Sabah namazını kılarak, gune “Allah’ın garantisi” altında başlayan bir mu’min, artık ertesi gune kadar karşılaşacağı mucadele ve tehlikelerde buyuk bir guven ve guc sahibidir.
Sabah namazı, gunun ilk imtihanı, ilk ibadetidir. Dolayısıyla gune iyi başlayıp ilk imtihanı başarmalısınız ki, diğer imtihan ve tehlikelere karşı daha guclu ve donanımlı olasınız.
Nitekim Peygamberimiz (sav); “Kim sabah namazını kılarsa, Allah’ın garantisi altındadır” (Kutub-i Sitte, c.17, s.541) buyurarak bu gerceği belirtir.
Sabah namazını kılarak, gune “Allah’ın garantisi” altında başlayan bir mu’min, artık ertesi gune kadar karşılaşacağı mucadele ve tehlikelerde buyuk bir guven ve guc sahibidir.
Rabbimiz sabah namazı hakkında şoyle buyurur: “Guneşin zevalinden (oğle vaktinde batıya kaymasından) gecenin karanlığına kadar (belli vakitlerde) namazlarını dosdoğru kıl. Bir de sabah namazını kıl. Cunku sabah namazı şahitlidir.” [İsra:78]
Gorulduğu gibi dort vakti bir anda zikreden Rabbimiz, onemine binaen sabah namazını ayrıca emretmiştir. Cunku onun şahitleri, gece ve gunduz melekleridir. Rivayete gore, bu melekler sabah namazında imamın arkasında birleşirler. Sonra gunduz melekleri kalır, gece melekleri semaya yukselirler. Ahirette bu meleklerin size şahitlik etmesini istemez misiniz?
Sabah Namazının Sunneti Bile Dunyadan Hayırlıdır!
Sabah namazı o kadar onemlidir ki, onun iki rekÂt sunneti en kuvvetli sunnettir. Hadiste, “Sizi atlılar kovalayacak bile olsa sabah namazının iki rekÂt sunnetini terk etmeyin”, “O, dunyanın tamamından hayırlıdır” buyrulmuştur. (Kutub-i Sitte, c.8, s.424) Yine bir hadiste sabah namazının iki rekÂt sunnetinin, bir başka hadiste de iki rekÂt farzının dunya ve icindekilerden hayırlı olduğu belirtilmiştir.
Acaba sabah namazına engel gibi gosterilen hangi bahane, dunyanın tumunden daha değerli olabilir? Namaza bahane gosterdiğimiz hangi sıkıntı, hangi tehlike, bizi duşmanların kovalaması kadar korkunc olabilir? Bu durumda bile sabah namazını kılmamız emrediliyor. Cunku her şeyin sahibi Allah’tır. Onun emri yapıldıktan sonra hicbir tehlike bize zarar veremez. Verse bile, gorunuşte dunyamız yıkılmış, ama ahiretimiz kurtulmuş olur. Faniyi verip bakiyi kazanan zarar eder mi?
Sahabeler Yaralıyken Bile Namazı Terk Etmezlerdi
Peygamberimizin (sav), guzide sahabeleri namaza oylesine onem verirlerdi ki, onun uğrunda hicbir engel tanımaz, savaş, yaralanma, olum bile vız gelirdi.
Dunyada iken cennetle mujdelenenlerden Hz. Omer (ra), kanlı bir suikasta uğramıştı. Yarasından kanlar akarken sabah namazını kılmış, namazı terk etmeyi aklından bile gecirmemişti.
Yine Hendek Savaşında yaralanan ashabın buyuklerinden Sa’d bin Muaz (ra) icin mescidin icinde cadır kurulmuş, kanları akarken orada namazını kılmış ve bu hal uzere vefat etmişti. Hz. Sa’d, namaza buyuk onem verir, asla terk etmezdi. Namaz onu oyle buyuk bir makama cıkarmıştı ki, vefatından sonra cok uzulen Efendimiz (sav), şunları soylemişti: “Sa’d’ın cenazesi uzerine RahmÂn’ın Arşı titremiştir. Onun icin daha once yeryuzune ayak basmamış 70 bin melek inmiştir.”
İşte sahabenin dunyasında namazdan daha onemli bir ibadet, ondan daha değerli bir davranış yoktu. Onun uğruna canlarını, mallarını, her şeylerini feda etmekten cekinmezlerdi. Demek ki, namaz en değerli varlık olan canı bile hice sayacak kadar değerli, onemli, lezzetli, saadetli bir ibadettir.
Sabah Namazının Vakti Guneş Doğunca Cıkar
Her namaz vakti gibi, sabah namazının vakti de cok muhimdir. Ne var ki, bazı Muslumanlar, sabah namazının vaktini bilmiyor ve onemsemiyor. Sanıyorlar ki, sabah namazı oğleye kadar kılınabilir. Oysa bu kesinlikle yanlıştır. Sabah namazının vakti, orucun başladığı an olan imsak vaktinde başlar, guneş doğunca biter. Takvimlerde yazan imsak vakti, sabah namazının başladığı ilk vakittir. Fakat Hanefîlerde faziletli olan, sabah namazını guneş doğmadan 30-40 dakika once kılmaktır. Yine takvimlerde “guneş” diye belirtilen vakit, guneşin doğduğu ve sabah namazının vaktinin cıktığı anı gosterir.
