ADÂLET İnsan-eşya ilişkilerini, insanların birbirleriyle olan munasebetlerini ve insanın devletle olan alÂkasını, Allah (cc)'m indirdiği hukumlere gore duzenlemeye "adÂlet" denir. Bu bir anlamda, Allahû TeÂla (cc)'nın emrini, emrettiği şekilde yerine getirmektir.

Zıddı, zulum ve haddi aşmaktır.Lûgatlarda hakkaniyet, doğrulukve musavat gibi mefhumlarla acıklanmaya calışılmıştır. Ayrıca "kotulukten arınmış vicdanın ifrat-tefritten uzak olarak itidal cizgisinde gorduğu her nevi meşrû (şer'i) hareket mÂnÂsına da kullanılır.Hanefi fukahası; Allah (cc)'m indirdiği hukumlerle hukmedilen, mu'minlerin bey'atla gayrimuslimlerin "zimmet akdi" ile guvenliğe kavuştukları beldelere dÂru'l-İslÂm dedikleri gibi, dÂru'l-adl de demişlerdir

Cunku İslÂm dini, Allah (cc)'ın indirdiği ile hukmetmektir ki, esasen "adÂlet" budur. Usûl-i hadis kitaplarında rÂvide aranan şartlar zikredilirken "adÂlet" mefhumu uzerinde durulur. İbn-i Hacer "adl ve Âdilden murad, takva ve muruvvete bağlanmayı sağlayacak bir melekesi olan kimsedir. Takva ise, şirk, fısk ve bid'at gibi kotu işlerden sakınmaktır" demektedir.

İmam-ı Şafu (rha) "adÂlet, Allahû TeÂla (cc)'nın emrine uygun şekilde amelde bulunmaktır"hukmunu zikretmektedir.Butun bu izahlardan sonra şunu belirtmekte fayda vardır: Kur'Ân-ı Kerim'de; tÂgûtun huzurunda muhakeme olmak ve tağuttan adÂlet istemek haram kılınmıştır. Cunku tÂgûtlar, Allah (cc)'ın indirdiği hukumlerle değil, kendi hev ve heveslerinden kaynaklanan kanunlarla hukmederler.

Bu ise adÂlet değil, zulumdur. İslÂm topraklarında "adÂlet" mefhumu korkunc değişikliğe uğramıştır. TÂgûtî iktidarlar, kendi kanunlarını "adÂlet" ıstılÂhının kullanarak kitlelere kabul ettirme gayretindedirler. Dolayısıyla zulum, adÂlet olarak sunulmaktadır. Muslumanlar "adÂlet" ve "zulum" kavramlarının mahiyetini kavradıkları zaman, gercek bir inkılÂb ortaya cıkar.

__________________