Canlıların tehlike halinde kurdukları işbirliklerinin kendiliklerinden gercekleştirdiklerini soylemek akıl sahibi bir insan icin mumkun değildir. Bu canlıların herbirine sahip oldukları yetenekleri veren ve nasıl davranacaklarını ilham yoluyla oğreten Allah'tır.
Bircok kucuk kuş, duşmanlarını fark ettiğinde hemen oterek alarm verir. Sarı asma kuşu gibi turler alarm verirken dar frekans aralığı olan ve yuksek perdeden bir ses cıkartır. İnsan kulağı bunu ince bir ıslık gibi algılar. Bu sesin en onemli ozelliği ise kaynağının yonunun anlaşılmamasıdır. Bu, surusunu uyaran kuş icin onemli bir avantajdır. Cunku kuş aslında duşmanı gorduğunde cığlık atarak butun dikkati uzerine cekmeyi goze almaktadır. Ama sesin yonu belli olmadığı icin tehlike nispeten azalmaktadır. Koloniler halinde yaşayan boceklerde de, tehlikeyi ilk sezen bocek butun koloniyi uyarır. Ancak tehlikeyi haber veren boceğin salgıladığı alarm kokusu duşmanın da dikkatini ceker. Dolayısıyla kolonisini tehlikeye karşı uyaran bocek olumu de goze almış olur.
Cayır kopekleri buyuk koloniler halinde yaşar. Adeta bir kent haline donuşmuş olan yuvaları, yaklaşık 30 hayvanın yaşadığı bolumlere ayrılmıştır. Bu kentteki hayvanların tumu birbirini tanır. Her zaman tunel dışında ve girişlerde bulunan tepeciklerin uzerinde her yonu gorebilecek şekilde arka ayakları uzerinde dikilmiş nobet tutan hayvanlar bulunur. Nobetcilerden biri bir duşman gorurse, ıslık şeklinde bir dizi havlama sesi cıkarır. Bu uyarı, diğer nobetciler tarafından yinelenir ve uyarı, tum kent tarafından duyularak alarm haline gecilmesini sağlar.
Burada oncelikle dikkat cekilmesi gereken bir nokta vardır. Canlıların birbirlerini fedakarca girişimlerle uyarması elbette duşundurucudur. Ancak daha da onemlisi bu hayvanların her birinin birbirlerini "anlıyor" olmasıdır. Yukarıda soz ettiğimiz canlılardan biri, orneğin tavşan kuyruğunu havaya kaldırdığı zaman, etrafındaki diğer canlılar onun bir tehlike sinyali verdiğini hemen kavrar ve buna gore onlem alırlar.
Burada oncelikle dikkat cekilmesi gereken bir nokta vardır. Canlıların birbirlerini fedakarca girişimlerle uyarması elbette duşundurucudur. Ancak daha da onemlisi bu hayvanların her birinin birbirlerini "anlıyor" olmasıdır. Yukarıda soz ettiğimiz canlılardan biri, orneğin tavşan kuyruğunu havaya kaldırdığı zaman, etrafındaki diğer canlılar onun bir tehlike sinyali verdiğini hemen kavrar ve buna gore onlem alırlar.
Burada goz ardı edilemeyecek derecede şuurlu davranışlar soz konusudur. Bunun tek acıklaması canlılara yaptıkları bu akıllı davranışları oğretenin ve uygulatanın, herşeyin yaratıcısı olan, yarattıklarını koruyup kollayan, sonsuz şefkat ve merhamet sahibi olan Allah olduğudur.
Canlılar Tehlikelere Birlikte Karşı Koyarlar
Birarada ucan bir kuş surusu de aynı şekilde tum suru uyeleri icin bir koruma sağlar. Orneğin suru halinde ucan sığırcıklar aralarında geniş bir mesafe bırakarak ucarlar. Ancak bir doğan gorduklerinde aralarındaki boşlukları kapatırlar. Boylelikle doğanın surunun ortasına dalmasını zorlaştırırlar, kaldı ki doğan bunu yapsa bile başarılı olamaz, kanatlarını sakatlar ve avlanamaz.Genel olarak bir zebra surusu saldırıya uğradığında surunun lideri olan zebra geride kalır ve dişiler ile taylar onde koşar. Erkek zebra arkada zigzaglar cizerek koşar, cifteler atar, hatta geri donup saldırgan hayvanları kovaladığı bile olur.
