Muhakkak ki Allah ve insan biri yaratici olarak, oteki de yaratilan olarak birbirlerini kĂ‚inatta en cok sevenlerdir. Iste sevmek... Onemli olan bu sevgi. Allah’i sevmek. Ne kadar seviyorsunuz? Herseyden evvel sunu bilmenizi istiyorum ki, sevmek fedakĂ‚rliktir. Bu fedakĂ‚rligi onun icap ettirdigi dizayn icinde dusuneceksiniz. Sevmek fedakĂ‚rliktir. Allah’i ne kadar zikrediyorsunuz? Her gun 24 saat olarak hepinizin uzerine dogar. Herkes 24 saatlik bir zaman parcasini diledigi gibi kullanmak yetkisinin sahibidir. Zaman bir daha su dunya uzerinde geri donmeyecek olan bir hazinedir. Paranizi harcarsiniz ama yeniden kazanirsiniz, yeniden harcarsiniz. Zamani yeniden kazanamazsiniz. Zaman size ancak kiyamet gunu dondurulur. Allahû TealĂ‚’nin indinde butun insanlar icin soz konusu olan sey, iste bu dizayni gerceklestiriyor. Oyleyse kim Allah’i ne kadar seviyor, Allah icin ne yaptigina baksin. Iste her 24 saatlik devre, Allah’in sizin icin verdigi bir harcama imkĂ‚nidir. Herkese birden verir, 24 saatlik bir zaman parcasi herkese verilir. Herkes bu zamani diledigi gibi kullanmanin sahibidir. Kimisi israf eder, kimisi iktisat eder. Iste Allahû TealĂ‚ diyor ki;
“Allahû lĂ‚ yuhibbul musrifûn.”
Allah musrifleri sevmez.
Acaba nedir bu musrif, musrif, musrif derler? Bir ev kadini dusunun. Paralari cok, esi ona gerekli parayi veriyor, o da har vurup harman savuruyor. Ihtiyaci olan seylerin disinda onun belki 10 kati parayi hic ihtiyaci olmayan seylere harciyor. Iste para acisindan israf diyorsaniz, ihtiyaciniz olmayan seyleri devreye koydugunuz zaman, ihtiyaciniz olmayan seyleri Allahû TealĂ‚ “israf” olarak degerlendiriyor. Zaman mi? Ona ihtiyaciniz var; zikretmek icin ihtiyaciniz var, Allah’i sevmek icin ihtiyaciniz var, baska insanlara yardim ederek, hizmet ederek gene Allah’a hizmet etmek icin zamana ihtiyaciniz var. Onu hovardaca da harcayabilirsiniz, yatip uyursunuz. Oyleyse Allahû TealĂ‚’nin dizayni herkes icin gecerli. Hepiniz ayni guzellikleri yasamaya ehil olarak yaratildiniz. Evvela Allah’in ana gayesine beraber bakalim. Ne istiyor Allahû TealĂ‚ sizlerden? Sadece Allahû TealĂ‚ hepinizden bir tek sey ister: Sizin mutlu olmanizi. Allah’in baska bir talebi mevcut degildir. Oyleyse mutlu olmaniz Allah’in dizayni icerisinde bir vakiadir. Mutlu olabilmek. Iste boyle birsey evvela israf muessesesini devreden kaldirmakla gerceklesecektir. Zaman adi verilen Allah’in bir daha geri donmeyecek olan, sadece tek bir defa harcayabileceginiz bir ihsanidir. Her 24 saat gelir, bu dunya uzerinde bir daha geri donmez, bir defa daha yasamaniz soz konusu degildir. Kiyametten sonra zaman tersine dondugunde ayni zaman parcalari son derece hizli bir sekilde geriye cevrilip sifira ulasacaktir. Ama su dunya uzerinde zamanin geriye donmesi ve harcadiginiz zamani bir defa daha yasayabilmeniz mumkun degildir. Oyleyse hepiniz icin soz konusu olan sey, israf etmemek. Hersey icin gecerlidir. Allah’in size verdigi hersey. Hayatiniz, zaman, paraniz, akliniz, her guzellik Allah yolunda kullanildigi zaman guzel olma vasfinin hedeflerini tasir. Bir insan dusunun veya bir mahlûk. Akilli ama mutlu degil. Iste gercekten cok akilli bir mahlûk olan iblis. Allah’in kendisine verdigi akli ser istikamette kullanan, nev’i sahsina munhasir bir varlik. Birtakim insanlar onun bir melek oldugunu, isminin de lusifer oldugunu, sonra da Allahû TealĂ‚’nin onu cehenneme mahkûm ettigini soyluyorlar. Bu, Kur’Ă‚n gerceklerine uygun olmayan bir husus. Cunku Allahû TealĂ‚ seytanin melek taifesinden degil, dumansiz atesten yaratildigi cihetle bir cin oldugundan bahsediyor: Cin taifesinden bir varlik ve hem dumansiz atesten yaratildigi cihetle boyle, (bunu acikca Kur’Ă‚n-i Kerim yaziyor,) hem de cin taifesinden iblis diyor bir baska yerinde Kur’Ă‚n-i Kerim’in. Anliyoruz ki bu bir cin ama akilli. Korkunc zeki, kurnaz ama aklini Allah yolunda degil Allah’in karsisinda kullaniyor. Iste sizler ne kadar Allah’a hamdetseniz, sukretseniz azdir ki, siz Allah’in yanindasiniz. Osmanli tabiriyle Allah’la bilesiniz. Bile olmak, beraber olmak anlamina kullaniliyordu bir zamanlar Osmanli’da. Oyleyse Allahû TealĂ‚’nin indinde Allah ile berabersiniz, O’nun karsisinda degil; O’nun yanindasiniz. Daha acik bir ifade kullanayim: O sizin yaninizda. Cunku Allahû TealĂ‚ her zaman Allah’in yolunda olanlarla beraberdir. Diyor ki;
Butun dunya dusmaniniz olsa, Ben sizinle berabersem butun o dusmanlariniza yeterim.
