TAĞUT

Azgın, sapık, kotuluk ve sapıklık onderi, zorba, şeytan, put, puthane, kÂhin, sihirbaz. ALLAH'ın hukumlerine sırt ceviren kişi ve kuruluşların tumu. Arapca "Teğa" kokunden turetilmiş olup kelimenin masdarı olan "Tuğyan" ALLAH TeÂlÂ'ya isyan etmek anlamına gelmektedir.


ALLAH'ın indirdiği hukumlere muhalif olan ve onların yerine gecmek uzere hukumler icad eden her varlık tağuttur.


Tağut, ALLAH (c.c)'a karşı isyan etmekle beraber O'nun kullarını kendisine kul edinmek gayretinde olandır. Bu ise şeytan, papaz, dinî veya siyasî lider veyahut da kral olabilir. Bu sebepten dolayı bir insanın musluman olabilmesi icin tağutu reddetmesi gerekmektedir.


Tağut kelimesi aslında coğul manÂsı taşımaktadır. Cunku ALLAH (c.c)'ı inkÂr eden, bir yerine bircok tağutun kulu olur. Bunlardan bir tanesi insanı ceşitli gunahlara yonelten şeytandır. Diğeri, insanı ihtiras ve arzularının esiri kılan kendi nefsidir. Kez karısı, cocukları, hısım ve akrabaları, ailesi, arkadaşları ve milleti ile siyasî ve dinî liderleri ve hukumetleri gibi diğerleri de bulunmaktadır. Butun bunlar o kimse icin birer tağut olur ve o kişiyi kendi arzu ve ihtiraslarına esir etmek isterler. Bu pek cok efendilerin kulu olan kimse, tatminine bir turlu imkÂn olmayan bu tağutlardan her birini ayrı ayrı memnun etmek hayaliyle omrunu boşa tuketir (Mevdudî, Tefhimu'l-Kur'an, Terc. Heyet, İstanbul 1986, I, 176)


ALLAH TeÂl Kur'an-ı Kerîm'de: "Andolsun ki biz her kavme "ALLAH'a ibadet edin, tağuta kulluk etmekten kacının " diye (tebliğ yapması icin) bir peygamber gondermişizdir" (en-Nahl, 16/36), "İman edenler ALLAH yolunda cihad ederler, kÂfirler ise tağut yolunda savaşırlar" (en-Nisa, 4/76) ayetleriyle muminlere tağut hakkında bilgi vermekte ve tağuta karşı takınmaları gereken tavrı acıklamaktadır. Alimler de tağut hakkında, ayet ve hadislerden cıkardıkları deliller cercevesinde yaptıkları yorumlarla bu kavramı tefsir etmektedirler.


Bugun yeryuzunde yururlukte olan rejimlerin(SİYASET) hepsi, beşerî rejimlerdir ve hukumlerini kendileri koymaktadırlar. Dolayısıyla da ALLAH (c.c)'ın hukumlerine muhalefet etmektedirler. O halde bu rejimlerin hepsi "tağut" olarak isimlenir. Hatta kitlelere "en cazip ve husn-u kabul goren bir rejim" olarak tanıtılan demokratik ve lÂik rejimler de tağut hukmundedir.


Her ne şekilde olursa olsun, insanlar tarafından konulmuş ve ALLAH (c.c)'ın hukumlerine muhalefet eden hukumler "tağut" olarak isimlendirilirler.


ALLAH TeÂl (c.c) Kur'an-ı Kerîm'de; "Sana indirilen Kur'an'a ve senden once indirilen kitaplara iman ettik diye boş iddialarda bulunanlara bakmaz mısın? Onlar tağutun huzurunda muhakeme olmak (hukumlerine boyun eğmek) istiyorlar. Halbuki tağutu inkÂr etmekle (tekfir etmekle, lÂnetlemekle) emrolunmuşlardı. Şeytan onları uzak bir sapıklığa saptırmak ister" (en-Nisa, 4/60) buyurmaktadır.

