Pozitivist dunya goruşu sahiplerine gore olum;bir son ve hatta yok oluştur.Dini benimsemiş kitlenin coğunluğu olumu bir yok oluş kabul etmese de olayın gercek boyutu halen kavranabilmiş değildir. Bilinen; olumun bu dunyadan ote aleme yol alırken gecilen, acı veren ve pek de istenmeyen bir kopru olduğundan ileri gitmez.
Dini anlamada bilimsel,cağdaş ve yepyeni bir pencere acan değerli mutefekkir Ahmed Hulusi�nin eserlerinde ise olum;başlı başına bir vakıa olmayıp tadılan bir lezzettir.(Her nefs olumu tadacaktır. /A.İmran-185).
Beyin; ibadet, zikir, dua ile surekli olarak ruha enerji yuklerken bir yandan da bedeni calıştıran mekanizmayı idare eder. Olum; beynin bedene saldığı elektriğin, belirlenmiş vakitte (ecel) kesilmesi sonucu kişinin ruh-beden ile yeni bir yaşama gecmesidir. Bu kavrayışı, uzun tetkikler sonucu varılan bir netice olarak gorebilirsiniz. Oysa bu anlam Amentu� muzde acık olmasına karşın, bizler pek cok hadisede olduğu gibi olum olayının aslı konusunda da gelenek cemberini yaramadığımız icin bu gerceği goremiyoruz. Ne diyorduk Amentu�de?
Vel -Basu Badel-Mevti Hakkun (Olumden sonra diriliş Haktır)
DikkÂt edin, Kıyametten sonra diriliş demiyoruz, olumden sonra diriliş diyoruz. Ba'de ile Mevt kelimelerinin bağlanışına Arapca belagÂt acısından bakıldığında cıkan anlam, Ustad Ahmed Hulusi'yi doğrulamaktadır:
Olumden hemen sonra diriliş Haktır şeklinde bir ifade sunar bu cumle.
Ama ne hikmetse yerleşik inanc; dirilişin kıyamette olacağı, kabirde pek de bilinmeyen bir bekleme donemi yaşanacağı şeklinde gelişmiştir. Oysa Amentu'muze gore kişi; olumle birlikte dirilmekte ve kıyamet sureci başlamaktadır. Kabir Azabı ya da Kabrin Cennet Bahcesi olması ile ilgili hadisler goz onune alınırsa hesap ve karşılığını iceren surecin olumle başladığı acıklık kazanır.
Uzatmayalım... Biz bu haftaki incelememizde insanlık tarihine mal olmuş bazı mustesna şahsiyetlerin olum anında yaşadıklarını, daha doğrusu ebediyete diriliş anlarını size aktarmaya calışacağız:
ABDULKADİR GEYLANİ
Vefat edeceği sırada, oğullarına buyurdu ki: Yanımdan ayrılın! Cunku zÂhirde, gorunuşte sizinle, bÂtında Allah ile beraberim. Yanımda sizden başkaları da vardır. Onlara yer acın. Onlara ebedi gozetin. Burada buyuk rahmet vardır. Onları sıkıştırmayın!"
Yine; "Aleykum-us-selam ve rahmetullahi ve berekÂtuhu. Allah beni ve sizi mağfiret etsin! Allah benim ve sizin tovbelerimizi kabul etsin!" Bir gun bir gece hep boyle buyurdular.
Gavs-ul Âzam, o esnÂda, ellerini kaldırıp, uzattı ve: "Ve aleykum selÂm ve rahmetullahi ve berekÂtuhu! Tovbe ediniz!" buyurdu.
Vefat ederken iki defa: "Allahumme refîk al a'lÂ." deyip; "Size geliyorum, size geliyorum. buyurdu. Tekrar buyurdu ki: "Durun!" Bunun ardından, ona olum ve sekerÂt hÂli geldi. Bu halde iken; "Bana kimse bir şey sormasın. Ben, Allah'ın ilminde bir hÂlden başka bir hÂle gecmekteyim." buyurdu.
Son anlarında, oğlu AbdulcebbÂr; "Babacığım, bedenin acı duyuyor mu?" diye arz edince; "Butun uzuvlarım acı icindedir. Yalnız kalbimde hic acı ve elem yok. O, Allah iledir." buyurdu.
Daha sonra; "Kudret ile hÂkim, kullarına olum ile gÂlib olan Allah, her ayıp ve kusurdan munezzehtir. LÂ ilÂhe illallah Muhammedun Resûlullah!" Sonra da; "Allah Allah Allah!..." deyip sesini kesti, dilini damağına yapıştırıp, mubarek ruhunu teslim eyledi.
