Bir insanın sahip olabileceği en buyuk nimet Musluman olmaktır. Musluman olmak dunya-ahiret saadetine nail olmak demektir. Musluman olmayan kişi her ne kadar dunyada mureffeh yaşasa da ebedi saadetten mahrum, ebedi felakete mahkûm olduğu icin bedbahttır.
Musluman ile Musluman olmayan arasında dini olculere gore siyah-beyaz kadar zıtlık vardır. Allah muslumanı sever, gunahını bağışlar, ona rahmetiyle tecelli eder, ebedi cennetiyle mukÂfatlandırır. KÂfir ise tam bunun aksinedir. Peki, iki insanı bu derece farklı kılan nedir? HÂlbuki ikisini de Allah yaratmıştır. Şekilleri aynıdır. Aynı havayı solurlar, aynı gıdaları yerler. Mumin-kÂfir arasındaki fark sadece birinin Abdullah, otekini George ismini taşımasından mı kaynaklanıyor? Birinin domuz eti yemesi, otekinin yememesi, birinin icki icip otekinin icmemesi boyle bir farka sebep olabilir mi?
Bir insanın, mahiyetini tam kavrayıp icine sindirmediği ve hayat tarzı haline getirmediği birkac kelimeyi telaffuz etmekle yani kuru kuruya kelime-i şahadeti soylemekle boyle bir imtiyaz elde etmesi makul ve mumkun mudur? Sadece yemeğin adını soylemek aclığı gidermediği, sadece suyu telaffuz etmek harareti sondurmediği, ateşten bahsetmek uşumeyi gidermediği gibi sozde Muslumanlık da gercek Muslumanlığın faydalarını sağlayamaz. Muslumanlık Allah’ın insana en buyuk armağanıdır. Musluman bir ulkede Musluman bir ana babadan doğmak ilahi bir kredidir fakat bilgi duşunce ve davranışlarla korunup geliştirilmeyen, hayat tarzı haline getirilmeyen bu kredinin devam etmesi mumkun değildir. Merhum Mevdudi’nin dediği gibi, muslumanım diyen bir kimse bir kÂfir kadar İslam’dan habersizse, Allah’a itaati yoksa, hayatı butunuyle isyan icinde geciyorsa sadece ismin değişik olmasıyla kÂfirden ustun sayılabilir mi? Hic kimse sadece isminden dolayı kÂfir ya da Musluman olmaz. Fark sadece sarık sarmak veya kravat takmakla ilgili değildir. Sadece altı yedi kelime soylemekle ne kÂfir Musluman olur ne de cehennem yerine cennete gidilir. Musluman İslam’ın sınırlarından cıkmadığı surece muslumandır. Kelime-i şehadet Allah ile en sağlam ve en ciddi sozleşmedir. Aptallıkların en buyuğu Allah ile sahte sozleşme imzalamaktır. Munafıkların yaptıkları da budur. “Onlar Allah’ı ve muminleri aldatmaya kalkarlar. HÂlbuki kendilerinden başkasını aldatmazlar ama bunu bilmezler” (Bakara, 9)
İslam teslimiyet ve itaat, kufur ise ret ve isyan anlamına gelir. Musluman Yaratıcıyı tanır, Onun emir ve yasaklarını dikkate alarak yaşar, boylece Rabbi katında değer kazanır. KÂfir ise Yaratanını tanımadığı, Onun emir ve yasaklarını yok sayarak yaşadığı icin Allah katındaki değerini duşurur. Boylece mumin “Ahsen-i takvimi” , kÂfir ise “esfel-i safilini” temsil eder.