Elbette canlıların bu iş birliklerini kendi iradeleriyle gercekleştirdiklerini soylemek akıl sahibi bir insan icin mumkun değildir. Bu gercekler karşısında varılması gereken sonuc şudur: Doğadaki herşey sonsuz ilim ve kudret sahibi bir Yaratıcı'nın eseridir. O Yaratıcı tum canlıları, insanları, hayvanları, bocekleri, bitkileri, canlı cansız tum varlıkları yaratan Allah'tır. O, ustun bir kudret, şefkat, merhamet, akıl, ilim ve hikmet sahibidir. İnsana duşen ise, Allah'ın ayetleri uzerinde hakkıyla duşunmektir. Ayetlerde şoyle buyrulmaktadır:"Şu halde hamd goklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi Allah'ındır. Goklerde ve yerde buyukluk O'nundur. O, ustun ve gucludur, hukum ve hikmet sahibidir." (Casiye Suresi, 36-37)
CANLILARDA MUKEMMEL SAVUNMA TAKTİĞİ: KAMUFLAJ
Her canlı, kendisini savunabileceği farklı yeteneklerle birlikte var edilmiştir. Kimisi cok hızlı ve ceviktir; duşmanlarından kacarak kurtulur. Kimisi yerinden kımıldayamaz; ama sağlam zırhlarla kaplıdır. Kimisi, kendisini yılana benzeten tırtıl gibi olağanustu "korkutma" becerilerine sahiptir. Bazıları, zehirli, yakıcı ya da kotu kokulu gazlar puskurtur. Bir kısmı da, olu taklidi yapabilecek yetenekte yaratılmışlardır. Allah bazı canlıları bulundukları ortamda gizlenebilecekleri şekle ve desenlere sahip olarak yaratmıştır. Bir yaprak ile ya da bir ağacın desenleri ile olağanustu benzerlikte bedenlere sahip olan canlılar bu sayede duşmanlarından gizlenmeyi başarırlar. Allah'ın bu hayvanlara verdiği "kamuflaj" yeteneği o kadar mukemmeldir ki konuyla ilgili bircok resmin bir bitkiye mi, yoksa bir hayvana mı ait olduğunu anlamak veya o ortamın icinde canlıyı secebilmek neredeyse imkansızdır. İlerleyen satırlarda verilecek orneklerde de acıkca goruleceği gibi kamuflaj ozel bicimde planlanıp, "yaratılmış" bir savunma mekanizmasıdır.
Kamuflaj Allah'ın yarattığı evrende hicbir 'celişki ve uygunsuzluk' olmadığını ve O'nun guc, akıl ve ilminin sonsuz olduğunu gosteren orneklerden yalnızca bir tanesidir. Mulk Suresi'nde Allah kainattaki kusursuz uyumu şoyle belirtmiştir:"... Rahman'ın yaratmasında hicbir 'celişki ve uygunsuzluk' goremezsin. İşte gozu(nu) cevirip-gezdir; herhangi bir catlaklık (bozukluk ve carpıklık) goruyor musun? Sonra gozunu iki kere daha cevirip-gezdir; o goz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana donecektir." (Mulk Suresi, 3-4)
Resimlerdeki yılanları fark edebiliyor musunuz?
Kurumuş Yaprak mı? Kelebek mi?
Kelebeğin yaprağa boylesine olağanustu bir şekilde (yaprağın damarları ve kurumuş kısımları bile ihmal edilmeden)benzemesine "rastlantı" deyip gecmek elbette mumkun değil. Kelebeğin kendi kendini "yapraklaştırdığını" kabul etmekse aynı oranda mantık dışı bir iddiadır.
Mevsime ve Zemine Gore Değişen Tuy Rengi
Ortama gore renk değiştirme olayı, hayvanların vucutlarında yaratılmış olan oldukca karmaşık mekanizmalar sayesinde gercekleşmektedir. Guneşte kalan insan derisinin kızarıp-koyulaşmasına benzetilebilecek bu mekanizmalar, hayvanların deri ve tuylerinde renk değişikliklerine yol acmaktadır.
Onemli olan, bu tuy değişiminin hayvan icin buyuk bir korunma mekanizması oluşturmasıdır. Kışın karlı gunlerinde beyaz, diğer mevsimlerde toprak renginde olan tuyler, kamuflaj yonunde buyuk avantaj sağlar.
Bunun tersi de olabilir ve hayvan kışın toprak rengi ya da yazın bembeyaz kalabilirdi. Ya da hic renk değiştirmeyebilirdi. Kısacası renklerin mevsimlere gore değişmesinde acık bir akıl ve hesap vardır. Vucudumuzun guneşte yanmasını engelleyemememiz (ozel korunma yontemleri haric) gibi hayvanlar da vucutlarındaki değişimi kontrol kabiliyetine sahip değillerdir. Bir hayvanın bunu kendisinin hesaplayıp kontrol etmesi mumkun değildir. Kuşkusuz ki Allah bu canlıları, boylesine bir korunma mekanizması ile birlikte yaratmıştır.
Onemli olan, bu tuy değişiminin hayvan icin buyuk bir korunma mekanizması oluşturmasıdır. Kışın karlı gunlerinde beyaz, diğer mevsimlerde toprak renginde olan tuyler, kamuflaj yonunde buyuk avantaj sağlar.
Bunun tersi de olabilir ve hayvan kışın toprak rengi ya da yazın bembeyaz kalabilirdi. Ya da hic renk değiştirmeyebilirdi. Kısacası renklerin mevsimlere gore değişmesinde acık bir akıl ve hesap vardır. Vucudumuzun guneşte yanmasını engelleyemememiz (ozel korunma yontemleri haric) gibi hayvanlar da vucutlarındaki değişimi kontrol kabiliyetine sahip değillerdir. Bir hayvanın bunu kendisinin hesaplayıp kontrol etmesi mumkun değildir. Kuşkusuz ki Allah bu canlıları, boylesine bir korunma mekanizması ile birlikte yaratmıştır.