Oteki tarafa da hitap ediyor Allahû TealĂ‚ diyor ki;
Butun dunya dostunuz olsa, Ben dusmaninizsam gene yeterim. Tek basima hepinize yeterim, hepinizi duman ederim, diyor Allahû TealĂ‚.
Oyleyse nicin mutluyuz? Oyleyse nicin gelecekten eminiz? Oyleyse gelecekte olan guzel seylerin neden simdiden haberlerini verebiliyoruz? Cunku korkmuyoruz, cunku Allah bizimle beraber. O zaman butun dunya dusmanimiz olsa viz gelir. O, bizimle beraber. O, herseye yeter. Elbette verdigi emirlerin gerceklesmesinin arkasinda O’nun yardimi soz konusu olacaktir ve O’nun yardimiyla bize gosterdigi butun hedeflere Insallah ulasmak nasip olacaktir. Biz sonuctan eminiz. Cunku soyleyen O. Bugune kadar her soyledigi gerceklesti. Oyleyse bundan sonraki devrede de gene gerceklestigini hep beraber yasayarak gorecegiz. Hamdederiz, sukrederiz ki O, bizlerin dostu. Kim bize dusman olmussa o dusunsun. Bizim bu istikamette dusunecek bir seyimiz yok. Allah bizim dostumuz. Oyleyse, hani eskiden bir laf vardi: Tuzu kuru olmak. Biz tuzu kuru olanlariz. Yenik kalanlar dusunsunler. Karsimizda olanlar dusunsunler, O’na nasil hesap verirler, o kufrun icinden nasil kendilerini kurtarirlar, o onlarin problemi.
Oyleyse biz gorevimizi ask ile yerine getiririz. Allahû TealĂ‚ butun insanlarin kalbinde kufur yazisiyla var olduklarini soyluyor. Muhtevaya dikkatle bakin. Hep bana bunu soruyorlar, diyorlar ki:
Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Insanlar hanif fitratiyla dogar.” Sen ise insanlarin kalbinde kufurle dogduklarini soyluyorsun. Bu tenakuz olmuyor mu? Ben de diyorum ki; ne tenakuzundan bahsediyorsunuz? Iki konu arasinda en ufak bir iliski soz konusu degil. Bir insanin Allahû TealĂ‚, yaratilirken hanif fitratiyla yaratildigini soyluyor. Nerede soyluyor bunu? Rum Suresinin 30. Ă‚yet-i kerimesinde:
Habibim, kendini Allah’a yonelt ve bil ki, Biz butun insanlari hanif fitratiyla yarattik, diyor.
Oyleyse ne demek bu hanif fitrati? Hanif fitrati: Tek Allah’a inanmak ve Allah’a teslim olmak kavramlarini mustereken iceren bir Allah’in muhtesem ihsani. Herkes hanif fitratiyla yaratilmistir. Yani fitratinda, halk edilisinde, yaratilisinda ona bu fitrat Allahû TealĂ‚ tarafindan kesin olarak verilmistir. Bu fitrat, tek Allah’a inanmak ve Allah’a teslim olabilmek fitrati Allah’a ruhun teslimini, Allah’a fizik vucudun teslimini, Allah’a nefsin teslimini icerir. Uc teslimi de gerceklestirecek olan bir fitrat hepinize verilmistir. Gercekten boyle mi, hadi gelin beraberce bakalim.
Rum Suresi 30. Âyet-i kerime, soyledik:
Habibim kendini dine dogrult, yonelt, ikame et ve bil ki Biz butun insanlari hanif fitratiyla yarattik.
Bir sonraki Âyet-i kerime;
Ruhunu Allah’a dondur, Allah’a ulastir ve boylece takva sahibi ol! Rum-31
Ne oldu? Hanif fitratiyla insanlarin, bir sonraki Ă‚yet-i kerimeyle bir hedefe ulastigini, ruhlarini Allah’a teslim ettiklerini goruyoruz. Demek ki, hanif fitrati onu kullandiginiz takdirde mutlaka ruhun teslimine, birinci teslime insanlari goturuyor.
Nisa Suresi 125. Âyet-i kerime:
“Ve men ahsenu diynen mimmen esleme vechehu lillĂ‚hi ve huve muhsinun.”
Allahû TealĂ‚ boyle diyor baslangicinda Ă‚yet-i kerimenin;
Onlar ki, fizik vucutlarini (vechlerini) Allah’a teslim ettiler ve muhsinlerden oldular, onlardan daha cok dinde muhsin kim vardir?
Yeter mi? Yetmez. Âyetin devamina bakin simdi. Ne diyor Allahû TealĂ‚:
Onlar bunu hanif fitratiyla gerceklestirdiler, diyor.
Demek ki ikinci teslim olan fizik vucudumuzun teslimi gene hanif fitratiyla gerceklesen bir olgu. Sonra da diyor Allahû TealĂ‚:
Allah Hz. Ibrahim’i halil tayin etti kendisine, (dost tayin etti.)
Burada onemli olan iki tane kavram birarada kullanilmis. Birisi Allah’a fizik vucudun teslimi, ikincisi hanif fitrati.
Demek ki ikinci tesliminiz, fizik vucudunuzun Allah’a teslimi. Goruyorsunuz ki o da hanif fitratiyla gerceklesiyor. Sonra bir adim daha atiyor Allahû TealĂ‚ ve bu attigi adim bir hedefe goturuyor bizi. Beyyine Suresi 5. Ă‚yet-i kerime:
“Ve mĂ‚ umirû illĂ‚ liya’budullahe muhlisiyne lehuddiyne hunefĂ‚e.”
Onlar emrolunmadilar, Allah’a nefslerini teslim etmekle, nefslerini dinde halis kilarak (afetlerden tamamen temizleyerek) Allah’a teslim etmekle emrolundular ve bunu hanifler olarak yapmakla emrolundular, diyor Allahû TealĂ‚.
