Yazarımız Erdoğan Gumuş, Turkiye'nin birbirinden guzel yuruyuş rotalarını yazmaya devam ediyor. Karia Yolu'ndaki yuruyuşune devam eden Gumuş, bu kez 'Karia Yolu’nda bir nefes arası: Kaunos Antik Kenti' yazısıyla TurizmGuncel okurlarıyla buluşuyor...

TurizmGuncel

İlk basamakları sağlam ama 7- 8 basamaktan sonrası yıkılmış taş basamakları tamamlayan ahşap merdivenden ust Kavea’ya* ağır ağır cıkıyorum. Yaklaşık yirminin uzerinde ahşap basamağı cıkarken sanki zaman yolculuğuna cıkmış ve cağlar oncesine yolculuk yapıyormuş gibi hissediyorum kendimi. Cağları aşıp gelen antik bir tiyatro sahnesi, muhteşem gorkemiyle karşılıyor bizi.

Her biri yuzlerce kilo ağırlığıyla insanı şaşkına cevirecek gorunumde kirec taşı blokların yan yana birleşimiyle ve dairesel şekliyle Helen tiyatrolarının geleneksel mimari ozelliklerini taşıyor bina. Yer yer oturma sıralarındaki taş bloklar yerlerinden cıkmış, yer yer tahrip olmuşsa da asırlara meydan okurcasına ayakta kalabilmiş antik tiyatrolardan birisi Kaunos tiyatro binası.

Bir an gozlerimi kapatıyorum ve etrafıma bakıyorum. 5 bin kişilik gorkemli tiyatro binası hıncahınc dolu. Buyulenmemek ne mumkun! İğne atsan yere duşmeyecek. Ama cıt yok, efil efil esen ruzgarın, aşağıda oynanan oyuna fon muziği oluştururcasına fısıltısından başka. Kavea’da, yuz yıllardır seyircisiz kalan bu sanat abidesinin adeta bekcisi ve seyircisi olmuş zeytin ağaclarından birinin golgesinde oturmak uzere bir yeri gozume kestiriyorum. Pur dikkat kesilmiş seyirciler arasından bir boşluk bulup usulca oturuyorum.

Aşağıdaki sahnede Sophokles'in buyuk bir başarıyla dile getirdiği “Antigone” tragedyası oynanıyor. Oyunun bir bolumunde, otoriteye ilk başkaldıran kadın figuru olarak tarihe gecen Antigone ile amcası Kreon arasındaki tartışmayı dinliyorum.

Ve dunya durdukca beynimize nakşedilen o son sozler:

Kreon - Duşmanımız bizim icin hicbir zaman, hatta olumunden sonra bile, dost değildir.

Antigone - Ben dunyaya kin değil, sevgi paylaşmaya geldim. **

Antigon, bu sozuyle yuz yıllara aktarılacak duygusal bir seslenme yapıyor. Sevgiye dair soylenmiş belki de en yoğun cumleyi bizlere kadar ulaştırıyor… İnsanlığın kendine gelerek yureğinin gozunu acmasını sevgiyi paylaşmasını oğutluyor…

Sadece bu oyun değil kim bilir kac kez Antik donem tragedyalarına, komedilerine, muzik dinletilerine ve demokrasinin olmazsa olmazları arasında yer alan politik kararların alındığı halk meclisi toplantılarına ev sahipliği yapmış olan bu buyulu atmosferden cıkma zamanı diyerek gozlerimi acıyorum.

Evet, en onemli sanat, edebiyat ve demokrasi merkezlerinden biri olan bu toprakları gormek, uzerinde biraz duşunmek, tarihin derinliklerinde bir nebze soluklanmak icin Karia Yolu’nu tercih etmiş olmaktan bir kez daha mutluyum.

Karia Yolu’nun Dalyan Kaunos Ekincik etabı, Dalyan’dan başlayıp Ekincik Koyu’na kadar yaklaşık 14 kilometrelik bir rota. Bu rotanın en onemli duraklarından birisi Kaunos Antik Kenti. Bulunduğu alan ve kazılarda elde edilen bulgular da gosteriyor ki Kaunos, Antik Cağ’da ticari acıdan onemli bir liman kenti olduğu gibi, sanat ve kultur merkezi olarak da onemli bir yer almış.



Kaunos Antik Kenti’ne, Dalyan merkezinden kral mezarlarının tam karşısına gelen yerden sandalla ya da tekneyle karşıya gecilerek gidilebileceği gibi, iskeleden Gocek Golu’nu denize bağlayan kanaldan feribotla da gecerek 10- 15 dakikalık bir yuruyuşun ardından ulaşılabiliyor. Ben ikinci yolu tercih ediyorum. En fazla iki otomobil sığabilecek genişlikte olan feribota, aracı olmayanlar da binebiliyor. Yayalardan herhangi bir ucret talep edilmiyor.