Yapraklar Arasında Gizlenen Cekirgeler
Herhalde cekirgelerin yaprakların yanında dura dura "yapraklaştığını" kimse iddia edemez. Ya da kendi kendilerini, her nasılsa, "yapraklaştırdıklarını"...
Acıktır ki, yaprak yiyen cekirgeler, yaşamlarını surdurmeleri icin boyle bir kamuflaj ozelliği ile birlikte yaratılmışlardır. Bu, herşeyi en guzel yapan Rabbimizin sanatıdır.
Acıktır ki, yaprak yiyen cekirgeler, yaşamlarını surdurmeleri icin boyle bir kamuflaj ozelliği ile birlikte yaratılmışlardır. Bu, herşeyi en guzel yapan Rabbimizin sanatıdır.
Ucan Sincaplar
Peki ama sincap bu zor hareketleri nasıl başarmaktadır?
Tum bunlar sincabın arka ayaklarını, mesafeleri cok iyi ayarlayabilen keskin gozlerini, guclu pencelerini ve denge kurmasına yarayan kuyruğunu kullanması sayesinde olur. Peki hic duşundunuz mu, sincaba bu ozellikleri veren kimdir? Sincap bu şekilde yaşaması gerektiğini nereden biliyor? Sincapların ailece ellerine cetvel alıp ormandaki her ağacın boyunu veya ağac dallarını olcmeleri mumkun olmadığına gore, sincaplar ağactan ağaca atlarken mesafeleri nasıl ayarlıyorlar? Ayrıca, sincaplar nasıl hic bir yerlerini sakatlamadan ya da yaralanmadan bu kadar hızlı hareketlerle atlayıp zıplayabiliyorlar?
Elbette bunları yapanlar sincapların kendileri değildir. Hic kuşkusuz bu sevimli hayvanları sahip oldukları butun ozelliklerle birlikte yaratan ve onlara bunları kullanmayı oğreten yaratıcımız olan Allah'tır."... turetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim icin ayetler vardır." (Casiye Suresi, 4)
HAYVANLARIN YUVALARI
Yuvaların hazırlanış teknikleri, bilinci ve zekası olmayan bir canlıdan beklenmeyecek kadar mukemmeldir. Bu yuvaların, hayvanların kendi zekalarıyla tasarlanamayacakları cok acıktır. Cunku hayvanların bu yuvaları inşa etmeden once bircok aşamayı planlamış olmaları gerekir. Oncelikle yumurtalarının veya yavrularının guvenliği icin bir yuvaya ihtiyacları olduğunu belirlemeleri gerekir. Daha sonra ise yuva icin en uygun yeri tespit etmelidirler, hicbir canlı yuvasını rastgele bir yere yapmaz.
Yuvanın yapısı ve kullanılan materyaller de bulunulan ortama gore "ozel olarak" secilir. Orneğin deniz kuşları su kenarlarında yaşadıkları icin, ani su baskınlarına karşı suya gomulmeyen ve suda yuzebilen otlardan oluşan ozel yuvalar kurarlar. Kamışlıkların bulunduğu alanlarda yaşayan kuşlar ise, ruzgarda sallandığında yuvadaki yumurtaların duşmemesi icin geniş ve derin yuvalar yaparlar. Bunun yanı sıra col kuşları, yuvalarını sıcaklığın cevreye gore en az 10°C daha duşuk olduğu calılıkların tepesine kurarlar. Cunku aksi takdirde yer seviyesinde 45°C olan sıcaklık, yavrular icin adeta bir fırın etkisi yaratacak ve kısa surede olmelerine sebep olacaktır.
Yavrular icin ozel yuvalar
Canlılar icin yavrularının yaşamı cok onemlidir; yumurtladıktan veya doğum yaptıktan sonra tek uğraşıları yavrularıdır. Yavruların korunmasına cok buyuk bir itina gosterirler. Soz gelimi culhakuşu, yavrularını korumak icin bir tek yuva yapmakla yetinmez, etrafa cok sayıda "sahte yuva" kurar. Bunun sebebi, yavruların buyuduğu asıl yuvayı, sahte yuvalar arasında gizlemek ve duşmanın dikkatini farklı yuvalara cekmektir. Bu elbette ki culhakuşunun kendi zekasından kaynaklanması mumkun olmayan, son derece ince planlanmış bir yanıltma taktiğidir.
ORUMCEKTEKİ DELİLLER
Butun canlılar yaşamlarını surdurebilmek icin akıl gerektirecek davranışlarda bulunurlar. Yetenek, beceri, ustun manevra kabiliyeti gibi tanımlamalarla adlandırılabilecek olan bu davranışların ortak ozelliği ise her birinin mutlak surette akıl gerektiren davranışlar olmalarıdır. Bir insanın ancak oğrenme, beceri ve tecrube gibi ozelliklerle kazanacağı yetenekler, bu canlılarda ilk doğdukları andan itibaren vardır. Bu ozelliklerin tumunu onlara veren, onları akıllı davranacakları, bilincli hareket edecekleri şekilde yaratan guc Allah'tır. Allah tum doğadaki canlılarda sayısız orneğini gorduğumuz aklın tek sahibidir. Canlılara neler yapmaları gerektiğini ilham eden Allah'tır.