Oyleyse hanif fitrati butun insanlara fitrat olarak verilmis. Bu fitratin kullanilmasi soz konusu. Sadece onu kullananlar bu hedefe ulasirlar.
Hanif fitratina bir misal olarak, yeryuzunden bir misal olarak, kapinizin onunde bir tane Mercedes araba duruyor: Dort dortluk bir araba, herseyi yeni, motoru calisiyor, benzini tamam. Ama ehliyet almak mecburiyetindesiniz. Ehliyet aldiginiz zaman nereye goturecek sizi? Birinci menzile goturecek; ruhunuzu teslim edeceksiniz. Ikinci menzile goturecek; fizik vucudunuzu teslim edeceksiniz. Ucuncu menzile goturecek; nefsinizi de teslim edeceksiniz ve IslÂm olmak serefine nail olacaksiniz.
Oyleyse IslĂ‚m kelimesi (Slm) kokunden geliyor: S-l-m. IslĂ‚m kelimesi, muslim kelimesi, musluman kelimesi, teslim kelimesi, selam kelimesi, selamet kelimesi.. hepsi ayni kokten geliyor. 28 tane bir kokten kelime turetiliyor. Bu kelimelerin arasinda en onemlisi teslimdir ve IslĂ‚m dediginiz zaman, IslĂ‚m’in gercek manasini bilenlerdensiniz artik siz.
IslĂ‚m, Allah’a teslIm olmak demektIr.
Hic kimse, sadece fizik vucuduna ait olan 5 tane vazifeyi yaparak (namaz kilarak, oruc tutarak, zekĂ‚t vererek, hacca giderek, kendi kendisine “lĂ‚ ilĂ‚he illallah muhammeden resulullah” diyerek) Allah’a teslim olamaz, ISLÂM olamaz! IslĂ‚m olmak, uc tane teslimle gerceklesen bir olgudur. Ruhunuzu Allah’a teslim edeceksiniz, birinci teslim. Fizik vucudunuzu Allah’a teslim edeceksiniz, ikinci teslim. Nefsinizi Allah’a teslim edeceksiniz, ucuncu teslim. Bu uc tane teslim yoksa IslĂ‚m olmak da yok. Haa bizim din adamlari oyle soylemiyor mu? Onlar gene soylediklerini soylemeye devam etsinler, ama biz Allah’in Kur’Ă‚n-i Kerim’i ne soyluyor, onu ogretiriz. Onlara da...
Oyleyse muhtevaya dikkatle bakin. Burada Allahû TealĂ‚’nin indinde bir hanif fitratindan Allah’in bahsetmesi soz konusu. Goruyoruz ki 28 basamaklik bir spektrum icerisinde 27 tane basamagi kavrayan bir butunu Allahû TealĂ‚ hanif fitratinin icine oturtmus. Hanif fitrati dedigimiz zaman Kur’Ă‚n’in butununu dusunun. Butun o basamaklarda hep hanif fitratiniz var. Kapinizin onundeki o Mercedes hazir vaziyette bekliyor. Hanif fitratinin muhtevasi bu. Ehliyeti alacaksiniz ve arabayi kullanmaya baslayacaksiniz. Murside tĂ‚bî olmadikca ehliyeti alamazsiniz ve o arabaya binemezsiniz, arabayi kullanamazsiniz. Allah’in kanunlari bunu engelliyor. Oyleyse hanif fitratinin ehliyeti mursitte. Hacet namazini kilacaksiniz, mursidinizi Allah’tan soracaksiniz, O’na ulasacaksiniz. Onunde diz cokup tovbe edeceksiniz. Yani tĂ‚bî olacaksiniz.
Simdi bizim saflar, mursidin onunde tovbe ediliyor ya, bize sual soruyorlar: Yahu diyorlar, bir insan kendi kendine de tovbe edebilir, ne diye mursidin onunde tovbe ettiriyorsun insanlari sen?
Yani mursidin onunde yapilan islemin bir tovbe oldugunu zannediyorlar. Mursidin onunde yapilan islem tovbeyi iceren ama bir aslî hedefe yonelik bir islemdir. O hedef, tĂ‚bî olmaktir. Nefsine tĂ‚bî olmaktan kurtulabilmek icin, murside tĂ‚bî olmaktir. Ne demek istiyorum? Bakin ne kadar acik konusuyorum. Kasas Suresi 50. Ă‚yet-i kerime:
Habibim, eger senin davetine icabet etmezlerse (ki, sen onlari sana tĂ‚bî olmaya cagiriyorsun, tĂ‚bî olmuyorlar, icabet etmiyorlar) icabet etmezlerse, bil ki onlar kendi hevalarina, kendi nefslerine tĂ‚bîdirler. Kim Allah’in davetcisine degil de, (Allah’a davet edene degil de) kendi nefsine tĂ‚bî olursa onlardan daha cok dalĂ‚lette olan kim vardir?
Oyleyse butun insanlar icin sadece iki tane alternatif var. Bu iki alternatif bir butunu olusturuyor. Ya murside tĂ‚bî olmak, ya da hayati boyunca hep nefsine tĂ‚bî olmak. Bir insanin nefsine tĂ‚bî olmaktan kurtulabilmesi mursidine tĂ‚bî olmakla gecerli. Bir insanin yaya olmaktan kurtulup, Allah’in kapinin onune biraktigi hanif fitratini kullanabilmesi, o soyledigimiz luks Mercedesi kullanabilmesi ancak onun ehliyetini almakla mumkun. Ehliyet mi? O irsad makaminda. “Muhur kimdeyse Suleyman odur” diyor eskiler. Bu muhur bugun Bize verilmis durumda.
