Sual: Haset nedir?
CEVAP
Haset, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mulku, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda olduğu gibi kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gunah değildir.

Başkasının, kendinden ustun olan her şeyini kıskanana, yani ondaki ustunluğun, yalnız kendinde olmasını isteyene, kıskanc denir. Bu hÂl, en kotu huylardan biridir. Kıskanc insan, omru boyunca rahatsız insandır. Boyle insan, kendinden aşağı olan insanı gormez de, kendinden yuksek ve varlıklı insanın her şeyini gorur ve onu kıskanır. Kıskanc insan, Allahu teÂlÂnın kendisine verdiği şeylere razı olmayan insan demektir. Allahu teÂlÂnın verdiğine razı olmayan insandan, Allahu teÂl da razı olmaz. Allahu teÂlÂnın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en buyuğudur. Artık o insan, dunyada da, ahirette de zarardadır.

Bunun icin, kendisinde kıskanclık ve haset duygusu olduğunu goren, bu kotu huyundan kurtulmalıdır. İnsanlar, kendilerini ıslah edebilirler. Kıskanclıktan kurtulanlar rahat ve huzura kavuşur. Bu iş, zenginlik ve fakirlik işi değildir. Bu iş, kalbin zenginliği ve fakirliği işidir.

Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmek kazanınca, Allahu teÂlÂya şukreder ve zenginlerin hÂlini duşunmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkac milyar ekleyemediği icin uzuntu icindedir.

Kıskanc insan, başka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaşamasını hazmedemez. Yani onun boyunu bosunu, guzelliğini, calışkanlığını, başarısını kıskanır. Daha kotusu, onun başına gelen fenalıklara sevinir.

İşte bu hÂl, kıskanclığın en kotu derecesidir. Boyle insandan, Allahu teÂlÂnın yardımı kesilebilir. Daha da mahrum olur. İyi kalbli ve herkesin iyiliğini isteyen insan, Allahu teÂlÂnın himayesinde demektir. Bir hadis-i şerifte, (Bir musluman, kendisine istediği bir iyiliği, başka bir musluman icin istemezse ve bir musluman, kendisine gelecek bir kotuluğu, istemediği halde, o kotuluğu başka bir musluman icin isterse, onun imanı tam değildir) buyuruldu. Yani, Peygamber efendimiz yalnız kendisini duşunenleri beğenmiyor. Başka muslumanları duşunenleri beğeniyor ve oyle yapmalarını istiyor. Duşunun bir kere; butun dunya, Peygamber efendimizin bu emirlerini yapmış olsa, dunyada kavga, gurultu kalır mı?

Haset, tekebbure sebep olur. Başkasında bulunan nimetlerin ondan ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sozlerini ve nasihatlerini reddeder. Ondan bir şey sorup oğrenmek istemez. Kendinden yuksek olduğunu bildiği halde, ona tekebbur eder. İmam-ı Gazali hazretleri, (Butun kotuluklerin başı, kaynağı uctur: Haset, riya, ucub) buyurdu.

Haset eden, cekemediği kimseyi gıybet eder, cekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamette, bu zulumlerinin karşılığı olarak, hasenatı alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri gorunce, dunyası azap icinde gecer. Uykuları kacar. Hayır hasenat işleyenlere on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, biri kalır. Haset edenin duası kabul olmaz.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını gormeyin, duşmanlık ve haset etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, cekiştirmeyin. Musluman Muslumanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı gormez.) [Buhari]

(Muminin kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.) [Beyheki]

(Musluman hayırlı olur. Haset edince hayır kalmaz.) [Taberani]

(Hasetten kurtulmak zordur. Haset ettiğiniz kimseyi incitmeyiniz!) [İ. Ahmed]

(Hasetten sakınınız! Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de hasenatı yok eder.) [Ebu Davud]

Haset etmek, Allahu teÂlÂnın takdirini değiştirmez. Hasetci, boşuna yorulur, uzulur. Ustelik buyuk gunaha girmiş olur. Hasedin, haset edilene dunyada ve ahirette hic zararı olmaz. Ustelik faydası olur. Hicbir hasetci muradına kavuşmamıştır. Haset, sinirleri bozar, omrun kısalmasına sebep olur. Esmai diyor ki, 120 yaşındaki bir koyluye cok yaşamasının sırrını sordum, hic haset etmediğini soyledi.

