Cocuklar, Ramazan’ı aileden gorerek seviyor

Buyuklerimiz, Ramazan ayı geldiğinde cocukluklarındaki Ramazanların ne kadar guzel gectiğini anlatır.

İftarda top atışını nasıl heyecanla beklediklerini, yarı uykulu sahurlarını, oğlen vakti orucunu dedesine satıp bir guzel karnını doyurduktan sonra akşama kadar tekrar nasıl niyet ettiklerini mutlulukla hatırlarlar. Bu, aslında biraz da cocukluğa duyulan ozlemin ifadesidir. Eski Ramazanlarla ilgili anıları tazelerken bugunun cocuklarının yıllar sonra anlatacakları ilk oruclarını şimdi tuttuklarını da duşunmek gerek. Bu yuzden, bugunun Ramazanlarını da eskiler gibi guzel yaşatmak lazım cocuklara. “Cocuklarımıza orucu nasıl sevdirebiliriz? Onlarda nasıl guzel hatıralar oluşturabiliriz?” diye soranlara Avcı ailesinin cocuklarıyla gecirdikleri Ramazan gunlerini anlatmak istiyoruz.



Avcı ailesinin Ahmet, Kadir, Enes ve Nilufer isimli dort cocuğu var. Ahmet ile Kadir 15 yaşında ikizler. Bu sene lise 1’e devam ediyorlar. Enes henuz 4 yaşında, Nilufer de 1,5 yaşında. Anne Ayten Hanım, Ramazan gelirken daha uc ayların başında ailece cok heyecan duyduklarını belirtiyor. Regaib Kandili’nden itibaren oruc havasına girdiklerini ifade eden Ayten Hanım, Recep ve Şaban aylarında pazartesi, perşembe gunleri ve Mirac ve Berat kandillerinde oruc tutarak Ramazan’a hazırlandıklarını anlatıyor. Ramazan alışverişini cocuklarıyla birlikte yapan Ayten Hanım, bir ay boyunca onların sevdiği yemekleri ve tatlıları yapabilmek icin isteklerine gore hareket ediyor. Aslında gunluk yapılabilecek bu alışverişi cocukları da o telaşın icine katabilmek icin birlikte hareket ediyor.

Bu şekilde misafir geleceği zaman aceleyle markete koşmaktan da kurtulmuş oluyor. Cocuklar, annelerinin yaptığı pizzayı cok seviyor. Ayten Hanım da daha buyuk şevkle kalksınlar diye sahurda pizza yapıyor. Hatta yıllar sonra bir oğlunun “Anne ilk zamanlar ben pizza icin oruc tutuyordum, şimdi Allah icin tutuyorum.” dediğini hatırlatıyor. Ahmet ve Kadir, anne ve babasından gorerek oğrenmiş orucu ve namazı. Onların soylemesine bile gerek kalmadan kendiliklerinden başlamışlar ibadetlerini yapmaya. Bu arada orucun ne olduğu, neden tutulduğu ile ilgili bircok soru sormuşlar. Ayten Hanım, orucun İslam’ın şartlarından biri ve Allah’ın emri olduğunu, belli yaşa gelen her Musluman’ın yerine getirmesi gerektiğini anlatmış. Cocuklarını oruc tutmaları icin hic zorlamamış. Bilakis, sınavları olduğu gun tutmamalarını bile tavsiye etmiş. Ancak, ‘bir gun tutmasam bir ay hic tutmamış gibi hissediyorum’ diyerek bırakmamışlar oruclarını. Ahmet ve Kadir, ilk defa ilkokul 1. sınıfta Ramazan’ın başında, ortasında ve sonunda birer gun oruc tutmuşlar. Sonraki 2 yılda ucer gune cıkmış orucları. Kadir, 4. sınıfta Ramazan’ın tamamını oruclu gecirmiş. Ahmet ise bunyesi daha zayıf olduğu icin sonraki sene tamamlamış bir ayı. Cok zorlandığı bir gun akşama doğru annesinin ısrarına rağmen “Hayır anne. Gece Allah’a soz verdim, nasıl bozarım?” diyerek itiraz etmiş. Ahmet ve Kadir, iftar vakti yaklaşınca pencereye koşup bircok camiden aynı anda okunan ezanı dinlemeyi ve minarelerin ışıklarının yanmasını beklemeyi hÂl cok seviyor. Daha kucukken bayramın ilk gunu akşam vakti yine pencereye koşup da minarelerin ışıklarının yanmadığını gorunce nasıl uzulduklerini anlatıyorlar. Gokyuzunde parlayan yıldızların sonmesi gibi bir huzun yaşamışlar.

