

Anadolu Turkluğunun ayrılmaz bir parcası olan Ahıska Turkleri'nin asıl vatanı bugunku Gurcistan Cumhuriyeti'nin toprakları icinde kalan ve Turkiye ile komşu olan Ahıska, Ahılkelek, Aspinza, Adıgen ve Bogdanovka vilayetleridir. Gunumuzde kendi yonetimi olmayan tek Turk topluluğu olarak Orta Asya'daki ceşitli ulkelerde varlığını surdurmeye calışan Ahıska Turkleri'nin tarihi oldukca eskiye dayanmaktadır.
Tarihte Ahıska Turkleri
Dede Korkut Kitabı'nda "Ak-Sıka" (Ak-Kale), 481 yılında "Akesga" adıyla anılan Eski-Oğuzlar beldesi Ahıska, Gurcuce "Yeni Kale" anlamına gelen "Ahal-Tsihen"in Turkce şeklidir. Ahıska, bugunku Gurcistan sınırları icerisinde bulunan bir Osmanlı Toprağı olup, Turkiye sınırına 15 kilometre uzaklıktadır. Elde edilen bulgular, bolgenin, Milattan once de onemli bir yerleşim bolgesi olduğunu gosteriyor. Evliya Celebi, 17. yuzyılda Ahıska'ya gittiğinde bolgede taş bir kale, kale icinde bin tane ev, eski cami, pek cok han, hamam ve medrese bulunduğunu tespit etmiştir. Ama bu eserlerden hicbiri, Kızıl Komunist yonetimin vahşi politikaları sebebiyle gunumuze intikal etmemiştir.
Bolge, 642 yılında Hz. Osman doneminde Muslumanların yonetimine girdi. 1068'de Selcuklular, 1268'de Moğollar yonetime hÂkim oldular. Kısa suren Moğol hÂkimiyetinden sonra, kendi halkından olan Derebeyleri yonetimi ele aldılar. Yarı bağımsız olarak; İlhanlı, Karakoyunlu ve Akkoyunlu devletlerine bağlı olarak kaldılar. Ahıska bolgesi, 1578 yılında Osmanlı Devleti'nin yonetimine gecti ve eyalet merkezi hÂline getirildi.
1828 yılında Ahıska'nın 50 bin Turk nufusu vardı. Bu tarihte Osmanlı'ya saldıran Ruslar once Kars'ı ele gecirerek buyuk bir katliam gercekleştirdikten sonra Ahıska'ya yoneldiler. 5 Ağustos 1828 gunu, yerli halkın koruduğu Ahılkelek Kalesi, toplarla duşurulerek kaybedildi. Destansı bir kurtuluş mucadelesi veren Ahıska Turkleri 28 Ağustos 1828'de kadın ve cocuk demeden buyuk bir katliamdan gecirildikten sonra, Ahıska toprakları da Rusların eline gecmiş oldu. 1829 Osmanlı-Rus Savaşı sonunda imzalanan Edirne Anlaşması'yla birlikte bu topraklar kesin olarak Ruslara terk edildi.
Soykırım Politikası
Rusya'nın Turkiye ve İran uzerinden duzenlediği Ermeni gocu Kafkasya'daki etnik dengeleri bozdu ve istikrarı yok etti. Birinci Dunya Savaşı Ahıska Turkleri acısından gercekten cok zor bir donemdir. Bolgedeki Turk varlığına son vermek isteyen Gurcu, Ermeni ve Rus milletleri, Ahıska'da binlerce Turk koylusunu katletmişlerdir. Dunya kamuoyu ise Ahıska Turkleri'ne yapılan mezalim karşısında sessiz kalmıştır.
1930'lu yıllarda dini ve kulturel baskıların dışında, iktisadi ve siyasi baskılara da hedef olan Ahıska Turkleri'ni Rusların icinde eritme politikalarına yoğunluk kazandırıldı. Bu yıllarda cok sayıdaki Ahıska Turk'u sınırı gecerek Turkiye'ye sığındı. Bu gelişme SSCB'yi rahatsız etti. 1937 yılından itibaren de Ahıskalılar SSCB tarafından "Rejim Duşmanı" ilan edildi. 1937'de doruğa ulaşan Stalin zulmune Ahıska Turkleri de maruz kaldılar. Aydınların coğu tutuklandı ve idam edildi. Bu yıllarda SSCB İcişleri Halk Komiserliği Ozel Soruşturma Bolumu Başkanı B. Kabulov, Ahıska'ya atanmıştı. B. Kabulov o zaman ihtiyar ve hasta olan Ahıska'lı lider Omer Faik'i hapse attırmış ve "Turkiye Casusu" olarak ceşitli işkencelere tabi tutturmuştur.
İkinci Dunya Savaşı Yılları
Stalin İkinci Dunya Savaşı'nda, 50 bin genc Ahıska Turku'nu Alman Cephesine gonderdi. Soydaşlarımız, hicbir askerî eğitim almadan, silÂh tutmasını bile oğrenemeden kendilerini savaşın tam ortasında buldular. Otuz bin genc, cepheye gonderildiklerinin ilk gunlerinde hayatlarını kaybettiler. Yirmi bin kişi sakat ve yaralı olarak hayatta kalabildi. Bunlardan on bini yurtlarına donebildi. Gunumuzde; Almanya'da, Ukrayna'da, Fransa ve İtalya'da bulunan bircok Ahıska Turku, işte o vatana donemeyen sakat-yaralı askerlerin torunlarıdır.