Hayatta bir meslek sahibi olmak icin yıllarca emek ve paralar harcanır. Doktor olmak, muhendis olmak, oğretmen olmak, cırak, kalfa ve usta olmak icin nice gayretler sarf edilir. Mucerret doktor oldum, muhendis oldum, oğretmen oldum, usta oldum demekle bu mesleklere sahip olunmuyorsa, sadece Musluman oldum demekle de gercek Musluman olunmaz. Sadece iki cumle soylemekle cennete girilmez. “İnsanlar sadece iman ettik demekle bırakılacaklarını ve kendilerinin imtihandan gecirilmeyeceklerini mi sandılar?” (Ankebut, 2) “Yoksa siz, Allah icinizden cihat eden ve direnenleri ortaya cıkarmadan kolayca cennete gireceğinizi mi sandınız? (Âl-i İmrÂn, 142) Kelime-i tevhid kalbin derinliklerine inmiyorsa, duşunceleri, ahlakı, davranışları etkilemiyorsa sadece dil ile soylenmesi cok şey ifade etmez. Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in Allah’ın kulu ve elcisi olduğuna inanmak bir sorumluluk yuklenmektir. Bu, Allah’ın mutlak otoritesini kabul etmek, Hz. Peygamberin acıkladığı ve uyguladığı gibi ilahi buyrukları kabullenip uygulamaya gecmektir. Kelime-i tevhidi soyleyen bir insan Allah’tan başka mabut tanımaz, once Ona itaat eder, sadece Onun huzurunda rukû ve secdeye varır.
Musluman olmak yeni bir kimlik kazanmaktır. Kelime-i şehadeti soylemek İslam hududunda gosterilen bir pasaport mesabesindedir. O huduttan iceriye girince o ulkenin kurallarına uymak, yasaklarını ciğnememek gerekir. Aksi halde hudut dışı ederler.
Şehadet, İslam’a giriş beyanıdır, bir bakıma Musluman olmaya başlamaktır. Bu kişi kendini vahyin inşasına teslim etmiş demektir. Zaman icinde kademe kademe olgunlaşacak ve insan-ı kÂmil olma yolunda mesafe kat edecektir. Kuran-ı Kerim peyderpey nazil olup neticede din kemale erdiği gibi, insan da İslam icinde imanı icine sindire sindire İslam’ı amellerine yansıta yansıta olgunlaşır.
İmanın da inkÂrın da dereceleri vardır. Cennet ve cehennemin kat kat olması da bunu gostermektedir. Hz. Ebu Bekir’in imanıyla herhangi bir Muslumanın imanı, Ebu Leheb’in inkÂrı ile herhangi sıradan bir kÂfirin inkÂrı aynı seviyede değildir. Herkes iman ve amelinin, inkÂr ve isyanının derecesine gore muamele gorur.
Gercek anlamda mumin olmaya veya olmamaya dair Hz. Peygamberden pek cok hadis-i şerifler varit olmuştur. Bunlardan carpıcı birkac ornek sunalım:
“Sizden biriniz kendisi icin sevdiğini kardeşi icin de sevmedikce gercek mumin olamaz.” (Buhari, K. İman, 7) “Kudretiyle yaşadığım Allah’a andolsun ki; sizden biriniz ben kendisine anasından, cocuğundan ve butun insanlardan daha sevimli gelmedikce gercek mumin olamaz.” (Buhari, K. İman,8) “Muminlerin iman yonunden en mukemmeli, ahlakı en guzel olan ve ailesine en nazik davranandır.” (Tirmizi, Hadis no: 2612) “İman etmedikce cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikce de gercek mumin olamazsınız.” (Muslim, İman,94) “Kendisine guvenilmeyen kişinin imanı yoktur.” (Ahmed b. Hanbel, III, 135)
Omer b. Abdilaziz, Adıyy b. Adıyy’e yazdığı mektupta şunları soyledi: “İmanla ilgili birtakım farzlar, olculer, sınırlar ve edepler vardır. Kim bunları tam yaparsa imanı kemale erdirmiş olur. Kim de eksik yaparsa imanı tamamlamamış olur.” (Buhari, K. İman, 1)
Genel manada iman, dil ile ikrar, kalp ile tasdik ve amelle teyit edilen bir olgudur. Biz burada taklidi iman, tahkiki iman, icmali iman, tafsili iman, iman amelden cuz mudur, değil midir? gibi kelami konulara girmek istemiyoruz. Zaten Muhammed İkbal’in dediği gibi kelime-i tevhid bir ilm-i kelam konusu olmaktan once bir aksiyon ve inkılÂp parolasıdır. Netice itibarıyla iman belirtilen iman esaslarını kavli ve fiili olarak benimsemek, hayata yansıtmaktır. İman bir zevk ve hayat tarzı haline gelirse meyve verir. Mumin, kÂfirden farklı kılmayan sozde bir iman neye yarar? Bir ilac faydalıysa alınır.
