Yıl 622, Medine.
Hicretin henuz ilk yılı.
Bazı rivayetlere gore ise Bedir Savaşı’ndan hemen sonra, yani 624.
İhsan Sureyya Sırma Hoca’ya gore kesinlikle Bedir Savaşı’ndan once.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) rehberliğinde, oydaşma temelinde hem Muslumanlar arası hem de Muslumanlar ile Musluman olmayan topluluklar arası toplumsal-hukuki-siyasi ilişkileri duzenleyen, bircok yonu ile Medine İslam Devleti’nin kurucu yasası ozelliğini taşıyan belge hazırlanır.
Medine’de yaşayan Musluman, Yahudi ve Muşrik Arap blokları arasında ‘Birarada, barış ve esenlik icinde / ortak duşmana karşı siyasal birliği’ ongoren siyasal-hukuki catı formulunun yazılı belgesine taraflar ceşitli muzakereler sonucunda imza koyar.
Erken donem İslam Tarihi'nin en onemli hukuki belgelerinin başında gelen bu belge Medine Vesikası olarak adlandırılır.
Tarihciler ve siyaset bilimciler tarafından Medine İslam Devleti, Medine Şehir Devleti, Medine Site Devleti olarak farklı kategorilerde ele alınan, nihai tahlilde Ali Bulac’ın deyimiyle Medine’de sınırları belirlenmiş bir coğrafyada 622-632 yılları arasında egemen olan siyasal birliğin hukuki belgesi olan Medine Vesikası, Muhammed Hamidullah’a gore, sadece ilk İslam devletinin anayasası değil, aynı zamanda butun dunyada yazılı ilk anayasadır.
Medine Vesikası ile devletin Musluman olan ve olmayan kurucu unsurları arasındaki ilişkiler ve diyalog boyutları net ayrımlarla belirlenir.
Coğulculuk / cok kulturluluk / katılımcılık / barış ve saldırmazlık hedefli ilkeler temelinde oluşturulan Medine Vesikası’nın belki de en onemli ve carpıcı ozelliği, Medine Site Devleti’nin Musluman olmayan kurucu unsuru olan Yahudilerin inanc ve ibadet ozgurluğunun yanısıra kendi dinsel hukuklarına gore yargılanma haklarının kayıtsız-şartsız hukuki belge ile teminat altına alınmış olmasıydı.
Prof. Dr. Mustafa Sibai Medine Vesikası’nın, Musluman olmayan kurucu unsurlarına tanıdığı inanc / ibadet ozgurluğu ve coğulcu kulturu ongoren 25. maddesini ‘Musluman olmayanların din ve mal emniyetinin sağlanması, dini hayat bağlamında Muslumanlara uymaları icin zorlanamayacağı ve mallarının da musadere edilemeyeceği’ şeklinde yorumlar.
Hz. Muhammed’in başkanı ya da en ust duzeydeki hakemi olduğu devletin hukuksal yol haritası konumundaki vesikada ‘Yahudilerin dinleri kendilerine, muminlerin dinleri kendilerinedir’ şeklinde yer alan 25. maddeye gore, Muslumanlara saldırmadıkları surece, Yahudilere kayıtsız şartsız dinî ve hukuki ozgurluk alanı sağlanmış, boylelikle Medine’de bir başka dine iman edenlerin, dinlerinin rituellerini, kendi dinlerinin ongorduğu ibadethanelerde ve acık bir bicimde yaşamaları, anayasanın ozel bir maddesiyle hukuksal ve siyasal guvenceye kavuşturulmuştur.
Sonuc olarak Medine Vesikası bağlamında değerlendirildiğinde İslam’ın, Musluman olmayanların temel siyasi, kulturel, mulkiyet haklarını, Muslumanlar ile birarada ve barış icinde yaşama olanaklarını, inanc ve ibadet eksenli haklarını klasik deyimle ‘geniş hoşgoru anlayışı’ ile değil, ozgurlukcu yaklaşım ile hukuksal ilkelere bağladığı ve guvence altına aldığını soylemek yanlış olmayacaktır. Cunku yaygın deyimle ‘hoşgorulu anlayış’ kavramı, icinde bir tutam kustahlığı da barındırır ve ‘gerekirse hoş gormeyebilirim’ gibi otoriter / diktatoryal ipucları taşır.