Allahû TealĂ‚’nin indinde bir olgu var. Butun insanlar hanif fitratiyla yaratiliyor. Butun insanlarin kapisinin onunde bu Mercedes bekliyor. Ama bu onlarin, hanif fitratiyla yaratilan bu insanlarin kalplerinde kufur yazmasina engel degil. Bir insanin nefsinin kalbinde sadece iki alternatifli bir olgu vardir. Ya kalbinizde kufur yazar, ya da kalbinizde iman yazar. Bir ucuncu alternatif, kalbinizde hicbir sey yazmamasi olayi kesinlikle mevcut degil. Oyleyse kĂ‚fir kimdir, mumin kimdir, aciklamasina bakalim simdi. Hucurat Suresinin 14. Ă‚yet-i kerimesinde Allahû TealĂ‚ sunu soyluyor:
Araplar dediler ki; “biz de mumin olduk.” Habibim onlara de ki: “Hayir, siz mumin olmadiniz, IslĂ‚m dairesine girdik deyin ama mumin olduk demeyin. Siz mumin olmadiniz cunku kalbinizin icine iman girmedi.”
Acaba ne demek istiyor? Mumin Suresinin 15. Ă‚yet-i kerimesinde Allahû TealĂ‚ Zamanin Imami’nin ruhunun kisinin basinin uzerine gelisini anlatiyor. Diyor ki;
Dereceleri yukselten ve arsin sahibi olan Allah, kullarindan lĂ‚yik olanlarin baslarinin uzerine emrinden bir ruh ulastirir; o kisinin ruhuna; “senin Allah’a mulĂ‚ki olma gunun (Allah’a ulasma gunun) geldi” demek ve Allah’in emrini teblig etmek uzere.
Bu olay cereyan ediyor. Mursidinizin ruhu basinizin uzerine geliyor ve yerlesiyor. Butun insanlarin basinin uzerinde ayni ruh soz konusudur, tek bir ruh; Zamanin Imami’nin ruhu. O ruh geldigi zaman ne olur? Onu soyluyor Allahû TealĂ‚, Mucadele Suresi 22. Ă‚yet-i kerime:
Onlarin uzerine, baslarinin uzerinde katimizdan bir ruh gondeririz, o ruhla onlari destekleriz ve onlarin kalplerinin icine “iman”i yazariz, diyor Allahû TealĂ‚.
Oyleyse kalbimizin icine imanin yazilmasi olayi soz konusu. Acaba nasil cereyan ediyor? Allahû TealĂ‚ kalbimizin muhrunu aciyor, kalbimizin icindeki kufur kelimesini aliyor, kalbimizin icine “iman” kelimesini yaziyor. Ve kalbimizin icinden kufur kelimesi cikiyor, kalbimizin icine “iman” kelimesi giriyor. Tekrar ediyorum: Kalbimizin icinden kufur kelimesi cikiyor, kalbimizin icine “iman” kelimesi giriyor. Hucurat Suresinin 14. Ă‚yet-i kerimesinde Allahû TealĂ‚’nin soyledigi sey Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e:
Onlara de ki: “Siz mumin olmadiniz, cunku kalbinizin icine “iman” kelimesi girmedi. (Yani kalbinizin icinden kufur kelimesi alinip da “iman” kelimesi kalbinizin icine yazilmadi.
Gercekten butun insanlar kalplerinin icinde kufur yazili oldugu icin mi kÂfirler? Kesin.
Kalbinde “iman” yazan mumin adini alir. Kalbinde “kufur” yazan kĂ‚fir adini alir.
Butun insanlar doguslarindan itibaren kalpleri muhurlu olanlardir. Murside ulasmadan da hic kimsenin kalbindeki muhur acilmaz ve o insanlar kalpleri muhurlu oldugu surece kÂfirlerdir. Yani kalbinde kufur yazanlardir. Iste Bakara Suresinin 6 ve 7. Âyetleri:
Habibim, sen o kÂfirlere (bu guzellikleri) anlatsan da, anlatmasan da onlar icin birdir, (degisen birsey yoktur). Onlar mumin olmazlar. Onlar kÂfirlerdir ve onlar kalpleri muhurlu olanlardir.
Butun kÂfirler kalpleri muhurlu olanlardir.
Kimler kalpleri muhurlu olanlar? Mursidlerine henuz ulasamamis olanlar.
Iste Casiye Suresinin 23. Âyet-i kerimesi bu vesikayi veriyor elimize.
Kalpleri muhurlu olanlar, mursidlerine ulasamamis olan yani dalÂlette olanlardir.
Biliyorsunuz ki, 10 tane Ă‚yet-i kerime bizlere dalĂ‚lette olanlari veriyor. Kim bu dalĂ‚lette olanlar? Mursidlerine ulasamamis olanlar. Kim mursidine ulasamamissa o kisinin dalĂ‚lette oldugunu acik bir lisanla Allahû TealĂ‚ soyluyor.
Oyleyse bakiyoruz bu konu kesin mi? Kesin. Iste 10 tane Âyet-i kerime.
Kasas-50,
Ikincisi, Taha-123;
Hadi hepiniz oradan asagi inin, birbirinize dusman olarak. Size hem hidayetimiz gelecek, hem de hidayetcimiz gelecek. Kim hidayetcimize tĂ‚bî olursa sadece onlar dalĂ‚letten kurtulurlar.
Ucuncu Âyet-i kerime; Kehf-17:
Allah kimi kendi Zatina ulastirirsa o zaman o kisi hidayete erer, kim de dalÂletteyse onlar icin bir evliya-mursid bulunmaz.
Dorduncu Ă‚yet-i kerime; Casiye-23. Konumuzla cok yakindan alĂ‚kali. Diyor ki Allahû TealĂ‚;
Habibim, o nefslerini kendilerine ilĂ‚h edinenleri gormuyor musun? (Yani nefslerine tĂ‚bî olanlari gormuyor musun, yani Kasas Suresinin 50. Ă‚yet-i kerimesine gore mursidlerine tĂ‚bî olmadiklari icin nefslerine tĂ‚bî olanlar, nefslerini kendilerine ilĂ‚h edinenler) onlari ilim uzere dalĂ‚lette birakiriz, diyor Allahû TealĂ‚. Hangi ilim uzere? O insanlarin ilmi uzere ve isaretini veriyor: Onlarin kalpleri muhurludur.
