acıklamayı denememiştir bile.

Bilincli Tasarım Yaratılışın Delilidir

Bakteri kamcısı kuşkusuz bilincli tasarım savunucularının tek orneği değil. Behe kitabında daha pek cok "indirgenemez kompleks" yapının orneğini veriyor. Sadece Behe'nin kitabında değil, bilincli tasarımı savunan pek cok biyolog tarafından yayınlanan kitaplarda ve bilimsel makalelerde, evrimin "kor" mekanizmalarının acıklayamadığı kompleks tasarımlara dair sayısız ornek var: İnsan gozunun anatomisi, retina hucrelerindeki karmaşık biyokimyasal duzenek, DNA replikasyonunda gorev yapan enzimler, insanın diz ekleminin tasarımı veya "tek yonlu ve daimi nefes akışı" sağlayan ozgun kuş akciğerleri gibi.

Bilincli tasarım savunucuları, bu yapıların hicbirinin "doğal mekanizmalarla" oluşmuş olamayacağını, mutlaka bilincli bir duzenlemenin urunu olduğunu savunuyorlar. Peki bir yapının tasarım urunu olduğu nasıl anlaşılıyor? William Dembski, The Design Inference: Eliminating Chance Through Small Probabilities (Dizayn Cıkarımı: Kucuk Olasılıklar Yoluyla Şans Faktorunu Elimine Etmek) adlı kitabında (Cambridge University Press, 1998) bu soruyu cevaplıyor.

Dembski'ye gore, doğada var olup da doğal faktorlerle ortaya cıkma olasılığı aşırı derecede kucuk olan yapılar, bilincli bir tasarımın bilimsel kanıtını oluşturuyor. Orneğin fonksiyonel bir protein molekulunun, doğadaki 20 farklı aminoasitin rastlantısal olarak biraraya gelmesiyle oluşma ihtimali, matematikte "imkansız"ın başladığı nokta sayılan 1050'de 1'den bile cok cok daha (trilyarlar kere trilyarlarca kat) kucuk. Bu durum, proteinin rastlantısal bir surecin urunu olmadığını, "tasarlanmış" bir yapı olduğunu gosteriyor.

Daha kolay anlaşılır bir ornek ise şoyle: Balta girmemiş bir ormanda bir heykele rastlarsanız, bundan cıkardığınız sonuc ne olur? Doğal faktorlerin bu heykeli oluşturmuş olmaları ihtimali cok kucuk olduğu (yani boyle bir alternatif "imkansız" olduğu) icin, heykelin tasarlanmış olduğu sonucuna varırsınız. Bilincli tasarım savunucuları, canlıların kompleks mekanizmalarının, bir ormanda bulunan heykelden cok daha acık birer "tasarım kanıtı" olduğunu savunuyorlar.

Kuşkusuz bilincli tasarım konusundaki calışmalar, onemli bir soruyu da beraberinde getiriyor: Tasarımcı kim? Canlıları dizayn eden bilinc kime ait?

Akıl ve vicdanıyla duşunen her insan, canlılığın kokeninin yaratılış olduğunu gorebilir. Tum canlılar o denli kusursuz ve o denli mukemmel bir bicimde tasarlanmışlardır ki, Allah'ın yaratmasındaki muhteşemliği bizlere gostermektedirler. Tek bir harf bile bir yazar olmaksızın tesadufen oluşmadığına gore, tum evreni ve bu evrendeki tum canlıları da bir yaratan vardır. Bu yaratıcı tum hayatın bilgisine sahip olan, herşeyi kusursuz bir bicimde yaratıp şekillendiren Allah'tır.

Allah'ın bu ustun yaratma sanatı, Kuran ayetlerinde şoyle haber verilir:

"... Hayır, goklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tumu O'na gonulden boyun eğmişlerdir. Gokleri ve yeri (bir ornek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 116-117)

KAYNAK: Kuran ve Bilim

Yeni paylaşımlarda buluşmak dileğiyle...

[IMG]http://img322.**************/img322/7687/destek2ba9.gif[/IMG]

__________________