durarak, herkes gulerken biz goz yaşı dokerek, bizlere bu sonsuz maddi ve
mÂnevi nimetleri bahşeden Hazret-i Allah'a ibadet ve taatla şukrumuzu ifa
etmeliyiz ki O da bizim uzerimize nurdan incilerini sacsın.
Gece ibadetleri cok faziletlidir. Hadis-i şerif'lere gore farzlardan sonra
en kıymetli ibadetlerdendir. SÂlih kulların Âdetidir. İnsanı Allah-u
TeÂlÂ'ya yaklaştırır. Gunahlara kefaret olur, bedenî ve ruhî hastalıklara
şifadır, gunah işlemekten alıkoymaya sebeptir.
Seyyid-i KÂinat Sebeb-i Mevcudat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz
Hadis-i şerif'lerinde:
"Bir erkek gecenin bir vaktinde hanımını uyandırır da her ikisi namaz
kılarsa cok zikreden erkekler ve kadınlar arasına yazılırlar." buyuruyor.
(Ebu DÂvud)
CenÂb-ı Hakk teheccud namazına kalkanları Kur'an-ı kerim'inde meth-u senÂ
ediyor:
"Gece teheccud namazı kılmak icin yanları yataklarından uzaklaşır. Korku ve
umid ile Rabblerine du ederler. Kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden de
hayra harcarlar. Artık onlar icin, yaptıklarına karşılık olarak gozler
aydınlatıcı nimetlerden kendilerine neler hazırlandığını kimse bilemez."
(Secde: 16-17)
"Onlar gecelerini Rabbleri icin kıyama durarak ve secdeye kapanarak
gecirirler." (Furkan: 64)
Namaz, Rabbimiz TeÂl Hazret'lerinin gorunur gorunmez, bitmez tukenmez ihsan
ve ikramlarına karşı şukran ve tazimlerimizi sunmak icin kalbimiz, dilimiz
ve bedenimizle yaptığımız bir ibadettir.
Hadis-i şerif'lere gore İslÂm'ın şartı, dinin direği ve temeli, ibadetlerin
rehberi, cennetin anahtarıdır. Muminin miracı, kalbin nuru, ruhun gıdasıdır.
Muttakilerin goz aydınlığıdır. İnsanı MevlÂsına en cok yaklaştıran ameli
gece nurlarıdır, gece incileridir, gece kılınan namazlardır. Kulun Rabbine
en yakın olduğu an secde anıdır. Gece ibadetlerinde, teheccud ve tesbih
namazlarında iken kulun uzerine ilÂhi rahmet iner.
Namazda her turlu ibadet şekilleri mevcuttur. Kimi melekler kıyamda, kimisi
rukû ve secdede, kimileri de oturur vaziyette ibadet ederler. Meleklerin
ayrı ayrı yaptıkları bu ibadetlerin tamamı namazda toplanmış bulunmaktadır.
Ummet-i Muhammed'e Mirac hediyesidir. Rabbim bu hediyenin kıymetini, O'nun
rızÂsını kazanmış şekilde bilenlerden eylesin.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz bir Hadis-i şerif'lerinde:
"İnsanın evinde kıldığı nafile namaz nurdur, buna gore evlerinizi
nurlandırınız." buyuruyor.
İnsan gece namazındayken Sultan'ın kapısını calıyor demektir. Kim Sultan'ın
kapısını ısrarla calarsa bu kapı bir gun yuzune acılabilir. Gece kılınan
namazın gunduz kılınan nafile namaza karşı taşıdığı ustunluk tıpkı gizlice
verilen sadakanın başkalarının gozu onunde verilen sadakaya gore taşıdığı
ustunluk gibidir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz;
"İnsanlar uykudadır, oldukleri zaman uyanırlar." buyurmuyor mu? (K. HafÂ)
Onun icin uyandırılmadan evvel uyanmamız lÂzım.
İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretleri'nin kıssası, bize bu mevzuda guzel
bir misal olmaktadır. Şoyle ki:
Allah dostlarından olan İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri tac ve
tahtını terk etmeden evvel Belh hukumdarı ve yeryuzunun en zengin şahsiyeti
idi. Otuz adet paşasıyla sarayına girip cıkardı, mizacı da hayli sert ve
haşin idi.
Bir gece sarayında atlastan yapılmış yatak, yastık ve yorgan ortuleri
arasında muhteşem yatağında uyuyordu. Sarayın tavanından gelen bir
gurultuyle birden tatlı uykusundan uyandı. Dinledi, tavandan tıkır tıkır
sesler geliyordu. Sanki damda biri vardı ve yuruyor gibiydi. Hiddetle kalktı
yatağından ve seslendi!