Kalpleri muhurludur, diyor ve Bakara Suresinin 6 ve 7. Âyetleri sadece kÂfirlerin kalplerinin muhurlu oldugunu soyluyor.
Oyleyse butun insanlar mursidlerine ulastiklari gune kadar hep kalpleri muhurlu olanlar, kÂfir olanlar. DalÂlette olanlarin kÂfir oldugunu kesinlestiren Nisa Suresinin 167. Âyet-i kerimesi aynen soyle soyluyor:
“Innelleziyne keferû ve saddû an sebiylillĂ‚hi kad dallû dalĂ‚len ba’iydĂ‚.”
Onlar ki kĂ‚firlerdir ve Allah’in yoluna mani olurlar, Allah’in yoluna girmelerine mani olurlar, Allah’in yolundan saptirirlar. Andolsun ki onlar uzak bir dalĂ‚let icindedirler.
Kimmis bu kÂfirler?
Muhakkak ki onlar kĂ‚firlerdir, onlar dalĂ‚lette olanlardir, diyor Allahû TealĂ‚.
Butun dalĂ‚lette olan insanlar kĂ‚firler. Kalpleri mursidlerine ulastiklari gune kadar muhurlu. Muhurlu olan butun kalplerin icinde de kufur kelimesi var. Allahû TealĂ‚ kime kĂ‚fir demisse, kĂ‚fir dedigi kisi kalbinde kufur yazan insan.
Kime mumin demisse, mumin dedigi kisi Allah’in o kufru oradan alarak, kalbin icine imani yazdigi kisi. Kimin kalbinin icinde “iman” kelimesi yaziyorsa onun adi mumin. Iman, imanin sahibi olan mumin.
Kimin kalbinde kufur yaziyorsa onun adi kĂ‚fir. Kufur, kufrun sahibi olan kĂ‚fir. Ayni kokten gelen kelimeler. Birisi iman kelimesi ve mumin kelimesi ayni kokten geliyor. Bir de diger acidan meseleye bakiyoruz; kufur kelimesi ve kĂ‚fir kelimesi “kufr” kokunden geliyor, gene ayni sey. Sadece kalplerinin icinde kufur yazanlar kĂ‚firlerdir, sadece kalplerinin icinde “iman” yazanlar muminlerdir.
Oyleyse muhtevaya bakalim. Allahû TealĂ‚’nin konuyu daha da ciddi bir bicimde kesinlestirdigini goruyoruz. Bir kisi mursidine ulasti, kalbine iman yazildi. Kalbindeki 7 sart tamamlandi. Biliyorsunuz ki bir insan Allah’a ulasmayi dilemedikce kalbindeki sartlar degismez. Kim Allah’a ulasmayi dilerse Allah o kisinin kalbinde Allah’a ulasma talebini, 1- Gorur, 2- Isitir, 3- Bilir.
Allah’in kalpteki bu talebi gordugu, isittigi, bildigi bir ortamda o kisinin nefsinin kalbinde hĂ‚lĂ‚ kufur kelimesi mevcuttur ve o kisi Allah’a ulasmayi diledi diye, Allahû TealĂ‚ onun kalbinden kufur kelimesini alip “iman” kelimesini yazmaz ama o kisinin kalbinde “iman” kelimesini yazacagi sartlari birer birer gerceklestirmeye baslar. Bu bir isarettir. Kisinin Allah’a ulasmayi dilemesi, bir isarettir Allah icin. O kisinin kurtulus isaretidir. Kalbindeki bu talebi isitiyor, biliyor, goruyor. Kisi bu basamaktan 4. basamaga geciyor. Cunku Allahû TealĂ‚ Rahim esmasiyla o kisiye tecelliye basliyor. Bu tecelli o kiside degisiklikler vucuda getirir. O kisinin Allahû TealĂ‚ kalbindeki ekinneti nefsinin kalbinden alir, yerine ihbat koyar. Bir insanin kalbinde bulunan ekinnet, o kisinin idrakine (ozellikle irsada muteallik hususlari idrakine) mani olacak olan en kesin olcudur. Oyleyse bu mani olma keyfiyeti Allahû TealĂ‚ tarafindan kaldiriliyor, nefsin kalbindeki ekinnet aliniyor, yerine ihbat adli genel sunnetullahtan bir kompitur sistemi getiriliyor, o kisinin kalbine yerlestiriliyor. Artik o irsada muteallik hususlari da idrak edebilecektir. O kisinin kulaklarinda vakra var, onu da kaldiriyor Allahû TealĂ‚. O kisinin irsad makamiyla arasinda perde var, onu da kaldiriyor ama su andaki konumuzla alĂ‚kali degil. Su andaki konumuz; kalbin icindeki kufur kelimesi ve iman kelimesi nasil, hangi sekillerde dizayn edilir. Allahû TealĂ‚’nin demek ki birinci islemi kisi Allah’a ulasmayi dileyince, onun kalbindeki ekinneti alip, onun kalbine ihbati yerlestirmek. Ekinnet, kulaktaki vakra, irsad makamiyla kulun arasindaki hicab-i mesture Isra Suresinin 44 ve 45. Ă‚yetlerinde ifade buyurulmus. Diyor ki Allahû TealĂ‚:
Habibim, Sen Kur’Ă‚n’da Allah’i tek tek zikrederek onlara Kur’Ă‚n-i Kerim’i okudugun zaman, anlattigin zaman, onlara Kur’Ă‚n-i Kerim’i ogrettigin zaman, onlarla Senin aranda hicab-i mesture adli bir gizli perde vardir. Bu perde sebebiyle onlar Senden nefret ederler. Onlarin kulaklarinda vakra vardir, Senin soylediklerini kulaklari duyar ama onlar isitemezler, manaya varamazlar.
Oyleyse Allahû TealĂ‚’nin dizayni daha oteye de geciyor.