İslam Tarihi kaynaklarına gore Medine Vesikası imzalanırken Medine İslam Devleti olarak sınırları belirlenen coğrafyada yaşayan Muslumanların sayısı yaklaşık 1500, Yahudi nufusu 4000 ve muşrik Arapların nufusu da yine 4000 civarındadır. Yaklaşık 10 bin nufusu olan bir coğrafyada nufusun % 15’i Musluman olmasına karşın devletin hukuki, siyasi ve toplumsal ilişki normlarını belirleyen belge Hz. Muhammed rehberliğinde hazırlanır. Cunku, Musluman olmayan nufus ezici coğunluğu oluşturmasına karşın Medine’nin en buyuk 2 kabilesi olan Evs ve Hazrec kabilelerinin liderlerinin İslam’ı secmiş olmaları Muslumanların ozgul ağırlığını bir hayli yukseklere taşıyordu.
Boyle bir konjonkturde hazırlanan Medine Vesikası’nda Hz. Muhammed, şayet istese ve dileseydi Musluman olmayan kesimleri butunuyle dışlayabilir, diğer din mensuplarının siyasal, hukuki ve dinsel haklarını yok sayabilir, dinsel ozgurluklerine karşı ezici barikatlar kurabilir ve butunuyle Muslumanların subjektif merhametine bağımlı hale getirebilirdi. Cunku Muslumanların nufusu az olmasına karşın siyasal ve pratik anlamda boyle bir gucleri vardı.
Ama o bunu yapmadı. Tam tersine, Medine Vesikası’nın karşılıklı goruşmeler sonucunda ve toplumsal mutabakat urunu olarak, barış icinde ortak yaşama iradesini yansıtan bir belge şeklinde ortaya cıkması icin caba gosterdi. Başarılı da oldu.
Kur’an-ı Kerim Kafirun Suresi 6. ayetinin yansımasını Medine Vesikası’nın 25. Maddesine taşıyarak ‘Yahudilerin dinleri kendilerine, muminlerin dinleri kendilerinedir’ hukmuyle Yahudilere Muslumanların yaşam alanlarına mudahale etmedikce ve saldırmadıkca, dinlerini gerektiği gibi yaşamaları icin ozgurluk alanları uretti, onlara pozitif hukuki statu kazandırdı.
…
Yıl 630, Medine.
Hicretin 8. Yılı.
Hz. Muhammed, Musluman olmayan Ehl-i Kitap’tan topluluklarla son anlaşmasını Necranlı Hristiyanlar'la yaptı.
Bu anlaşmanın 1. Maddesi her şeyden once Necranlı Hristiyanların hukuki ve dini ozgurluklerini guvence altına alıyordu.
‘Devlet, Necranlıların mal, mulk, ibadet ve kişisel ozgurluklerini emniyet altında bulunduracaktır’ 2. Madde ise Necranlı Hristiyanların din adamlarının ancak kendi istekleri uzerine değiştirebileceğini bağlıyor, ayrıca Muslumanların Hristiyan Necranlıları her tur tehlikeye karşı koruyacağını taahhut ediyordu.
Anlaşmanın bugunku Turkiye ve Malatya gundemini yakından ilgilendiren ve ‘dindarlık tekeli’ kuran, dindarlığı, farklı inanc gruplarına yaşama hakkı tanımamak şeklinde İslam dışı sakat bir anlayış olarak algılayan zihniyetin ders alması gereken en onemli 2 maddesi ise şoyleydi:
Madde 4: Hristiyan Necran halkının inancına hakaret edilmeyecektir.
Madde 9: Muslumanlar, yıkılan bir kilisenin tamiri sırasında Necran Hristiyanları’na yardım edeceklerdir.
…
Yıl 2012, Malatya.
‘Dindarlığı’ bazı orneklerde gorulduğu gibi imar yolsuzlukları ile zenginleşme olarak algılayan AKP’nin Malatya Belediyesi, Hristiyan Ermenilerin Malatya’daki mezarlığı icindeki yapılarını bir yol yapım calışması sırasında kullanılmaz hale getiriyor.
Malatyalı Hayırsever Ermeniler Derneği (HAYDER), Ermeni cemaatinin mezarlığındaki yapılarına verdiği zarar nedeniyle Malatya Belediyesi’nden bu yapıların yeniden ve belediye tarafından yapılmasını talep etmek yerine, alcak gonullu bir tutumla ‘Bu yapıları yapmak istiyoruz. Bu konuda izninizi rica ediyoruz’ diyerek Malatya Belediye Başkanı Ahmet Cakır’a ricada bulunur.
Oysa asıl yapılması gereken rica değil, bu ulkenin eşit vatandaşları olarak bir hak arama mucadelesi başlatmalarıydı. Cunku Malatya Belediyesi, yol yapım calışmaları sırasında yapıya zarar vermişti.
