Cihad. İnsanın can imtihanı. Mal imtihanı. Varın yoğun ortaya konduğu bir buyuk muslumanlık sınaması...

Buyuk olan o mu?

Hayır o değil.

Ondan daha buyuk bir cihaddan soz ediyoruz.

Daha doğrusu biz değil, Allah’ın Rasulu sallallahu aleyhi ve sellem soz ediyor.

Tebuk Seferi donuşu. Sefere katılan sahabi, yaz sıcağında gidip donulen binlerce kilometre yolun butun izlerini uzerlerinde taşıyorlar. Bir deri bir kemik kalmış, neredeyse tanınmaz hale gelmişler. İşte bu yolculuğun bir yerinde, onlarla birlikte yol alan Rasûlullah Efendimiz (s.a.) şunları soyluyor:

“-Şimdi kucuk cihaddan buyuk cihada donuyoruz.”

Sahabi şaşırıyor. Acaba, cihadın bundan daha buyuğu olur mu ki?

“-Evet, kucuk cihaddan buyuk cihada gidiyoruz. O nefisle cihaddır. (Suyuti, II, 73)

Hadisin sıhhati ile ilgili farklı duşunceler var. Ama Tirmizi’nin Sunen’inde, bu hadis-i şerife benzer bir şekilde, “Mucahid nefsiyle cihad edendir.” (Fezailu’l cihad, 2) şeklinde bir hadisi şerif de yer alıyor ve İbn Kayyim el - Cevziyye, bu hadise işaret ederek “Kulun nefsiyle olan cihadının dış duşmanlara karşı gercekleştirilen cihada nisbetle asıl olduğunu, Allah’ın emirlerine uyma konusunda nefsiyle cihad edemiyen kimsenin duşmanla cihad edemeyeceğini” belirtiyor. (Zadu’l – Mead, II, 38) ( TDF İslam Ansiklopedisi, c. 7, s. 528, Cihad maddesi)

Nefisle yapılan cihad buyuk cihad!

Evet, buyuk cihad...

Cunku...

Can imtihanının verildiği cihadın kalitesi de, “Nefs”in o cihada verdiği mÂn ile alakalı.

Nefsin oyle bir rolu var insan varlığında.

İnsanın icinde yer aldığı her faaliyetin mÂn dokusunu – yapılış mahiyetini – gayesini tayinde onemli rol oynuyor.

Rasulûllah Efendimiz’in, hemen tum insan hayatının değerini takdirde kullanılacak, temel olcu niteliğinde ve “Niyet hadisi” diye bilinen bir Hadis-i Şerifi var. Şoyle buyuruyor Allah Rasûlu (.sa.)

“Yapılan işler (Ameller) niyetlere gore değerlendirilir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine gore alır. Kimin niyeti Allah’a ve Rasulu’ne varmak, onlara hicret etmekse, eline gececek sevap da Allah’a ve Rasulune hicret sevabıdır. Kim de elde edeceği bir dunyalığa veya evleneceği bir kadına kavuşmak icin yola cıkmışsa, onun hicreti de hicret ettiği şeye gore değerlenir.” (Buhari, Bed’ul vahy 1, iman 41)

Yaptığınız işe yuklediğiniz niyet ne?

O işin kalitesini o niyet tayin ediyor.

Bu hadiste “Hicret” ornek gosterilmiş. Hicret de zor bir iş. Ama “Allah ve Rasûlu icin hicret ediyorum” deyip, o zor yolculuğu bir kadına kavuşmak amacına indirgeme riski her zaman var.

Ama Rasûlllah Efendimizin, bu konuda, bizim zihnimizi cok daha berrak bicimde aydınlatan orneği de var. Hem de cihadın buyuk – kucuk diye ayrıştırılabileceğini gozlerimizin, gonullerimizin icine sokacak berraklıkta...

Hadis-i Şerif şoyle:

Ebû Hureyre (r.a.), Rasûlullah (s.a.)’ı şoyle buyururken dinledim, dedi:

“Kıyamet gunu hesabı ilk gorulecek kişi, şehit duşmuş bir kimse olup huzura getirilir. Allah Teala ona verdiği nimetleri hatırlatır, o da hatırlar ve bunlara kavuştuğunu itiraf eder. Cenab-ı Hak:

-Peki bunlara karşılık ne yaptın? Buyurur.

-Şehid duşunceye kadar Senin yolunda cihad ettim, diye cevap verir.

-Yalan soyluyorsun. Sen, ‘babayiğit adam’ desinler diye savaştın, o da denildi, buyurur. Sonra emrolunur da o kişi yuzustu cehenneme atılır.

Bu defa ilim oğrenmiş, oğretmiş ve Kur’an okumuş bir kişi huzura getirilir. Allah ona da verdiği nimetleri hatırlatır. O da hatırlar ve itiraf eder. Ona da:

-Peki, bu nimetlere karşılık ne yaptın, diye sorar.

-İlim oğrendim, oğrettim ve Senin rızan icin Kur’an okudum, cevabını verir.

