[IMG]http://img460.**************/img460/6639/logosonoy7.gif[/IMG]
ZITLIKLAR İCİNDEN CIKARILAN DENGE
[IMG]http://img146.**************/img146/3092/zitliktr7.jpg[/IMG]
* Kan dolaşımında vazifeli damarların duz kaslarına, oksijenin farklı şekillerde tesir etmesinin bazı hikmetleri…
* Yeni doğan bebeklerin kanlarındaki yuksek oksijen nispetinin, damarlarda daraltıcı tesirlere yol acmasının bazı onemli hikmetleri…
* Vucudumuzda zıtlıklar vasıtasıyla kurulan harika dengenin ne kadar farkındayız?
İnsan vucudundaki fonksiyonlarda denge, cok sayıda zıtlık kullanılarak devam ettirilir. Bu zıtlıklar, vucudumuzdaki bazı kimyevî maddelerin tesirlerinde acıkca gorulur. Mesel buyuk ve kucuk kan dolaşımında vazifeli damarların duz kaslarına, oksijen farklı şekillerde (zıt) tesir eder. Kalbden buyuk kan dolaşımına pompalanan oksijen acısından zengin kan, butun organ ve dokulara oksijen taşımada vazifelidir. Bir dokuda oksijen miktarının azalması, buyuk dolaşımda vazifeli damarların duz kaslarında gevşemeye sebep olur. Bu kasların gevşemesi neticesi, damar capı artırılarak damar genişlemesi ortaya cıkarılır. Damar genişlemesi, dokuya akan kan miktarında artışa sebep olur. Damarlarda kanın akış hızı, damar yarıcapının dorduncu kuvvetiyle doğru orantılıdır. Acarsak, damar capı 2 kat artarsa akan kan miktarı 16 kat, damar capı 4 kat artarsa 256 kat yukselir. Kan akımının artması ile dokunun azalan oksijen yoğunluğu normale getirilmiş olur. Buyuk dolaşım damarlarında dokuya surekli ve yeterli oksijen sağlanması son derece hayatî bir oneme sahiptir. Oksijen fazlalığı ise, aksine damarları daraltmaktadır. Burada gÂye, oksijeni bol olan dokulara daha fazla ve gereksiz kan akımını onleyerek, kanın oksijen bakımından fakir dokulara yonlenmesine yardımcı olmaktır. Eğer butun dokularda oksijen ihtiyacı azalmışsa, butun dokulardaki damarlar daraltılır. Bu durumda kalbin calışması azaltılarak boşuna enerji harcanmaması ve vucudun dinlenmeye gecmesi sağlanır. Bu durum ekseriya uykuda ve istirahat durumlarında ortaya cıkar.
Oksijenin farklı duz kaslardaki tesirleri neden zıttır?
Yeni doğan bebeklerin kanındaki yuksek oksijen nispetinin, damarlarda daraltıcı tesirlere yol acmasının onemli hikmetleri vardır. Doğumdan once bebek, akciğerleriyle nefes almadığından, oksijenlenmek uzere bu organlara cok fazla kan gitmesinin bir faydası yoktur ve bundan dolayı akciğerlere ancak beslenmelerine yetecek kadar kan sevk edilir. Dolayısıyla kalbden akciğer atardamarına pompalanan kan, akciğerlere gonderilmediği icin, doğumdan hemen sonra kapanacak olan yedek bir damarla ana atardamara (aorta) gecer. Doğumdan sonra kapanan ve tamamen kaybolan bu damar, bebekte temiz kanla kirli kanın karışmasına sebep olur. Ancak bu durum bebekte bir problem oluşturmaz; cunku bu karışık kan, doğrudan plÂsentaya gonderilerek temizlenmektedir. Ancak doğumdan sonra bu damar, bebeğin ilk nefes almasıyla birlikte tamamen kapanır. Doğumdan once oksijeni az olan kanı taşıyan damar, ilk nefesle birlikte yuksek oksijenli kanla tanışır. Yuksek oksijen miktarı bu damarın tamamen kapanmasına ve yok olmasına sebep olur. Eğer damar, doğumla birlikte kapanmazsa, temiz kan kirli kana karışır ve bu durum kalb yetmezliğine sebep olur. Tedavi icin ameliyatla bu damar bağlanır.