Haset edilene, dunya ve ahirette, hic zarar olmaz. Haset edenin omru uzuntu ile gecer. Haset ettiği kimsenin nimetlerinin azalmadığını, hatta arttığını gorerek, sinir krizi gecirir. Hasetten kurtulmak icin, ona hediye vermeli, ona karşı tevazu gostermeli ve onun nimetinin artması icin dua etmelidir.

Doğru olan bir şeyi kabul etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aşağı gormek, ondan nefret etmek, ona duşmanlık beslemek, haset etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı, duşmanımız da soylese kabul etmeliyiz! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahu teÂlÂnın en sevmediği kimse, hakkı kabul etmemek icin inat gosterendir.) [Buhari]

Haset hakkında Âlimlerin sozleri:
Butun kotulukler, hırlaşmalar almak uzerinedir. Butun iyilikler, vermek uzerinedir.
İlk haset eden şeytandır. Hazret-i Âdem’i cekememesi, kendisini isyana sevk etmiştir.

Herkesi memnun etmek mumkundur, yalnız haset edeni tatmin etmek zordur. Cunku o, haset ettiği şeyin yok olması ile ancak memnun kalır.

Haset, iyileşmeyen bir yara gibidir. Onun dunyadaki bu sıkıntısı sebebiyle ahirette uğrayacağı azap, ceza bakımından kendisine yeter.

Haset edici kadar mazluma benzeyen bir zalim gormedim. Cunku o, sana verilen nimeti kendisine işkence olarak gorur.

Haset eden, servet duşmanıdır. Kimin malı, nimeti varsa ona buğzeder. Ona bunu niye verdin diye Rabbine darılmış olur. Allahu teÂl fazlını dilediğine verir. Haset eden, niye ona verdin diye Allah’ın fazlı icin cimrilik eder. Mal ve nimet sahibinin rusvay olmasını, elindeki nimetlerin gitmesini ister. Haset eden her yerde zelil olarak anılır. Melekler lanet eder. Yalnız iken uzuntusu artar. Can cekişirken, sıkıntısı artar. Kıyamette rusvay olur, Cehennemde cezasını da ceker.

Ey insanoğlu, nicin kardeşini cekemiyorsun? Ona verilen onun hakkı ise, Allahu teÂlÂnın ikram ettiği kimseye kızmaya ne hakkın var? Şayet hakkı değilse, Cehenneme girecek adamın nesini cekemiyorsun?

Aralarında ilgi bulunanlar haset eder
Birbirinden uzak ayrı yerde yaşayıp, aralarında ilgi bulunmayan kimseler arasında, birbirleriyle ilgi bulunmadığı icin haset de bahis konusu olmaz.

Bir kimse, karşısındakinin kibirlenmesine dayanamaz, aralarında duşmanlık veya rekabet bulunduğu vakit haset edebilir. Bunlar sık sık karşılaşırlar. Biri diğerinin goruşune uymazsa, oteki ondan nefret eder, ona karşı boburlenmeye başlar. Bunun icindir ki, Âlim Âlime haset eder de abide haset etmez, abid de, başka bir abide haset eder, fakat bir Âlime haset etmez. Aynı şekilde yazar yazara, tuccar tuccara haset eder. Kısaca herkes kendi mesleğinden olana haset eder.

Bir kimse, daha cok kardeşine haset eder. Tuccarın maksadı diğer tuccar ile birleşir. Aynı zamanda komşu olduğu tuccar ile uzaktaki arasında da fark vardır. Butun bu sebeplerle, kendisine yakın olan meslektaşına daha cok haset eder. Bunun gibi, bir pehlivan, bir yazara değil, başka bir pehlivana haset eder. Cunku onun maksadı yazı ile değil pehlivanlıkla şohret kazanmaktır.

Butun bu hasetlerin aslı duşmanlıktır. Duşmanlığın aslı da menfaat catışmasının bir noktada birleşmiş olmasıdır. Bu da, menfaatleri ayrı veya uzaklarda bulunanlar arasında değil, menfaatleri muşterek olup, birbirine yakın olan kimseler arasında olur. Bu sebeple bunlar arasında haset coğalır. Haset eden, her tarafta tek olarak anılmasını ister, kendi sahasında karşısına rakip olarak cıkacak herkese, nerde olursa olsun haset eder, fakat bu azdır.

