Mu'min Hanımların Saclarını Ortmeleri Mevzuu:
Bir arkadaşımız,
Nur: 31. Ayetin, وَلْيَضْرِبْنَ بِخُمُرِهِنَّ عَلَى جُيُوبِهِنَّ cumlesini, aşağıdaki gibi acıklamıştır:
"Yadribne bi humurihinne al cuyûbihinne”
Yadribne: Salsınlar, sarkıtsınlar, vursunlar.
Bi humurihinne:Saclarını
Al cuyûbihinne: Cuyuplarına
Bi-Humuri-Hinne
Bi: Sanskiritce bir ek, besmelenin başındaki “Bi”gibi.
Humur: “Saclar” demek, Sanskiritce bir kelimedir, Arapca değildir.
Hinne: -ını, -unu şeklinde ektir. “Saclar” kelimesini “saclarını” yapar.
Bu acıklamalarından sonra, Kur'an'da, Musluman kadınlar icin kesinlikle sac, baş ortme emri olmadığını ısrarla belirtiyor. Ayette de "onlar saclarını cuyûblarına (goğuslerine vb) sarkıtsınlar" şeklinde bir anlam bulunduğunu belirtiyor!
Nûr: 31'deki TahrifÂta Cevap:
Aman Allah'ım, bunlar nasıl acıklamalardır! Sozde, Ayetlerin, Arapcalarından acıklama yapılıyor, ama hepsi yanlış! Arapca bilmeyen arkadaşların sakın kafası karışmasın, mealleri beğenmeyip, sozde Arapca'dan acıklama yapan arkadaşımızın, Arapca bilmediğine ben eminim! Normal bir Arapca bilen, sıradan bir Arapca talebesi bile buradaki hurafe fikirleri, Kur'an ve Arapca adına gercekleştirilen iftiraları ve tahrifatları anında fark eder.
Sac ortmek farz değilse, kadınların baş ortulerini nerelerine sarkıtacaklarına dair muhkem bir Ayetin Kur'an'da yer almasına gerek var mıydı, sorusu bile bu arkadaşın acıklamalarını curutmeye yeterli olur ama biz yine de cevap vermek istiyoruz.
Bir kere Ayetin ilk kelimesi; yadribne değil "ve'l yadribne" şeklindedir. Ve emr-i ğaibtir. Ve'l yadribne'nin koku da-ra-be fiilidir, "bi" ve "alÂ" harfi cerleriyle kullanıldığında; "bi", ismin -i halini, "alÂ" da ismin -e halini verir. Yani bir şey-i bir şey-e sarkıttı, kapattı demektir. Ayetin anlamı: "Başortulerini gerdanlarına (goğuslerine) kapatsınlar (sarkıtsınlar)" demektir. Ve'l yadribne'nin sonundaki "ne" eki; cem'i, muennes, ğÂibe zamiridir. Her halukÂrda fiile bitişik olur.
"Humur" kelimesine "saclar" anlamı veren bir Arap dili otoritesi varsa, soyleyin de biz de oğrenelim. Ve o adama ilmi cevap verelim. LisÂnu'l Arab eserini temel kaynak alarak... Zira Arap dilinde, İbn Manzûr'un LisÂnu'l Arab'ı, en temel ve en kapsamlı eserdir. Okuyabiliyorsanız, acın bakalım bu kelimeye “sac” anlamı veriliyor mu?
Humur kelimesi coğul bir kelimedir ve HımÂr kelimesinin cem'idir; başortusu demektir. KitÂb-Kutub veznindedir. HımÂr; MufÂa'le bÂbından olan HÂ-me-ra fiilinin masdarıdır. Bu kelime, "Hamr" (şarap, icki) kokunden gelir. Bu fiil (خَمَرَ يَخْمُرُ), BinÂsı itibariyle "feale-yef'ulu" sîğasında birinci bÂbdandır ve "ortmek, gizlemek" anlamına gelir. Peygamberimiz bir Hadiste; والْخَمْرُ ماَ خاَمَرَ الْعَقْلَ "hamr, aklı orten şey(icki)dir" (BuhÂri, Eşribe, 4) buyurmuştur. Hamr, aklı orten (saklayan, perdeleyen, gideren) şey; hımÂr ise sacı, başı orten ve perdeleyen şeydir. Başka anlamı varsa nerede yazıyor ve kim soylemiş, gosterin? Ben soyluyorum diyorsanız, biz almayalım. Bektaşi’nin abdestsiz namaz kılıp da "ben yaptım oldu" demesine benziyor, sizin işiniz!
Humur kelimesinin anlamını ben size yazayım. Hem sizin, hem de okuyucular icin acıklayıcı bilgi olsun.