Demek ki, sabah namazını mutlaka guneş doğmadan once kılmak gerekir. Guneş doğduktan sonra sabah namazının ancak kazası kılınır. Bazı kimseler, “Guneş doğduktan sonra kılarsak borcumuzu oderiz, ama sevabı olmaz” diye duşunuyorlar. Bunun gercekle bir ilgisi yoktur. Boyle olmasaydı, nicin Peygamberimiz (sav) ve arkasından gelen milyarlarca Musluman asırlardır sabahın karanlığında caminin yolunu tutuyor?
“Kalkma tedbirlerini almadan” sabah namazını kacırınca, “Ne yapayım, uyanamadım” demekle sorumluluktan kurtulamazsınız. Dua, onemseme, erken yatma, uyarıcı arac kullanma gibi tum tedbirleri aldıktan sonra yine de namaza kalkamamışsanız, elbette oğleden once kazasını sunnetiyle birlikte kılmanız gerekir. Yine de tovbe ve istiğfar etmek, “Allah’ım, bir daha sabah namazına kalkamama acısı yaşatma” diye yalvarmanız gerekir.
En Cok Kazaya Bırakılan Namaz
Bunca onemine ve faziletine rağmen en cok kazaya bırakılan namaz, sabah namazıdır. Namaz kılanlar arasında yaptığımız bir ankete gore, “En cok hangi namazı kazaya bırakıyorsunuz?” sorusuna verilen cevap yuzde 70 oranında, “sabah anamazı” şeklindedir.
Rabbini sevdiğini iddia eden bir kulun, “samimiyet, vefa ve sadakat” imtihanı olan sabah namazına gosterilen bahaneler, yorgunluk, uykusuzluk, yolculuk, hastalık, soğuk, gusul ihtiyacı, misafirlik, uyarıcı aracın yokluğu veya yetersizliği gibi hususlardır.
Oysaki iş, okul, askerlik, eğlence, alış veriş gibi hususlarda bu tur bahaneler hice sayılmaktadır. Abdestle birlikte en fazla on dakikamızı alan sabah namazı, bu işlerden cok daha kolay ve zevklidir. Acaba sabah namazına camiye gelen herkese bir ceyrek altın verilse, hic gelmeyen olur mu? “Ne yapayım, uykum var, yorgunum, işim yoğun, hastayım” diyen cıkar mı? HÂlbuki sabah namazı bir ceyrek altın değerinde değil; dunya ve icindeki her şeyden daha hayırlıdır.
Tesbihat ve Duayı Hic İhmal Etmeyin!
Bazı kimseler, namaz kıldıktan sonra tesbih ve duÂyı terk ederek, Allah’ın huzurundan ayrılıyor. Oysa tesbihat ve dua, ozellikle sabah namazından sonra cok daha onemli ve faziletlidir. Hem tesbihattaki kelimeler, namazın ozu ve cekirdekleridir.
Tanıdığım bir gencin namazdan sonra dua etmeden sohbete daldığını gorunce dedim ki: “Sen bir yerde ucretli olarak calışsan, akşama kadar bircok işi gorup yorulduktan sonra, işveren ucretini vereceği zaman almadan gider misin?”
Boyle bir şeyi kesinlikle yapmayacağını soyledi. Ama sen namazını kıldın. Vazifeni yerine getirdin. Resulullah, namazdan sonra tesbihat yapanın butun gunahlarının affolacağını soyluyor. (Tirmizi, Dua: 3695) Allah da her zaman ve her an af ve mağfiret, lutuf ve ihsan kapısını acmış, adeta ‘Dile Benden ne dilersen’ diyor. Sen de davranışınla, ‘Hayır, ben hicbir şey istemiyorum’ diyorsun. Bu doğru mu?” dedim, hak verdi.
Evet, namazını kılıp hazır Allah’ın huzurundayken bir şey istemeden cekilip gidenleri, ucretini almayan işciye benzetiyorum. Aslında tesbih ve dua karşılığında Allah’ın bizlere verdiği ikramlar, ucret değil; cunku biz ucretimizi peşin olarak almışız. Dunyaya gelişimiz, insan ve Musluman oluşumuz, nail olduğumuz vucut, sağlık nimetleri hicbir ibadetle karşılığı verilemeyecek kadar buyuk ucretler. Tesbih ve duÂmız karşısında nÂil olacağımız nimetler ise, tamamen bir ikram, bir ihsan, bir lutuftur.
Tesbih ve duayı terk ederek, bu ikram ve ihsan denizinden mahrum olmamak gerekir.
__________________
Rabbe Sadakat İmtihanı; Sabah Namazı
Dini Bilgiler0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Rabbe Sadakat İmtihanı; Sabah Namazı