Butun bunların kaynağı, dunya sevgisidir. Hakiki din Âlimleri arasında ise cekemezlik yoktur. Hepsinin maksadı, kullar indinde değil, Allah katında mevki sahibi olmaktır. Gercek Âlim, herkesin kendisinden daha bilgili ve daha iyi musluman olmasını ister. Fakat Âlim gecinenler, ilimleri ile menfaat peşinde koştukları icin birbirine haset eder.

Hakkın adaletine kızılmaz
Haset, bir kalb hastalığıdır. Kalb hastalıkları, ancak ilim ve amel ile tedavi edilir. Hasedin zararı insanın kendisinedir, haset edilene bir zararı yoktur. Haset sebebiyle Allah’ın taksimatına rıza gosterilmemiş olur. Onun adaletine kızılmış olur. Bu ise tevhidin ozune aykırıdır. Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de amelleri yok eder.

Sen haset ettikce, icinde bir ateş yanar, kendi kendini kemirir, perişan olursun. Haset edilenin nimetini Allahu teÂl artırır. Onun nimeti arttıkca senin de hastalığın artar, sıkıntı icinde kıvranır durursun. Goğsun daralır, uykun kacar ve bu hastalık olume kadar goturur. Zaten duşmanın istediği de budur. Sen onun perişanlığını isterken, kendin perişanlığa duşmuş olursun. Bununla beraber senin hasedinin onun elindeki nimete bir etkisi olmaz. Hatta ahirette, seni sıkıntıya duşurduğu icin hasetten vazgecmen gerekir. Cunku faydasız bir sıkıntıdır. Allah’ın gazabına uğramaya calışmaktan daha buyuk ne olur?

Haset etmekle kimseye bir zarar veremezsin. Neymiş onun arabası senin arabandan iyi imiş. Onun evi, daha geniş ve daha uygun bir semtte imiş. N’olacak yani, senin hasedin, Allahu teÂlÂnın ona takdir ettiği nimete mani olabilecek mi? İmkansız... Şayet sen, hasedin sebebiyle onun nimetinin yok olacağını duşunursen, bu bir ahmaklıktır. Cunku, eğer nimetler haset ile yok olsa, hic kimsede hicbir nimet, hatta iman nimeti de kalmazdı.

Hasede sebep olan şeyler
Sual: Haset nedir ve hasede sebep olan şeyler nelerdir?
CEVAP
İmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
Haset, bir kimsenin elindeki nimeti ona cok gorup, onun elinden gitmesini istemek demektir ve haramdır. Ancak kotu birinin, eline gecen servet ile fitne uyandırdığı, bu sebeple ara bozup herkese eziyet ettiği zaman, bu nimetin onun elinden cıkmasını istemek, bu adamın bu varlığına memnun olmamak, gunah değildir. Cunku, sen onun yok olmasını, nimet olduğu icin değil, onu kotulukte kullandığı icin istiyorsun. Şayet adam yaptığı fesatlıktan vazgecseydi, onun elindeki nimete uzulecek değildin.

Allahu teÂlÂnın taksimatındaki kazasına rıza gostermemek, hasedin haram olduğuna delÂlet etmektedir. Sana zararı dokunmayan bir muslumanın rahata ulaşmasına hoşlanmamak, hasetten başka şey değildir.

Hasedin dereceleri
1- Haset ettiği kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline gecsin, ister gecmesin, yeter ki onda bulunmasın. Hasedin en kotu olanı budur.

2- Haset ettiği adamın elindeki nimetin, kendi eline gecmesini istemektir. Mesela, adamın guzel evi veya guzel arabası var, yahut ustun mevkidedir. Adamın, “Bunlar benim olsa” demesidir. Bunun arzusu o nimete sahip olmaktır. Maksadı, o nimeti kendisinin elde etmesidir. Yoksa birincisinde olduğu gibi, “Ne onda, ne de bende olsun” şeklinde değildir. Başkası bu nimetten neden istifade ediyor, demiyor, ben neden istifade edemiyorum, diyor. Ondaki nimet bende olsun demek uygun değildir.