Sen sozlerini bitirdigin zaman habibim, onlar nefretle arkalarini donerek oradan uzaklasirlar. Cunku onlarla Senin aranda hicab-i mesture adli bir perde var. Yani o perde Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e sevgi duymayi onluyor, onu nefret olarak dizayn ediyor.
Iste uc tane faktor. Isra 44 ve 45 bunu anlatiyor hepinize. Allahû TealĂ‚ Hac Suresinin 54. Ă‚yet-i kerimesinde o kisinin kalbindeki ekinnetin alinarak yerine ihbatin konuldugunu, boylece o kisiyi mutlaka Sirat-i Mustakiym’e ulastiracagini, yani murside ulastiracagini garanti ediyor. Buradaki anlam sadece ekinnetin alinmasi, yerine ihbatin konulmasi degil; hicab-i mesturenin de alinmis olmasi. Cunku Allahû TealĂ‚ onu aliyor ki, kisi irsad makamina karsi olan nefretini yok etsin, ona karsi sevgi duymaya baslasin ve mursidine ulassin. Nicin bunu istiyor Allahû TealĂ‚? Cunku soz vermis. Hac Suresinin 54. Ă‚yet-i kerimesinde Allahû TealĂ‚ kalplerindeki ihbati alarak, kalplerindeki ekinneti alarak, kalplerine ihbat koydugu kisilerin mutlaka ama mutlaka mursidlerine ulasacagini garanti etmis.
“Biz diyor, onlari mutlaka Sirat-i Mustakiym’e ulastiririz.”
Yani onlarin hepsini mutlaka mursidlerine ulastiririz ki, ruhlari mursidlerine ulastiklari zaman vucutlarindan ayrilsin da Sirat-i Mustakiym’e ulassin. “Sirat-i Mustakiym’e ulastiririz” demis.
Oyleyse sartlari gorduk ki, bir insan mursidine ulastigi zaman ruhu vucudundan ayrilir ve Sirat-i Mustakiym’e ulasir, “fiy sebilillah” olur. Yani Allah’in yolunda, Allah’in yolunun icinde olur.
Simdi muhtevaya baktigimiz zaman bu olayi goruyoruz. Oyleyse bir insanin Allahû TealĂ‚’nin yolunda bir hedefe ulasabilmesi boyle bir dizayni iceriyor. Allahû TealĂ‚ o kisinin kalbindeki ekinneti aliyor, yerine ihbat koyuyor. Kalp sartlarindan iki tanesi boylece tamamlaniyor. Sonra Tegabun Suresinin 11. Ă‚yet-i kerimesine gore Allahû TealĂ‚ diyor ki;
“Ve men yu’min billĂ‚hi yehdi kalbeh.”
Kim Allah’a amenu olursa onun kalbine ulasiriz.
Onun kalbine sunnetullahin ulasmasi, Allah’in ulasmasi orada bir degisiklik yapiyor. O kisinin kalbinin nur kapisini Allah’a ceviriyor. (Ucuncu kalp sarti)
Sonra o kisinin gogsunden kalbine bir nur yolunun acilmasi lĂ‚zim. Allah’in nurlarinin o kalbe girebilmesi icin. O zaman dorduncu kalp sarti gerceklesiyor. En’am Suresi 125. Ă‚yet-i kerime. Allahû TealĂ‚ buyuruyor ki;
“Femen yuridillĂ‚hu en yehdiyehu yesrah sadrehu lil’islĂ‚m.”
Allah kimi hidayete erdirmeyi, kendi Zatina ulastirmayi dilerse onlarin goguslerini IslĂ‚m’a (yani teslime) acar.
IslĂ‚m’a acmak, teslime acmak ikisi de ayni sey. Cunku teslim olmadikca Allah’a, IslĂ‚m olamazsiniz; IslĂ‚m olmadikca teslim olamazsiniz. Ikisi ayni hedefi anlatiyor. Ne zaman uc vucudunuzu da Allah’a teslim ederseniz o zaman IslĂ‚m olursunuz. IslĂ‚m oldugunuz zaman bu uc vucudunuzla teslim oldugunuz anlami cikar ortaya. Ayni noktayi vurgulayan iki tane muhteva ve Allahû TealĂ‚ kisinin gogsunden kalbine bir nur yolu aciyor, nefsinin kalbine. Bu noktaya kadar zikir yaptiginizda zikrin Allahû TealĂ‚ tarafindan dizayn edilmis statusu geregince, o kisinin gogsune Allahû TealĂ‚’nin nurlari ulasiyor. Gogsunden kalbine o gune kadar yol acilmamis oldugu icin kisi zikir yapsa da Allah’in nurlari Allah’a geri donuyor. Simdi bir takim din adamlari var; zikrin hatirlama oldugunu Allah’in isminin tekrari olmadigini soyluyorlar. Allahû TealĂ‚ diyor ki Isra Suresinin 43. Ă‚yet-i kerimesinde:
KĂ‚inatta hicbir zerre yoktur ki, daima Allah’i tesbih etmesin ama siz onlarin tesbihini anlayamazsiniz.
Allah’in butun elektronlarina Allah’in katindan “notrino” adi verilen bir enerji gelir. Bu enerji donerek gelir ve elektrona ulasir ayni istikamette donen elektrona donus enerjisini aktararak tekrar geriye doner. O ayrilir ayrilmaz ikinci bir notrino gelir ve elektronun donusu devam ederken daha kesilmeden o da donus enerjisini verir, elektronun donmesinin devamini saglar. O ayrilir arkasindan bir tane daha notrino, sonsuz bir sekilde Allah’in enerjisi elektronlara ulasir. Bir dudugu uflediginiz zaman ondan bir ses cikar. Duduk neye programlanmissa sadece o sesi isitebilirsiniz o dudukten. Iste butun elektronlar da donuslerinde, her donuslerinde bir ses cikarmak uzere Allahû TealĂ‚ tarafindan programlanmislar. Boyle bir programlanmanin tabii neticesi olarak butun elektronlar notrinolar kendilerine hiz verdigi anda o sesi mutlak olarak cikartirlar. Iste bu sesi kendi iradeleriyle cikarmadiklari icin bunun adi zikir degil, tesbihtir. Insanlarsa, kendi dilleriyle “Allah” kelimesini tekrar ederler, bunun adi tesbih degil, zikirdir.