Dedik ya, İslam dışı, sakat, ırkcı ve nefret soylemini kutsayan anlayışın kamuoyu zihninde yarattığı olumsuz Ermeni algısı nedeniyle HAYDER, hak arama girişimi başlatmak yerine alcak gonullulukle ricada bulunur.
Malatya Valisi Ulvi Saran ile de goruşerek, ricalarını yinelerler.
Vali Ulvi Saran ve Belediye Başkanı Ahmet Cakır HAYDER yoneticilerine şifahi olarak onay verirler.
Belediye sınırları icinde bir yapının inşa edilmesi icin şifahi onay vermenin sacmalığı bir yana, Malatya Valisi’nin mezarlık icinde yaptırılacak dua yeri ve gasilhane inşaatı konusunda 'yapılsın ya da yapılmasın' eksenli bir sozunun olması tam anlamıyla trajikomikliktir.
Malatya’yı, Amerikan silah sanayi cetesinin silahlı işgal gucu NATO’nun savaş ussu haline getiren ve biricik amacı İran’ı İsrail’e ispiyonlayarak İsrail’i korumak olan Kurecik Radar Ussu konusunda tek kelime etmeyen -ki boyle bir şey beklemiyoruz zaten- sayın valinin bir gasilhane inşaatı meselesinde soyleyecek sozunun olması utanc vericidir aslında.
Ee, ne de olsa, bir Ermeni vatandaşın cenazesinin yıkanacağı gasilhane inşaatı, gectiğimiz gunlerde NATO Savunma Koleji tarafından İsrail’e istihbarat sağlamak amaclı olduğu artık resmen acıklanan Amerikan Radar Ussu’nden daha tehlikelidir, değil mi?
Asıl meseleye donelim.
Malatya Belediyesi’nden şifahi izin alan HAYDER, mezarlığın icinde yeni bir gasilhane, dua yeri ve bekci evi icin 3 ay once inşaata başlar.
Ne de olsa Malatya Valisi ve Belediye Başkanı Ahmet Cakır’ın şifahi iznini almış, yetkili makamları bilgilendirmişlerdir.
İnşaat bir hayli ilerler, kaba inşaat olarak tabir edilen aşama bitirilmek uzeredir. Bu sırada kış şartlarının ağırlaşması ve yoğun kar yağışı nedeniyle inşaatın yapımına kısa sure ara verilir.
Takvimler 2 Şubat 2012’yi gosterdiğinde ise, Malatya Belediyesi, herhangi bir uyarıya, bilgilendirmeye ihtiyac duymayan bir nobranlıkla mezarlığa dalar, kepcelerle 3 ay boyunca yukseltilen yapıları birkac dakikada yerle bir eder.
Yıkımdan sonraki ilk saatlerde belediye yetkilileri normal, sıradan hatta ovunc duyulacak bir iş yaptıkları havasındadır.
Ustelik Fransa’da kabul edilen Soykırımı İnkar Yasası’nın Turkiye’de yarattığı atmosferde mezarlık yıkımı ile ‘kuffara’ karşı bir cihad (!) kazanmış olmanın keyfini yaşayanlar bile olduğu gozleniyordu.
Belediye Başkanı Ahmet Cakır ve yıkımcı yetkililerde jeton, yıkımla ilgili haberin arkadaşımız Yaşar Karaaslan’ın fotoğrafları eşliğinde ilk defa malatyahaber.com’da yayınlanmasından sonra, Turkiye capında verilen sert tepkilerden sonra duştu.
Bu defa olayın tevil edilmesi sureci başlatıldı hızla.
Efendim, mahalle halkından kimileri mezarlıkta yukselen yapının catısının kilise mimarisini cağrıştırması uzerine şikÂyet dilekceleri yazmış.
Malatya Belediyesi de sadece kilise mimarisini cağrıştıran catıyı yıkmak icin ekip gondermiş, ama ekip ile İmar ve Şehircilik Muduru arasında iletişim kopukluğu olmuş, ekip yapının tamamını ‘kazaen’ yıkmış.
Yuh yani, yapının catısı kilise mimarisine benzemeyecek de Cami mimarisine mi benzeyecekti?
Sonra, catı kilise mimarisini cağrıştırsa ne olurdu?
İslam’ın peygamberi Hz. Muhammed, Medine İslam Devleti civarında yaşayan Hristiyanların yıkılan kiliselerinin Muslumanların yardımı ile yeniden yapılmasını hukuki sozleşme ile guvence altına alırken size ne oluyor?