Orumceklerin avlanma yontemleri
Coğu insan orumcekleri sadece, avlanmak icin ağ kuran hayvanlar olarak bilir. Bu eksik bir bilgidir, cunku birer mimarlık ve muhendislik harikası olan bu ağlar, orumceklerin avlanmak icin kullandıkları tek yontem değildir. Orumcekler, ağ ormenin yanı sıra avlanmak icin son derece şaşırtıcı taktikler de kullanırlar.
Kement atarak avlanan orumcek
Orumcek turleri icinde en ilginc avlanma yontemlerinden birine "Bolas" orumceklerinde rastlanır. Bolas orumcekleri avını kementle yakalar. Bolas orumceğinin avlanması iki aşamalı olarak gercekleşir. İlk aşamada orumcek, ucunda yapışkan bulunan bir ip hazırlayıp pusuya yatar. Bu yapışkan ip daha sonra bir kement gibi kullanılacaktır. Bu arada orumcek, avını kendisine cekmek icin cok ozel bir kimyasal madde de yayar. Bu, dişi guvelerin erkeklerini ciftleşmeye cağırmak icin salgıladıkları "feromon" adlı maddedir. Sahte cağrıya aldanan erkek guve kokunun geldiği kaynağa doğru yonelir. Orumceklerin gorme duyusu son derece zayıftır ancak guvenin ucarken cıkardığı titreşimleri algılayabilirler. Bu sayede orumcek, avının kendisine doğru yaklaştığını hisseder. Burada dikkat cekici olan, Bolas orumceğinin hemen hemen kor olduğu halde havada asılı durarak kendi yaptığı bir kement yardımıyla, ucan bir canlıyı yakalayabilmesidir.
Bolas orumcekleri insan gozunun algılayamayacağı kadarhızlı bir şekilde kementlerini salladıkları icin bu resim ancak ozel bir teknik kullanarak cekilebilmiştir.
Kokuya aldanan kurbanın yaklaşmasıyla birlikte avdaki ikinci aşama başlar. Orumcek ayağını geriye cekerek saldırı pozisyonuna gecer ve aniden insan gozunun algılayamayacağı bir hızla kementini sallar. Guve ipin ucundaki yapışkan topa yakalanır. Orumcek avını yukarı ceker ve hemen onu felc edecek ısırışını gercekleştirir. Ardından salgıladığı ozel bir ipekle guveyi sarmalar. Bu ipeğin ozelliği besini uzun sure taze tutabilmesidir. Boylece orumcek avını, daha sonra yemek uzere taze bir şekilde saklar. Bolas orumceği nasıl olup da bu kadar akılcı bir plan cercevesinde hareket etmektedir?
Soz konusu durum cok ozel bir yaratılışın olduğunu bize kanıtlar. Allah, tum canlıları, bitkileri, hayvanları, bocekleri yaratandır. Allah ustun kudret, ilim, akıl ve hikmet sahibidir. Allah Kuran'da şoyle buyurmaktadır:"Gercekten hayvanlarda da sizin icin bir ders (ibret) vardır" (Muminun Suresi, 21)
FEDAKARLIKSoz konusu durum cok ozel bir yaratılışın olduğunu bize kanıtlar. Allah, tum canlıları, bitkileri, hayvanları, bocekleri yaratandır. Allah ustun kudret, ilim, akıl ve hikmet sahibidir. Allah Kuran'da şoyle buyurmaktadır:"Gercekten hayvanlarda da sizin icin bir ders (ibret) vardır" (Muminun Suresi, 21)
Hayvanlar dunyasının dikkat cekici ozelliklerinden biri hayvanlardaki bilincli ve fedakar davranışlardır. Kuşlar, zebralar, ceylanlar, tavşanlar kısacası butun hayvanlar yavrularını kendilerini tehlikeye atma pahasına korumaktadırlar. Cunku Allah onları bu şekilde yaratmıştır. Tum canlılar Allah'ın vahyi ile hareket etmektedirler.
Hayvanların yavruları coğu zaman bakıma ve korunmaya muhtac olarak doğarlar. Genellikle kor veya tuysuz olan, henuz avlanma yeteneği bulunmayan yavrular eğer ebeveynleri veya surulerindeki diğer yetişkinler tarafından korunup kollanmazlarsa kısa surede aclıktan veya soğuktan olurler. Ancak boyle bir şey olmaz. Cunku hayvanlar alemindeki yetişkinler yavrularını herşeyi goze alarak korurlar. Gerekirse kendi canlarını da tehlikeye sokarak veya cok zor koşullarda yaşamayı goze alarak buyuk fedakarlıklar yaparlar.