--BURAYI DİKKATLİCE OKUYUNUZ--
Bir kişi ALLAH (c.c)'a, peygamberlere, ahiret gunune, meleklere, kitaplara ve inanmakla mukellef olduğu butun hususlara inandığını acıklasa, fakat demokratik, lÂik, sosyalist, kapitalist vb. rejimlerden herhangi birinin hukumlerini kabul edip itaat ederse o kimsenin irtidadına (dinden cıktığına) hukmedilir. Zira insanları yaratan ALLAH TeÂlÂ'dan başkası, insanların nasıl idare olunacağı hususunda ve onların sosyal yaşamlarına yonelik hukumler koyma yetkisine sahip değildir. Cunku hukum koyan insan, o hukme tÂbi olmasını istediği insanlardan ustun ve herhangi bir ayrıcalığa sahip değildir. ALLAH TeÂl katında ustunluk, sadece takva iledir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de ALLAH TeÂlÂ; "Şuphesiz ki sizin ALLAH katında en şerefliniz, takvaca en ileri olanınızdır" (el-Hucurat, 49/13) buyurmaktadır.


Kendisinde boyle yetkiler gordukten sonra, ALLAH TeÂlÂ'nın indirdikleriyle hukmetmeyip, heva ve hevesleri doğrultusunda hukumler koyanlar aynı zamanda "ilahlık" iddiası icindedirler. Dolayısıyla ALLAH TeÂlÂ'nın hukumleri dışında hukum koyanlar ve o hukumlere tÂbi olanlar da, tevhid akîdesinin dışına cıkıp kÂfir olurlar. ALLAH TeÂl Kur'an-ı Kerim'de: "ALLAH'ın indirdiği ile hukmetmeyenler, işte onlar, kÂfirlerdir." (el-Maide, 5/44) buyurmaktadır.


Tağutların hukumlerine gore yonetilen beldeler "DÂr'ul-Harp" durumundadırlar. Tağutun hukum surduğu beldelerde yaşayan butun muminlerin, din ALLAH'ın oluncaya, ALLAH'ın indirdikleriyle hukmedilinceye kadar cihad etmeleri farzdır. Bu cihaddan kacıp, tağutun hukmune razı olanlar ise, ister bilerek, ister bilmeyerek yapsın, kÂfir olma durumundadırlar. ALLAH TeÂl (c.c) bu hususta; "İman edenler ALLAH yolunda cihad ederler, kufredenler ise tağut yolunda savaşırlar" (en-Nisa, 4/76) buyurmakta ve muminin tağut karşısındaki yerini belirlemektedir.


ALLAH TeÂlÂ, Âdem (a.s)'dan, Resulullah'a (s.a.v) kadar butun peygamberleri, insanları Tevhid'e, yani ALLAH'ın varlığına ve birliğine, ortağı olmadığına inanmaya; O'nun koyduğu hukumleri kabullenmeyerek kendi heva ve heveslerine gore hukum koyma isteğinde olan "tağut"a karşı savaşmaya ve tağut kapsamına giren her şeye kulluk etmekten kacınmaya cağırmaları icin gondermiştir.

Nitekim ALLAH TeÂl bu hususta; Andolsun ki biz her kavme, "ALLAH'a ibadet edin, tağuta kulluk etmekten kacının" diye (tebliğ yapması icin) bir peygamber gondermişizdir" (en-Nahl, 16/36) buyurmaktadır.


Bu tağutlar İbrahim (a.s) doneminde Nemrut, Mûsa (a.s) doneminde Firavun, Resulullah (s.a.v) doneminde de Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi Daru'n-Nedve'nin ileri gelenleri ve puta tapan şahsiyetleri olduğu gibi, diğer peygamberler doneminde de, kendilerine gonderilen peygamberlerin getirdiği tevhid akidesini inkÂr edip, atalarından kalan inancları devam ettirme inatcılığı gosteren puta tapan kavimler olmuşlardır. Gunumuzde de heva ve hevesleriyle hukumler koyan ve o hukumleri insanlara dayatan meclisler, hukumetler, devletler vb. gibi kurum ve kuruluşlar da bu tağutlardandır.


Gelen peygamberler, gonderildikleri kavimleri tevhid'e cağırdılar. Tapmaya devam edegeldikleri putlarının kendilerine ne bir fayda, ne de bir zarar veremeyeceklerini acıkladılar. Ancak pek azı mustesna olmak uzere, coğunluğu peygamberleri yalanladılar, hatta oldurduler. ALLAH TeÂlÂ'ya yonelecekleri yerde, atalarından devraldıklarını ileri surdukleri tağuta yoneldiler. ALLAH TeÂl bu inkÂrcı kavimler hakkında; "Onlara: «ALLAH'in indirdiğine uyun.» denildiğinde, «Hayır, atalarımızı neyin uzerinde bulduksa ona uyarız.» dediler. Ya ataları birseye akıl erdirememiş ve doğruyu secememiş idiyseler? (Bakara 170)" buyurmakta ve nasıl bir cıkmazda olduklarını acıkca gozler onune sermektedir.