Tarihin her doneminde zulme uğramış ve vatanlarından uzak yaşamaya mahkum edilmiş tek Turk topluluğu, Ahıska Turkleri'dir. Kırım ve Kazan Turkleri, Cecenler ve diğerleri... Hepsi kotu şartlarda da olsa eski vatanlarına donduler. Bu hak yalnızca Ahıska Turkleri'ne verilmedi.
Ahıskalı kardeşlerimiz, Erzurum şivesi ile konuşurlar. Evlerinde tam bir Anadolu kulturu yaşanır. Turk orf ve Âdetlerine, Muslumanlığa sıkı sıkıya bağlıdırlar. 1968 yılında, Sovyet yonetimi, Ahıska Turkleri'nin SSCB'nin herhangi bir bolgesine yerleşebileceklerine dair bir karar aldı. Ama "herhangi bir bolge" tarifi icinde, vatan olarak benimsedikleri Gurcistan toprakları yoktu. Ahıska Turkleri, bu donemde Stalin zulmunden sığındıkları yerlerde hep vatan ozlemi cekiyorlardı. Son 70 yılda 3 defa surgune uğrayan ve 1944 yılında kanlı diktator Stalin tarafından surgune tabi tutulan Ahıska Turkleri bu donemde binlerce şehit vermişlerdir.
Ahıska Turkleri bugun 13 Cumhuriyetin 264 değişik bolgelerinde yaşamaktadırlar. Rusya Federasyonu'nun 28 yerleşim biriminde 70 bin, Kazakistan'da 145 bin, Azerbaycan'da 106 bin, Kırgızistan'da 57 bin, Ozbekistan'da 30 bin, Ukrayna'da 18 bin, Turkiye'de 200 bin, ceşitli ulkelerde 3 bin olmak uzere 629 bin Ahıska Turk'u yaşamaktadır. Bunların sosyal, kulturel ve eğitimle ilgili pek cok problemleri mevcuttur.
Turk toplulukları icerisinde kendi yonetimi olmayan tek Turk topluluğu olan Ahıska Turkleri'nin kendi okulları ve yayın organları da yoktur. Yeni yeni kultur merkezleri, dernek veya cemiyet kurmaya başlamışlardır. Geniş bir alana suruldukleri halde Turkluklerinden hicbir şey kaybetmemişler, bugune kadar Turk adını şan ve şerefle yaşatmışlardır.
Soydaşlarımız, 1991'den bu yana, kısmen iyi şartlarda yaşıyorlar. Fakat onların hedefi ata yurtları olan Ahıska'ya donmek veya Turkiye'ye yerleşmek...
Ahıska Turkleri'nin Turkiye'ye Kabulune Dair Kanun
Kanun Numarası: 3835
Kabul Tarihi: 2/7/1992
Eski Sovyetler Birliği'ni oluşturan cumhuriyetlerde dağınık halde yaşayan ve "Ahıska" Turkleri olarak adlandırılan soydaşlarımızdan Turkiye'ye gelmek isteyenler, en zor durumda bulunanlardan başlamak uzere, Bakanlar Kurulunca belirlenecek yıllık sayıyı aşmamak kaydıyla, serbest veya iskanlı gocmen olarak kabul olunabilirler. Bunların kabulleri ve iskanları, bu Kanun ile 2510 sayılı İskan Kanunu hukumlerine gore yapılır.
Gayrimenkul verilerek yapılacak iskanda vali ve kaymakamlar temlikle yetkilidir. Temlik cetvelinde, ailenin butun fertleri eşit hisselerde belirtilir ve tapuya da temlikteki gibi tescil edilir.
...İllerde kurulacak alt komisyonlar, ust komisyonun vereceği gorevleri yapar.Ust komisyonun gorevleri şunlardır:
a) Turkiye'ye gocmen olarak gelecek Ahıska Turkleri'nin kabul şartlarını, gecici ve kati iskan yerlerini belirlemek,
b) Yerleştirme ve iskan programlarını hazırlamak,
c) Gocmenleri uretici duruma getirmek icin gerekli tedbirleri almak,
d) Ahıska Turkleri'nden Turkiye'ye gelmek isteyenleri tespit ve bulundukları yerler ile Turkiye'ye hareket edecekleri bolgelerden toplanmalarını temin etmek, hareket sırasında iaşe ve sağlık konularında yapılacak işlemleri planlamak, bulundukları yer ulke yetkilileri ile koordinasyonu sağlayacak on heyet oluşturmak,
e) On heyetin yapacağı giderler ile gocmenlerin bulundukları yerlerden nakil, barındırma ve iskan masrafları icin sağlanan odeneğin miktarını belirlemek,
f) Başbakanlık ve Bakanlar Kurulunca verilecek diğer gorevleri yapmak. Ust komisyonun kararları gorevli Bakanın onayı ile kesinleşir.