Insanlar da Allah’in adini tesbih edebilirler mi? Evet. Ne zaman daimi zikre varirsaniz, bu daimi zikirden sonra, yani ulûl elbab makamindan sonra, ihlas makamina gecerseniz, ihlas makamindan sonra da salah makamina gecerseniz, ihlasin sonunda Allahû TealĂ‚ size bir otomatik isleme mekanizmasi hediye eder. Artik icinizdeki, kalbinizdeki, kalbinizin her cift atisinda Allah diyen ses, sunnettullah tarafindan kontrol altina alinmistir. Olene kadar ses, hicbir zaman kesilmeyecektir, hep Allah kelimesini kalbiniz Allah, Allah, Allah, Allah... diye zikredecektir. Ama o gune kadar bu zikri siz yapiyordunuz. Onun icin adi zikirdi. Ondan sonraki adi artik tesbih oluyor. Otomatik muesseseye devrolundugu icin, sunnetullah vaziyete el koydugu icin. Oyleyse Allahû TealĂ‚’nin muradini goruyorsunuz. Butun sistem, kĂ‚inat hep bir kelimeyi tekrar ediyor: ALLAH kelimesini. KĂ‚inatta hicbir zerre yok su anda Allah kelimesini tekrar etmeyen. Ve bizim din adamlari utanmadan zikrin Allah’in ismini tekrar etmek olmadigini iddia ediyorlar. Ve bir kismi bunu iddia ederken, otekiler yakayi ele veriyorlar. Cunku zikre hint mantrasi diyorlar. Mantra; transandantal meditasyonda tekrar edilen kelimenin adidir. Genellikle sanskritce bir kelime verirler. Bir seytani ilmin, occult kulturun bir kelimesidir bu. O kelimeyi tekrarlamaniz istenir. O kelimeyi tekrarladiginiz zaman buyu lisaninin bir kelimesini tekrarliyorsunuz. Ve Allah’in ismini tekrar etmekten men edilmis oluyorsunuz. Bugun baslarinda Lord Mentre’nin bulundugu “occult” (seytanî

Zaten cinlerin tekrar tekrar bedenlenmesine, reenkarnasyona hep kapi ariyorlar. Yani bu zulmani ilimler, bu seytanin ogrettigi ilimler bunlarin kafalari rahat rahat yatiyorsa bu sayin din ogreticileri Allah’tan yana mi yoksa seytandan yana mi?
Allahû TealĂ‚:
“Vezkurisme rabbike.”
Rabb’inin ismiyle zikret, diyor.
KĂ‚inatta hicbir zerre yoktur ki, her an Allah’in zikrini tekrar eder olmasin. Oyleyse Allahû TealĂ‚’nin ismini tekrar etmek mecburiyeti ne yazik ki o insanlar tarafindan kabul edilmiyor. Ama Kur’Ă‚n-i Kerim bunu zikir , yani Allah’in ismini tekrarlamak olarak veriyor. Birakiniz insanlari, Allah’in ismini tekrar etmeyen kĂ‚inatta bir zerre bile yok. Biz insanlar istesek de istemesek de kalbimizin her cift atisinda kalbimiz Allah kelimesini otomatik olarak tekrar ediyor. Biz insanlar istesek de istemesek de insan vucudu hucrelerden olusuyor, hucreler atomlardan olusuyor, atomlar elektronlardan olusuyor ve butun elektronlarimiz su anda Allah’i tesbih etmekle mesgul.
Oyleyse bizim Yasar ne yasar ne yasamaz kardesimiz dogruya ulasmis ama hint mantrasi diyor. Varsin desin. Cunku zikrin Allah’in isminin tekrari oldugunu kabul etmis oluyor. Eli bayrakli olan kardesimiz de, Allah’in ismi tekrar edilmez, “Allah hatirlanir” diyor. Oysa ki Allahû TealĂ‚ ismin tekrarini kesin olarak emretmis. Oyleyse butun yanlisliklar ardarda. Bu insanlar iste boyle.
Sonuca geliyoruz. Bir insanin kalbinde ya kufur yazar, ya da iman yazar. Iste, ne zaman bir insan, mursidine ulasirsa, kalbin icine Allah “iman”i yazacaktir. Ama kalbin 7 tane sartinin tamamlanmasi lĂ‚zim dedik. Sartlar acik ve kesin. Allahû TealĂ‚ gogsunuzden kalbinize bir nur yolu aciyor. Ondan sonra husu sahibi oluyorsunuz ve hacet namazini kilip mursidinizi goruyorsunuz veya Zamanin Imami’na tĂ‚bî oluyorsunuz. TĂ‚bî oldugunuz anda uc islem birden gerceklesiyor. Kalbinizin muhrunu sunnetullah aciyor (Allah aciyor) kalbinizin icindeki kufur kelimesini disari cikartiyor ve kalbinizin icine “iman” kelimesini yaziyor. Iste bu noktadan itibaren artik siz kalbine iman yazilmis bir kisi oluyorsunuz. Yani kalbine iman yazilmis, yani mumin. Burasi mumin oldugunuz yer.
