CenÂb-ı Hakkʼın rızÂsına ermek istiyorsak, oncelikle Oʼnun hakkımızdaki takdîrine rÂzı olmayı bilmeliyiz.

Şeyh SÂdî Hazretleri buyurur:

“Kısmetine rÂzı olmayan kuldan CenÂb-ı Hak da rÂzı olmaz.”

CenÂb-ı Hakkʼın rızÂsına ermek istiyorsak, evvel Oʼnun hakkımızdaki takdîrine rÂzı olmayı bilmeliyiz. Rabbimizle huzur bulmalı, Oʼnun beraberlik ve dostluğuyla mutmain bir gonle kavuşmalıyız. Hikem-i AtÂiyyeʼde buyrulan:

“YÂ Rabbi! Senʼi bulan neyi kaybetti? Senʼi kaybeden neyi buldu?” hikmetini kalplerimize nakşetmeliyiz.

Zira gercek bir kulluk:

‒Hakkʼın takdîrinden memnun olabilme sanatıdır.

‒Her zaman ve mekÂnda Allah ile dost kalabilme mahÂretidir.

‒Hayatın med-cezirleri, değişen şartları ve surprizleri karşısında muvÂzeneyi bozmayıp şikÂyet ve sızlanmayı unutabilme huneridir.

NE GUZEL KUL

Nitekim, cile ve ıztırapları Âdeta “hoş geldin” dercesine karşılayan Eyyûb -aleyhisselÂm-ʼa CenÂb-ı Hak; “نِعْمَ الْعَبْدُ / O ne guzel kuldu.” buyurmuştur.

ALLAH BİLİR, SİZ BİLMEZSİNİZ!

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“…Sizin icin daha hayırlı olduğu hÂlde bir şeyi sevmemeniz mumkundur. Sizin icin daha kotu olduğu hÂlde bir şeyi sevmeniz de mumkundur. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (el-Bakara, 216)

Gaybı bilen, yalnız CenÂb-ı Hakʼtır. Bizler, hÂdiselerin derûnuna vÂkıf olamadığımız icin, zÂhiren musîbet gibi gorunen hÂdiselerde de CenÂb-ı Hakkʼa tevekkul ve teslîmiyet gostermeliyiz. Zira CenÂb-ı Hakkʼın sevip rÂzı olduğu kullar, her hÂlukÂrda ilÂhî takdîre rÂzı olabilen sÂlih kullardır.

Rasûlullah -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem- Efendimiz şoyle buyurmuştur:

“Kim akşam olunca (samimiyetle); «Rab olarak Allah’tan, din olarak İslÂm’dan, nebî olarak Muhammed -sallÂllÂhu aleyhi ve sellem-’den rÂzı oldum.» derse, Allah TeÂl Hazretleri’nin o kulunu rÂzı etmesi, uzerine bir hak olur.” (Tirmizî, DeavÂt, 13/3389)]

[1] Bkz. SÂd, 44.

Kaynak:
__________________