HERKES dini kendi kafasına, kendi heves ve hevasına, keyfine, kendi re'yine gore oğrensin, yorumlasın, uygulasın derseniz işte bugunku duruma duşeriz.
Birtakım Muslumanların şu beyan ve iddialarına bakınız:
1. Mezhepler put haline gelmiş...
2. Bazıları mezhepleri din haline getirmiş.
3. Tasavvuf kufur ve şirkmiş.
4. Mason Efganî buyuk İslÂm onderi ve rehberi imiş.
5. Muhyiddin Arabî, İbn Teymiyye'nin dediği gibi hÂşÃ‚ Şeyh-i Ekfermiş (En kafir şeyhmiş).
6. Tasavvuf ve tarikat evliyası evliyaurrahman değil, hÂşÃ‚ evliyauşşeytan imiş.
7. Herkes Kur'Ân'dan kendi kafasına gore ahkam cıkartabilirmiş.
8. Halidi Bağdadî hÂşÃ‚ zındıkmış.
9. Bir kabrin başına gidip Fatiha okumak şirkmiş.
10. Ebu Hureyre radiyallahu anh hazretleri hÂşÃ‚ yalancıymış, hadîs uydurmuş.
11. İslÂm'ın tek kaynağı Kur'Ânmış, Sunnet kaynak değilmiş.
12. Bugunku ehl-i Sunnet İslÂmlığı Emevî diniymiş.
Şefkat yerine şevkat, evkaf yerine efkaf, tefsir yerine tesfir diyen ve yazan bazılarının ictihada yeltenmesi ne kadar gulunc.
Adam namaz kılıyor, fıkhı inkÂr ediyor. Kıldığı namazı nasıl kılıyor. Fıkha gore... Ol mÂhiler ki, derya icredir deryayı bilmezler...
Cenab-ı Hak Kur'Ân-ı Kerim'i insanlara hidayet rehberi ve necat dusturu olarak gondermiştir. Eyvallah... Lakin onune gelen Kur'Ân'ı yorumlayabilir mi? Elbette yorumlayamaz. Bu iş icazetli alimlere mahsustur. Onların yazdığı tefsir kitaplarını okursun ve Kitabullahı anlarsın akıl ve idrakin ne kadarsa.
Dinimizin teferruata ait ihtilaflı meseleleri vardır. Kan cıkmasının Hanefilere gore abdesti bozması, Şafiîlere gore bozmaması gibi... Rabıta da uzerinde ihtilaf edilmiş bir konudur. Caizdir diyenler cıkmıştır, değildir diyenler cıkmıştır. Bu konuda Muslumanı şirkle, kufurle, zındıklıkla suclamak ne kadar aşırı bir şeydir.
İslÂm dininin esaslarından biri edeptir.
İslÂm dini, mu'minin mu'mine saldırmasını doğru bulmaz.
Bir kimsede yanlış bir duşunce, inanc, aksiyon varsa, onun bu yanlışlığına karşı olunur, kişiliğinin tamamına değil.
Teymiyyeciler, Vehhabîler, Neo-Hariciler, şiddete yonelikler, Radikaller, cahiller vur deyince oldurur.
Bugun oyle Muslumanlar goruyoruz ki, meşreb ayrılığı yuzunden sÂlih kardeşine duşmanlık ediyor, kendi cemaatini destekleyen kÂfirlerle dost oluyor. Ne korkunc tezat.
Ya Rabbi hepimize ilim ve edep nasip et.
İslÂm dini adaleti emr ediyor. İtidal kelimesi adalet kokunden gelir. Olgun mu'min mutedil olur. İfrat ve tefritten kacar, ortada bulunur. İnsaftan ayrılmaz.
Edep, terbiye, itidal, insaf sahibi olmayan kişi kamil (olgun) değildir.
Beğenmediğin, aklının ermediği bir fikir mi var, edep ve terbiye ile tartışacaksın. Ne yapacaksın? Once selam vereceksin, sonra saldırgan ve terbiyesizce olmayan bir uslupla tenkidini yapacaksın.
Sokak serserisi ağzıyla tartışmak Muslumana yakışmaz.
Lutfen olgun, akıllı, itidalli, sabırlı, terbiyeli, edebli, nazik, kibar, hakşinas, (ruh ve ahlÂk bakımından) asil, insaflı, muruvvetli Muslumanlar olalım. Olamıyorsak cenemizi tutalım.
Ehl-i SunnetBuyuğu Bediuzzaman
KALBİNDE İslÂm, iman, Kur'Ân, Ummet, Şeriat, Sunnet, Mukaddesat sevgisi olan her Musluman Bediuzzaman Said Nursî hazretlerini sever ve sayar, onu minnet ve teşekkurle anar. Cunku bu muhterem zat, butun omrunu bu saydığım değerlere hizmet ile gecirmiştir ve Cenab-ı Hakk'ın lutfuyla buyuk futuhata nÂil olmuştur.
Yakın tarihimizde Muslumanlar cok kara gunler gorduler, cok ağır zulum ve baskılara mÂruz kaldılar, cok eziyetler ve işkenceler cektiler. İşte o karanlık zulum devrinde Ustad Bediuzzaman Said Nursî hazretleri bu halkın imanını kurtarmak icin calışıp cabalamıştır.
