Belkıs / Zeugma Antik Kenti Kurtarma Calışmaları

Zeugma'nın Yeri

Gaziantep İli, Nizip İlcesi'nin 10 km. doğusundaki Belkıs Koyu'nde, Fırat Irmağı kıyısında, Zeugma Antik Kenti bulunmaktadır. Tarih oncesi cağlardan beri kesintisiz iskan gosteren bu yerleşimin onemi, Fırat Irmağı'nın en kolay gecit verdiği iki noktadan birisinde olmasıdır. Zaten "Zeugma" adı da "koprubaşı" veya "gecit yeri" gibi bir anlam taşımaktadır. Gunumuzde, uzerinde fıstık ağaclı yetişmiş bulunan, 3-4 metre kalınlığında toprak tabakasıyla ortuludur. Yaklaşık 20 bin donumluk bir arazi uzerine kurulmuş olan bu antik kentin 1/3'u, su tutulması Ekim 2000'de tamamlanacak olan Birecik Barajı gol alanı altında kalacaktır.

Tarihi

Kent, Hellenistik Donem'in onemli bir ticaret merkezidir. Bolgenin Roma İmparatorluğu egemenliğine girmesinden sonra, burada "IV. Lejyon" olarak adlandırılan askeri garnizonun yerleşmesi ile kentin onemi artmıştır. Zeugma'da ticaretin ilerlemesiyle sanatsal etkinlikler artmış ve kulturel bir gelişme sağlanmıştır. Antakya'dan Cin'e uzanan ipek yolunun Zeugma'dan gecmesi, Samsat'dan ırmak yoluyla ticaret yapılması, IV. Garnizon'nun burada konuşlandırılması sonucunda, tuccarların kente yerleştiği ve Fırat manzaralı teraslara villalarını yapmış oldukları anlaşılmaktadır. Kentte, gelişmiş bir sınır ticareti ve buna bağlı olarak buyuk bir gumruk olmalıdır. İskeleustu olarak adlandırılan tepede, bir arşiv odasında 65.000 adet muhur baskısının ele gecmiş olması, bu kanıyı guclendirmektedir. Papirus, parşomen, para torbaları ve gumruk balyalarını muhurlemede kullanılan bu muhur baskıları, Zeugma'da, hem guclu bir haberleşme ağının, hem de gelişmiş bir ticaretin varlığını gostermektedir.

Buyuk İskender'in generallerinden Seleukeia Nikator I İ.O. 300'de Belkıs/Zeugma'nın ilk yerleşimi olan "Seleukeia Euphrates" kentini kurar. Antik cağın onemli gezgin/tarihcilerinden biri olan Amasyalı Strabon, burasının Kommagene'nin dort onemli kentinden biri olduğunu ve burada ticaretin yapıldığını bildirmektedir. Kent, İ.O. 64'de Roma İmparatorluğu'nun topraklarına katılır ve adı "gecit", "kopru" anlamına gelen ZEUGMA biciminde değiştirilir. İ.S. 256'da Sasani kralı Şapur, Belkıs/Zeugma'yı ele gecirir, kentte onemli tahribat olur. Bu tarihten itibaren Zeugma bir daha kendini toparlayamaz, Roma donemindeki gorkemine ulaşamaz. Bolge ile birlikte kentte, İ.S. 4. yuzyılda, Gec Roma, İ.S. 5-6 yuzyıllarda ise Erken Bizans egemenliği gorulur. 7. yuzyıldaki Arap akınları sonucunda Belkıs/Zeugma terk edilir. 10-12. yuzyıllar arasında kucuk bir Abbasi yerleşimi gorulur. 17. yuzyılda Belkıs Koyu kurulur.

Arkeolojik Kazılar

Kazılara 1987 yılında Gaziantep Muze Mudurluğu tarafından Belkıs Tepesi'nin guneyinde başlanmıştır. Ana kayaya oyulmuş oda mezar ve onunde yapılan bu kazıda, kacakcılardan arta kalan cok sayıda heykel bulunarak Gaziantep Muzesi'ne taşınmıştır. Mezar sahiplerine ait kirec taşından yapılmış olan bu heykeller, şimdi Gaziantep Muzesi'nin Belkıs Salonu'nda sergilenmektedir.

1992-1997 yılları arasındaki kazılarda, Dionysos ve Ariadne'nin duğunu sahneli taban mozaiği ortaya cıkarılmıştır. Kazılarda bir villa tamamen, diğer bir villa ise kısmen acığa cıkarılmıştır. Villanın merkezinde, ic avlu icinde, tabanı geometrik desenli mozaik doşenmiş, sutunlu bir havuz vardır. Zemin kat odaları bu avluya acılmaktadır. Bu havuzun guneyindeki dikdortgen planlı salonun tabanı Dionysos ve Ariadne'nin duğununun resmedildiği bir mozaik ile doşeliydi. Bu mozaiğin 2/3'luk parcası, 1998 yılında yerinden sokulerek calınmıştır.

1993-1994 yıllarında Birecik Barajı'nın yapımı nedeniyle, yukarı terastaki Roma Villası'nı genişletme calışmaları dışında, Şelte Deresi'nde, daha onceki yıllarda acılmış bir kaya mezarı onundeki terasta dizili olan kartal ve yun sepeti kabartmalı mezar stelleri, Cimlitepe Mevkii'nde, tonozlu bir mezarın onunde yer alan başı kesilmiş heykel ve Ayvaz Tepesi'nin kuzeybatısında, mevsim tanrıcalı resimli taban mozaiği, kaldırarak Gaziantep Muzesi'ne taşınmıştır. Gaziantep Muzesi'nin yaptığı kurtarma kazılarına 1993 yılında Batı Avustralya Universitesi'nden Prof. Dr. David Kennedy de katılmıştır. Bu kazıda Kelekağzı Mevkii'nin doğusundaki tepede, ulaşılan ilk Roma Villası'nın taban mozaik doşemesinin, kacakcılar tarafından sokulmuş olduğu gorulmuştur. Arta kalan harflerden, buradan sokulen resimlerin olumsuz iki aşık Metiox ve Partenope'ye ait olduğu, yapılan araştırmada ise bunların ABD/Huston'daki ozel Menil Koleksiyonu'nda bulunduğu saptanmıştır. Bu Metiox-Partenope mozaiği, Kultur Bakanlığı'nın girişimleri sonucunda Haziran-2000'de Gaziantep Muzesi'ne iade edilmiştir.