3- Ondaki nimetin benzerinin kendisinde olmasını istemesidir. Şayet kendi eline onun gibisi gecmeyecekse, onda da olmasın diye, arzu etmesidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah’ın kiminizi kiminizden ustun kılmaya vesile yaptığı şeyleri ummayın!) [Nisa 32]

4- Onda olan nimet gibi bir nimetin de kendi elinde bulunmasını arzu etmek, fakat onun elindeki nimetin elinden cıkmasını istememektir. İşte bu, dunyalık hususunda ise affedilmiştir.

Hasede sebep olan şeyler
1- Duşmanlık: İnsan, kendisine veya bazılarına yaptığı kotuluk sebebiyle birine duşmanlık eder, kin besler. Kin ise intikam ile yatışır. Duşmanına bir felaket geldiği zaman, bunu kendi kerametine hamlederek buna sevinir ve bunu kendi mukafatı sanır.

2- Cekememek: Varlık sahibinin ustunluk taslaması onun ağrına gider. Emsallerinden biri mevki, ilim veya servet sahibi olduğu takdirde, kendisine karşı kibirleneceklerinden, kendisinin buna dayanamıyacağı icin haset eder. Yani hasedi, kendi kibrinden dolayı değil, karşısındakinin kibrine dayanamıyacağından dolayıdır.

3- Kibir: Kibirlenip, karşısındakini kucuk gorup kendine hizmet ettirmesi ve butun arzularında kendi emrinde olması isteğidir. Birinin başına bir devlet kuşu konsa, buna haset eder. KÂfirlerin coğunun Resul-i Ekrem efendimize karşı hasedi, Onun kendilerine karşı ululuk iddia etmesi korkusundandır. (Biz ulu kimseler iken bir oksuz nasıl olur da başımıza gecer ve biz ona nasıl boyun eğeriz) dediler.

4- Şaşkınlık: Aynı tahsilli, aynı yaşta ve aynı memleketli olmasına rağmen bazı arkadaşlarının mal, mulk sahibi olmalarına hayret edip kıskanır.

5- Gayesine ulaşamama korkusu: Bu da iki kişinin bir maksatta birbirine ustunluk arzusuna dayanır. Arzusuna tek başına ulaşabilmekte kendisine yardımcı olan her nimete, oburu haset eder. Birinin o arzuya erişip diğerinin erişememesi hÂlinde birbirine haset ederler. Ana-babanın sevgisini kazanmaktaki evlatların yarışması, talebelerin hocalarının sevgisini kazanmaktaki yarışmaları, gazetecilerin okuyucu cekmek icin yarışması ve birbirine haset etmeleri hepsi bu kısımdandır. Her iki tarafın maksadı aynıdır. Maksatlarına ulaşmakta birbirine haset ederler.

6- Lider olma sevdası: Bir kimse, herhangi bir ilim dalında, parmakla gosterilen tek bir insan olmayı arzu eder. Ovulmek sevgisi kendisine galebe caldığı zaman, insanlar tarafından, “İşte bu kimse, kendi sahasında zamanının tek insanıdır, emsÂli yoktur” gibi sozlerle ovulunce, buna sevinir. “Falan yerde de bu sahada ustun biri var” diye duyduğu zaman canı sıkılır. Bu kişinin, kendisiyle ortak olan bu varlığının, elinden gitmesini ve hatta olumunu bile arzu eder. Bu ortaklık mevkide, ilimde, sanatta, guzellikte, servette ve benzerlerinde olabilir. Cihanda emsÂlsiz ve tek kalması sebebiyle sevindiği her hususta durum aynıdır. Burada hasedin sebebi tek başına otorite olmak sevdasından başka bir şey değildir. Yahudi Âlimleri, Resul-i Ekremin hak peygamber olduğunu bildikleri halde, başkanlıklarının elden gideceğinden korktukları icin, Peygamber efendimize haset ederek inkÂra kalkıştılar.