Ne kadar esef edilse azdır... Zamanımızda boyle mubarek bir zatın aleyhinde bulunan birtakım kimseler gorulmektedir.
Onlar merhum Ustad hazretlerini karalamak icin birtakım iftiralara başvuruyor, yanlış yorumlar yapıyor.
Bendeniz bu yazımda elimden geldiği kadar Ustad hazretlerinin bazı ozelliklerini anlatmak ve sıralamak istiyorum.
Birincisi: O bir Ehl-i Sunnet buyuğudur. Kesinlikle hicbir bid'atle, bozuk akide, fikir ve goruşle ilgisi yoktur. İtikatta sunnîdir, amelde sunnîdir.
İkincisi: Ustad hazretleri dinde reform, yenilik, değişiklik yapılmasına karşıdır. İslÂm'ı bir butun olarak kabul eder, İslÂm'ı Ehl-i Sunnet imamlarının anladığı ve anlattığı şekilde anlatır ve oğretir.
Ucuncusu: Zamanımızda bazı diyalogcular, İslÂm'ın esaslarından, temellerinden, usûlunden tÂvizler (odunler) veriyorlar; "Uc İbrahimî din vardır, Ehl-i Kitab da Cennet'liktir, onlarla aramızda Âmentu konusunda ihtilaf yoktur..." şeklinde konuşuyorlar. Bu gibi yanlış ve bozuk fikir ve inancların Bediuzzaman hazretleriyle ilgisi yoktur. İslÂm'dan taviz vererek yapılan diyaloğu dinimiz kabul etmez. Boyle bir diyalog, imanı tehlikeye atar.
Dorduncusu: Ustad hazretleri dinde orta yolda, cadde-i kubrada olmuş, cumhur-i ulemanın izinden gitmiştir.
Beşincisi: Ustad hazretleri Kur'Ân'ın temel prensiplerinden olan "Allah katında din İslÂm'dır" inancına sımsıkı bağlıydı. Onun bu inanctan odun verdiğini iddia etmek buyuk bir iftiradır.
Altıncısı: Ustad hazretleri İslÂm'a, imana, Kur'Ân'a hizmet konusunda Peygamber (sallallahu aleyhi vesselam) ahlÂkı ve metodu ile calışmıştır. İhlaslı olmuş, Yaratan icin yaptıklarından dolayı yaratıklardan ucret, maaş, hatt hediye bile kabul etmemiştir.
Yedincisi: Ustadı Cemaluddin Afganî taraftarı olarak gostermek hatÂdır, iftiradır. On dokuzuncu asrın sonlarında ve yirminci asrın başlarında Afganî'nin icyuzu bilinmiyordu. Şiiî olduğu halde taqiyye yaparak kendisini Sunnî gostermesi, İranlı olduğu halde Afgan gostermesi (Bu yalancılık ve Musluman kardeşlerini aldatmak değil midir?), Masonluğun en azgın grubuna mensup olması, Halife-i Muslimîn Sultan Abdulhamid'i, bir İngiliz ajanı ile birlikte tahtından indirmek icin calıştığı ve daha başka kusurları, gunahları ve bozuklukları bilinmiyordu.
Sekizincisi: Ustad hazretleri tarih boyunca birkac kişiye nasip olmuş keskin bir zekaya, harikulade bir akla, derin bir firasete, akılları hayrete duşuren guclu bir hafızaya sahipti. On dort yaşında şer'î ilimlerden icazet almıştır. Maneviyat ve tasavvuf sahasında da derecesi yuksekti. Her gun ezkÂr ve evrad ile meşgul olurdu. Son derece yuksek bir ahlÂka sahipti. Kotulukleri affeder, kendisine eziyet edenlerin hidayetine dua ederdi.
Boyle bir zatın aşırılıklara kacması, cumhur-i ulemanın yolundan ayrılıp cıkmaz sokaklara, dar patikalara girmesi mumkun değildir.
Diyalogcuların Bediuzzaman hazretlerini istismar etmekten vazgecmeleri tavsiye ve temenni edilir.
Vehhabî meşrebli, aşırı uclarda bulunan, guluvve sapan, ifrat veya tefrite kacmış kimselerin Ustad hakkındaki yersiz tenkitlerine kesinlikle kulak verilmemelidir.
27 Mayıs 1960'tan sonra bazı insî şeytanlar Ustad'ı karalamak icin, merhum ŞeyhulislÂm Mustafa Sabri'nin yazmış olduğunu iddia ettikleri duzmece bir reddiye yayınlamışlardı. Merhum Eşref Edib beyin gayretleriyle ve araştırmasıyla bu risalenin sahte ve duzmece, olduğu isbat edildi. Cunku, icinde zikr edilen bir kaynağın basım tarihi, Mustafa Sabri'nin olumunden sonrasına aitti!..
Kendilerini Nurcu gibi gosteren bazı kimseler, bozuk diyalog akideleri uğrunda Bediuzzaman'ı kullanmasınlar. Bediuzzaman'ın bozuk, sapık, aşırı inanc ve goruşlerle ilgisi yoktur.
Tekrar ediyorum: Bediuzzaman orta yolda giden, cumhur-i ulema cadde-i kubrasında yuruyen bir Ehl-i Sunnet buyuğudur. Onda, bu tÂrife aykırı duşen bir ozellik ve noksanlık yoktur.


Mehmet Şevket Eygi
__________________