- Hey, kim var orada?
Bir ses geldi ve;
- Ben varım! dedi.
- Sen de kimsin, benim sarayımın tavanında ne arıyorsun? diye sordu.
- Devemi kaybettim de onu arıyorum.
Garip birisiydi konuşan.
İbrahim Ethem -kuddise sırruh- Hazretlerinin kan beynine sıcradı, şiddetle
bağırarak azarladı, tersledi o kişiyi.
- Sen deli misin, budala mısın, be adam? dedi. Haydi defol oradan, sarayın
tavanında deve mi aranır?
Yukarıdaki ses alaylı alaylı karşılık vererek;
- Ya siz hukumdar hazretleri, siz akıllı mısınız? Soylesene bakayım bana, o
atlas yataklarda Allah-u TeÂl aranır mı hic? Orada Allah-u TeÂl bulunur
mu?dedi.
İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri bundan buyuk bir ders almıştı, işin
hikmetini anlamıştı.
Ertesi gun ceylan avına gider. Bir ceylanı avlamak uzere peşine duşer. Fakat
bir muddet koşturduktan sonra derinden bir ses, "Sen bu dunyaya av icin mi
geldin?" diye seslenir. Pek onemsemez. Av peşinde koşmaya devam eder. Bu
sefer ses daha yakından gelir, "Uyan uyan, uyandırılmadan evvel uyan, sen bu
dunyaya av icin mi geldin?" der. Biraz irkilir ama avın heyecanından devam
eder, cunku ceylana cok yaklaşmıştır. Fakat titretircesine sesi şiddetli bir
şekilde yine duyar; "Ey İbrahim uyan uyan, uyandırılmadan evvel uyan. Sen bu
dunyaya av icin mi geldin?" Avın peşini bırakır, butun debdebeli hayatını da
bırakır, yolda gorduğu cobana da padişahlık kaftanını ve tacını giydirir,
ceker gider. Saraya bir daha donmez, sade bir hayat icinde ibadet ve taat
ile meşgul olur.
Bir gun bir deniz kenarında otururken baş vezirlerinden birisi yanına gelir;
"Padişahim neredesiniz halk sizi arıyor, sizi bekliyor." der. Israrla saraya
donmeye ikna etmeye calışır. İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretleri baş
vezirine donerek; "Ben hakikati buldum, beni rahat bırak." der, vezir ısrar
eder. "Hukumdarım sizin gibisini nerede bulacağız, siz hukmedin ne
isterseniz yapacağız." der. Bunun uzerine yakasından bir iğne cıkarır ve
denize atar, balığa o iğneyi alıp getirmesini soyler, balık birazdan
ağzındaki iğneyi İbrahim Ethem -kuddise sırruh-Hazretlerine uzatır. Baş
vezire donerek; "Ben hukumdar iken boyle hukmedebilir miyim?" der. Baş vezir
onun Allah yoluna donduğunu ve hakikati bulduğunu anlar, ondan du isteyerek
musade ister ve ayrılır. Allah-u TeÂlÂ, dostlarını boyle ayıklar ve kendine
dondurmeyi murad ettiği kullarının kalbine nurunu akıtır. Herkes yatarken,
sen kalkacaksın, herkes uykudayken sen uyanık olacaksın, herkes gulerken,
sen ağlayacaksın. Yaratanın rahmetiyle af ve mağfiretini dileyeceksin ki O
Sultan da bizleri affetsin.
Mumin bir kul gunduz calışarak helÂl kazanacak, helÂl lokma yiyecek, gece
melekler gibi ibadetini yapacak. Aslanlar gibi de Allah-u TeÂlÂ'nın dinini
yaymak icin cihadını yapacak ki Hazret-i Allah'ın rız yolunda hoşnutluğunu
kazanabilsin.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz her fırsatta gece
namazını teşvik etmişlerdir. Fakat itidali de tavsiye buyurmuşlardır. Bizler
onun yolunu takip edersek sunnet-i seniyeden ve izinden ayrılmamış oluruz.