1996 yılında Birecik Barajı govde duvarının temel kazısı sırasında bazı mozaik parcalarına rastlanması uzerine, calışma durdurulmuş ve bu alanda arkeolojik kazı yapılmıştır. Bu kazıyla Belkıs kent sınırının doğuda Belkıs Koyu'yle sınırlı olmadığı, koyun yaklaşık 1 km. doğusuna doğru uzandığı saptanmıştır. Burada yapılan Roma Hamamı kazısında bir kulhan, uc Calidarium, uc Tepidarium odası ile iki havuz, iki Frigidarium ve iki Apoditerium odası, bir soğuk su havuzu ile bir Latrina'dan oluşan hamam yapısının temelleri bulunmuştur. Hipokaust sistemi, taban mozaikleri, su kunkleri, su dağıtım deposunun kaidesi ortaya cıkarılmış ve planı alınmıştır. Duvarların hemen tamamı yok olmuş, temel ustunde, ancak 30-40 cm'lik bir kısmı kalmıştır. Hamamdan elde edilen 36 parca geometrik mozaik kaldırılarak Gaziantep Muzesi'ne taşınmıştır.

1996-1998 yıllarında ise Fransa/Nantes Universitesi'nden Dr. Catherine Abadi Reynal sorumluluğundaki bir ekibin katılımıyla, Gaziantep Muzesi tarafından kurtarma kazıları yapılmıştır. Bu kazıyla birlikte Zeugma, butunuyle ele alınmıştır. Kelekağzı Mevkii'nde yerleşim katları ve kanalizasyon sistemi ortaya cıkarılmıştır. Halme Deresi'nde Roma, Bizans evleri ve blok kesme taşlarla orulmuş kanalizasyon, Bahcedere Mevkii'nde zeytinyağı atolyesi acığa cıkarılmış olup, Belkıs kentini guneydoğu, guney, batı ve kuzeydoğudan yarım ay biciminde saran nekropolisdeki mezarların tespiti yapılmıştır.

1998-1999 yıllarında Kelekağzı Mevkii'nde yapılan kurtarma kazısında anıtsal bir yapının, yaklaşık 20x15 m. boyutlarındaki bir salonunun resimli taban mozaik doşemesinin, onceki yıllarda parca parca sokulmuş olduğu saptanmıştır. Buradan Akratos, Mevsim tanrıcası, Satir ve cingene adı verilen bir kadın başı eski eser kacakcılarından kurtarılmıştır.

Kelekağzıustu Mevkii'ndeki I. yerleşim terasında yapılan kurtarma kazısında, bir binanın uc odası ve iki havuzu acığa cıkarılmıştır. İc avlu merkezindeki sutunlu havuzun taban mozaiğinde, ortada Okeanos ve Thetis'in bustleri, aralarında ise ırmak canavarı yer almaktadır. Uc koşesinde yunus balığı ustune binmiş, birbirine sırtı donuk yerleştirilen Eros betimleri vardır. Sol ust koşede ise Pan, balık tutmaktadır. Kalker ana kaya olması sebebiyle Fırat Irmağı, 1. terasın yaklaşık yarısını eritmiştir.

Belkıs/Zeugma'nın ne kadar onemli ve hareketli bir şehir olduğunu ele gecen bu mozaiklerden başka, İskeleustu Tepesi'nde bulunan Roma arşivi kanıtlamaktadır. Arşiv olduğu anlaşılan mekanda toplam 65.000 (altmışbeşbin) adet muhur baskısı ele gecmiştir. Bu sayı, diğer antik kentlerin tamamında bulunan muhur baskılarından (Bulla) daha coktur. Uzerinde resimler olan muhur baskıları, papirus, parşomen gibi dokumanların, değerli eşyaların konulduğu torbaların, yiyecek icecek kaplarının, gumruk balyalarının muhurlenmesinde kullanılmaktaydı. Bu muhurler posta gonderilerinin "alındı" veya malzemelerin "acıldı" kanıtı olarak arşiv odasında korunmaktaydı.

Ekim 1999 - 20 Haziran 2000 tarihleri arasında gercekleştirilen calışmaların ilk bolumunde, Mezarlıkustu Mevkii'nde, iki Roma villası tumuyle gun ışığına cıkarılmıştır. İ.S. 256'daki Sasanu saldırısı nedeniyle yangın katının altında kalan bu villalar, once birinci katın eriyen kerpic duvarları, daha sonra da yukarı teraslardan akıp gelen 3 m. kalınlığındaki erozyon toprağı ile ortulerek gunumuze kadar korunmuştur. Bu sebeple oda iclerinde cok sayıda sikke, bronz şamdan, bronz ve pişmiş topraktan yapılmış kandil ve comlek bulunmuştur. Ayrıca mozaikler ve freskler sapasağlam ele gecmiştir. Tonozlu kilerin on kısmındaki iri erzak kuplerinin arasında, bronz Mars heykeli sırt ustu yatık bicimde bulunmuştur.

Anılan villalarda yemek ve dinlenme odaları, sutunlu havuzlar, hazneli ceşmeler, kiler, mutfak ve ana kayaya oyulmuş sarnıclar gun ışığına cıkarılmıştır. Villalarda dort adet sutunlu havuz ve hazneli ceşme ele gecmiştir. Ceşmelerin haznesinin biri mermerle kaplanmış, bir diğerine ise mermer gorunumlu freskler yapılmıştır. Ayrıca ceşmelerin ikisinde, birbirinin benzeri, ağzında su akıtacağı boru tutan bronz aslan başı bulunmuştur. Ceşme haznesine dolan su, sığ havuza tahliye edilerek taban mozaiğine canlı bir goruntu vermiş olmalıdır. Korint mimarlık duzeni ağırlıklı sutun başlığına yumurta dizisi ve Ion kymationu yerleştirilmiş, Dor sutun başlıklarına ise kuşak ve yumurta dizisi yapılmıştır. Villaların temiz suyu, pişmiş topraktan yapılmış kunklerle ve ici sıvalı, kapak taşlı kanallarla sağlanmıştır. Atık su ise kaba yontulu taşlarla orulmuş, 30x60 cm. boyutlarında kanallara tahliye edilmiştir. Villaların zemin kat duvarları kesme taş bloklarıyla, 1. kat duvarları ise kerpic ile orulmuştur. Sadece kiler, mutfak, depo gibi yerlerde koşe ve duvar ortalarında kesme taş, aralarda ise kaba yontulu taş ve camur kullanılmıştır.