Muslumanların uzun zamandır yaşadıkları zillet, ozde, Musluman olmamalarından kaynaklanmaktadır. Cenab-ı Hak Muslumanların dunyada ornek, onder, en hayırlı ve en ustun olduklarını belirtmiştir. “Boylece sizi insanlara şahit olmanız, peygamberin de size şahit olması icin dengeli bir ummet yaptık.” (Bakara,143) “Siz insanlar icin cıkarılmış en hayırlı ummetsiniz, iyiliği emredip, kotulukten menedersiniz.” (Âl-i İmran, 110) “Gevşeyip uzulmeyin, eğer inanıyorsanız mutlaka siz ustun geleceksiniz” (Âl-i İmran, 139).
Peki, biz bugun Kuran-ı Kerim ve hadislerde belirtilen vasıfları tam taşıyor muyuz? Hem Musluman hem kole, hem Musluman hem cahil, hem Musluman hem de ahlaksız, sahtekÂr, yalancı, tembel olmak mumkun mudur? Hz. Peygamber(s.a.v): “Cimrilikle iman, hasetle iman, kibirle iman bir kalpte bulunmaz” buyurmuşken bu ve benzeri hastalıklarla malul olan Muslumanlar neden kendilerini gozden gecirmezler, neden manevi bir check-up yaptırma ihtiyacı duymazlar? Yaşadıkları maddi ve manevi felaketlerin sebeplerini neden araştırmazlar? İsme ve resme dayalı Muslumanlığın bir fayda sağlamadığını neden gormezler? Hay imandan olduğu halde mevcut hallerinden neden utanmazlar? Hz. Peygamber(s.a.v): “Komşusu acken tok yatan bizden değildir” buyurmuşken muazzam servet sahibi Muslumanlar yoksul Muslumanların aclık ve caresizliği karşısında sanki onlarla alay eder gibi nasıl luks ve israf icinde yuzerler? İstenen işi yapmayıp efendisi onunde el pence divan duran ve durmadan sadece efendisinin adını zikredip onu metheden hizmetciye ne denir? Herhalde durust, calışkan ve ucreti hak eden bir hizmetci denmez. Peki, sabahtan akşama kadar Kuran okuyup tesbih ceken, namaz kılan fakat Kuran’ın ruhundan habersiz, insanı kotuluklerden meneden namazın ve orucun faydasından nasipsiz bir insana “ ne iyi Musluman” denebilir mi?
Muslumanların bugunku hal-i pur melalini goren pek cok Âlim ve mutefekkirlerimiz ciddi bir uyanış ve yeniden yapılanma icin yazdıkları kitaplara carpıcı isimler koymuşlar. Muhammed Kutub, “Biz Musluman mıyız?”, Hasan el-Nedvi, “Yeniden İslam’a” Mevdudi, “Gelin Musluman Olalım” isimli eserleriyle mevcut durumumuzu sorgulamışlardır. Bizler de onların cağrı ve sorgulamalarına duyarsız kalmamalıyız.
“İmanınızı yenileyin” diyen Hz. Peygambere, “Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği Kitaba ve daha once indirdiği kitaplara iman edin.” (Nisa, 136) buyuran Mevla’ya kulak verelim ve işe yaramayan sozde Muslumanlıktan, hayat ve diriliş olan ozde Muslumanlık icin seferber olalım. Mumini kÂfirden ayıran ve ona ebedi saadeti kazandıran iman bu imandır.
Altınoluk Dergisi
__________________
Gercek Muslumanın Farkı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eğitim Forumları
- İslami Bilgiler
- Dini Bilgiler
- Gercek Muslumanın Farkı