Hazret-i Ali -radiyallahu anh- Efendimiz buyurdular ki:
"Bir seher vaktinde Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- bana ve kızı
FÂtıma -radiyallahu anhÂ- ya ansızın ziyarete geldi. 'Siz teheccude
kalkmıyor musunuz?' buyurdu. 'YÂ Resulellah!' dedim. 'Hayatımız Allah'ın
yed-i kudretindedir. Bizi uyandırmak dilerse uyandırır.' Boyle soyleyince
geri dondu ve bana hic cevap vermedi. Yalnız yuzunu bizden cevirip giderken
mubarek elini dizine vurdu ve şu Âyet-i kerime'yi okudu:
'İnsanlar ne de cok cidalcı (tartışmacı) oluyor.' (Kehf: 54)" (Buharî

CenÂb-ı Fahr-i KÂinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz amcası Abbas
-radiyallahu anh- Hazretleri'ne "Ey amcam Abbas! Sana bir ihsanda bulunayım
mı?" buyurdular ve Tesbih namazının kılınışını tarif ettiler. Bu namazı
kıldığı takdirde gunahlarının evvelini ve Âhirini, eskisini ve yenisini,
bilerek yaptığını bilmeyerek yaptığını, buyuğunu ve kucuğunu, gizlisini ve
acığını, Hazret-i Allah'ın affedeceğini soylediler. Hatta Âlic bolgesinin
kumları kadar da cok olsa bile...
Daha sonra buyurdular ki:
"Gucun yetiyorsa bu namazı hergun bir kere kıl. Hergun kılamazsan, her cuma
bir kere kıl. Her cuma kılmaya gucun yetmezse her ay bir kere kıl. Her ay
kılamazsan hic değilse senede bir kere kıl. Onu da yapamazsan omrunde bir
kez olsun bu namazı kıl." (Tirmizî - Ebu DÂvud)
CenÂb-ı Fahr-i KÂinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Berat
gecesinin ulviyetini bize haber verirken teheccud namazının ulviyeti ve
onemi ortaya cıkmış oluyor:
"Şaban ayının onucuncu gecesi idi. CebrÂil AleyhisselÂm bana gelerek 'YÂ
Muhammed' dedi 'Kalk teheccud vaktidir, ummetin hakkında muradının hÂsıl
olması icin Allah'a du etmenin zamanı geldi.'"
Peygamber Efendimiz kalktı ve o geceyi ibÂdetle gecirdi. Tanyeri ağarırken
CebrÂil AleyhisselÂm geldi ve dedi ki 'YÂ Muhammed! Hazret-i Allah ummetinin
ucte birini sana bağışlamıştır.' Seyyid-i KÂinat -sallallahu aleyhi ve
sellem- Efendimiz ağladı ve 'YÂ CebrÂil! Kalan ucte ikisinin durumu ne
oldu?' diye sordu. O da 'Bilmiyorum' diye cevap verdi.
Şabanın ondorduncu gecesi yine geldi ve aynı şeyi soyledi. 'YÂ Muhammed kalk
ve teheccud namazı ile meşgul ol!' Peygamber Efendimiz de sabaha kadar
ibadetle meşgul oldu. Fecir vaktinde CebrÂil AleyhisselÂm yine geldi.
'Hazret-i Allah ummetinin ucte ikisini sana bağışlamıştır.' buyurdu. CenÂb-ı
Fahr-i KÂinat -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz yine ağlayarak 'Kalan
ucte birinin durumunu' sordu. O da 'Bilmediğini' soyledi.
Nihayet Şaban-ı şerif'in onbeşinci Berat gecesi CebrÂil AleyhisselÂm gelerek
'Mujdeler olsun YÂ Muhammed! Şirk koşanların dışında Hazret-i Allah butun
ummetini sana bağışlamıştır. Başını goğe kaldır, bak ne goreceksin.'
buyurdu.
Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz başını kaldırınca
gordu ki semÂvÂtın butun kapıları acılmıştır. Dunya semasından arşa kadar
sıralanan butun melekler secdeye kapanmışlar, ummet-i Muhammed'in
-sallallahu aleyhi ve sellem- gunahlarının affedilmesi icin du ediyorlar.
Madem ki biz de Rabbimizden bizi ZÂtına kul, Habibine ummet olarak kabul
etmesi icin niyaz ediyoruz. Ummet olabilmek icin ummet gibi hareket etmek
lÂzım.
Bir gun Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimize AshÂb-ı
kiram'dan bir zÂt geldi ve; "Y Resulellah bana du etsene." diye ricada
bulundu.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz de; "Sen de gece namazına
kalkarak teheccudle bana yardım et." buyurdu.