7- Kotu huy: Hicbir sebep olmadan kotu huyu, cimriliği sebebiyle kimsede bir varlık gormek istemez ve onlara haset eder. Ona, bu nimetlere Allahu teÂlÂnın mazhar kıldığı bir kimsenin iyiliklerinden bahsedilince, canı sıkılır. Bu kişi, daima başkalarının gerilemelerini seven ve Allahu teÂlÂnın lutfuna cimrilik gosteren bir insandır.

Kimi de var, başkasının malında cimrilik eder, yani başkasının malını da başkasına reva gormez. Aralarında hicbir alaka bulunmadığı halde, Allahu teÂlÂnın kullarına verdiği nimete cimrilik eder ve onlara haset etmeye başlar. Bunun kotu huyluluktan başka bir sebebi yoktur. Bunun tedavisi pek zordur.

Hazret-i Enes anlatır: Resul-i Ekrem, (Şimdi iceri Cennetlik bir zat girecektir) buyurdu. Az sonra, Ensardan, bir adam cıkageldi. Ertesi gun, Resul-i Ekrem yine onceki gibi soyledi. Yine aynı adam cıkageldi. Ucuncu gun de aynı şey oldu. Abdullah bin Amr, o adamın evinde birkac gun misafir kaldıktan sonra şunları anlattı:
- Uc gece onunla kaldım. Gece kalkıp namaz kılmadı. Bizlerden fazla bir ibadet yapmadığı halde Cennetlik oluşunun sebebini anlayamadım. Adama dedim ki:
- Resulullah seni nicin ovuyor?
- Hic kimseye haset etmem.
- Şimdi anlaşıldı. Seni o dereceye ulaştıran budur. (İ. Ahmed)

Hazret-i Musa’nın imrendiği zat
Musa aleyhisselam, salih bir zata imrenip, kim olduğunu sordu. Allahu teÂlÂ, (Bu zat, şu uc amel ile bu mertebeye ulaşmıştır: Kimseye haset etmedi, ana-babasına Âsi olmadı ve soz taşımadı) buyurdu.

Hazret-i Zekeriyya da Allahu teÂlÂnın şoyle buyurduğunu haber veriyor:
(Haset eden kimse, nimetime duşman olan, kazÂma kızan, kullarım arasındaki taksimatıma razı olmayan biridir.)

Hazret-i Safiyye anlatır:
Bir gun, babam amcama sordu:
- Bu Peygamber hakkında ne diyorsun?
- Hazret-i Musa’nın mujdelediği Peygamberdir.
- O halde nicin iman etmiyorsun?
- Bizden gelmediği icin, olunceye kadar duşmanlık edeceğiz.
İşte hasedin vardığı acı nokta...

Hasedin zararları
Haset edilen kimse, senin zulmune uğramış, bir mazlumdur. Hele haset edip cekiştirir, kotuluklerini soylersen, bunlar senin ona verdiğin hediyelerdir. Hep onun ekmeğine yağ surmuş oluyorsun. Yani ona ibadetlerinin sevabını verip, onun gunahlarını yukleniyorsun. Boylece kıyamette muflis olacaksın.

Duşman, hasmının beladan belaya uğramasını ister. Haset hastalığı ile senin yuklendiğin bela, butun felaketlerden buyuktur. Duşmanlarının en buyuk arzuları kendilerinin refahta, hasımlarının sıkıntıda olmalarıdır. Sen kendi kendine onların arzularına uymuş oldun. Bunun icin duşmanın, senin olmeni değil, boylece surunmeni, ellerindeki nimetlere bakarak haset ateşi icinde hep kıvranmanı isterler.

Bunları duşunebilirsen, kendi kendinin duşmanı ve duşmanının dostu olduğunu kolaylıkla anlamış olursun. Cunku davranışın, dunya ve ahirette senin aleyhine, hasmının lehinedir. Bu işin zararı senin, kÂrı onundur. Herkesin yanında nefret edilirsin. Allah katında da kotu birin. Sen istesen de istemesen de haset ettiğin kimsenin nimeti devam eder gider.