والخمر : جمع خمار وهو ما تغطى به المرأة رأسها
Ayetler uzerinde bu kadar pervasızca konuştuğunuza gore, yazdığımı harekesiz de okursunuz diye, hareke koymadım! Zira siz bırakın Arapca'yı, Sanskritce'den bile haberdarsınız!
Anlamını biz verelim: "Humur: HımÂr'ın coğul halidir. O da, kadının kendisiyle başını orttuğu şeydir." Başı orten şeye ne denir sizce? Tabii ki, başortusu denir. Başta da, saclar bulunur. Dolayısıyla Allah, mu’mine hanımlara saclarını ortmelerini emretmektedir.
Siz de bize bir Humur tarifi yapar mısınız? Arapca, Sanskritce ya da Turkce fark etmez. Yeter ki kaynağı olsun! Bu kelimenin Sanskritce olduğunu neye gore soyluyorsunuz? Arapca'da "sac" anlamına gelen kelimenin "şa'r" olduğunu soylemişsiniz ve "bu kelime, Arapca değil" demişsiniz! Yani demek istediğiniz şey, bu Ayette "sac" kelimesi gecmediği icin, "sac" ortme emri de yok, diyorsunuz. Buna gerekce olarak, birebir "sac" anlamını ifade eden kelimenin olmadığını soyluyorsunuz, bu iddianız, Arapca'yı bilmemenizden kaynaklanmaktadır. Diğer bir iddianız da, "şa'r" kelimesi "sac" anlamına gelen bir kelime olduğuna gore, o kelime de burada yok şeklinde sathî (yuzeysel) bir yaklaşım ortaya koyuyorsunuz! Oysa bu yaklaşımların ne kadar yanlış olduğu erbÂbınca ma'lûmdur!
Arapca'da elfÂz-ı muterÂdife (anlamdaş) yani lafızları farklı ama anlamları aynı olan kelimeler vardır. Aynı şekilde elfÂz-ı muştereke (sesteş) yani lafzı tek ama anlamı cok olan kelimeler de vardır. Yani bir anlamı ifade etmek icin lafızları birbirinden farklı olan bircok kelime de bulunabilir, tek bir lafız bircok farklı anlamları da ifade edebilir. Bu durum, meselenin diğer yanı! Bu bahsettiğimiz durum Kur'an ve Hadislerde de sıkca gecmektedir. Bundan dolayı da, bu mesele, Usûl ilminin onemli mevzularından birisidir. Biz asıl mevzuumuza devam edelim...
"Bi" harfinin Sanskritce'de bir harf olduğunu soylemekle bir ilk olmaya mı calıştınız? Arapca bilenler varsa, onları, “bu kelime Sanskritce” diyerek mi susturmayı duşundunuz? Bu harfe, harf-i cerr denir ve isimlerin başına gelir, sonlarını kesre harekesine cevirir. Vad' diye bir ilim vardır ki, o ilme gore; harflerin anlamları ve kullanıldıkları yerlerde ne anlam taşıdıkları ele alınır ve ilim talebesine oğretilir. "Bi" harf-i cerrini de, Sanskritce ilan ettiniz ya? Size ne diyebiliriz ki, cok ilginc fikirler taşıyorsunuz.
"Al cuyûbihinne" kelimesine anlam bulamamışsınız sanırım, cuyûplarına demişsiniz! Arapcayı Arapcayla mı anlamlandırıyorsunuz?"ÂlÂ" harf-i cer ve "uzerini, uzerine" anlamına gelmektedir. Cuyûb kelimesi isim olduğu icin de" Âl cuyubihinne" derken kelimenin sonunu yani "ba" harfini kesre yapmıştır. Yani Turkce'ye gore soylersek "i" sesi verdirmiştir.
Cuyûb kelimesi ceyb kelimesinin coğuludur ve goğus, yaka, gerdan anlamlarına gelir.
"Hinne" yani cuyubihinne'nin sonuna bitişen muttasıl (bitişen) zamir'in hinne şeklinde okunmasının nedeni kelime başındaki harfi cerr denen alÂ'dır. Aslı hunne'dir.
"Hinne : -ını, -unu şeklinde ek" demişsiniz!
Bilakis, "hunne"; cem'i, muennes, ğÂibe zamiri (coğul gaip kadınlar zamiri)dir ve "onlar" anlamındadır. Al cuyubihinne'ye kırık mana verirsek "o bayanların goğuslerinin uzerine" demektir. Anlamı toparlarsak, "goğuslerinin uzerine" şeklinde, sondaki zamiri ismin icine derc ederiz. Belağatta da bir kaidedir bu. "Onların kalemi" demeyiz, "kalemleri" deriz.