Gasilhane catısının kilise mimarisini cağrıştırması Malatya’yı, Turkiye’yi İslam’dan dondurup Hristiyan mı yapacaktı?
Bir gasilhane catısının boyle bir gucu, sarsıcı, yıkıcı etksisi mi var Allah aşkına?
Ne kadar az guveniyorsunuz İslam’a, nedir bu ozguven eksikliği, nedir bu korku, nedir bu kendinden olmayana yaşama hakkı tanımama hastalığı?
2010 Nisan’ında Kutlu Doğum Haftası vesilesiyle duzenlenen program icin Hollanda’nın Ajax Futbol Takımı’nın Arena Stadı’nı tıklım tıklım doldurup, 52 bin kişilik stadı Kur’an-Kerim tilaveti ve ilahilerle inlettikten sonra, 2012’de Malatya’da kilise mimarisine benzeyen bir catı icin Ermeni Mezarlığı’na dalacağız iş makinaları ile…
1960’lardan bu yana Avrupa’nın başkentlerine Cami yaptırma yarışına gireceğiz, ama Malatya’da bir yılda bir, bilemedin iki defa cenaze yıkanacak Ermeni gasilhanesine tahammul gosteremeyeceğiz…
Yazık..
Laiklerin başortululere cehennem hayatı yaşattığı donemlerde ‘Laik sistem bir bez parcası yuzunden yıkılacaksa (başortusu bir bez parcası değildir) bırakın yıkılsın’ diyenler, bugun bir gasilhane catısının kilise mimarisini cağrıştırması karşısında Ulubatlı Hasan edası ile o catıya tırmanıp yıkmasını nasıl izah edebilir?
İzah edemezler, ama tevil etmeye calışırlar.
İletişim kopukluğu derler, kazaen derler.
Ama bilmezler ki, zırva tevil goturmez.
Cunku tevile muhtac olmayacak kadar herşey ayan beyan ortadadır.
TSK ucakları Uludere’de 34 sivil vatandaşa bomba yağdırdı, Bulent Arınc misali kendi konuşmasına aşık sabık Milli Eğitim Bakanı Huseyin Celik bombardımandan 18 saat sonra cıktı, lutfen konuştu ve 34 sivilin devletin ucaklarından yağan bombalarla oldurulmesini ‘Operasyon kazası’na indirgedi.
Ahmet Cakır da aynı indirgemeci mantıkla, yapılmasına şifahi bicimde izin verdikleri yapının catısı sırf kilise mimarisini cağrıştırdığı icin birkac dakikada yıkılmasını ‘kaza’ olarak acıklıyor.
İletişim kopukluğundan bahsediyor / konuya yıkımdan sonra muttali olduğunu soyluyor.
İletişim cağında / herkesin neredeyse 2-3 cep hattı taşıdığı 2012’de iletişim kopukluğu yaşıyor sayın başkan.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan kendisini arayıp ‘Bizi dunyaya rezil ediyorsunuz’ sozleri ile olayın vahametini sert ifadelerle ortaya koyarken Başkan Cakır kimilerine gore başbakanın ‘fırcasını’ yemesine neden olan yıkımdan bihaberdir olay sırasında.
En Son Başkan Ahmet Cakır Duyar durumları yani…
Bu aslında belediyede ‘tas kayıp’ durumlarının da itirafıdır.
İşin daha ilginc yanı, Cakır, Başbakan Erdoğan’ın yıkımı eleştiren sert sozleri sonrasında bile medyaya acıklama yaparken ‘Abartılacak bir şey yok’ gibi, yaşanan olayın boyutlarını hala kavrayamadığını gosteren tavrına devam demesidir.
Başkan Cakır'ın başbakanın kendisini aramasi ile ilgili olarak Bakış Gazetesi'ne yaptığı ozel acıklamada kullandığı terminoloji bu umursamaz ve ayrımcı tavrın belirtilerini ele vermektedir zaten. Ne diyor Sayın Cakır Turkiye Cumhuriyeti'nin Ermeni vatandaşları icin: 'Onlar'... Otekileştirme kulturunun kodları zaten bu işaretlemede gizli değil midir?
Bir de şu ‘Mevzuata aykırı inşaat’ savunması yok mu, tam anlamıyla evlere şenlik durumudur.
Mezarlıktaki gasilhane ve dua yeri inşaatı mevzuata aykırı ise neden yapımına izin verdiniz?