Yavruların tehlikelerden korunmaları
Zebralar gibi iri memeli hayvanlar ise, surulerine sırtlan gibi duşmanları saldırdığında hemen gruplara ayrılarak tayları ortalarına alırlar ve hızla kacmaya başlarlar. Yakalandıkları takdirde, surunun yetişkinleri, bu yırtıcı hayvanlara karşı taylarını cesurca korurlar.Zurafalar ise saldırıya uğradıklarında buzağılarını vucutlarının altına iterler ve on ayakları ile duşmanlarına sertce vururlar. Geyikler ve antiloplar genellikle urkek ve heyecanlı hayvanlardır ve yavruları olmadığı zamanlarda hızla kacmayı tercih ederler. Ancak, yavrularını tehdit eden tilki ve kurtlara karşı sivri ve keskin toynaklarını kullanmakta tereddut etmezler.
Daha kucuk ve zayıf memeliler ise genellikle yavrularını korumak icin onları gizler veya guvenli bir yere taşırlar. Ancak buna fırsatları kalmadığında duşmanlarını yavrularından uzaklaştırmak icin saldırganlaşabilirler. Orneğin son derece urkek bir hayvan olan tavşan, yavrularına saldıran bir duşmanı uzaklaştırmak icin buyuk riskleri goze alır. Yavrularına bir saldırı olduğunda, hemen yuvasına koşar ve guclu arka ayaklarıyla duşmanına birkac cift sert tekme atar. Bu cesareti coğu zaman yırtıcı bir hayvanı bile geri kacırmak icin yeterli olabilmektedir.
Hayatlarını tehlikeye atan hayvanlar
Kuş surulerinde de yetişkinler, yavruların tamamını koruma gorevini ustlenirler. Ozellikle martılar bu kuş suruleri icin tehlike oluştururlar. Yetişkin bir veya iki kuş guc gosterisi yaparak martıları kacırabilirler. Genellikle yetişkin kuşlar yavru kuşları nobetleşe olarak korurlar ve gorevlerini devrettiklerinde daha uzak sularda beslenmek icin o bolgeden ayrılırlar. Geyikler, eğer yavrularına saldırmak uzere olan duşmanları ile baş edemeyeceklerini anlarlarsa, kendilerini hic cekinmeden duşmanlarının onune atarlar ve av olarak duşmanın kendilerini kovalamasını sağlarlar. Boylelikle duşmanı yavrularından uzaklaştırırlar. Bircok hayvan aynı taktiği kullanır. Orneğin dişi kaplan kendilerine doğru avcı bir hayvanın yaklaştığını gorduğunde, yavrularının yanından ayrılır ve hemen duşmanının dikkatini kendi uzerine ceker. Rakunlar ise duşmanlarının geldiğini gorduklerinde yavrularını en yakındaki ağacın uzerine taşırlar ve daha sonra hızla ağacın uzerinden aşağı inerek duşmanlarının arasına dalarlar. Onları uzun sure peşlerinden surukler ve yavrularından yeterince uzaklaştırdıklarına kanaatleri geldiğinde, duşmanlarını atlatarak hemen sessizce yavrularının yanına donerler. Elbette ki bu davranışları her zaman yuzde yuz başarıyla sonuclanmayabilir. Yavrular kurtulsa bile, ebeveynler yavruları uğruna olume gidebilirler.
Yaralı taklidi yapan kuşlar
Bir kuş boyle bir senaryoyu kendi kendine hazırlayabilir mi? Bunun icin kuşun son derece bilincli bir varlık olması gerekir. Bu davranış herşeyden once "taklit", zeka ve yetenek gerektirir. Ayrıca bir hayvanın kendisini tereddutsuzce duşmanının onune atabilmesi ve kendini kovalatması icin son derece cesaretli ve gozu kara olması gerekir. Daha da ilginc olanı bu kuşlar bu davranışı başkalarından gorerek yapmazlar. Bu savunma taktiğine ve yeteneğine doğuştan sahiptirler.
Bu hayvanların boylesine bilincli, şefkatli, merhametli hareket etmesini sağlayan, onları bu ozellikleri ile yaratan goklerin ve yerin Rabbi olan Allah'tır. Allah, bu canlılara ilhamıyla sonsuz şefkat ve merhametinin orneklerini sergilemektedir. Allah Kuran'da kullarına Kendini şoyle tanıtır:
"O Allah ki, yaratandır, (en guzel bir bicimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En guzel isimler O'nundur. Goklerde ve yerde olanların tumu O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim'dir." (Haşr Suresi, 24)
"O Allah ki, yaratandır, (en guzel bir bicimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En guzel isimler O'nundur. Goklerde ve yerde olanların tumu O'nu tesbih etmektedir. O, Aziz, Hakim'dir." (Haşr Suresi, 24)
YUNUSLAR
Dayanışma Esasına Dayalı Sosyal Yaşam
Yunuslar cok buyuk gruplar halinde yaşar. Guvenli bir koruma icin dişiler ve yavrular boyle bir grubun ortasında yer alır. Grubun hasta uyesi yalnız bırakılmaz, olene kadar grubun icinde tutulur. Bu guclu dayanışma bağı, yeni bir yavru gruba katıldığı ilk gunden itibaren başlar. Yunus yavruları once kuyrukları dışarı cıkacak bicimde doğarlar. Bu sayede doğum tamamlanana kadar yavrunun havasızlıktan olmesi onlenmiş olur. En son yunusun başı doğum kanalından cıkar cıkmaz, ilk nefesini alması icin hızla su yuzeyine cıkarılır. Genellikle, yardım amacıyla anne yunusa bir başka dişi yunus da eşlik eder. Dişi yunus doğumdan sonra yavrusunu emzirir. Sut emmek icin dudağı olmayan yavru ufak ağız darbeleriyle annesinin karnındaki yarığa dokunarak dışarı fışkıran sutle beslenir. Yavru her gun onlarca litre sut icer. Bu sutun %50'si yağdan oluşur. (ineklerde ise sutun %15'i yağdır). Bu sayede, yavrunun vucut ısısını dengelemesi icin gerekli olan yağ tabakası hızla oluşur. Hızlı dalışlar esnasında diğer dişiler yavruyu aşağı doğru iterek yardımcı olurlar.