Eğer ahiretteki hÂlini ruyada bile gorebilseydin, korkunc bir manzara ile karşılaşırdın. HÂlin, tıpkı, oldurmek icin duşmana kurşun atan, fakat mermisi geri teperek gozune isabet edip gozunu cıkaran ve buna fazla sinirlenerek ikinci kurşunu atan ve ikinci mermi de aynı şekilde geri teperek diğer gozunu cıkaran, buna daha da sinirlenerek attığı ucuncu kurşunun yine kendi beynine saplanan ve hasmı esenlik icinde bulunan kişinin durumuna benzer. O, durmadan hasmını hedef alıp kurşun atar, mermiler ise geri teperek kendisine isabet eder. Bunun bu hÂline, duşmanları kahkaha savurur. İşte şeytan boyle maskara eder.

Haset edenin durumu bundan da fecidir. Cunku bu kişinin hasmına atıp tersine donerek kor olmasına sebep olduğu gozleri, nihayet olume kadar yaşayacak ve olum ile onlar da yok olacaktı. Ama hasetten meydana gelen gunah, olum ile yok olmaz. Bu sebeple Allahu teÂlÂyı ofkelendirir ve Cehenneme girer. Gozunun kor olması, Cehenneme girip Cehennemin kendisini yakmasından, elbette cok daha hafiftir.

Şu işe bak! O, haset ettiği kimsenin nimetinin elinden alınmasını isterken, Allahu teÂl o nimeti almadığı gibi, otekini sıkıntıdan sıkıntıya sokmuştur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kişi kazdığı kuyuya kendi duşer.) [Fatır 43]

Cok kere duşmanı icin istediği aynen kendi başına gelir. Bunlar, hasedin ilim ile tedavisidir. Eğer akl-ı selim ile duşunursen, haset ateşini kalbinde sondurursun. Cunku hasedin, kendini helak ettiğini, duşmanını sevindirdiğini, haset sebebiyle huzurunun bozulduğunu ve neticede Allahu teÂlÂnın hışmına uğradığını bilirsin.

Hasedin amel ile tedavisi şoyledir:
Haset arzularının aksini yapmakla hasedini tahakkum altına alırsın. Mesela, hasmını kotulemek istersen, hemen onu ov, kibretmek istersen tevazu goster, ondan ozur dile, şayet vermemeyi teklif ederse, vermeye gayret et! Yapmacık da olsa tatlılık, kini ortadan kaldırır ve gonulleri birbirine bağlar. Bu sayede kalb, haset hastalığından kurtulur. Haset edilen kimse, senin boyle zoraki yaptığını bilse de, yine memnun kalır ve seni sevmeye başlar, bu suretle karşılıklı sevgi başlar ve haset hastalığı da kaybolur. Cunku tevazu, ovmek ve sevgisini bildirmek, karşısındakine etki ederek onu sever. Zoraki yaptığı iyilikler, zamanla huy haline gelir. Boylece hasetten kurtulmuş olursun.

Elbette bu arada şeytan boş durmaz, senin bu durumun onu cok uzer, sana (munafıklık yapıyorsun) diye vesvese verir. Sen de, munafıklık zilletine duşmeyeyim diye sakın şeytanın oyununa gelme!

Hastalıklar acı ilaclarla tedavi edilir. İlacın acılığına dayanamayan, şifanın zevkine eremez. Hasedin tedavisinde kullanılan, duşmana karşı alcak gonulluluk, onu ovme gibi hÂllerin acılığını, ancak yukarıda bildirilen manaları bilmek kolaylaştırır. Ayrıca Allahu teÂlÂnın kazasına rıza ile elde edilecek sevap, Allah’ın sevdiğini sevmek de bu gucluğu yener. Murada ermemek zillettir. Bu zilletten kurtuluş ancak iki şeyin biriyle mumkundur. Ya dilediğin şey olacak veya olacak şeyi dileyeceksin. Birincisi senin elinde olmadığı icin, bu hususta uğraşmak manasızdır. İkincisi ise mucahede ve riyazet ile mumkundur. O halde akıllı olan, bu ikinci careye başvurur.

[Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak olduğu icin her istediği kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister. Mucahede ise, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibadet etmemizi istemez. Nefse, gunahlardan kacmak, ibadet etmekten daha guc gelir. Onun icin gunahtan kacmak daha sevaptır.] (İhya)

Mumine kÂfir diyenin kendisi kÂfir olur
Sual: Bazı kimseler, haset yuzunden cok iyi tanıdığım bir muslumana yahudi diyorlar. Halbuki bildiğiniz gibi, bir kimse istediği dini secebilir. Fakat hic kimse yahudi olamaz. Yahudi olmak icin yahudi olarak doğmak şarttır. Boyle haset ederek bir muslumana yahudi demenin dindeki yeri nedir?
CEVAP
M. Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
(Haset etmek, Allahu teÂlÂnın takdirini değiştirmez. Hasetci, boşuna yorulmuş, uzulmuş olur. Ustelik buyuk gunaha girmiş olur. Haset, sinirleri bozar, omrun azalmasına sebep olur. Hasedin, haset edilene dunyada ve ahirette hic zararı olmaz. Ustelik faydası olur. Haset ettiği kimsede nimetlerin azalmadığını, arttığını [kervanın yuruduğunu] gorerek sinir krizleri gecirir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mumin imrenir, munafık haset eder.) [İ. Maverdi]

(Haset edenler benden değildir, ben de onlardan değilim.) [Taberani]

Berika’daki bu yazı, hasedin ne kadar kotu olduğunu gostermektedir. Hasetcinin yalan soylemesi, iftira etmesi ayrı bir gunahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir muminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.) [İbni Ebi Şeybe]

(Yalan, munafıklıktan bir kapıdır.) [İbni Adiy]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yalan soyleyenler, iftira edenler, ancak Allahu teÂlÂnın Âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların t kendileridir.) [Nahl 105 Beydavi]

Hadis-i şerifde de buyuruluyor ki:
(Yalan, imana aykırıdır.) [Beyheki]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
(Boyle kimselerin bozuk sozlerine uzulmeyiniz! Kur'an-ı kerimde, (Herkes, kendine uygun işi yapar) buyuruluyor. (İsra 84) [Yani kişinin işi ve sozu, kendinin aynasıdır.] Boyle aşağı kimselerin sozlerine iyi ve kotu karşılıkta bulunmamak daha iyidir. Yalanın sonu gelmez. Onların birbirini tutmayan sozleri, kendilerini rezil etmeye yetişir. Allahu teÂlÂnın aydınlatmadığı kimseye, başkası ışık veremez. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah de, sonra onları bırak! Bozuk işlerinde, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar!) [Enam 91, Mektub. 204]

Aynı evliya zat yine buyuruyor ki:
(Bir zan ile bir muslumana kotu damgası basmak, yer yer dolaşıp, onu sapık olarak yaymaya calışmak bir din adamına yakışır mı? Musluman olan bir kimse, bir insandan dine uygun gorunmeyen bir soz işitince, bu soyleyeni incelemelidir. Soz sahibi, sapık ve zındık ise, buna doğrusunu soylemeli, sozunde iyi mana aramamalıdır. O sozun sahibi musluman ise, onun sozune iyi mana vermeye uğraşmalıdır. Eğer faydalı olmak icin değil de, bir muslumanı kotulemek icin yapılıyorsa, buna bir şey diyemem.) [c.3, m.121]

Suizan ederek bir muslumana kÂfir denmez. Bir savaşta, kelime-i şehadet getiren birini olduren kimseye, Resulullah efendimiz, (Kelime-i şehadet soylerken nicin oldurdun?) buyurdu. O kimse de, (Dili ile soyluyordu, kalbi ile inkÂr ediyordu) dedi. (Kalbini yarıp da baktın mı?) diyerek onu azarladı. Onun icin, gunahkÂr da olsa, mumine kÂfir demekten sakınmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mumine kÂfir diyenin, kendisi kÂfir olur.) [Buhari]

Haset, gayret ve kıskanclık
Başkasının, kendinden ustun olan her şeyini kıskanan, yani ondaki ustunluğun, yalnız kendinde olmasını isteyen insana, kıskanc denir. Bu hÂl, insanlığın en kotu huylarından biridir. Kıskanc insan, omru boyunca rahatsız insandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Haset etmeyin, ateş odunu yaktığı gibi, haset de ibadetlerin sevaplarını giderir.) [İbni Mace]