Tağutların devri kapanmış değildir. Peygamber bulunsun veya bulunmasın, her donemde tağutlar varlıklarını korumuşlardır. Tağut, sadece eski kavimlerde ortaya cıkıp yaşama imkÂnı bulan bir guc değildir. Tağut, bugun de muslumanın en buyuk duşmanıdır. Tağut, devlet sistemlerini, ahlÂki değerleri ele gecirmiş ve onları muslumana zarar verecek bir hale donuşturmuştur. Kısaca tağut, muslumanı dort yanından kuşatmış bulunmakta ve muslumana hayat hakkı tanımamaktadır.


Musluman ALLAH'ın hukumleri doğrultusunda yaşamak, O'nun koyduğu hukumler dışında konulan butun hukumleri reddetmek, İlÂhlık taslayan butun gucleri yok etmek icin calışmakla mukelleftir. Şu bir gercektir ki, ALLAH (c.c)'a iman edenler, O'nun yolunda tağutla savaşmak zorundadırlar. Cunku tağut bir mumin icin her şey demek olan imanını ciğnemek, ona hayat hakkı vermemek ve ALLAH'ın hukumlerini iptal edip, kendi heva ve hevesleri doğrultusunda hukumler koymak amacındadır. Nitekim ALLAH TeÂl Kur'an-ı Kerîm'de; "İman edenler ALLAH yolunda cihat ederler, kufredenler ise tağut yolunda savaşırlar" (en-Nisa, 4/76)


Resulullah (s.a.v) de tağut hakkında bir hadis-i şerifinde; "Her kim (tağuta karşı) cihad etmeden ve onunla mucadele (ederek Hakk'ı hakim kılma) arzusunu ruhunda duymadan olurse, nifaktan bir şube uzerinde olur" buyurmaktadırlar." (Muhtasar Sahih-i Mus-lim, Hafız Munzirî, Hd. No: 103)


Bu ayet ve hadis, bir muminin tağuta karşı takınması gereken tavrı en anlaşılır şekilde ortaya koymaktadır. Bir mumin; camileri-nin ibadete acık olmasına izin veren, insanları dini inanclarında ozgur bıraktığını iddia eden rejimlere(SİYASET) karşı cok dikkatli olmak zorundadır. Bugun bu rejimler, İslÂm dunyası icin buyuk bir tehlike arzetmektedirler. Bu rejimlerin(SİYASETCİLER ve ANAYASALARI) hepsi tağuttur. Cunku apacık ortadadır ki ALLAH'ın indirdikleriyle hukmetmemektedirler. İnsanları kendi heva ve hevesleri doğrultusunda cıkarmış oldukları hukumlerle idare etmektedirler. ALLAH'ın hukumlerini, ortacağ insanına hitab edebilen, sınırlı, bugunun gelişen ve duşunen insanının gerisinde kalmış hukumler olarak kabul etmektedirler.


Bir mu'min, tağutu, yani ALLAH TeÂlÂ'nın emirleri ve yasakları ile catışan nefsini, diğer şahısları, onderleri, rejimleri ve ilkeleri red etmedikce, hakimiyetin yalnız ALLAH'a ve O'nun duzeni olan İslÂm nizamına ait olduğunu kabullenmedikce imanın sembolu olan tevhid kulpuna yapışamaz. ALLAH TeÂl bu konuda da şoyle buyurmaktadır: "Dinde zorlama yoktur. Hakikat, iman ile kufur apacık meydana cıkmıştır. Artık kim tağutu inkÂr edip de ALLAH'a (O'nun kanunlarına) iman ederse, muhakkak ki kopması (mumkun) olmayan en sağlam kulpa sarılmıştır. ALLAH işiten ve bilendir." (Bakara, 2/256)


Dolayısıyla insanlar icin iki yol vardır. Birincisi: Allahu TeÂl (c.c)'ya iman etmek ve her turlu ilişkileri (hayatını) İslÂm'ın hukumlerine gore değerlendirmek; ikincisi, tağuta kalben teslim olmak (iman etmek) suretiyle hev ve heveslerine gore yaşamak!.. Bu iki inanc ve yaşama biciminin dışında ucuncu bir durumdan soz etmek mumkun değildir. İnsanlar kendi iradeleri ile, bu iki yoldan birisini tercih etmekte serbesttirler. Buna "Kesb" (kendi kazancı) denilir. İmam TaftazÂnî, "İnsanların sevap ve mukÂfat almaya, ceza ve azab gormeye esas teşkil eden ihtiyari fiilleri vardır." (Taftazanî, Şerhu'l Ahaid, İstanbul 1980, s. 196) diyerek, bu konuda herhangi bir zorlamanın olmayacağına işaret etmiştir.