MUHYİDDİN ARABÎ
Endulus İslam Medeniyetinin onde gelen şahsiyetlerinden İbni Arabi; batının bugunku seviyesine basamak olacak beş yuzu aşkın eser vermiştir. Vefat ettiğinde kabre konulup da insanlar yanından ayrılınca kendisi gibi Allah Dostu keşif ehli bir zat yanından ayrılmaz ve �Allah�ın izni ile- O�nun Munker ve Nekir ile diyaloğuna şahit olur.
Rabbin kim� sorusuna Muhyiddin şu cevabı verir:
"Biz bizle beraberken bizi bize sordular. Biz bizden hic ayrıldık mı ki bizi bize sorarlar? Biz, bizden başka mıyız ki bizi bize sorarlar?"
Melekler, kaydı nasıl tutacaklarını şaşarak Allah katına başvurduklarında Cenab-ı Hak şoyle nida eder:
"Muhyiddin kulumu dunyada kimse anlamadı. Olunce de melekler anlamadı. Onu bana bırakın. Ben anladım. Cevap tamamdır"..
İMÂM-I RABBANİ
Vefatından biraz once, kendinden gecme hali goruldu. Buyuk oğlu: "Bu kendinden gecme halinin şiddeti, hastalık mı, yoksa istiğrÂk (nûrlara gomulme) sebebi ile midir?" diye arz etti. Cevabında: "İstiğrak sebebi iledir. Cunku, bÂzı hÂller gorunuyor. Bunun icin onlara teveccuh ediyorum, t ki hepsini oldukları gibi gorebileyim ve bunlarla her şey tam ve mukemmel olsun." buyurdu. Bu derin sırlardan oğullarının kulaklarına fısıldadı. Bu kendinden gecme halinden kurtulunca, muridÂna "elvedÂ" sozunu hatırlatan, vasiyetlerini soylemeye başladı. Bu vasiyetlerin coğu; Resûlullah'a tÂbi olmaya teşvik, sunnete yapışma, bid'atten kacınma, zikr ve murÂkabeye devÂm etme hakkında idi.
Vefat ettiği Safer ayının yirmi dokuzuncu Salı gunu, gece kendine hizmet eden hizmetcilerine: "Cok zahmet cektiniz, bu sizin son zahmetinizdir." buyurdu. Gecenin sonunda: "Bu gece de bitti, sabah oldu." buyurdu. O gunun işrÂk zamanında; "Beni yatağıma yatırın." buyurdu. Sedirin uzerine yatınca, sunnet uzere sağ elini sağ yanağının altına koyup, zikirle meşgul oldu. Buyuk oğlu Muhammed Saîd, babasının sık sık nefes aldığını gorunce; "HÂliniz nasıldır babam?" diye sordu."İyiyim ve kıldığım o iki rekat namaz kÂfidir." buyurdu. Bundan sonra bir daha konuşmadı. Yalnız Allah'ın ismini soyledi ve biraz sonra da vefÂt etti. Bu hususta da Resullerin Serverine tÂbi oldu.
MEVLANA
Hak aşığı Mevlana Celaleddin Er-rumi, vefatına yakın, ateşli bir hastalık ile yatağa duştu. Dostları ve sevenleri, cerrah ve hekimler bin bir gayrete girdikce o şoyle derdi:
"Bırakın yorulmayın. Sevgilinin sevgiliye kavuşma vakti icin bahanedir hastalığımız. Yormayın kendinizi"
Ziyaretine gelen Sadreddini Konevi Hazretlerinin Allah�tan şifa dilemesine Mevlana şoyle sitem edecektir: "Sadreddin dostumuz hÂl dunya zindanında mahpus kalmamızı mı diler? Bize iyilik duşunurse dostumuz, ŞİFA değil, VUSLAT dilesin."
Sadreddin Konevi odadan cıktıktan az bir vakit sonra, aşkın sultanı Mevlana, yanındakilerle vedalaşıp boşluğa bakarak şunları soyluyordu son soz olarak:
"Ey Sevgilimin Elcisi! (Arzail), Hoş geldin! Uzak durma, yakın gel, ey sevgilimin sevgilisi! Yaklaş, daha beri gel, yakın gel."
Sevenlerine, ebediyete diriliş anının Şeb-i Arus (duğun gecesi) olarak kutlanmasını vasiyet etmişti Mevlana.