Haset eden, onu gıybet eder, cekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamet gunu, bu zulumlerinin karşılığı olarak, yaptığı iyilikler alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri gorunce, dunyası azap icinde gecer. Uykuları kacar. Hayır, hasenat işleyenlere, on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, biri kalır. Kufurden başka hicbir gunah, hasenatın sevaplarının hepsini yok etmez. İslamiyet’e onem vermeyerek haram işlemek ve kufre sebep olan işleri yapmak, sevapların hepsini yok eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eski ummetlerden iki kotuluk haset ve kin size bulaştı. Dinlerini haset ve kinle yıktılar.) [Tirmizi]

Haset etmek, Allahu teÂlÂnın takdirini değiştirmez. Boşuna uzulmuş, yorulmuş olur. Kazandığı gunahlar da, cabası olur. Hicbir hasetci muradına kavuşmaz, kimseden saygı gormez. Haset, sinirleri bozar. Omrunun azalmasına sebep olur. Haset olunanın, dunyada ve ahirette, bundan hic zararı olmaz. Hatta faydası olur. Haset edenin omru uzuntu ile gecer. Haset ettiği kimseden nimetlerin azalmadığını, hatta arttığını gorerek, sinir krizleri gecirir. Hasetten kurtulmak icin, ona hediye gondermeli, onu ovmeli, ona karşı tevazu gostermeli, onun nimetinin artmasına dua etmelidir.

Haset, kıskanmak, cekememek demektir. Yani, Allahu teÂlÂnın birine vermiş olduğu nimetin ondan gitmesini istemek demektir. Ondan gitmesini istemeyip de, kendisinde de olmasını istemek, haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gıpta guzel bir huydur. İslamiyet’in ahkamına, yani farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya riayet eden, gozeten salih kimseye gıpta edilmesi vaciptir. Dunya nimetleri icin gıpta etmek tenzihen mekruh olur. Birinde bulunan kotu, zararlı şeyin gitmesini istemek, gayret olur. Gayret gosterene de gayur denir. Gayret, bir kimsede olan hakkına, onun başkasını ortak etmesini istememektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mumin gayur olur. Allahu teÂl ise daha gayurdur.) [Muslim]

(Allahu teÂlÂdan daha gayuru yoktur ve mumine gayret ettiği icin fuhşu yasaklamıştır.) [Buhari]

Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahu teÂlÂ, Cenneti yaratınca, “deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi]

Allahu teÂlÂnın gayret etmesi, kulunun kotu, cirkin şey yapmasına razı olmamasıdır.

İnsanın Allahu teÂlÂya gayret etmesi, haram işlenmesini istememekle olur.

Yusuf aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi soyle!) demesi gayret-i ilahiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına sebep oldu. İbrahim aleyhisselamın, oğlu İsmail’in dunyaya gelmesine sevinmesi, gayret-i ilahiye dokunarak, bunu kurban etmesi emrolundu. Allahu teÂlÂnın cok sevdiklerine, bazı evliyaya boyle gayret etmesi cok vÂki olmuştur.

Muslumana kÂfir demek
Sual: Bazı Muslumanlar icin, (Bunlar, Bizans’ın torunlarıdır. Bunların namazları, kabul olmaz. Bunlara herhangi bir şekilde yardım edenler, Cehenneme bilet kesmişlerdir) diyerek, acıkca kÂfir olduklarını soylemek, kufur değil midir?
CEVAP
İslam Âlimleri buyuruyor ki:
Kufur isnadı, iki başlı ok gibidir. Oku atınca, karşı taraf kÂfirse orada kalır, şayet değilse, ok geri doner sahibini vurur, yani soyleyen kÂfir olur.

Fıkıh kitaplarında da, kendisine kÂfir denilen kimse kÂfir değilse, Musluman ise, soyleyenin kÂfir olacağı bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali de şoyledir:
(Mumine kÂfir diyenin, kendisi kÂfir olur.) [Buhari]

Kıskanmak ve imrenmek
Sual: Dinimizde kıskanclık yasaktır ama Peygamber efendimizi goren ve Onun zamanında yaşayanları ister istemez kıskanıyoruz, bu gunah olur mu?
CEVAP
Ona kıskanmak denmez, imrenmek denir. İmrenmek sevaptır, iyidir.

kaynak:dinimizislam.com
__________________