Abdullah bin Abbas -radiyallahu anhumÂ- buyurur ki:
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-in geceleyin namaz kıldıktan sonra
şu duÂyı okuduğunu işittim:
"Ey Allah'ım! Kendi katından vereceğin oyle bir rahmet istiyorum ki, onunla
kalbime hidayet edersin, işlerimi toparlarsın, dağınıklığımı duzene
koyarsın, ic Âlemimi ıslÂh edersin, dış Âlemimi yukseltirsin, amelime
temizlik ve ihlÂs verirsin, rızÂna uygun istikamet ilham edersin, ulfet
edeceğim dostumu lutfeder ve beni her turlu kotuluklerden korursun.
Ey Allah'ım! Bana oyle bir iman oyle bir yakîn ver ki, kufur ihtimali
kalmasın. Oyle bir rahmet ver ki, onunla dunya ve Âhirette senin katında
şerefli bir mertebeye nÂil olayım.
Ey Allah'ım! Hakkımda vereceğin hukumde kurtuluş istiyorum, şehidlerin
mertebelerini niyaz ediyorum, bahtiyar kullarının yaşayışını diliyorum,
duşmanlara karşı zafer talep ediyorum!
Ey Allah'ım! İhtiyaclarımı senin kapına indiriyor, hÂlimi sana arzediyorum.
Anlayışım kıt, amelim zayıf da olsa, senin rahmetine muhtacım.
Ey butun işlerin hÂkimi ve gonullere şif bahşeden Rabbim! Denizlerin
aralarını birbirine karışmaktan koruduğun gibi, benimle cehennem azabının
arasını ayırmanı, helÂk olmaya cağırmaktan ve kabir azabından korumanı niyaz
ediyorum!
Ey Allah'ım! Mahlukatından birine vÂdettiğin bir lutuf veya kullarından
herhangi birine vermiş olduğun halde, benim idrakimin erişemediği, niyetimin
ulaşamadığı, dileğimin yetişemediği herhangi bir hayır varsa ey Âlemlerin
Rabbi, rahmetin hakkı icin onu senden diliyorum ve onu senden istiyorum.
Ey Allah'ım! Ey kuvvetli ipin, dosdoğru yolun sahibi! Senden cez gununde
emniyet; ebediyet gununde, goren, rukuya varan, secdeye kapanan ve
ahidlerini if eden mukarreblerle birlikte cennet istiyorum. Şuphesiz ki sen
sınırsız merhamet sahibisin, seni dost edinenlere hadsiz sevgi sahibisin,
sen dilediğini yaparsın.
Ey Allah'ım! Bizi hidayete ermiş ve hidayete vesile olan hidayet rehberleri
kıl. DalÂlete duşen ve dalÂlete duşurenlerden eyleme.
Velilerine sulh vesilesi, duşmanlarına da duşman kıl. TÂ ki seni seveni
senin sevginle sevelim ve sana muhalefet edene senin ona olan adÂvetin
sebebiyle duşmanlık edelim.
Ey Allah'ım! Bu bizim elimizden gelen duÂmızdır. Bu duÂmızı fazlında kabul
etmek sana aittir. Bu bizim elimizden gelen gayretimizdir, itimad sanadır,
dayanağımız sensin.
Ey Allah'ım! Kalbime bir nûr ver, kabrime bir nûr ver, onume bir nûr arkama
bir nûr ver, ustume bir nûr altıma bir nûr ver, kulağıma bir nûr gozume bir
nûr ver, sacıma bir nûr ver, derime bir nûr ver, etime bir nûr kanıma bir
nûr ver, dimağıma bir nûr kemiklerime bir nûr ver!
Ey Allah'ım Nûrumu buyut, bana bir nûr ver, benim icin bir nûr yarat!
İzzeti burunmuş ve onunla buyuran zÂtı tenzih ederim. Ululuğu burunmuş ve
onunla kullarına ikramda bulunan zÂtı tenzih ederim. Tenzih edilmeye yalnız
kendisi lÂyık olan zÂtı tenzih ederim. Bol bağış ve nimetlerin sahibini
tenzih ederim. Ululuk ve kerem sahibini tenzih ederim. CelÂl ve ikram
sahibini tenzih ederim." (Tirmizî

Rabbim bizi uyandırılmadan evvel uyananlardan, kendisine yonelenlerden,
hakikatı gorenlerden, hakkı bulanlardan eylesin. Herkes uyurken bizi uyanık
kılsın, nedametin fayda vermeyeceği gun gelmeden, gecenin nur incilerini,
bol ahiret sermayesini azık edinenlerden eylesin.
__________________