ORUMCEK
İpeğin gizli kimyasal yapısı
Şoyle bir duşunelim… Kucucuk bir canlının urettiği ip, nasıl oluyor da insanoğlunun yuzyıllarca edindiği bilgi birikimiyle yaptığı kaucuk ya da celik halatlardan daha ustun ozellikler taşıyabilmektedir? Orumcek ipliğini bu kadar ustun yapan ipeğin kimyasal yapısında ve uretim merkezinde gizlidir. Orumcek ipliklerinin hammaddesi, orgulu helezonik aminoasit zincirlerinden oluşan "keratin" adlı proteindir. Keratin sac, tırnak, tuy, deri gibi birbirinden cok farklı maddelerin yapı taşıdır ve oluşturduğu tum maddelerde koruyucu ozelliği ile on plana cıkar. Ayrıca keratinin esnek hidrojen bağlarla bağlanmış aminoasitlerden oluşuyor olması da, bu maddelere cok sağlam bir esneklik kazandırır. Bu esneklik Amerika'nın unlu bilim dergilerinden Science News'da şoyle bir benzetme ile tarif edilmektedir:"Orumcek ipliğinden oluşmuş insan olculerinde balık ağına benzer bir ağ, bir yolcu ucağını yakalayabilir."
Orumceklerin kuyruklarında altı bolumden oluşan ve ipek kesesi denilen bir bolge vardır. Keselerin her birinde farklı salgılar uretilir. Bu keselerin salgıları değişik kombinasyonlarda birleşerek, farklı turdeki ipek ipliklerini meydana getirirler. Keseler arasında ise buyuk bir uyum vardır. İpek uretimi sırasında orumceğin vucudunda bulunan ve son derece gelişmiş ozelliklere sahip pompalar, vana ve basınc sistemleri kullanılır. Uretilen ham ipek, musluk gibi calışan bolumlerden lif şeklinde dışarı akıtılır.
Orumceklerin urettikleri ipek olağanustu bir yapı malzemesidir. gerilme esneklikleri cok fazladır. Bu nedenle orumcek ipeğini kırmak icin gereken enerji diğer butun biyolojik materyallerden on kat daha fazladır.
MİDEDE UREYEN KURBAĞALAR
Avusturalya'da yaşayan Rheobatrachus Silus turu kurbağaların kullandığı ureme yontemi, Allah'ın canlıları ne denli ustun tasarımlarla yarattığının bir başka orneğidir. Dişi Rheobatrachuslar, dollendikten sonra kendi yumurtalarını yutarlar. Ama bu yumurtalarla beslenmek icin değil, onları korumak icin... Yumurtalardan cıkan iribaşlar midede kaldıkları 6 hafta boyunca surekli gelişirler. Peki iribaşlar nasıl olmaktadır da uzun zaman sindirilmeden midede kalabilmektedir?
Allah bunun icin kusursuz bir sistem yaratmıştır. Oncelikle anne kurbağalar, bu 6 haftalık ureme mevsiminde yemeyi, icmeyi keserler. Bu sayede mideleri sadece yavrulara tahsis edilmiş olur. Ancak bir diğer tehlike, midenin duzenli olarak salgıladığı hidroklorik asit ve pepsindir. Bu salgıların normalde yavruları cok kısa surede parcalayıp oldurmesi gerekir. Ancak buna karşı cok ozel bir tedbir alınmıştır. Anne karnındaki sıvılar, yumurta kapsullerinden, daha sonra da iribaşlardan salgılanan "prostaglandin E2" adlı salgıyla etkisiz hale getirilir. Boylece yavrular bir asit havuzu icinde yuzmelerine rağmen guvenli bir bicimde buyurler.