YUNUS EMRE
Hayatı hakkında genel bilgilere ve sadece Allah aşkı terennum edilen dizelerine vÂkıf olduğumuz Yunus Emre�nin ebediyete diriliş anı ile ilgili net rivayetlere maalesef sahip değiliz. �Kişi eserinden tanınır esprisi gereğince biz o anı şiirlerinden gormeye calışalım:
Bir garip olmuş diyeler,
Uc gunden sonra duyalar,
Soğuk suyla yuyalar,
Şoyle garip bencileyin.
***
Yunus oldu deyu sala verirler,
Olen hayvan imiş aşıklar olmez.
AZİZ MAHMUD HUDAİ
Bir gun padişah, Aziz Mahmud Hudai Hazretlerinden dua ister. Mubarek ellerini acar "Ya Rabbi bizi sevenler, denizde boğulmasınlar, yaşlılıklarında muhtac olmasınlar, imanlarını kurtararak olsunler ve oleceklerini bilsinler!" diye dua eder.
Omrunun son gunlerinde mechul kimselere selam vermeye başlar. "Neler oluyor?" diye soranlara, "Hayret! Gormuyor musunuz? Sahabenin buyukleri ve Hulefa-i Raşidin yanımızdalar. Bana hazırlan diyorlar. Yarın Efendimize gidecekmişiz�.
MubÂrek, nice hazırlanır, onu bilemiyoruz. Ama bildiğimiz o ki, ertesi gun kavuşur ozlediklerine.
RABİAT'UL ADEVİYYE
RÂbiat'ul Adeviyye devamlı inlerdi ve onu hep dertli bir hÂlde gorurlerdi.Yakınları: "Hic bir hastalığınız yok, ağlayıp sızlanmanıza, yakınmanıza sebep nedir?" dediler. O da; "Benim gonlumde oyle bir dert var ki, tabibler tedÂvisinde Âciz kaldılar. Yaramın merhemi Allahu TeÂlÂ�ya vuslattır (kavuşmaktır). Boyle yanıp yakılıyorum ki, belki maksadıma kavuşurum. Bu benim yaptığım ise, bu işte en az olanıdır." diye cevap verdi. Yaşı sekseni bulmuştu. Yolda yaşlılığın tesiriyle yurumekte gucluk cekerdi. Oyle ki gorenler, ha duştu ha duşecek zannederlerdi. Boyle olmakla beraber, kimsenin yardımını kabul etmezdi.
Vefatı yaklaşınca yakınlarından Abede binti ŞevvÂl adında bir hÂtunu yanına cağırdı. Her zaman yanında taşıdığı kefeni gostererek; "VefÂt ettiğim zaman beni bu beze sar ve defnet." diye vasiyet etti.
VefÂt etmeden once hasta yatağının başucunda bekleyen sevdiklerine: "Kalkınız, burayı boşaltıp, yalnız bırakınız. Allahu TeÂlÂ'nın melekleriyle baş başa kalayım" deyince, oradakiler odayı boşalttılar. Kapıyı orttuler. İcerden meÂlen şu Âyet-i kerîmenin okunduğu işitiliyordu: "Ey mutmainne nefs, rÂzı olmuş ve rÂzı olunmuş olarak Rabbine don! Has kullarımın arasına katıl ve Cennetime gir." (Fecr / 89) Aradan biraz zaman gecti, ses kesilmişti. İceri girdiklerinde vefÂt ettiğini gorduler. VefÂtından sonra Abede binti ŞevvÂl vasiyetini yerine getirdi. Tur Dağı uzerine defnedildi.
İMAM ŞAMİL (Kafkas Kartalı Mucahid Şeyh)
Artık omrunun son demlerine geldiğini hisseden İmam Şamil, Rusya'da rehin bulunan oğullarından birinin aile fertlerine sahip cıkmak uzere Medine'ye gelmesinin sağlanmasını Osmanlı Sultanından rica eder ve oğlu Gazi Muhammed yapılan girişimler sonrasında Hicaz'a doğru yola cıkar. Bu sırada iyice rahatsızlanan Şeyh Şamil'in son anlarında başında misafiri olduğu dergÂhın şeyhi Ahmed er-Rufai ve Şeyh Şamil'in o sırada henuz yedi yaşında bulunan kucuk oğlu Muhammed KÂmil bulunmaktaydı. Şeyh Ahmed er-Rufai, Şamil'in son anlarında olduğunun farkındadır ve O'na Kelime-i Tevhid' i telkin eder.