Oyleyse Allah ile olan iliskilerinizde mumin olmak soz konusu. Allah ile olan iliskilerinizde Allah’in guzelligini yasamak soz konusu. Iste insanlar var Allahû TealĂ‚’nin kalplerine kufur yazdigindan haberdar degiller. Butun insanlarin kalplerinde doguslarindan itibaren kufur yazili. Bu yazi murside ulasmadan hic kimsenin kalbinden alinmaz. Ve bir kisi mursidine ulasti, hidayete de erdi. Ruhu Allah’a ulasti, kalbinde “iman” yazili. Peki bu kisi fiska duserse ne olacak? Irsad makamindan supheye duserse ne olacak? Supheye duserse fiska dusecek. Yani kalbindeki iman kelimesi Allahû TealĂ‚ tarafindan alinarak yerine kufur yazilacak. Peki bu kisinin bir sure sonra yeniden akli basina geldi. Talepte bulundu tekrar mursidine ulasti. Gene kabul edilir Allahû TealĂ‚ tarafindan. Ve bu kisi bir defa daha kalbine “iman” yazilan yeni bir huviyete ulasir. Ama bundan sonra ucuncu defa fiska duserse o kisi icin kurtulus yoktur. Allah son defa olarak kalbindeki “iman” kelimesini alir, kalbinin icine yeniden kufur kelimesini ta’b eder. Kur’Ă‚n-i Kerim’de boyle geciyor aynen. O zaman ne olur? O kisi kalbine kufur yazilan birisi olur. Ve bir daha o kufur kelimesi degismez. Yani Allahû TealĂ‚ bir kisinin sadece uc defa fiskta bulunmasina musaade ediyor, uc defa fasik olmasina musaade ediyor, dorduncu bir fisk muessesesi yok, ucuncu devamli fisk muessesesi butun bir kufur muessesesini ifade ediyor. Allahû TealĂ‚ Al-i Imran Suresinin 81. Âyet-i kerimesinde, butun peygamberlerden sonra gelecek olan bir resulden bahsediyor. 82. Âyet-i kerimesinde ise diyor ki:
O resul kendini ilan ettikten sonra O’na tĂ‚bî olmayanlarin hepsi fisktadir.
Dikkat edin, butun insanlar zaten fisktalar. TĂ‚bî olmayan herkes fasik durumunda. Ve bunun otesi nedir? Akli basina geliyor kisinin tĂ‚bî oluyor. Birinci fisktan kurtuldu ama irsad makamindan suphe ediyor, ikinci defa fiska dusuyor. Sonra? Ikinci defa bu fiskin arkasindan kisinin gene akli basina geliyor. Yeniden tĂ‚bî olmak istiyor. Gene kabul edilir. Yeniden tĂ‚bî oluyor ve ruhu yeniden Allah’a ulasiyor. Kurtuluyor tekrar, kurtulusa eriyor kisi. Ama ya yeniden supheye duserse? O zaman ucuncu ve son fisk. Bu fiskta Allahû TealĂ‚ gene kalbindeki “iman”i aliyor, gene kisinin kalbine kufru yaziyor ve kisinin kalbine yazdigi bu kufur muessesesinden o kisi artik ucuncu ve son defa fiska dusmus oluyor. Bir dorduncu defa fiska dusmek yok. Bu ucuncu fisk sonsuza kadar devam eder. Kisinin artik mumin olmasi mumkun degildir.
Oyleyse Allahû TealĂ‚’nin indinde bir dizayn var. Dikkat edin bir milyon kardesimiz var. “Acaba ben fiska mi dustum” diye merak ediyor. Biz soruyoruz O’na. Hayir, fiska dusmemis. Ama o kisinin de icinde endise var, fiska dusmesi endisesi. Diyoruz ki, “Sen tekrar Cabbar Hoca oraya geldigi zaman onun elini op ve boylece tekrar hidayete gir.” Boyle bir giris o kisinin hak kaybetmesine sebebiyet vermez. O kisi zaten fiska dusmemistir, sadece tovbesini yenilemistir. Sakin bu istikamette bir korkuya dusmeyin. Yani, “ben acaba fiska mi dustum” endisesiyle hareket edip de, gercekten fiska dusmus gibi tovbe ettiginizde, aslinda siz fiska dusmemisseniz kaybettiginiz bir tovbe hakki soz konusu degildir. Biz de zaten size onun neticesini soyleriz.
Oyleyse o yonden endise etmeyin. Allahû TealĂ‚’nin indinde kurtulus careleri vardir ve Allahû TealĂ‚: “Allah sizin icin gucluk dilemez, Allah sizin icin kolaylik diler.” diyor.
Insanlar icin soz konusu olan sey Allah’in guzelliklerini yasamaktir. Iste bu guzellikler herkese aciktir. Oyleyse goruyorsunuz ki, kisinin kalbinde baslangicta mursidine ulasincaya kadar o kalp muhurludur ve kalbin icinde mutlaka kufur yazar, o kisi kĂ‚firdir. Mursidine ulastigi gun muhur acilir. Kalbindeki kufur evvela alinir, ondan sonra kalbin icine “iman” yazilir. Ondan sonra kisi tekrar fiska dusebilir. O zaman kisinin kalbindeki “iman” kelimesi alinip, kufur kelimesi yazilir. Yani bir kalbin bos olmasi mumkun degildir. Kisi mursidine ulasmadan evvel kalbinde kufur yazar. Mursidine ulastiktan sonra kalbindeki kufur alinir “iman” yazilir. Fiska duserse islem tersine doner; kalbindeki “iman” alinir, kufur yazilir. Tekrar yola girerse tekrar kalbindeki kufur alinir, “iman” yazilir. Ama ucuncu defa fiska dusen bir insanin ucuncu defa mumin olmasi mumkun degil. Ucuncu defa fiska dusen kisi, ebediyen fiska dusmustur. Olay o kisi icin bitmistir.
Oyleyse Allahû TealĂ‚’nin insanlari hanif fitratiyla yaratmasiyla, insanlarin kalplerinde kufurle dogmasi birbiriyle uzaktan yakindan hic alĂ‚kasi olmayan iki tane mefhum. Bunlari sakin birbirine karistirmayin.
Allahû TealĂ‚’nin hepinizi hem cennet saadetine hem dunya saadetine ulastirmasi dileklerimizle sozlerimizi burada bitiriyoruz.
Allah hepinizden razi olsun.
Alinti: www.hidayetcagi.com
__________________