Bu villalarda altı sığ havuz, uc yemek odası, dort dinlenme odası, iki kiler ve uc soyunma odasında olmak uzere toplam on yedi taban mozaiği ele gecmiştir. Bunlardan dort adeti geometrik, diğerleri mitolojik konuludur. Sırasıyla Akhileus, Musalar, Eros, Priske, Fırat ırmak tanrıları, tanrıca Demeter, Dionysos-Telete-Skyrtos, Perseus-Andromeda, Satiros kılığındaki Zeus-Antiope, Galatia, Tanrı Poseidon-Okeanos-Tethis, Dionysos-Ariadne, Venus'un doğuşu ve Satiros-Anitope mozaiği, icinde bulundukları mekanın mimarisi, freskleri ve buluntularıyla birlikte kaydedilip, resimli cekilip, cizimi yapılarak belgelendikten sonra Gaziantep Muzesi'ne kaldırılmıştır.İyi durumdaki mozaiklerden birinde, Fırat Irmağı'nın tanrısı Euphrates, bir kline uzerine uzanmış, dirseğinin altındaki testiden Fırat akmakta ve sulanan topraktan yeşillikler fışkırmaktadır. Fırat'ın cevresine sunduğu bolluk ve bereket, diğer bir mozaiğe daha konu olmuş, uc bin ırmak tanrısının kralı Akheloos, yemişler ve meyveler sacan bereket boynuzuyla birlikte betimlenmiştir. Fırat cevresinde yetişen uzum, armut, incir, nar, yenidunya, ayciceği vs. meyvelerin resimleri, bu bordurde bereket boynuzu ve dallarla cevrilerek resmedilmiştir.

Villaların oda duvarları zengin motifli fresklerle suslenmiştir. Bu fresklerde tanrıca, tanrı, erkek, kadın, tavuskuşu, ordek, yılan ve kelaynak kuşları betimlerinin yanı sıra, bitkisel, ucgen, baklava dilimi vs. gibi geometrik desenli resimler de bulunmaktadır. İc avluya bakan duvarlarda ve ceşmelerde ise mermer gorunumunde fresk yapılmıştır.

2000 Projesi

Belkıs/Zeugma'da 1. Derece Arkeolojik Sit Alanı'nın "A" bolumunu oluşturan iki yerleşim terası (340-372 kotları), 20 Haziran 2000 tarihi itibariyle Birecik Barajı golu altında kalmıştır. 04 Ekim 2000 tarihinde su altında kalacak olan "B" bolumunde ise (372-385 kotları), 15 Haziran 2000 tarihinden itibaren Kultur Bakanlığı yonetiminde, Başbakanlık Guneydoğu Anadolu Projesi Bolge Kalkınma İdaresi'nin (GAP-BKİ) koordinatorluğunde, Packard Humanities Institute (PHI) ve Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santralı Tesis ve İşletme A.Ş.'nin katılımıyla kurtarma calışmaları yurutulmektedir. Zeugma Antik Kenti'nde ve GAP bolgesinde ivedi arkeolojik kurtarma calışmalarını gercekleştirmek uzere Gap İdaresi ile PHI arasında 07 Haziran 2000 tarihinde bir mutabakat zaptı imzalanmıştır. Bu mutabakata gore PHI calışmaların finansmanı icin 5 milyon dolara kadar yardımda bulunmayı taahhut etmiştir.

Zeugma Antik Kenti'nin su altın da kalacak ve 1/3'nden daha az bir bolumu olan A ve B alanlarındaki arkeolojik kurtarma ve belgeleme calışmaları Kultur Bakanlığı, Anıtlar ve Muzeler genel Mudurluğu'ne bağlı Gaziantep Muzesi Mudurluğu başkanlığında Turk, Fransız, Amerikan, Avustralya, Avusturya, İngiliz (Oxford Arkeolojik Unitesi ) arkeologlarının katılımıyla oluşan geniş bir ekip tarafından surdurulmektedir.

A ve B alanının toplamından daha buyuk olan ve su altında kalmayacak olan "C" bolumunde yapılacak calışmalarla ilgili olarak, Kultur Bakanlığı Anıtlar ve Muzeler Genel Mudurluğu, GAP İdaresi ve PHI arasında ilke bazında anlaşmaya varılmış olup, ayrıntılı program uzerinde calışılmaktadır. Bu alanda uzun vadede kazılar, taşınır ve taşınmaz eserlerin restorasyonu ve konservasyonu, acık bir arkeolojik park oluşturulması ile bir muze yapımı planlanmakta, ayrıca bunların gercekleştirilebilmesi icin kamulaştırma calışmalarına da yer verilmesi ongorulmektedir.

Goruleceği gibi Zeugma Antik Kenti'nde uzun zamandan beri değişik alanlarda, ozveriyle ceşitli calışmalar gercekleştirilmiştir. Buna rağmen kamuoyunda Zeugma'daki calışmalara ilk kez 2000 yılında başlanılmış gibi yanlış bir izlenim oluşmuştur. Bakanlığımızca bu konuda kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine calışılmaktadır.

PHOKAIA

Bugunku Eski Foca'nın yerinde olan Eski Phokaia yerleşiminin ilk yerlileri Yunanistan'daki Phokis cevresinden gelen gocmenler olarak bilinir. İki limanı olan Phokaia kısa zamanda buyumuş ve eski cağların onemli liman şehirlerinden biri olmuştur. Şehir, Batı Anadolu'daki Pers yonetimi sırasında gucunu kaybetmiş ve MO 500-494 ' deki İyon ayaklanmasına yalnızca uc gemiyle katılabilmiştir. Daha sonraları şehir bağımsızlığını kazandıysa da Persler'in yol actığı hasar o kadar buyuk olmuştur ki Phokaia hicbir zaman eski gucunu yeniden kazanamamıştır.

KLAZOMENAI

Unlu duşunur Anaksagoras'ın anavatanı olarak bilinen ve Fonia konfederasyonunun 12 şehrinden biri olan Klazomenai'nin tarihi saptanamaz. Her ne kadar şehrin Kolophons tarafından bugunku İskele'nin yerinde kurulduğu doğruysa da İyon Ayaklanması sırasında Persler'den kacmak icin yakındaki adaya (Karantina Adası) taşınmıştır. Tarihciler Plinius ve Pausanians'a gore daha sonra Buyuk Alexander adayı karaya bağlayan bir yol inşa etmiştir. Roma doneminde bağımsız bir şehir olan Klazomenai onemli bir ticaret merkezi olarak bilinirdi.

Kolophon ve Notion (Değirmendere ve Ahmetbeyli)

Kolophon 12 İyon şehrinden biridir. Guclu bir donanmaya ve suvari birliğine sahip olmasına rağmen, bir cok savaştan zarar gormuş ve deniz korsanları zamanında bile Lidya, Pers ve Makedonya kuvvetleri tarafından yonetilmiştir. Kolophon MO 302'de Lysimakhos tarafından yıkılınca, onun komşu şehri olan Notion onem kazanmıştır. Homer vatandaşlığını talep eden şehir Klaros Tapınağı'yla ve nasihat merkezi olmasıyla da unludur.