Kalbden kucuk dolaşıma pompalanan oksijen acısından fakir, ancak karbondioksit bakımından zengin kan akciğerlerimize sevk edilir. Havadaki oksijen, akciğerlerimizde kana gecer ve oksijen acısından zengin hÂle gelen kan, kalbe ve oradan da buyuk dolaşımla butun organlarımıza ulaştırılır. Kucuk kan dolaşımında oksijenin damar duz kaslarına tesiri, buyuk dolaşımdakinin tam zıddıdır. Akciğerlerde oksijen miktarındaki azalma, damar duz kaslarında gevşeme yerine kasılmaya, dolayısıyla daralmaya sebep olur. Damar capı akan kan miktarında cok onemli bir faktor olduğundan, capta 2 kat azalma, akan kan miktarında 16 kat; 4 kat azalma ise 256 kat azalma ile neticelenir. Buyuk dolaşımda damarları genişleten oksijen azalması, kucuk dolaşımda nicin daralmaya sebep olmaktadır? Bu durumun kanın oksijenlenmesine faydası nedir? Sebebi bilinmeyen mekanizma ile akciğerlerde oksijeni az olan bolgelere giden kan miktarı bu şekilde azaltılmakta ve kan daha bol oksijenli alveollere doğru yonlendirilmektedir. Bunu hayattan bir misÂlle acıklayalım: 300 milyon odalı bir gokdelen duşunelim. İnsanlar bu odalardan ihtiyaclarını temin etsinler. Bazı odalarda ihtiyac maddeleri tukendiğinde o odaların bulunduğu katlara asansorlerin ulaşması engellensin. Bu kucuk duzenlemeyle, insanların ihtiyac maddelerinin bulunduğu odalara otomatik olarak yonlendirilmesi sağlanarak, muazzam miktarda zaman ve enerji tasarrufu gercekleştirilir. Bu misÂle benzer şekilde akciğerlerde yaklaşık 300.000.000 hava keseciği (alveol) bulunmaktadır. Herhangi bir sebeple bunlardan bir kısmı oksijeni bol hava ile doldurulmadığında, kanın oksijence fakir alveollere gelmesi engellenir. Alveollerin oksijeni bol hava ile doluluk nispetlerine gore, akciğere gonderilen kanın sevkiyatı duzenlenir. Âzamî tasarruf prensibine uygun olarak, akciğerlerdeki kanın Âzamî oksijenlenmesi sağlanarak kalbe geri gonderilir. Oksijenin farklı damarlarda birbirine zıt, ancak faydalı ve hayatî tesirlere yol acması tesadufen ortaya cıkmış olamaz. Burada her an ve her şeyde mutlak hÂkimiyeti olan Yaratıcı cok acık bir şekilde kendisini bize tanıtmaktadır.
Adrenalinin farklı dokularda birbirine zıt tesirlere yol acmasının hikmetleri
Bobrek ustu bezinden salgılattırılan bir hormon olan adrenalin, ayrıca sempatik sinir uclarından da sinyal taşıyıcı kimyevî bir madde olarak salgılanır. Bobrek ustu bezinden salgılanan adrenalin, bazı istisnalar hÂric, damar ceperlerini daraltmak icin damar duz kaslarında kasılmaya sebep olur. Damarlardaki bu daralma, tansiyonun yukselmesine yol acar. Kanama veya başka bir sebeple anî tansiyon duşukluğunde, salgılanan adrenalin tansiyonu yukseltir. Cunku tansiyon duştuğunde beyne kan akışı azalır. Buna bağlı olarak once baş donmesi ve sersemlik hissi, ardından da bayılma ortaya cıkar. Eğer duşuk tansiyon devam ederse beyin olumu başlar. Bu acıdan adrenaline, ağır kanamalarda sebepler plÂnında hayat kurtarıcı bir hormon olarak vazife gordurulmektedir.
Adrenalinle ağır kanamalarda tansiyonun yukseltilmesine vesile olmak icin damarlarda daralma oluşturulurken, kalb ve beyin damarları bu daralmadan muaf tutulur. Cunku bu iki hayatî organda damarların daralması, bu organlara giden kan akımının iyice azalması demektir. Dolaşım sistemi kapalı borular sistemi olduğundan, aynı adrenalin butun vucut organlarında damarları daraltıp onlara cok az kan gonderilmesine vesile olurken, kanın beyin ve kalbe doğru yonlendirilmesine de sebep olmaktadır. Hatt adrenalin kalb damarlarında genişlemeye sebep olmakta ve kalbe kan akımı artırılmaktadır. Peki, aynı madde iki farklı organda nasıl birbirine tam zıt tesirler ortaya cıkarabilmektedir? Adrenalinin tesiri, damarlarda bulunan reseptorlerine (alıcılarına) gore değişmektedir. Adrenalin ile reseptorleri arasındaki işleyiş farklı kilitler ile maymuncuk şeklindeki anahtar gibidir, yani adrenalin maymuncuk, reseptorleri de farklı kilitler sayılabilir. Kalb ve beyin dışındaki organların damarlarında adrenalinin daraltmada vazifeli alfa reseptorlerinin sayısı fazladır ve bu reseptore bağlandığında daralma ortaya cıkmaktadır. Ancak kalb damarlarında adrenalinin genişletmede vazifeli beta reseptorlerinin sayısı daha fazla olacak şekilde programlandığından, burada daralmanın aksine genişleme ortaya cıkmaktadır.