- Gocmenlerin kendilerine ait zati ve ev eşyalarının tamamı ile mulkiyetinin kendilerine ait olduğu belgelenen her turlu eşya ve damızlık hayvan, bir defada Turkiye'ye getirilmek koşuluyla her turlu vergi, rusum ve harctan muaftır.
Gerek Turkiye'de iskan edilecek ve gerekse Turkiye dışında, eski Sovyetler hudutları dahilinde halen bulundukları yeni devletlerde kalacak "Ahıska" Turkleri'nden Bakanlar Kurulunca tespit edileceklere cifte vatandaşlık statusu sağlanır.
PERSPEKTİF
Devlet ve Milli Savunma
Uzerinde yaşadığımız dunyada, insanlar sosyal yaşamlarında belirli topluluklara aittirler. Bunların en temeli ailedir. Sonra, genelde cok daha zayıf olmak uzere, komşuluk, aşiret, hemşerilik, etnik koken gibi bağlar gelir. Butun bu kimliklerin, ozellikle siyasi yonden en onemli olanı milli kimliktir. Bir diğer deyişle insanın ait olduğu millettir. Cunku dunya uzerindeki siyasi otoriteler (devletler) millet esasına gore birbirlerinden ayrılırlar. Almanya Alman Milleti'nin ulkesidir. Fransa Fransızlarındır. Turkiye ise Turk Milleti'nin yurdudur.
Dunya uzerindeki siyasi rekabet ve catışmalar da yine millet esası uzerinde gelişir. Aynı durum siyasetin bir uzantısı sayılan savaş icin de gecerlidir. Almanya, Alman Milleti'ni dunyaya hakim kılmak ruyasıyla II. Dunya Savaşı'nı başlatmıştır.
Dunyanın bu şekilde, yani ulkeler arası siyasi dengeler uzerine kurulu oluşu, her insanı da icinde yaşadığı ulkenin cıkarlarına gore duşunmeye mecbur kılar. Hic kimse, "sadece ben, ailem ve işim onemlidir, gerisi onemli değil" diyemez, cunku ailesinin ve kendisinin geleceği, icinde yaşadığı ulkenin geleceğine bağlıdır. Eğer duşman bir ulke, yaşadığı toprakları işgal ederse, kendisi, ailesi ve işi de bundan buyuk zarar gorecektir. O, icinde yaşadığı ulkenin bir ferdidir ve gerektiği durumda mutlaka ulkesinin gucu ve bağımsızlığı icin varını yoğunu ortaya koyarak mucadele etmelidir.
Devletin onemi bu noktada acıkca ortaya cıkar. Cunku bir ulkeyi ayakta tutacak olan kurum devlettir. Ulkenin milli guvenliğinden sorumlu olan yegane otoritedir. İşte bu nedenle, bir ulkede yaşayan her birey, devletinin guclenmesine ve yucelmesine taraftar olmak zorundadır. Devleti zayıflatacak bir hareket icine giriyorsa, kendisinin, ailesinin ve sevdiği diğer herkesin aleyhinde hareket ediyor demektir.
Toplumsal guvenliğin onemi
Guclu bir devletin varlığı, sadece milli savunma icin değil, aynı zamanda ulkenin kendi icindeki guvenlik ve huzurun tesisi icin de zorunludur. Devletin zayıfladığı bir ortamda her turlu suc kolaylıkla işlenebilecektir. "Suc"u tanımlayacak ve engelleyecek bir otorite olmayacağı icin toplumda karmaşa ortamı olacaktır.
Oncelikle devletin otoritesini yitirdiği ve bunun sonucunda emniyet teşkilatının ortadan kalktığı bir ortam duşunelim. Boyle bir ortam, sucluların her turlu sucu kolaylıkla işleyebilecekleri, durust vatandaşların ise her turlu tecavuzun hedefi haline gelecekleri korkunc bir toplum duzeni oluşturacaktır. Muhtemelen guvenlik icin devlet yerine "ozel sektor"e başvurulacak, yani mafyavari ceteler oluşacak ve vatandaşlar bunlara para odeyerek guvenlik elde etmeye calışacaklardır. Ancak bu mafyavari cetelerin başıbozuk ve suca eğilimli kişilerden oluşması kacınılmazdır. Bir sure sonra bu kez bu orgutlenmeler vatandaşlara karşı tecavuzlerde bulunacaklar, bu cetelerin aralarında catışmalar, ic hesaplaşmalar yaşanacaktır.
Polis teşkilatının ortadan kalkması kadar vahim bir başka gelişme ise, adli sistemin cokmesidir. Devletin otoritesini yitirmesi durumunda mahkemeler de ortadan kalkacak, savcılar ve hakimler calışmayacaktır. Boyle bir durumda toplumdaki hicbir hukuki anlaşmazlık cozulemez. Adaletle hukmedecek ve bu hukmu uygulatacak bir mekanizma olmadığı icin, her turlu haksızlık, hakka tecavuz ve suistimal kolaylıkla uygulanır hale gelir
__________________