EFES - SELCUK

Efesin Tarihcesi

İzmir İli Selcuk İlcesi sınırları icindeki antik Efes kenti'nin ilk kuruluşu M.O. 6000 yıllarına, Neolitik Donem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri'ne kadar inmektedir. Son yıllarda yapılan araştırmalar ve kazılarda Efes cevresindeki hoyukler (tarih oncesi tepe yerleşimleri) ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi'nde Tunc cağları ve Hittitler'e ait yerleşimler saptanmıştır. Hititler Donemi'nde kentin adı Apasas'tır. M.O. 1050 yıllarında Yunanistan'dan gelen gocmenlerin de yaşamaya başladığı liman kenti Efes, M.O. 560 yılında Artemis Tapınağı cevresine taşınmıştır. Bugun gezilen Efes ise, Buyuk İskender'in generallerinden Lysimakhos tarafından M.O. 300 yıllarında kurulmuştur. Hellenistik ve Roma cağlarında en gorkemli donemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en buyuk liman kenti olarak 200.000 kişilik nufusa sahipti. Efes, Bizans Cağında tekrar yer değiştirmiş ve ilk kez kurulduğu Selcuk'taki Ayasuluk Tepesi'ne gelmiştir. 1330 yılında Turkler tarafından alınan ve Aydınoğulları'nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yuzyıl'dan itibaren giderek kuculmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selcuk adını almış ve bugun 30.000 kişilik nufusa sahip turistik bir yerdir.

Efes

Antik dunyanın en onemli merkezlerinden biri olan Efes, İ.O. 4.bine dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kultur ve sanat alanlarında her zaman onemli rol oynamıştır.

Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes onemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes'in cağının en onemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır.

Ancak, Efes antik cağdaki onemini yalnızca buyuk bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borclu değildir. Anadolu'nun eski anatanrıca (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kultunun en buyuk tapınağı da Efes'de yer alır. Bu tapınak dunyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir.

Efes tarihi boyunca bircok kez yer değiştirdiğinden kalıntıları geniş bir alana yayılır. Yaklaşık 8 km²lik bir alana yayılan bu kalıntılar icinde kazı-restorasyon ve duzenleme calışmaları yapılmış, ziyarete acık olan bolumlerdir.



1- Ayasuluk Tepesi (İ.O. 3. bine tarihlenen en erken yerleşim ile Bizans Devrine ait, Hıristiyanlık dunyası icin buyuk onem taşıyan St. Jean Kilisesi),

2- Artemision (İ.O. 9-4. yuzyıllara ait onemli bir dini merkez; dunyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı)

3- Efes (Arkaik-Klasik-Hellenistik-Roma ve Bizans Devri yerleşimi),

4- Selcuk (Selcuklu, Osmanlı Donemi yerleşimi ve bu yerleşimi barındıran, bugun onemli bir turizm merkezi olan modern kent),



Antik Cağda onemli bir uygarlık merkezi olan Efes bugun de yılda ortalama 1,5 milyon kişinin ziyaret ettiği onemli bir turizm merkezidir.

Efes'teki ilk arkeolojik kazılar British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başlamıştır. Wood'un unlu Artemis Tapınağını bulmaya yonelik bu calışmalarına 1904 yılından sonra D.G. Hogarth devam etmiştir. Bugun de calışmalarını surduren Avusturyalıların Efes'teki kazıları ilk olarak 1895 yılında Otto Benndorf tarafından başlatılmıştır. Avusturya Arkeoloji Enstitusu'nun 1. ve 2. Dunya Savaşları sırasında kesintiye uğrayan calışmaları 1954 yılından sonra aralıksız devam etmiştir.

Efes'te Avusturya Arkeoloji Enstitusu'nun calışmalarının yanı sıra 1954 yılından itibaren Efes Muzesi de T.C. Kultur Bakanlığı adına kazı, restorasyon ve duzenleme calışmalarını surdurmektedir.

100 yıldan fazla bir suredir devam eden bu calışmalar ile bir yandan Efes tarihine ve Anadolu arkeolojisine yeni boyutlar kazandıran bilimsel sonuclar elde edilmekte, diğer yandan kazılar sonucu acığa cıkarılan onemli yapı ve anıtlar restore edilerek ayağa kaldırmakta ve cevreleri ile birlikte duzenlenmektedir.

Efes Muzesi tarafından son yıllarda yapılan kazılar:



1- Cukurici Hoyuğu: Magnesia kapısının guneybatısında bulunmaktadır. Elde edilen buluntulara gore İ.O. 4. bine dek giden prehistorik yerleşim ortaya cıkarılmıştır.

2- Ayasuluk Tepesi Kazıları: Kalenin guneydoğu yamaclarında surdurulmektedir. Elde edilen buluntular ışında İ.O. 3500 yıllarına inmektedir.



Efes Muzesi

T.C. Kultur Bakanlığı adına Efes'teki arkeolojik araştırmalardan, duzenleme, kontrol ve koruma calışmalarından sorumlu olan Efes Muzesi, Efes ve yakın cevresinde bulunan Miken, Arkaik, Klasik, Hellenistik, Roma, Bizans, Selcuklu ve Osmanlı devirlerine ait onemli eserlerin yanı sıra kulturel faaliyetleri ve ziyaretci kapasitesi ile de Turkiye'nin en onemli muzelerinden biridir.

Efes'teki ilk arkeolojik kazılardan sonra 1929 yılında depo işlevinde kurulmuş, 1964 yılında yeni bolumun inşası ile genişleyen Efes Muzesi sonraki yıllarda sergi değişiklikleri ve yeni ekler ile surekli gelişmiştir.

Efes Muzesi'nin ağırlıklı olarak bir antik kentin eserlerini sergileyen muze olması nedeniyle kronolojik ve tipolojik bir sergileme yerine eserlerin buluntu yerlerine gore sergilenmeleri tercih edilmiştir. Buna gore salonlar Yamac Evler ve Ev Buluntuları Salonu, Sikke ve Hazine Bolumu, Mezar Buluntuları Salonu, Efes Artemisi Salonu, İmparator Kultleri Salonu olarak duzenlenmiştir. Bu salonların yanı sıra muze ic ve orta bahcelerinde ceşitli mimari ve heykeltraşlık eserleri bahce dekoru icinde ve uyumlu olarak sergilenmektedir. İki buyuk Artemis heykeli, Eros başı, Yunuslu Eros heykelciği, Sokrates başı, Efes Muzesi'nin dunyaca tanınmış unlu eserlerinden bazılarıdır.