Neden aldattınız insanları?
Neden İslam’ın ozgurlukcu ruhu konusunda, Musluman olmayan insanların derin hayal kırıklığına uğramasına neden olacak sacmalıklara imza attınız?
Burada bir parantez acıyorum: Bu yıkım, aynı zamanda İslam’ın, diğer dinlere mensup insanların inanclarını dinleri uzere yaşamaları konusundaki ozgurlukcu tutumuna da acık bir saldırıdır bence…
Medine Vesikası ve peygamberimizin Hristiyanlarla imzaladığı, Hristiyanların inanc / ibadet ve ibadethanelerinin ozgurluğunu teminat altına alan sozleşmelerde karşılığını bulan nebevi hareket metodunun yok sayılmasıdır…Saf mısın nesin, kimlerden nebevi hareket metodu bekliyorsun, dediğinizi duyuyorum. Haklısınız. Diğer yandan, yıkımı ‘Turkiye rezil oluyor’ argumanı ile eleştirenlerin durumu da utanc verici bir başka gercekliktir. Cunku, eleştiri, doğrudan bizatihi yıkıma karşı ve yıkımı gercekleştiren anti-ozgurlukcu, sadece kendine demokrat zihniyete yapılmalıdır.
Ayrıca ve onemle hatırlatıp, Ermeni Mezarlığı'ndaki yıkım vesilesiyle bir kez daha tarihe kayıt duşmek gerekir ki, 'dindarlığı' tekelleştiren bu kadrodan Ahmet Cakır'ın selefi, şimdinin AKP Milletvekili Cemal Akın da belediyenin borclarını odemek icin Hollanda şirketine CAMİ SATTI. Hollanda şirketi de 'Dindar' Belediye Başkanı Cemal Akın'dan satın aldığı camiyi yine kepce ile birkac dakikada yerle bir etti.
Parantezi kapatıp yeniden mevzuat konusuna donuyorum.
Mevzuata aykırı ise 3 ay boyunca mezarlıktaki inşaatın yapımına neden goz yumdunuz, neden denetim yapmadınız, neden mevzuat cercevesine cekilmesi icin gerekli uyarıları yapmadınız?
Yok, mevzuata uygunsa neden yıktınız inşaatı?
Hem siz bugune kadar imar / inşaat ve yapılaşma konusunda Malatya’da ne zaman mevzuata uydunuz ki?
Cemal Akın donemi imar skandalları, yoğunluk arttırma sahtekÂrlıkları, Malatya Park AVM rezaletleri ile dolu dolu yaşanmadı mı?
2009 Kasım ayını hatırlıyor musunuz Sayın Cakır?
Hani şu, kağıt uzerinde ortaklığınızı devrettiğiniz, eski şirketinizin de icinde olduğu imar skandalı dosyasının patladığı, imar arşivinin aylarca muhurlendiği gunler...
Madem bu kadar mevzuat aşığısınız, o gunlerde neden aklınıza bir tek duvar olsun yıkmak, bir tuğla cekmek gelmedi bugun ağır ceza mahkemelerinde yargılanan imar yolsuzluklarında?
12 Eylul 2010 Referandumu’nun sloganı ‘Gucun hukuku değil, hukukun gucu tesis edilecek’ti…
Geciniz.
Anayasa değişir, yasa değişir.
Ama bu ulkede, bu şehirde bir zihniyet değişmez: Altın kural, gucun hukukudur.
Guclu olana hesaplanamaz olcekte imar yolsuzluğu serbest, gucu olmayana bir catı bile haramdır.
Az kalsın unutuyordum:
Sayın Cakır mesele imar mevzuatına aykırılık ise, imar mevzuatına ve mahkeme kararlarına aykırlığın Malatya’daki en parlak orneği Malatya Park AVM’dir.
Bunu en iyi siz bilirsiniz.
Mahkemenin kapatma kararını uygulamamak icin Malatya Belediyesi’nin yapmadığı şaklabanlık kalmadı. Mahkeme kararının sozde infazını cicekler arkasında saklamaya kadar goturdunuz işi.
Haydi, yureğiniz varsa ve mevzuat aşkınız hala devam ediyorsa…
Sizi Malatya Park AVM’de imar mevzuatını ve mahkeme kararlarını uygularken gorelim…
Ve alkışlayalım o zaman…
__________________
Hz. Peygamber Boyle Yaparken, Size Ne Oluyor?
Dini Bilgiler0 Mesaj
●37 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Hz. Peygamber Boyle Yaparken, Size Ne Oluyor?