Allah Zengindir, (El-Ganiyy), Dilediğini Zengin Eder (El-Muğn&#238


Allah (c.c.) evreni, icerisindekileri yoktan yaratmıştır. Bunları yaratırken de Kendi’sinden bir şey eksilmemiştir. O’nun yaratması sadece “Ol!” emriyledir. Tum zenginlikleri bu şekilde O yarattığı gibi daha nicelerini de yaratmaya guc ve kudret sahibidir. Bundan dolayı O mutlak zengindir.


El-Ganiyy (Allah [c.c.] kimseye muhtac olamayan zengindir) guzel ismi ile kula duşen gorev, Allah’ın (c.c.) zatıyla ve sıfatlarıyla ne ibadetlerimize ne de başka bir şeyimize muhtac olmadığını bilmektir. O mutlak zengindir. Herkes O’na muhtactır. Varlık Âlemini de rahmetiyle yaratmıştır.


Ruhumuz ibadetlere bedenimizin temel ihtiyac maddelerine gereksinim duyması gibi muhtactır. İbadetlerle manevi dunyamız zenginleşir, bu sayede bizler yaratılış amacına uygun bir yaşam surebiliriz. Dunyada ve ahirette huzura ve mutluluğa erebiliriz.


Zenginlik, yoksulluk gibi bir imtihan konusudur. Aslında bu dunya bir ceza ve odul yurdu değildir. Zenginlik de yoksulluk da bir hikmete gore taktir edilmiştir. Bu bakımdan zengin olan kimselerin varlıkları ile Allah (c.c.) tarafından odullendirilmediğini, ebedi ahiret yurdu icin imtihan edildiklerini duşunmeleri gerekir. Tabii aynı şeyi yoksulluk icin de duşunmeli, kişinin yoksullukla Allah (c.c.) tarafından cezalandırıldığını varsaymaktan ziyade imtihan edildiğini duşunmek daha doğrudur. İnsan kendisi icin zenginliğin mi yoksa yoksulluğun mu daha hayırlı olduğunu bilemez. Allah (c.c.) kulları icin en hayırlı olanı ezelde tespit etmiş, bu konudaki kısmetimizi kaderimizle belirlemiştir.


İnsanın kendisiyle barışık olması, oncelikle toplumsal konumunu, ekonomik durumunu kabullenip haline şukretmesiyle olur. Tabii Allah’ın (c.c.) fazlını ve rahmetini aramak, meşru yollarla varlıklı olmaya calışmak da yanlış şeyler değildir. İnsan dunya ve ahiret dengesini kurduktan sonra zenginlik de guzel bir şeydir.


Zengin olmak, beraberinde ustesinden kalkamayacağımız bazı sorumlulukları da getirebilir. Cunku bir mali ibadet olan zekÂt ancak zenginlere farzdır. Pek cok varlıklı insanın namaz kılmaya gayret ettikleri halde zekÂt vermemeleri, bunun icin olmadık carelere başvurmaları, şu veya bu fetvayla zekÂtı uzerlerinden atmaya calışmaları bu ibadetin yerine getirilmesinin ne kadar zor olduğunu gostermektedir. Halbuki artıp coğalan sermayenin % 2.5’u devede kulak misalidir. Ama demek ki nefis onda bile acgozlu davranmakta, Allah’ın (c.c.) hakkına tecavuz etmektedir. Tabii bu acgozluluk zenginlik artıkca daha da ziyadeleşmektedir. Oyle bir duruma ulaşmakta ki artık nefis acgozluluğe boyun eğmekte, zekÂt emri icin Allah’a (c.c.) isyan etmektedir. Hatta oyleleri namazı da terk etmektedirler.