Efes Muzesi koleksiyonlarında halen yaklaşık 50.000 eser bulunmaktadır. Bu sayı her yıl surdurulen arkeolojik kazılar sonucu ortaya cıkarılan veya cevre halkının bağış yoluyla getirdiği eserler ile artmakta, muze koleksiyonları zenginleşmektedir. Bu eserlerin kısa sure icinde bilim dunyasının ve insanlığın hizmetine sunulması duşuncesiyle Efes Muzesi'nde "Yeni Buluntular Salonu" oluşturulmuştur. Ancak, bu salon her zaman yeterli gelmemekte, diğer salonlardaki sergilemelerin de yeni buluntular ışığında ve cağdaş muzecilik anlayışına uygun olarak yenilenmesi gerekmektedir.

Bu anlayışa uygun olarak Yamac Evler ve Ev Buluntuları Salonunda yapılan yeni duzenlemede buluntu gruplarını birarada sergileyerek konu butunluğu oluşturulması amaclanmıştır. Salonda gunluk yaşam konusu icinde her cağdaki insan icin vazgecilmez gereksinimler olan tıp ve kozmetik aletleri, takıları, ağırlıklar, aydınlanma aracları, muzik ve eğlence buluntuları ve dokuma araclarından ornekler; ev kultu ve dekorasyonunda kullanılan heykelcikler, imparator ve tanrı heykelleri, bustleri ve mobilyalar sergilenmektedir. Salonun bir bolumunde Efes Yamac Evler'den "Sokrates Odası" olarak bilinen bir oda fresk, mozaik ve ceşitli mobilyalardan oluşan dekoru icinde foto-mankenler ile duzenlenmiştir.

Efes Muzesi'nin muze, Efes ve Selcuk icinde yeni duzenlemeler sonucu ziyarete acılan yeni bolumleri;

1- Arasta ve Hamam Bolumu: Muzenin orta bahcesine bitişik, muze ile butunluk oluşturan bolumde eski Turk kasabalarında ticaret hayatı ve kaybolmaya yuz tutan ceşitli el sanatları canlı olarak sergilenmektedir. Tarıma bağlı yoresel yaşamda onemli yer tutan tahıl oğutme sistemi (değirmenler) gelişimi ve farklı tipleri ile; bakırcılık ve gozboncuğu yapımı; Turk cadırlarının sergilendiği bolum icinde eski Turk yapısı ve 16. yuzyıla ait Osmanlı hamamı da restore edilerek sergi alanında değerlendirilmiştir.

2- Ayasuluk Kitaplığı: Efes Muzesi'nin arka sokağı icindeki eski bir Turk yapısı (14. yuzyıl) muze tarafından restore edilmiş ve semt halkının gunluk gazete veya kitap okuyabileceği kucuk bir kitaplık işlevi kazandırılmıştır.

3- Gorme Engelliler Muzesi: Efes aşağı Agoradaki antik dukkÂnlardan biri restorasyonu yapılarak gorme engelilerin gezebileceği bir muzeye donuşturulmuştur. İki bolumden oluşan bu muzede kopya ve orijinal eserler sergilenmektedir.

Kultur ve Eğitim Faaliyetleri

Efes Muzesi olağan muzecilik faaliyetlerine paralel olarak ilce halkına ve arkeoloji cevresine yonelik kultur ve eğitim faaliyetleri de duzenlenmektedir. Bu faaliyetler;



Konferanslar: Ağırlıklı olarak Efes ve cevre arkeolojisi konularının tartışıldığı surekli konferanslar duzenlenmektedir.
Sergiler: Efes Muzesi icindeki sanat galerisinde resim heykel ve ceşitli el sanatlarından oluşan cağdaş sanat eserleri surekli olarak sergilenmekte, bu şekilde antik ve cağdaş sanat eserleri arasında bağlantı sağlanmakta ve 21. yuzyıla aktarılabilecek bir cağdaş sanat eserleri koleksiyonu oluşturulmaktadır.
Seminerler: Efes Muzesi tarafından her yıl eski eserlerin korunması, ozellikle cocukların Efes ve eski uygarlıklar konularında eğitimine yonelik seminerler; zaman zaman Kultur Bakanlığı'nca duzenlenen Turkiye muzelerindeki tum muze uzmanları icin eğitim kursları ve kazı sonucları toplantıları duzenlenmektedir.



Ayrıca Efes orenyerinde surekli sergiler bulunmaktadır.



Kuretler Caddesi'nde "Baharatcı Dukkanı" sergisi

Aşağı agorada "Antik Kentler Nasıl Kuruldu" sergisi bulunmaktadır.
İsabey Camii
1375 yılında Aydınoğullarından İsa Bey tarafından Şamlı Mimar Ali'ye inşa ettirilmiş olan cami, Turk sanat tarihinde onemli bir yere sahiptir.

St. Jean Kilisesi
Bizans İmparatoru Buyuk Iustinianus tarafından inşa ettirilmiştir. Donemin en buyuk yapılarından bir olan, altı kubbeli kilisenin merkezi kısmında, altta, Hz. İsa'nın en sevdiği havarisi St. Jean'ın mezarı bulunmuştur. Kuzeyinde hazine binası ve vaftizhane vardır.

Kale
Ziyarete kapalı olan kale icinde cam ve su sarnıcları vardır.

Artemis Tapınağı
Dunyanın yedi harikasından biridir. Antik dunyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağıdır. Buyukluğu, 105 x 50 m. ve on cephesi diğer Artemis (Ana Tanrıca) tapınakları gibi batıya donuktur.

Yedi Uyuyanlar
Bizans Doneminde mezar kilisesi haline getirilmiş olan bu yer, Gec Roma imparatorlarından Decius zamanında putperestlerin zulmunden kacan yedi Hıristiyan gencin Panayır Dağı eteklerinde sığındıkları mağaradır.

Meryemana

İsa'nın annesi Meryemana, İsa oldukten sonra St. Jean ile birlikte Efes'e gelmiş ve hayatının son yıllarını burada yaşamıştır.

Magnesia Kapısı ve Doğu Gymnasionu
Efesin cevresindeki sur duvarlarının doğu kapısıdır. Yanında bulunan gymnasion, Roma Cağının okuludur.

Yukarı Agora ve Bazilika
İmparator Augustus tarafından inşa ettirilmiş, resmi toplantıların ve borsa işlemlerinin yapıldığı yerdir.