Peki ama bu iribaşlar annelerinin midesinde neyle beslenir? Bu soruna karşı da ozel bir cozum yaratılmıştır. Bu ture ait yumurtalar, diğer kurbağa turlerinin yumurtalarına gore oldukca buyuktur. Bunun nedeni ise, yumurtaların icine yavruyu beslemek icin protein yonunden cok zengin bir yumurta sarısı tabakası yerleştirilmiş olmasıdır. Bu yumurta sarısı, yavruları 6 hafta boyunca beslemek icin yeterlidir. Doğum anı da kusursuzca tasarlanmıştır. Yavrular mideden cıkıp dış dunyaya adım atarken, annenin yemek borusu, aynen doğum sırasındaki gibi genişler. Yavrular dışarı cıktıktan sonra ise anne yemek yemeye başlar ve mide eski haline doner.
METAMORFOZDAKİ DELİLLER
Kelebek, sinek, arı gibi canlılar metamorfoz geciren canlılardan bazılarıdır. Hayatı suda başlayan daha sonra karada devam eden kurbağalar da metamorfoza bir ornektir. Bu farklılaşmanın evrimle hicbir ilgisi yoktur. Cunku evrim teorisi canlılıktaki farklılaşmaları tesaduflerle gercekleşen mutasyonlarla acıklamaya calışır.
Oysa metamorfoz evrimin bu temel iddiası ile hicbir benzerlik taşımayan, tesadufle, mutasyonla ilgisi olmayan, onceden planlanmış bir surectir. Metamorfozu gercekleştiren etken tesaduf değil, o canlıda daha doğduğu andan itibaren bulunan genetik bilgidir. Orneğin kurbağada, bu canlı henuz sudaki hayatını devam ettirirken, daha sonra karada surecek yaşamıyla ilgili bilgi, genetik yapısında mevcuttur. Sivrisineğin de pupa ve erişkin hallerindeki yapısı ve fonksiyonları daha larva aşamasındayken genetik şifresinde bulunmaktadır. Bu durum metamorfoz geciren tum canlılar icin gecerlidir.
Oysa metamorfoz evrimin bu temel iddiası ile hicbir benzerlik taşımayan, tesadufle, mutasyonla ilgisi olmayan, onceden planlanmış bir surectir. Metamorfozu gercekleştiren etken tesaduf değil, o canlıda daha doğduğu andan itibaren bulunan genetik bilgidir. Orneğin kurbağada, bu canlı henuz sudaki hayatını devam ettirirken, daha sonra karada surecek yaşamıyla ilgili bilgi, genetik yapısında mevcuttur. Sivrisineğin de pupa ve erişkin hallerindeki yapısı ve fonksiyonları daha larva aşamasındayken genetik şifresinde bulunmaktadır. Bu durum metamorfoz geciren tum canlılar icin gecerlidir.
Son yıllarda metamorfoz hakkında yapılan bilimsel araştırmalar, metamorfozun farklı genler tarafından kontrol edilen kompleks bir surec olduğunu gostermiştir. Orneğin kurbağanın başkalaşımında sadece kuyruk ile ilgili işlemler "bir duzineden fazla gen" tarafından kontrol edilmektedir. Bunun anlamı bu surecin, bircok parcanın birbiriyle uyumu sayesinde gercekleşebildiğidir. Bu ozelliğiyle metamorfoz yaratılış ın delili olan "indirgenemez komplekslik" ozelliği taşıyan biyolojik bir surectir.
Boceklerdeki Kimyasal İletişim: FEROMENLERKarıncalar yuvalarını, balarıları da kovanlarını cok uzaklara da gitseler şaşırmadan bulurlar. Bazı bocek larvaları, tehlike anında hemen biraraya toplanarak korunurlar.
Pek cok bocek de toplu olarak yaşadıkları alan uzerinde belirgin bir hakimiyete sahiptir. Bunların yanı sıra tum bocek turlerinde ciftleşmek isteyen erkek ve dişiler uzak mesafelerde de olsalar birbirlerini kolaylıkla bulurlar. Tum bu davranışlardaki ortak nokta ise, tumunun bir tur haberleşme sistemine sahip olmasıdır.
Boceklerin haberleşmek icin kullandıkları işaretin adı feromendir. Feromenin anlamı "hormon taşıyıcısı"dır. Bu madde, aynı turun uyeleri arasında kullanılan kimyasal bir maddedir. Genellikle ozel bezlerde uretilerek cevreye bırakılırlar. Boceklerin birbirleriyle iletişimini sağlar ve davranışlarında değişikliklere neden olurlar.
Feromenler onceleri hormonlarla eş değer tutulmuştur. Feromenlerin vucut dışına salgılanmaları onları hormonlardan ayıran ozelliklerindendir. Feromenlerin cok farklı işlevleri yerine getirenleri olduğu gibi, değişik bileşimlerde olanları da vardır. Yayılma yetenekleri oldukca yuksek olan feromenler 7-8 km gibi muazzam bir uzaklıktan bile etkili olabilmektedir. Uzaklık, sıcaklık, ruzgar ve nem gibi etmenler de feromenlerin etkisini azaltıp coğaltabilir.