Kanaldan feribotla geciş mesafesi aşağı yukarı 300 metre. Capraz bir geciş yapıyorsunuz. Bu kadar kısa feribot yolculuğu yaklaşık 5 dakika suruyor. Manzara harika gorunuyor. Karşı kıyının sol tarafındaki kral mezarlarını seyrederek ya da fotoğraflayarak goz acıp kapayıncaya kadar karşıya gecmiş oluyorsunuz.

Karşıya gecer gecmez işaretlenmiş yolun ilk tabelası gidilecek yonu gosteriyor. Yaklaşık bir bucuk kilometrelik toprak yolda yuruyuşun ardından Kaunos Antik Kenti karşıma cıkıyor. Onceden temin ettiğim elimdeki (yıllarca bu alanda kazı yapan Prof. Dr. Baki Oğun ve Prof. Dr. Cengiz Işık’ın “Kaunos” adlı kazı calışmalarını ozetleyen) kitaba bakıyorum. Kaunos hakkında şu bilgilere yer veriliyor:



“Kaunos kentinin kurucuları, dilleri, adet ve gorenekleri yanında kendilerine oz tanrıları ile de komşularından ayrılmakta ve sanki Anadolu’nun bir başka yerli halkı olarak karşımıza cıkmaktadır.

Heredot, “... İonya’ya baş eğdiren Harpagos, Karyalılar, Kaunoslular ve Likyalılar uzerine yurudu...”

Bu pasaj, Pers savaşları sırasında (İO 546) Kaunos’un onemi hakkında bizi aydınlatmaktadır. Karya ve Likya bir cok şehirleri ve koyleri olan geniş bolgelerdir. Burada, adı tıpkı Karya ve Likya’ya benzer şekilde bir bolge adı gibi, etrafında ona bağlı şehirleri ve koyleri de icine alan ve onun adını taşıyan bir bolgenin merkezi durumundadır. Yine Heredot’tan oğrendiğimize gore, Kaunoslular kendilerinin Girit’ten geldiklerini soylemişlerdir. Fakat Heredot onların yerli olduklarına inanmaktadır. ” ***



Kaunos Antik Kenti’ne girer girmez Palaestra Terası denilen geniş duzluk bir alan karşıma cıkıyor. Alanın solunda gorkemli duruşuyla tiyatro, hemen yanı başında Olcum Platformu, Kubbeli Kilise ve sağ tarafta Roma Hamamı ilk dikkatimi ceken bina ve yerleşkeler. Bu sıcak havada sık sık soluklanma ihtiyacı hissediyorum. Roma Hamamı’na varmadan ve yamactan aşağı inilmeden once ikinci bir soluklanma yeri yaşlı citlembik ağacının golgesi. Devasa govdesi ve dallarıyla bunaltıcı sıcakta ziyaretcileri kucaklamak istercesine davetkÂr gorunuyor. Bu nazik daveti kırmıyor ve golgesinde dinleniyorum. Bir taraftan da tepeden aşağı kent alanı, limanlar, Kucuk Akropolis ve yakından gorulduğunde araştırmacıları ve ziyaretcileri kendisine hayran bırakan şehir surları doyumsuz bir panorama sunuyor ziyaretcilere.



Bu kısa molanın ardından muhtemelen tapınak giriş kapısı olan sutunların altında bol bol fotoğraflarla bu anı olumsuzleştirip Palaestra Terası’nı arkamda bırakarak aşağı alana taş doşeli yoldan inmeye başlıyorum. Taş yol hic bozulmamış hÂliyle hayranlık uyandırıyor. Sırasıyla kentin baş tanrısı Zeus’a adanmış Teras Tapınağı, Apollon Kutsal Alanı ve akabinde resmi dairelerin yer aldığı Agora ve antik cağda siyaset ve ticaret işlerinin goruşulmek uzere toplanıldığı alan Stoa’yı dolaşıyorum. Ceşme binası, eski sura ait kalıntılar, Monopteros, Kucuk Akropolis. Demeter Terası’nı gezerken, kazı hocalarının da tavsiyesine uyarcasına kendimi bir Kaunoslu gibi hissetmekten alıkoyamıyorum...

Uzun uzun soluklandığım, neredeyse dort beş saatimi alan ve bir trekkingci icin dinlenme ve “bir nefes arası” sayılabilecek Kaunos ziyaretimi noktalıyorum. Yonumu Ekincik Koyu’na cevirerek ve Karia yolu yolculuğuma devam hedefiyle…

Ekincik Koyu’nda buluşmak uzere...

Kalın sağlıcakla...

*Kavea: (Mimarlık) Roma tiyatrolarında seyircilerin oturdukları set set basamaklı yerler.
TDK

**http://fe-mitolojisozlugu.com/mitolo.../antigone.html

***Kaunos Kbid, Derleyen:Baki Oğun- Cengiz Işık, (35 yılın araştırma sonucları 1966-2001), sh. 11- 12, 2001, Antalya










__________________