Odeion
Zamanında uzeri kapalı olan yapıda Kent Meclisi toplantıları yapılmış ve konserler verilmiştir. 1.400 kişilik kapasiteye sahiptir.

Prytaneion
Kentin olumsuzluğunu simgeleyen kent ateşinin hic durmadan yandığı yerdir. Salonun cevresinde tanrı ve imparator heykelleri sıralanmıştı. Muzedeki Artemis heykelleri burada bulunmuş ve daha sonra muzeye getirilmiştir. Yanındaki yapılar kentin resmi misafirlerine ayrılmıştı.

Domitianus Meydanı
Meydanın guneyinde, teras uzerinde İmparator Domitianus adına Efesliler tarafından yaptırılmış buyuk bir tapınak ve altında Efes yazıtlar galerisi vardır. Doğuda Pollio Ceşmesi ve olasılıkla hastane yapısı, kuzeyinde cadde uzerinde Memnius Anıtı yer alır.

Herakles Kapısı
Roma Cağı sonlarında yaptırılmış olan bu kapı Kuretler Caddesi'ni yaya yolu haline getirmiştir. On cephesinde Kuvvet Tanrısı Herakles kabartmaları dolayısıyla bu ismi almıştır.

Traianus Ceşmesi
Cadde uzerindeki iki katlı anıtlardan biridir. Ortada duran İmparator Trainus'un heykelinin ayağı altında gorulen kure dunyayı simgeler.

Yamac Evler
Teraslar uzerine inşa edilmiş olan cok katlı evlerde kentin zenginleri oturuyordu. Evlerin tabanlarında mozaikler, duvarlarında mermer kaplama ve freskler vardır.

Hamam ve Umumi Tuvalet
Romalıların en onemli sosyal yapılarındandır. Soğuk, ılık ve sıcak kısımlar vardır. Bizans Cağında tamir gormuştur. Ortasında havuz olan umumi tuvalet yapısı, aynı zamanda toplanma yeri olarak da kullanılmıştır.

Hadrianus Tapınağı
İmparator Hadrianus adına, anıt tapınak olarak inşa ettirilmiştir. Korinth duzenlidir ve frizlerinde Efes'in kuruluş efsanesi işlenmiştir.

Oktogon
Kleopatra'nın kız kardeşine ait anıtsal bir mezardır.

Heroon
Efes'in efsanevi kurucusu Androklos adına yaptırılmış bir ceşme yapısıdır. On kısmı Bizans Doneminde değiştirilmiştir.

Celcus Kutuphanesi
Hem kutuphane, hem de mezar anıtı gorevini ustlenmiştir. Kitap ruloları, yapı icerisinde, duvarlardaki nişlerde saklanıyordu. Cephesi 1970-1980 yılları arasında restore edilmiştir.

Agora Guney Kapısı
Kutuphaneden once, İmparator Augustus zamanında inşa edilmiştir.

Mermer Cadde
Kutuphane meydanından tiyatroya kadar uzanan caddedir.

Agora
110 x 110 m. boyutlarında ortası acık, cevresi portikler ve dukkanlarla cevrilidir. Kentin ticari ve kulturel merkeziydi.

Buyuk Tiyatro
24.000 kişilik kapasiteyle antik dunyanın en buyuk tiyatrosudur. Cok suslu ve uc katlı sahne binası tamamen yıkılmıştır. Oturma basamakları uc bolumludur.

Liman Caddesi
Efes kentinin limana bağlantısını sağlıyordu. 600 m. uzunluktaki cadde uzerine kentin Hıristiyanlık Doneminde anıtlar yapılmıştır.

Tiyatro Gymnasionu
Hem okul ve hem de hamam işlevine sahip buyuk yapının avlu kısmı acıktadır. Burada tiyatroya ait mermer parcalar restorasyon amacıyla sıralanmıştır.

Liman Hamamı
Liman Caddesinin sonundaki buyuk yapılar grubudur. Bir bolumu kazılmıştır.

Meryem Kilisesi
Hz. Meryem adına inşa edilmiş ilk kilisedir.

Saray Yapısı, Stadyum Caddesi, Stadyum ve Gymnasion
Otoparkın doğu kısmında yer alan Bizans sarayı ve caddenin bir bolumu restore edilmiştir. Stadyum, antik devirde sportif oyunların ve yarışmaların yapıldığı yerdir. Gec Roma Cağında gladyator oyunları da yapılmıştır. Stadyumun yanındaki gymnasion ise hamam-okul kompleksidir.

PRİENE (Gullubahce - Soke)

Priene: Aydın ili Gullubahce beldesi yakınındadır. Priene’de Alman Arkeoloji Enstitusu tarafından kazı ve araştırma calışmaları yurutulmektedir. Varlığı M.O. 2. bin yılına kadar uzanan şehrin ilk kuruluşu hakkındaki bilgilerimiz hÂlen varsayımlara dayanmaktadır. Helenistik donem boyunca şehir Ptolemaic ve Seleucid Krallıklarının ve Pergamum Krallığı’nın yonetimi altına girdi. M.O. 133’de Pergamum Kralı II. Attalus’un olumunden sonra toprakları kendi isteğiyle Roma’ya eklendi ve boylelikle Priene Roma egemenliğine altına girdi. Bizans doneminde şehir piskoposluktu. Bulgular İmparatorluğun cokuşune kadar yerleşimin devam ettiğini kanıtlamaktadır. Bu donemin sonunda ise, Priene tamamen terk edilmiştir.

Priene eski şehir plÂnlamacılığının en guzel orneğidir. Şehir, Miletli mimar Hippodamus tarafından geliştirilen “grid sistemi” ile inşa edilmiştir. Genellikle 3,5 metre genişlikte olan şehrin yan sokakları arazinin eğimli olması sebebiyle merdivenlidir. Resmi ve halka acık diğer binalar coğunlukla bir bloğun tamamını kapsamaktadır ve şehir merkezinde yer alır. Bunlar arasında oldukca korunmuş olarak gunumuze kadar gelen Athena Tapınağı (M.O. 4. yuzyıl), Tiyatro, Agora, Zeus Olympos Tapınağı, Bouleuterion (M.O. 150), 2 Gymnasion ve Demeter kutsal alanı bulunmaktadır. Şehrin, biri batıda diğer ikisi doğuda olmak uzere uc kapısı vardır. Priene’nin ana giriş kapısı olan “Doğu Kapısı”, taşlı kaldırımdan yapılmış uzun bir yokuş yoldan sonra ulaşılabilen Tiyatro sokağının kuzey doğusunda yer alır.