Bu acıklamalardan sonra, Ayetin doğru anlamı anlaşılmış olmaktadır. Sizin de takdir edeceğiniz gibi, Ayetten; "saclarını, goğuslerine ya da boyunlarına sarkıtsınlar" gibi ilme zıt olduğu kadar, mantığa da zıt bir mana cıkmaktadır. Bu, yaklaşım tarzı tam bir mantık cıkmazıdır! Bu durumda, sacları, goğus ya da boyun uzerine sarkıtmanın amacı nedir? Amac, goğusleri kapatmak ise, neden bu işlevi tam goren bir ortu emredilmesin? Emrediliyorsa -ki emrediliyor-, bu durumda baş ortusuyle ya da başı orten geniş bir ortuyle goğus, gerdan, boyun ve yakayı kapatmayı emreden Allah, aynı zamanda o başı orten ortuyle, Musluman hanımlara, saclarını da ortmelerini emretmiş olmuyor mu?
“Musluman kadınların saclarını ortmeleri farz mıdır?” başlıklı yazımızı da okuyun, lutfen.
O yaptığımız acıklamalar uzerinde butun ummetin icmaı vardır ve aksini iddia etmek ise kufurdur.
Bir de bu acıklamaları okurken, sizinle tartışma ya da bir mucadele gibi değerlendirmezseniz sevinirim. Zira benim ne oyle bir amacım, ne de niyetim var. Aksi takdirde, haksızlık etmiş olursunuz.
Bu acıklamaları, bir yanlış karşısında, hakkı acıklama olarak gorunuz. İnşÃ‚Allah, yanlışlarınızı gormenize vesile olur.
NOT 1: Bu acıklamamızdan sonra, en baştaki acıklamaları yapan arkadaşımız, hatalı olabileceğini kabul ederek, gayet iyi niyetle soru sorduğunu, oğrenmek icin araştırma yaptığını belirterek, teşekkur etti ve iyi dileklerini sundu. Biz de, iyi niyetinden dolayı teşekkur ediyoruz ve kendisine, bu konunun hakikatini anlaması icin Allah'tan hidÂyet diliyoruz. Âmin.
NOT 2: Bazı kimseler bu Ayette gecen “baş ortulerini yakalarının uzerine indirsinler” beyanından maksadın, cÂhiliyye doneminde Âdet olan “goğus ve gerdanları acıkta bırakarak giyinme alışkanlığı” ortadan kaldırmak olduğunu soylemektedirler. Yani bu kimselere gore, bu Ayet, goğus dekoltenizi kapatın, şeklinde bir anlam ifade etmekteymiş! Bu duşunce şekli, eksik olduğu gibi buyuk bir tahrifattır! Zira Allah, gerdan, goğus, boyun vb bolgelerin “humur” denen bir ortu ile kapatılmasını emretmiştir. Amac sadece goğusleri kapatmak olsaydı, elbiselerden ayrı olarak başka bir ortu ile o bolgenin kapatılması değil, giyilen dekolteli elbiselerin daha kapalı ve tesetture uygun olması emredilmekle iktifa edilirdi. “Goğuslerin, humur (baş ortuler) ile kapatılması gerekir ama saclar acıkta kalabilir” diyenler, bu iddialarıyla, sağ kulaklarını sol elleriyle, sol kulaklarını da sağ elleriyle gostermeye calışan kimselerdir. Oysa Rabbimiz, buyukce bir baş ortusu ile hem başı, sacı hem de goğus, gerdan, yaka, boyun gibi o bolgedeki tum hatları tam olarak kapatmayı ve o bolgelerin dar, şeffaf ve sıkı bağlanmış olmamasını emretmektedir. Allah’ın muradını kavrayamayan kimselerin dediği gibi, sac ortmek ve tam anlamıyla tesetture girmek gerekmeseydi ve dahi İslam’ın emri yalnızca acıkta kalan goğusleri bir ortu ile kapatmak olsaydı; bu durumda –az once de dediğimiz gibi- Allah’ın bir ortu ile goğsu kapatmayı emretmesine gerek kalmaz, goğuslerle beraber “tum vucudu saran daha munasip bir elbise giyin” derdi. Boyle demediğine gore, baş uzerinden gelen ortunun başka gorevleri de vardır ki, o da en başta sacları, sonra boynu, yakayı, sonra da goğusleri tam olarak, en guzel şekilde kapatmaktır.
Yusuf Semmak
__________________
Nur: 31'deki TahrifÂta Cevap (Mu'minelerin Saclarını Ortmeleri Mevzuu)
Dini Bilgiler0 Mesaj
●29 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaþam & Danýþman
- Eðitim Öðretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Nur: 31'deki TahrifÂta Cevap (Mu'minelerin Saclarını Ortmeleri Mevzuu)