Kelime-i Tevhid icin otuz yıl gaza meydanlarında yaralar alan, kan doken Şeyh Şamil, son bir gayret ile sağ parmağını kaldırarak Kelime-i Şehadet getirir ve ruhunu Rabb'ına teslim eder. Ertesi gun ailesinden yanında bulunanların son defa babalarını gorduğu sırada Şamil'in gaza meydanlarında aldığı yaralarla suslu bedenini yıkayıp techiz ve tekfin edecek olan şeyh Ahmed er-Rufai, Şamil'in daha kucuk bir cocuk olan oğlu Muhammed KÂmil'i babasının yanına goturerek şunları soyler: "Oğlum, babanın mubarek elini kokla!.." Ve cocuk, babasının cansız elini operken sozlerini şoyle surdurur.: "Duyduğun koku ancak şehidlik mertebesine erenlerde ortaya cıkan mubarek bir kokudur. Bil ki baban kutlu şehidler kafilesinin sancaklarındandır. " Kafkasya'da Dağıstan'ın Gimri avulundaki bir dağ evinde başlayan, onlarca kez olumle karşılaşan ve butunuyle Allah yoluna adanan bir omrun Peygamber (S.A.V.)'in makamı olan Medine'de sona ermesi ancak Şeyh Şamil'e lûtfolunan bir ayrıcalıktı. Şeyh Şamil, Peygamber Mescidi'nde kılınan namazdan sonra Cennet'ul Baki kabristanında Peygamberimiz (S.A.V.)'in eşlerinin defnedildiği bolgede toprağa verildi.
M. SAMİ RAMAZANOĞLU
1979 yılında gonlundeki muhabbet-i Resulullah ateşi, onu Medine'ye hicrete mecbur etti. Cunku onun son arzusu, Peygamber şehrinde Hakk'a varmaktı. Nitekim 1957 yılında yakınları kendilerine Eyup Sultan'dan kabir yeri almayı teklif ettiklerinde: "Herkesi arzusuna bıraksalar biz, Cennetu'l-Baki'yi arzu ederiz" buyurmuşlardı. Cenab-ı Hak, sevdiği kulunun arzusunu kabul buyurdu. Nitekim İstanbul'da bulunduğu yıllarda yakalandığı hastalık, orada da yakasını bırakmadı. Fakat en acılı, ağrılı zamanlarında bile o, hicbir şikÂyette bulunmamış, yuzunden tebessumu eksik olmamıştır.
MEHMED ZAHİD KOTKU
Mehmed ZÂhid Efendi (Rh.A), omrunun son yıllarında rahatsız idi; ayakta gezmesine rağmen; şiddetli ağrılarından muzdaribdi. 1979 yazında uzun zaman kalmak uzere gittiği Hicaz'dan, ağır hasta olarak 1980 Şubat'ında donmek zorunda kalmıştı. 7 Mart 1980'de ameliyata girdi ve midesinin ucte ikisi alındı.
Ameliyattan sonra tedricen duzeldi, hatta 1980 Ramazanı'nda hic aksatmadan oruc tuttu. Hatimle teravih kıldı, vaaz etti, Hicaz'a gitti. Fakat ameliyata sebep olan rahatsızlığı nuks etmiş ve ağrılar tekrar başlamıştı. Haccı guclukle ifadan sonra, 6 Kasım 1980'de cok ağır hasta olarak İstanbul'a dondu. Tam bir hafta sonra 13 Kasım 1980'de (5 Muharrem 1401), Perşembe gunu oğleye yakın, dualar, YÂsin'ler, tesbih ve gozyaşları ile uyur gibi bir halde iken ahirete irtihal eyledi. Sevenlerine "Siz sadece tesbih cekmeyin, fabrikalar, ortaklıklar kurun, okullar acın " diye vasiyet etmişti.
****
Dostlar,
Sırra Erenlerin Ebediyete Diriliş Anlarına şoyle bir baktık. Gorebildiklerimiz:
1-HakikÂt Perdesini aralayabilenlerin hepsi de Şehadet arzuladılar.
2-Onlar olumu korkusuz ve rahat karşıladılar.
3-Melekler ve gayb alemlerinden yanlarına gelen misafirleri gorduler.
4-Olum anlarını diriliş kabul ederek huzun değil, bayram yapılmasını istediler.
5-Son anlarında yalnız kalmayı, daha doğrusu Rableri ile olmayı dilediler.
6-Buyuk bir kısmı, olecekleri gunu haber verdiler.
Allah bizlere dunyada hakikÂti gorecek Şehadet Bakışı; ote Âleme gecerken de Şehadet Beratı nasip eylesin.
Mehmet DOĞRAMACI
__________________
Meşhurların Diriliş Anları
Dini Bilgiler0 Mesaj
●32 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Eğitim Öğretim Genel Konular - Sorular
- Dini Bilgiler
- Meşhurların Diriliş Anları