Muslumanların zengin olması arzulanan bir şeydir. Cunku zenginlik dunyada izzet ve şereftir. Allah’ın farz ibadetleri olan zekÂt ve hac ancak zenginlere mahsustur. Muslumanlar zengin olduğunda Allah’ın dinine daha buyuk hizmet ederler. Bu cağda cihat, genellikle başka yollarla yapılmaktadır. Eskiden savaş meydanlarında yapılan cihat bugunlerde genellikle ceşitli hizmet kapılarıyla devam etmektedir. Bunlar icin zengin Muslumanların gayretleri onemli bir yer tutmaktadır. İnsan niyetini halis tutmakla Allah’tan dunya zenginliği isteyebilir. Bunun icin dualarında Allah’ın dinine hizmet icin zenginlik talep edilebilir.


Allah’ın El-Ganiyy, El-Muğnî guzel isimlerinin en onemli faziletleri, bu guzel isimleri daima zikredenleri Allah’ın zengin kılmasıdır.


Hadis-i şeriflerde her gun Vakıa suresini okumanın da kişiyi zengin kılacağı belirtilmektedir. Bu zenginlik o kişiye aklına gelemeyeceği iş kapılarının acılması şeklinde olabileceği gibi bereketin evine, işine yağması biciminde de kendisini gosterebilir. Kuran-ı Kerim’in bu mucizesi akılları hayrette bırakır. Yeter ki ilgili sureyi hicbir gun ara vermeden daima belli bir zamanda okuyalım. Bu, yıllar sonra meyvelerini acıktan vermeye başlar. Yani once gizliden sonra ilahi bir ikram olarak acıktan nimetlerini ortaya serer. Boylece Kuran-ı Kerim o kişinin imanını guclendiren bir mucize olur. Tabii bu surenin dunyaya bakan fazileti yanında ahrete bakan mukÂfatı da vardır. Bu da inşallah cennet nimetleridir. Asıl ona talip ve muşteri olmak gerekir. Her ibadette Allah rızasını gozetmek edebin ve ihlÂsın olcusudur.


Yuce Allah kullarının rızıklarını ezeli bir taktirle tayin etmiştir. Zenginlik Allah icin istenirse guzel bir şeydir. Nefis hesabına istenirse insanı yoldan cıkarabilir. Bu dunya bir imtihan yurdu olduğu icin aklı başında olan arifler, İslam Âlimleri, hatta peygamberler Allah’tan kendilerine ve ailelerine yetecek kadar bir maişeti istemişlerdir. Zenginliğe goz dikmemişlerdir. Bu konuda fazla acgozlu olmamışlardır. Yalnız Hz. Suleyman Aleyhisselam, Allah’tan kimseye nasip olmayacak bir devleti ve zenginliği istemiştir. Ama o sadece Allah’ın dinini cihana yaymak icin bunu talep etmiştir. Kendisi bu zenginliğin icerisinde bir zuht hayatı yaşamış, arpa ekmeği dışında bir şey yemediği rivayet edilmiştir. Kuşkusuz cağımızda da İslam dininin yukselmesi icin Muslumanların da tıpkı Hz. Suleyman (a.s.) gibi davranması gerekir.


Allah’ın bu guzel isimlerini zikrederken edebe ve ihlÂsa cok dikkat etmelidir. Onun bu guzel isimlerini zikirle elde edilecek dunyevi yararlar duşunulmemelidir. Maksat bu guzel isimlere yaraşır bir şekilde yuce Allah’ı ovmek, yuceltmek olmalıdır. Bu acıdan şu ayet-i kerimeyi her zaman dikkate almak gerekir: “Kim ahiret mahsulu isterse onun urunlerini fazla fazla artırırız. Kim de sırf dunya menfaati isterse ona da ondan veririz, ama ahirette onun hic nasibi olmaz. (Şûr suresi, 20).”


El-Muğnî (Allah [c.c.] dilediğini zengin eder), El-Ganiyy (Allah [c.c.] kimseye muhtac olamayan zengindir) guzel isimleri ile kula duşen gorev, Allah’tan (c.c.) zenginlik isterken kimseye muhtac kılmayacak, azdırıp yoldan cıkarmayacak derecede dilemek gerekmektedir.

Muhsin İyi
__________________