-Yalan soyluyorsun. Sen ‘alim’ desinler diye ilim oğrendin, ne guzel okuyor’ desinler diye Kur’an okudun. Bunlar da senin hakkında soylendi, buyurur. Sonra emrolunur da yuzustu cehenneme atılır.

(Daha sonra) Allah’ın kendisine her ceşit mal ve imkan verdiği bir kişi getirilir. Allah verdiği nimetleri ona hatırlatır. Hatırlar ve itiraf eder.

-Peki ya sen bu nimetlere karşılık ne yaptın, buyurur.

-Verilmesini sevdiğin, razı olduğun hicbir şeyi esirgemedim, sadece senin rızanı kazanmak icin verdim, harcadım, der.

-Yalan soyluyorsun. Halbuki sen, butun yaptıklarını ‘ne comert adam’ desinler diye yaptın. Bu da senin icin zaten soylendi, buyurur.

Emrolunur bu da yuzustu cehenneme atılır.” (Muslim, İmare, 152)

Burada Rasûlllah efendimiz, zorlu bir iş yapan uc kişiyi ornek gosteriyor.

Biri mucahid.

Biri Âlim ve muallim.

Biri infak ehli bir insan.

Ama Rasûlllah Efendimizin verdiği bilgiye gore, bu uc insanın yaptığı işlerin ici boşalıyor ve hatta cehennemlik bir iş haline geliyor.

Nasıl bir boşalma bu?

Yapılanların Allah icin değil de, kişinin kendi nefsini tatmin icin yapılmış olmasıyla gercekleşen bir boşalma bu.

Kendi nefsini tatmin...

İşte problem burada.

Allah Teala, Kelam-ı Kadimi’nde “Hevasını ilah edineni gordun mu?” diye soruyor. (Casiye, (45), 23) Ayetin devamında “Allah Teala’nın boyle bir kişiyi dalaletini bilerek saptırdığı, kulağını ve kalbini muhurlediği ve gozune perde cektiği” belirtilir. Yani hevaya tapma, bir tur bilinc kapanması anlamına geliyor.

“Heva” nefsin bir eylem hali.

Demek “Heva”, kimi insanlar icin “ilah” mesabesine cıkarılabiliyor ve Halik-ı Zulcelale “şerik – ortak” statusune lÂyık gorulebiliyor.

Boyle bir şey varsa bunun, Allah Teala nezdinde “Boşa cıkmış bir amel” olması gayet tabiidir.

Ama buradaki derin tezat, insanın hem Allah Teala’nın insandan beklediği bir işi yapması, onun bedeline katlanması, zorluğunu ustlenmesi, hem de nefsi tutkularla, bunu “Allah icin yapılıyor” olmaktan uzaklaştırmasıdır. Yani inkara bağlı bir tavırdan değil, imanın icindeki bir ic boşalmasından bahsetmiş olmaktayız. Ve bu ic boşalmasının, cephedeki bir duşman yuzunden değil de, insanın varlığına yapışmış, farkında olunmadığı zaman onu gudebilen bir duşman yuzunden gercekleşmiş olmasıdır.

Burada, Kelam-ı Kadim’de, Hazreti Yusuf’un dilinden soyletilen ama sanki Rabbi zul Celal’in insan varlığındaki temel bir gercekliği ifade sadedinde ifade buyurduğu o tesbiti hatırlamak gerekiyor:

“Ben nefsimi tebrie etmiyorum. (Temize cıkarmıyorum) Cunku nefis gercekten kotuluğu emredicidir!” (Yusuf, 53)

Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili isimli tefsirinde, buradaki “Kotuluğu emreder” ifadesini “Fenalık kumandanı” olarak tercume ediyor ve devamında “umumiyetle nefsin beşerin tabiatında şehevata meyl ve o yolda kuva ve alatını (kuvvetler ve aletler) istimal eyleme hasleti vardır” diyor. (Cild 4, s. 2873)

Beşerin tabiatında olan kuvvet ve araclarını şehevata meyl istikametinde kullanan bir guc soz konusu nefis denince...

Yukardaki hadisi şerife benzer bir hadis de, Buhari’de yer almaktadır. Şoyle ki:

“Ebu Musa Abdullah İbn Kays el-Eş’ari (r.a.) şoyle dedi:

Rasûlullah (s.a.)’a soruldu:

-Biri cesaretini gostermek, diğeri milletini korumak, oteki kendine yiğit adam dedirtmek icin savaşan kimselerin hangisi Allah yolundadır?

Rasûlullah (s.a.) şu cevabı verdi:

-Kim, Allah’ın kelimesi, (kelime-i tevhid, lailahe illallah, Muhammedun rasulullah) yuce olsun diye savaşıyorsa, O Allah yolundadır. (Buhari, İlim, 45)

Ve bu konuda Rasûlullah Efendimiz’in bir uyarısı daha:

“Ebu Umame el Bahili’nin rivayet ettiği bir hadise gore, adamın biri Rasûlu Ekrem’e gelerek:

-Para ve şohret icin savaşan bir adam nasıl bir sevap kazanır? Diye sordu.

Peygamber Efendimiz:

-Hicbir şey kazanamaz, buyurdu.