Myus
Bafa Golu kıyısında, Miletos'un 15 km. doğusunda, Avşar Koyu yakınlarında bulunmaktadır. Strabon Myus'un Atina kralı Kodros'un oğlu Kydrelos tarafından kurulduğunu bildirilmektedir. Yine Strabon'un anlattığına gore Panionion birliğine dahil kentlerden birisidir. Herodotos, İ.O. 499'da Pers donanmasının Myus kenti acıklarına demirlediğini bildirmektedir. Ancak Herodotos Myus'un İ.O. 494'teki Lade Deniz Savaşına sadece uc gemi ile katıldığını bildirmektedir. Yapılan kazılarda antik kaynaklarda adı gecen ve beyaz mermerden yapıldığı bilinen Dionysos tapınağı ortaya cıkarılmıştır. Kent uzerinde bugun Dionysos tapınağına ait parcalar, Arkaik Doneme ait sur duvarları ve Bizans kalesi kalıntıları gorulmektedir.

MİLETUS


Miletus (Milet): Milet, Aydın ili, Soke ilcesi sınırları icerisinde Soke’ye 30 km. uzaklıkta ve Akkoy yakınlarındadır.

Milet’te ilk kazılar 1899’da Th. Wiegand tarafından başlatılmış ve 1938’e kadar devam etmiştir. İkinci Dunya Savaşından sonra tekrar başlatılan calışmalar hÂlen kazı ve onarımlarlarla Alman uzmanlar tarafından surdurulmektedir.

M.O. 38’de şehir, Roma imparatorlarının ozel ilgisiyle ozerkliğini elde etti. Boylece Milet İyon şehirleri arasında metropol duzeyine ulaştı. M.S. 3. yuzyıldan başlayarak, bu parlak donem yavaş yavaş kotuye gitmeye başladı. Şehir, limanlar aluvyonla doldukca, etrafı bataklığa dondukce ve sıtma tehlikeli boyutlara ulaştıkca terk edilmeye başlandı. Bizans doneminde, şehrin sınırları oldukca daralmıştı ve binalar tiyatronun cevresinde toplanmıştı. Duvarlar yeniden inşa edildi ve bazı binalar restore edildi. M.S. 6. yuzyılda ilerlemek icin yapılan cabalar ise uzun surmedi.

Milet kuruluşunda bir liman kenti olmakla beraber, Buyuk Menderes nehrinin getirdiği aluvyonlarla liman doldurulduğu icin bugun denizden iceride bulunmaktadır. Kentte ızgara plÂn uygulanmış ve yapılar bu plÂnın ongorduğu bicimde konumlanmışlardır. Kentte bulunan yapılar arasında 15.000 kişilik kapasitesi olan ve son yıllarda onarılmaya başlanan Roma cağı yapısı Tiyatro, M.S. 1. yuzyılda inşa edilmiş Roma Hamamları, ana dini merkez olan Delphinion, Kuzey Agora, M.S. 1. yuzyıla ait Ionik Stoa, Capito hamamları, Gymnasium, 2. yuzyılda inşa edilen Bouleterion, 164x196 m. boyutlarındaki Guney Agora, M.S. 2. yuzyılda yapılan Faustina Hamamı onem kazanır.

DİDYMA (Didim)

Didyma (Didim): Aydın ilinin Soke ilcesi, Yeni Hisar koyu sınırları icerisinde yeralan Didyma, Apollon Tapınağı ile unludur.

Didyma’daki ilk kazılar 1858’de İngilizler tarafından Newton’un başkanlığında yapılmış. 1905’te Th. Weigand yonetiminde başlatılan kazılar sistemli temellere dayandırılarak 1937’ye kadar surdurulmuştur. Bu donemde tapınağın buyuk bir kısmı ortaya cıkmıştır. Kazı ve araştırma calışmaları Alman uzmanlar tarafından hÂlen surdurulmektedir.

Didymaion, Miletus’a bağlı bir kÂhinin ikamet yeri ve mabet olarak bilinir. Son kazılardan Didyma’nın sadece bir kÂhinin ikametgÂhı değil, aynı zamanda yoğun bir yerleşim yeri olduğu da anlaşılmıştır. Arkaik tapınağın yapımına M.O. 6. yuzyılın ortalarında başlanıldığına ve yapımının aynı yuzyılın sonlarında tamamlanıldığına inanılır. Helenistik tapınağın yapımına, Buyuk İskender’in Perslere karşı elde ettiği zaferden sonra başlanılmıştır. Ancak, kalıntılardan bu Helenistik tapınağın yapımının tamamlanmadığı anlaşılmaktadır.

Sardis Antik Kenti

Lydia Krallığı'nın başkenti olan Sardes kenti, M.O. 6.yuzyılda Perslerin Lydia Krallığı'na son vermelerinden sonra bir Pers satraplık merkezi haline gelmiştir. Hellenistik ve Roma Doneminde de onemini koruyan, Bizans Doneminde onemli bir piskoposluk merkezi haline gelen kent, Salihli yakınındaki Sart kasabası ile adını gunumuzde de yaşatmaktadır.

Birinci Dunya Savaşı oncesinde başlatılan Sardes kazıları, 1958 yılından bu yana Harvard ve Cornell universiteleri ile Amerikan Doğu Bilimleri Araştırma Enstitusu'nun ortak kalıtımları ile aralıksız devam etmektedir. Soz konusu kazılarda, kentin değişik donemlerine ait onemli bilgiler veren buluntular ele gecirilmiştir.

Lydia Krallığı'nın zenginliğinin kaynaklarından biri olarak gosterilen altın madeninin, Sart Cayı (Paktolos) kumlarından cıkarılıp arıtılarak işlendiği "Lydia Donemi altın arıtma ve işleme atolyeleri", 1968 yılında Kuzey Paktolos bolgesinde ortaya cıkarılmıştır.

Lydia kral mezarlarının bulunduğu "Bintepe" bolgesi, buyuklu kucuklu onlarca tumulusun bulunduğu alanlardır. Herodotos'un Mısır piramitleri ile mukayese ettiği bu tumulusler, antik donemde de unluydu.

Kentin akropolu, yuksek ve dik yamaclı bir tepe gorunumundedir. Burada M.O. 6.yuzyıla tarihlenen ve Lydia taş işciliğinin ozelliklerini yansıtan sur duvarlarının yanı sıra, Bizans Donemine ait bir kale kalıntısına da rastlanmıştır. Bu buluntular, akropolun savunma amacıyla uzun sure kullanılmış olduğunu gostermektedir.