Adrenalinin zıt tesirleri, istirahatta ve kanama durumlarında ortaya cıkmaktadır. İstirahatta ve kanama durumunda kaslara giden kan akımı azaltılmaktadır. Egzersizde ise kaslara giden kan akımının artırılmasına ihtiyac vardır. Hatt egzersizde kan, kas dışı organlardan cekilip kaslara sevk edilir. Mesel sindirim organlarının kan akımı azaltılır ve oraya gonderilen kan, kaslara gonderilerek buradaki kan akımı artırılır. Egzersiz esnasında sempatik sinir sistemi aktif hÂle getirilir ve bobrek ustu bezinden fazla miktarda adrenalin salgılatılır. Adrenalin diğer organların damarlarında bulunan alfa reseptorlerini uyararak onlarda daralmanın oluşmasına, dolayısıyla damarlara gelen kan akımının azaltılmasına sebep olur. Yaratıcımız cok hayatî fonksiyonlar yuklediği kalb ve beynimizi kan akımı kısıtlamasından surekli muaf tuttuğu icin, bu iki organın damarlarındaki hucre zarlarına, daraltmada vazifeli alfa değil, genişletmede vazifeli beta reseptorleri cok fazla miktarda sentez ettirilmektedir. Ancak kaslardaki damarlarda adrenalin bu duruma zıt bir tesir gosterir. Cunku egzersizle dokulardan salgılatılan ve damarları genişletmede vazifeli ilÂve maddelerin devreye girmesiyle, adrenalin, damarlarda daralmaya değil, genişlemeye ve kas dokusunda kan akımının artırılmasına sebep olur. Adrenalin, solunum yollarındaki duz kaslarda daralmaya değil genişlemeye; dolayısıyla kanın daha iyi oksijenlenmesine vesile olur. Kanama durumunda dokulara sevk edilen kan akımı azaltıldığından, dokuların oksijenlenmesinde de azalmalar olur. Kanama durumunda, sistemi korumak uzere adrenalinle coğunlukla butun vucuttaki damarlar daraltılırken, solunum yollarındaki duz kaslar bu daralmadan muaf tutulur. Kanama durumunda, adrenalin solunum yollarının genişletilmesine yol acarak, akciğerlere gonderilen daha az kanın, daha fazla oksijenlenmesi sağlanır. Boylece kan kaybıyla ortaya cıkan oksijen yetersizliği telÂfi edilir.
Yuce Yaratıcı aynı ortak maddenin bağlanabildiği farklı reseptorler yaratarak, farklı, hatt birbirine zıt tesirler oluşmasına imkÂn vermektedir. Alfa ve beta reseptorlerinin alfa1, alfa2, beta1 ve beta2 gibi alt grupları da vardır. Hatt alfa1A gibi daha alt reseptor gruplarına da ayırmak mumkun olmaktadır. Tek bir madde olan adrenalinin, farklı reseptorlere bağlanarak bircok farklı vazifeler ustlenmesi bir tasarruf prensibidir. Boyle olmasaydı, her reseptor veya her vazife icin ayrı bir maddenin vucutta var olması, bu durumda da her madde icin ayrı bir ic salgı bezi yaratılması gerekirdi. Burada zikredilen maymuncuk-kilit munasebeti gibi bircok mukemmel mekanizmanın tesadufen veya evrimleşerek ortaya cıkması hic mumkun olabilir mi?! Kim evinin kapısındaki kilit ve anahtarın kendi kendine veya tesadufen meydana geldiğini iddia edebilir ki?!.
Reseptorlerdeki bu ceşitlilik, hastalıkların tedavisinde cok farklı ilÂcın sentezine imkÂn vermektedir. Mesel bir ilÂc duşunun ki, sadece alfa1 reseptorune bağlanarak adrenalin benzeri tesir gosterebiliyor, ancak alfa2 yahut beta reseptorlerine bağlanmadığı icin adrenalinin diğer reseptorleri uzerinden olan tesirlerini gostermiyor. Tam tersine adrenalinin tesirlerini engellemek gerektiğinde, ilÂc sadece adrenalinin bir reseptoru uzerinden olan tesirlerini engellerken, diğer tesirler devam ettirilebiliyor. Mesel kalb hastalıklarında sık kullanılan ‘beta bloker’ isimli ilÂclar, adrenalinin sadece beta reseptorleri uzerinden olan tesirlerini bloke edip ortadan kaldırırken, alfa uzerinden olan tesirlerine engel olmamaktadır. Aksi takdirde kaş yaparken goz cıkarma gibi menfî durumlarla karşı karşıya kalacaktık. Tedavideki bu secicilik, Yaratıcı’nın ‘ŞÃ‚fî’ isminin ÂşikÂr bir tecellisidir. O, yaratırken tedavi imkÂnlarını da yaratılış mu’cizesinin icine derc etmiştir. İnsana duşen vazife ise, organların yapı ve fonksiyon butunluğu icindeki sırlı guzellik ve hikmetleri deşifre ederken, aynı zamanda şifa yollarını da ortaya cıkarmak ve boylece iki kanatlı tefekkurî bir ibadet yapmaktır.
Prof. Dr. Omer ARİFAĞAOĞLU
KAYNAK: Sızıntı
Yeni paylaşımlarda buluşmak dileğiyle...
[IMG]http://img370.**************/img370/5258/altlogoeb6.gif[/IMG]
__________________
Zıtlıklar İcinden Cıkarılan Denge
Dini Bilgiler0 Mesaj
●21 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Zıtlıklar İcinden Cıkarılan Denge