ALLAHu TeÂlÂ'nın hukumlerini bir kenara bırakarak, Tağut'un huzurunda muhakeme olmak ve onun hukumlerine boyun eğmek, kufru tercih etmek demektir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de: "Sana indirilen Kur'an'a ve senden once indirilen kitaplara iman ettik diye, boş iddialarda bulunanlara bakmaz mısın? Onlar Tagut'un huzurunda muhakeme olmak (hukumlerine boyun eğmek) istiyorlar. Halbuki Tağut'u inkÂr etmekle (tekfir etmekle, lÂnetlemekle) emrolunmuşlardı" (en-Nisa 4/60) buyurulmuştur. Bu ayette Tağut'un hukumlerine boyun eğen ve kalben razı olanların, iman iddialarının boş olduğu ifade edilmektedir. İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde "ALLAHu TeÂl Tağut'un hukumlerine kalben teslim olanların iman iddialarını red etmektedir" diyerek, meselenin ozune işaret eder (İbn Kesir, Tefsir, Beyrut 1969, I, 519). Tağutî gucler; Allahu TeÂlÂ'nın arzında, O'nun hukumlerine karşı tuğyan eden ve insanların uzerinde ilÂhlık iddiasında bulunan otoritelerdir. Bunlarla surekli olarak savaşmak farzdır. Bununla ilgili olarak, "İman edenler; ALLAH TeÂlÂ'nın yolunda cihat ederler. Kufredenler ise, Tağut yolunda savaşırlar. Oyle ise; şeytanın dostlarıyla (Tagut guclerle) savaşınız. Şuphesiz ki, şeytanın hilekÂrlığı zayıftır" (en-Nisa, 4/76) buyurulmuştur. Bir mumin Tağutî guclerle savaşmanın farz olan bir ibadet olduğunu bilmek mecburiyetindedir. Bu Kelime-i Tevhid'in tabii bir sonucudur.


ALLAHû TeÂlÂ'nın hukumlerine karşı tuğyan eden siyasi otoriteler insanları, dalaletin karanlığına doğru cekerler. Hem bu dunyada, hem de Ahirette işkenceye ve azaba uğramalarına sebep olurlar. İslÂm dininin hukumlerini inkÂr eden butun ideolojiler Tağut hukmundedir. Kur'an-ı Kerim'de; "ALLAH, iman edenlerin velisidir (yardımcısıdır). Onları karanlıktan (kurtarıp) nura cıkarır. Kufreden-lerin velisi ise Tağut'tur. O da kendilerini nurdan (ayırıp) karanlıklara cıkarır. Onlar (Tağut ve ona tabi olanlar) Cehennemin arkadaşlarıdır. Onlar orada, bir daha cıkmamak uzere ebedi kalıcıdırlar" (el-Bakara, 2/257) buyurulmuştur.


Gunumuzde ALLAHu TeÂlÂ'nın indirdiği hukumleri bir kenara bırakarak, "Hakimiyet kayıtsız ve şartsız insanındır" sloganına sarılan ve insanların coğunun rızasına gore kurulduğu iddia edilen siyasî otoriteler, iktidar haline gelmişlerdir. Bu siyasi otoritelerin Tağut hukmunde olduğu asla unutulmamalıdır. Daha acık bir ifade ile İslÂm nizamının dışındaki butun sistemler "Tağuti" ozellikleri taşırlar. Kelime-i Şehadet getiren ve gunde beş vakit ezÂnı dinleyen her mukellef bu mahiyeti asla unutmamalıdır. İnsanları Tağutî guclere karşı cihada teşvik etmeyen ve bu uğurda gayret sarfetmeyen kimseler ne kadar ilim sahibi olursa olsunlar, kat'iyyen Âdil ve musluman değildirler. Olsa olsa onlar ancak Bel'Âm'dırlar. Dolayısıyla onların fetvaları ile amel edilemez..

Saygılarımla
Ferat MAVİYILDIRIM
__________________