Feromenler; iz bırakma, işaretleme, alarma gecirme, toplanma, birlikte yaşayan boceklerde kralice yetiştirilmesine kullanılırlar. Koku yoluyla etkili olan cinsiyet feromenleri de vardır.Feromen kullanarak haberleşen canlılarla ilgili verilecek bilgiler icinde akılda tutulması gereken cok onemli bir nokta vardır: Her turun kullandığı formul kendine ozgudur. Bu formullerin icerdikleri maddeler ayrıdır. Hem bu maddeyi salgılayan hem de salgılanan madde ile iletilmek istenen mesajı algılayan canlı bu formulden haberdardır. Ayrıca başka ture ait formulleri cozen ve taklit eden canlılar da vardır.
F
F
eromenler yoluyla hareket eden canlılar arasında en bilinenleri arı, karınca, termit gibi birlikte yaşayan boceklerdir. Bu canlılardan karada yaşayanlar izlerini toprağa bırakırlar. Bu kimyasal izler, boceklerin gezindiği tum ortamlarda; ağaclarda, dallarda, yapraklarda ve meyvelerde olabilir. Havadaki izler ise ucan bocekler tarafından bırakılır ve surekli yenilenmeleri gerekir. Koku yoluyla etkili olan cinsiyet feromenleri bu gruba girer.
Peki bu canlılar yaydıkları bu ozel esansları nasıl kullanırlar?
Bocekler boyutlarının kucukluğu, ucabilme ve hızlı hareket edebilme gibi ozellikleri nedeniyle, cok geniş alanlara yayılabilen canlılardır. Bu ozellikleri, uremeleri icin ilk anda sorun oluşturacakmış gibi gorunebilir. Ancak bu durum, feromenler sayesinde ortadan kalkmıştır. Pek cok bocek, kendi turunden bir başka boceğin varlığını, yaydığı feromeni sayesinde keşfedebilir ve onun izini surebilir. Bir canlı, sadece salgıladığı koku sayesinde kendi turune ait canlıların yerini tespit edebilmekte, her nerede olursa olsun ciftleşmek icin bir eş bulabilmektedir. Ancak bu canlılar, ne boylesine ozel kokuları geliştirecek bir ortama sahiptir, ne de ozel bir uretim yapacak bilince. Eğer sadece 1-2 cm boyundaki bir bocek cevresindekilerle iletişim kurabilecek bir koku meydana getirebiliyor ve bu kokuyu kilometrelerce oteden ayırt ederek verilen mesajı algılayabiliyorsa, bu bize akıllı bir mudahalenin var olduğunu gosterir. Karşımızdaki her guzellik, her kusursuzluk ve her tasarım orneği de bizi şuphesiz ustun ve guclu olan, herşeyi en mukemmel şekli ile yaratan bir Yaratıcı'ya goturmelidir. Bu Yaratıcı, kuşkusuz bu canlılara koku uretme ve bu yolla haberleşme yeteneği veren alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
KANGURU YAVRUSUNUN DUNYAYA GELİŞİ
Kanguruların ureme sistemi diğer memelilerden farklıdır. Kanguru embriyosu, normalde rahimde gecirmesi gereken evrenin bir kısmını rahmin dışında tamamlar. Dollenmeden aşağı yukarı 33 gun sonra, henuz bir santimetre boyunda olan kanguru yavrusu dunyaya gelir. Bu aşamayı tum memeliler anne karnında gecirirken, kanguru yavrusu daha bir santimetre boyundayken dunyaya gelmektedir. Henuz doğru durust gelişmemiştir; on ayakları belli belirsiz bir halde ve arka ayakları da kucuk cıkıntılardan ibarettir.
Doğan yavru yaklaşık uc dakikalık yolculuk sonunda annesinin kesesine varır. Diğer memeliler icin anne rahmi neyse, kucuk kanguru icin de bu kese odur. Ama onemli bir fark vardır. Diğerleri dunyaya bebek olarak gelirken, kanguru yavrusu, rahimden cıktığında şekil itibariyle tam bir embriyodur. Ayakları, yuzu ve daha pek cok uzvu henuz son halini almamıştır.
Annesinin kesesine ulaşan yavru dort meme ucundan birine tutunur ve sut emmeye başlar. Bu donemde anne yeniden ciftleşme surecine girmiş ve yeni bir yumurta daha oluşmuştur. Dollenmeden 33 gun sonra fasulye buyukluğundeki yeni bir yavru daha doğar ve aynı kardeşi gibi surunerek keseye ulaşır.
Bir kanguru yavrularına vereceği sutun hangi oranda hangi besin maddelerini icereceğini hesaplayamaz. Hesaplasa bile bunu kendi vucudunda uretemez. Annenin bu işi bilincli olarak duzenlemesi imkansızdır. Bu mucize alemlerin Rabbi Allah'ın ustun yaratışının delillerinden sadece birisidir..
Bir kanguru yavrularına vereceği sutun hangi oranda hangi besin maddelerini icereceğini hesaplayamaz. Hesaplasa bile bunu kendi vucudunda uretemez. Annenin bu işi bilincli olarak duzenlemesi imkansızdır. Bu mucize alemlerin Rabbi Allah'ın ustun yaratışının delillerinden sadece birisidir..
__________________