Adam bu soruyu uc defa sordu, her defasında da aynı cevabı aldı. Sonra Rasûlullah sozunu şoyle tamamladı:

-Allah Teala, sadece kendi rızası icin yapılan ibadetleri kabul eder, başkasını değil. (Nesai, Cihad 24)

Rasulullah’ın şu ikazı, cok daha urpertici bir akıbeti haber veriyor:

“Aziz ve Celil olan Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaya yarayan bir ilmi, sırf dunyalık elde etmek icin oğrenen kimse, kıyamet gunu cennetin kokusunu bile alamaz.” (Ebu Davud, İlim 12)

Rasûlullah Efendimizin şu hadis-i şeriflerini de bu cercevede mutalaa edersek, insanın ic dunyasında cereyan eden şeylerin aslında yaptıklarından cok daha hayati değer taşıdığını, bu cercevede can imtihanı olan “Cihad”ın da ancak kalbte cereyan eden gel-gitlerle yakın irtibatı bulunduğunu anlarız:

“Allah Teala sizin bedenlerinize ve yuzlerinize değil, kalblerinize bakar.” (Muslim, Birr 33)

Ve bir ayet-i kerime:

Hayırları başa kakmayı ve eza ile gonul yıkarak yapmayı Allah’a ve ahiret gunune inanmamakla bir arada zikreden Allah Teala, “Bu insanların, kazandıklarından hicbir şeye sahip olamayacakları”nı bildiriyor. Ayetin mealini okuyalım:

“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gunune inanmadığı halde malını gosteriş icin harcayan kimse gibi, başa kakarak ve gonul yıkarak hayırlarınızı boşa cıkarmayın. Boylelerinin durumu, uzerinde biraz toprak bulunan duz kayaya benzer ki, sağnak bir yağmur isabet etmiş de onu cıplak, puruzsuz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hicbir şeye sahip olamazlar. Allah kafirleri doğru yola iletmez.” (Bakara Suresi, (2), 264)

Allah TeÂlÂ, insanın icini fesada veren boyle bir “Fenalık kumandanı”na karşı mucadelede başarı gosterenlere ise cennetini vadediyor. Ayet-i kerime cok beliğ:

“Nefsini hevadan (tutkulardan) koruyanın varacağı yer cennettir.” (Naziat suresi (79), 40)

Nefis, Rasulullah Efendimiz’in Rabbine şoyle niyazda - ilticada bulunduğu bir ic kudrettir:

“Rabbim, beni goz acıp kapayana kadar, hatta bundan daha az bir sure icin bile nefsimin eline bırakma.” (Ebu Davud, Edeb 110, Musned, V, 42)

İnsanın dunya imtihanında bunyesine nefsi yerleştiren Kudret-i İlahi, ona, “Emmare bi’s-su” olmayı bir tur mahkumiyet gibi tayin etmemiş, değişme, donuşme, ve tezkiye olma imkanını da lutfetmiştir.

İnsanın onune, nefsin dizginlerinden tutup, onu taa, yukarılara, mutmainne, raziye, merzıye, kamile mertebelerine cıkarma ufku konulmuştur. Bir tur tırmanma şeridi, bir tur yucelme yolu. Bir tur mirac yolculuğu...

Fucur da var nefs icin takva da...

Nefis terbiyesi denen şey, nefsi fucurdan alıp takvaya yoneltmek...

Ve bu buyuk cihad.

Nefsi kulluğa boyun eğdirme mucadelesi...

Cihadın tamamı, her şeyi Allah icin kılma cehdi değil mi?

Ve insanın kendi nefsi henuz boyun eğmemişken, cenk meydanında vuruşmanın bir anlamı olur mu?

Kur’an’ın onumuze koyduğu “Tezkiye-i nefs” (nefsi arındırma) gorevi, nefsi nefsi yonelişlerden arındırma ve nefiste olan biten her şeyi, Allah’a yoneltme terbiyesini ongoruyor.

Bu cetin işi İmam Gazali “Şahin terbiyesi”ne benzetiyor. Gazali’yi okuyalım ve kendi nefsimizden yola cıkarak, Rasulullah Efendimiz’in “Buyuk Cihad” ifadesi uzerinde bir kere daha tefekkur edelim.

“Nefis şahine benzer. Bunu yetiştirmek ve alıştırmak icin karanlık bir yere hapsederler. Gozlerini kaparlar ve alıştığı her şeyden uzak tutarlar. Sonra yavaş yavaş et verirler. Boylece sahibine alışır ve ona itaat eder. Bunun gibi nefis de, alışkın olduğu adetlerinden kesilmedikce, gozu, kulağı ve dili bağlanmadıkca, Allah Teala ile yakınlık kuramaz. İlk zamanlar kucuk cocuğu memeden ayırmak gibi, bu da nefse zor gelir. Fakat bir zaman sonra, memeden kesilmiş cocuğun bir daha meme almaması gibi olur.” (İmam Gazali, Kimyayı Saadet, s 348, Erkam Y. 1989))


Altınoluk Dergisi

__________________