Sevdiklerimizin eve gelmesi onları mutlu ediyor

Ramazan’ı ‘gezme ayı’ olarak değerlendiren cocuklar, teravih cıkışlarında pamuk şeker ve tatlı cerezler almayı dort gozle bekliyor, buyuseler bile... Cami gezilerinin yanı sıra Ramazan’a ozel tiyatrolara ve programlara da gidiyorlar ailece. Cocuklara gore Ramazan eğlence ayı aynı zamanda. Ahmet, Kadir ve Enes’in Ramazan’daki en buyuk mutluluklarından birisi de eve gelen misafirler. Akraba ve komşularının yanı sıra bu mubarek zamanları ailelerinden uzakta gecirmek zorunda kalan universite oğrencilerine de acıyorlar sofralarını. Misafirsiz iftar ettikleri cok nadir oluyor. Cocuklar da misafirler icin hazırlanan cok ozel ikramların yanı sıra sevdiklerinin eve gelmesinden mutluluk duyuyor. Ozellikle oğrencilerle birlikte sofraya oturmayı, dua etmeyi, teravih namazı kılmayı ve sohbetlerini dinlemeyi cok seviyorlar. Oğrenci ağabeyleri geciktiği zaman cocukların da yemeğe başlamadığını anlatan Ayten Hanım, “Kucukken de onlarla sofraya oturmaktan cok hoşlanırlardı. Misafire hazırlık daha farklı olduğu icin sevinirler. Namazda, oructa ve ahlakî değerleri guzelce yaşama hususunda o insanları ornek aldılar. Onları tanıdığımız icin cok şukrediyorum. Cunku aynı sevgiyi anne babaları olarak biz veremezdik.” diyor.

Ağabeylerimin buzdolabı bomboştu

Ayten Hanım, cocuklarının insanlara yardım icin hassasiyetlerini şoyle anlatıyor: “Bir Ramazan’da oğullarımın biri iftara gec kalmıştı. Ağabeylerinin evinden geliyordu. Biz sofradaydık. Kapıdan girince hemen annelik şefkatiyle ‘Oğlum hemen gel.’ diyerek sofraya cağırdım. Kapıdan gecti. ‘Şuradaki keyfe bakar mısınız? Benim ağabeylerimin buzdolabı bomboş. Bir de sizin sofranıza bakın.’ dedi ve kucuk yaşında bizi utandırdı. Hemen ertesi gun babasıyla birlikte alışveriş yapıp onlara goturduler. Bir Ramazan’da da fitrelerimizi oğrencilere verecektik. Oğlumla gittiğimiz yerden donerken gec kaldık ve iftarı bir saat kacırdık. Orucluyduk ikimiz de. ‘Haydi ben neyse de sen cok ac kaldın.’ diye uzuntumu ifade ettim. ‘Olsun anne, onlar icin her şeye değer.’ dedi. O zaman daha ilkokula gidiyordu.”

Teravih neşesi

Camide teravih kılmanın, ozellikle iftar vakitlerinde yaşanan telaş ve heyecanın cok guzel olduğunu ifade eden Kadir, Ramazan’ın, ic dunyasındaki yerini şoyle anlatıyor: “İftarda bir taraftan sofra kuruluyor, bir taraftan ezan okunuyor. Ramazan’da en cok babamın gezmeye goturmesi guzeldir. Karagoz seyretmeye, tiyatrolara, camilere gitmek cok guzel. Teravih de kılıyoruz camide. Evde ailece kılmak da guzel; ama kalabalık olunca namaz daha zevkli geliyor.”

Ramazan bitince gercekten cok uzulduğunu soyleyen Ahmet ise şoyle konuşuyor: “Annem her zaman guzel şeyler yapar; ama Ramazan’da samimiyetini de katıyor. Ramazan’da ruhum rahatlıyor. Oruclu iken top oynadığımda nefsimi idare etme bakımından zorlanıyorum. Terliyorum, susuyorum; ama sabrediyorum. Ramazan’da acayip şeyler oluyor icimde. 7 yaşımdaydım. Annem sahura kaldırdı. Oruca niyet ettim; ama gunduz evde cok guzel şekerler vardı. Ortada duruyordu. Arada bir atıştırıyordum. Annem sorunca ‘orucluyum’ dedim; ama o gun şekerleri yedim. İftar vakti minarelerde ışıklar yandıktan sonra gokyuzune bakıp duşunmeyi severim. Gokyuzunde ayrı bir hava oluşuyor. Havanın kokusu bile guzel geliyor. O sırada Allah’ı, ailemi, arkadaşlarımı duşunuyorum ve şukrediyorum. Bazen mesuliyet duygusu da ağır basıyor. Oruc tutmayan arkadaşlarım icin uzuluyorum. Hesabının benden sorulacağını duşunuyorum. Ramazan’da ayrı bir duşunce atmosferine giriyoruz sanki. Arkadaşlarımla daha samimi, insanlara karşı daha merhametli oluyorum. Babamla camiye gitmiştim bir iftar vakti. Avluda yemek dağıtılıyordu. Onları gordukce halimize şukrettim. Bir Ramazan’da birikmiş param vardı. Takım şapkası almak istiyordum. Annem sadaka verebileceğimi soyledi. Ertesi gun de sınavım vardı. Sadakamı verdim. Sınavda daha başarılı oldum. Ramazan aynı zamanda paylaşmadır. Evimize misafir gelince onlarla birlikte meleklerin de geldiğini duşunuyorum; cunku evde ayrı guzel bir hava oluşuyor.”

__________________