TRİPOLİS

Denizli İl merkezinin 40 km. kuzeyindedir. Buldan İlcesi Yenicekent Kasabası'nın doğusunda, Buyuk Menderes Nehri ile kasaba arasındaki yamaclar uzerinde kurulmuştur. Batıya acılan Buyuk Menderes ovası ile hem Ege kıyılarına hem de İc Anadolu ve Akdeniz'e bağlanmaktadır.

Kent guneyindeki Curuksu Vadisi'nde kurulmuş olan cağdaşı Laodikeia'ya 30 km., Hierapolis'e ise 20 km. uzaklıktadır.

Tripolis, Lidya bolgesi icinde, Karya ve Frigya bolgelerine ulaşımı sağlayan, sınır, ticaret ve tarım merkezlerinden birisidir. Kuruluş bicimi ve şehircilik anlayışı ile yorenin, en zengin kentlerindendir. Tripolis'in, Lidyalılar zamanında kurulduğu tahmin edilmektedir. Lidya, Pers ve Hellenistik donemlere ait tarihi bilgiler henuz yoktur. Bu devirlerle ilgili kalıntılara da rastlanmamaktadır. Kentin kalıntıları uslup yonunden Roma ve Bizans Donemi karakteri taşımaktadır. Anıtsal yapıların en iyi ornekleri İ.S. 1., 2. ve 3. yuzyıllarda yapılmıştır. Plinius'a gore, şehrin bir diğer adı Apollonia'dır. Sikkelerinde tanrıca Leto'nun, Letoia Phthia oyunlarının ve Menderes Nehri'nin isimleri vardır. Tripolis ve cevresi tarih icinde bircok deprem ve savaşlara sahne olmuştur. İ.S. 325 yılında Nikea meclisinde hazır bulunan Lidya piskoposları listesinde Tripolis'in adının gecmesi piskoposluk duzeyinde bir şehir olduğunu gostermektedir.

Tripolis'in Yapıları

Tiyatro

Kent merkezindedir. Grek tiyatrosu gibi araziye uygun olarak Roma tarzında yapılmıştır. Tum bolumleri harap durumdadır. Yaklaşık 10.000 kişi alabilecek kapasitededir.


Hamam

Tiyatronun yaklaşık 200 m. batısında yer almaktadır. Sur duvarları dışında bulunmaktadır. Dış duvarları kısmen ayaktadır. Tonoz ve kemerli ic kısımlar yıkılmıştır. Bolumleri ise tespit edilebilmektedir. Kalın duvarlarında buyuk nişler mevcuttur.

Şehir Binası

Hamamın yaklaşık 150 m. guneyindedir. Sadece temelleri kalmıştır.

Kale ve Surlar

Tripolis Gec Roma ve Bizans Doneminde sur ve kale ile cevrilmiştir. Eğimli arazide kurulan kentin surları yer yer burclarla, gozetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Tiyatroya bitişik devam eden sur, kentin kuzeyindeki en yuksek tepede kule ile birleşir.

Kule, hem savunmaya hem de gelecek duşman tehlikesini gozetlemeye yoneliktir.

Nekropol

Surun, doğu ve guney yamaclarındadır. Burada kaya mezarları, podyumlu mezarlar ve lahitler gorulmektedir.

Alabanda

Aydın İli'nin Cine İlcesi'ne 7 km. uzaklıktaki Araphisar Koyu uzerinde kurulu Karia kentlerinden biridir. Byzantion'lu Stephanos'un bildirdiğine gore şehire bu ismi kral Kar, oğlu Alabandros'un at yarışı kazanması uzerine vermiştir. Alabandalıların buyuk bir zenginliğe sahip olduğunu, luks icinde yaşadıklarını ve şehirdeki butun kızların harp caldıklarını Strabon'dan oğreniyoruz. Halil Ethem Bey'in yaptığı kazılarda iki tapınağın temelleri ortaya cıkarılmıştır. Kenteki onemli yapılardan biri bouleuteriondur. Bunun dışında doğuda yoğun şekilde gorulen lahitler nekropolun burada yer aldığını gostermektedir. Bunun dışında su kemeri ve tiyatro gorulebilen yapılardandır.

Alinda

Aydın İli'ne bağlı, Cine İlcesi, Karpuzlu Koyu uzerinde yer alan Alinda, onemli Karia kentlerinden biridir. Hekatomnos'un kızı olan Ada, kardeşi Pixodaros tarafından Halikarnassos'tan kovulunca İ.O. 340'ta Alinda'ya cekilmiş ve bu şehri kendisine başkent yapmıştır. Alinda'da bugun de ayakta kalan en onemli yapı agoradır. Akropolun guney-batı eteğinde tiyatro yer alır. Akropol'de yalnız planı belli olacak durumda iki adet tapınak temeli yer almaktadır. Karpuzlu'nun evleri arasında Karia tipi lahitler, Alinda nekropolunun şehrin guney eteğinde yoğunlaştığının belgesidir.

Amyzon

Aydın İli'ne bağlı Kocarlı İlcesi, Gaffarlar Koyu sınırları icindeki Amyzon, Karia kentlerindendir. Kent tarihi konusunda yalnızca yazıtlardan yararlanıyoruz. III. yuzyılda once Ptolemaios, sonra Seleukos yandaşlığına gecen Amyzon, İ.O. II. yuzyılın sonlarına doğru, Latmos aşağısındaki Herakleia kenti ile bir ikili anlaşma gercekleştirdi. III. Antiokhos, İ.O. 203'te Amyzon'a gonderdiği mesajda, kent ayrıcalıklarını onayladığını belirtmişti; Apollon ve Artemis tapınağına sığınanları koruma altına alma yetkisi de ayrıcalıklar arasındaydı. Kent surları bugun de ayaktadır ve İ.O. 300'lerde uygulanan izodomik yontemle orulmuştur. Apollon ve Artemis tapınağı, surlar, tonozlu yer altı odaları ve Bizans yapısı, bugun ayakta olan yapılardandır.

Gerga

Aydın İli'ne bağlı, Cine İlcesi Deliktaş mevkiinde yer alan kent, Alabanda antik kentinin 13 km. kuzeybatısında bulunmaktadır. Kentin tarihinin Arkaik Doneme kadar gittiğini gosteren izler vardır. Halen kent icinde gorulen kalıntılar Arkaik Donem ve Roma Donemine aittir. Gerga, Karia kulturunu yansıtan onemli bir merkezdir. Dağlar arasında kurulmuş bir kent olması nedeniyle Karia karakterini korumuş olan kentlerden biri olarak nitelendirilmektedir. Sur duvarları tipik Karia stilindedir.

Gerga adı kaynaklarda bir kent olarak belirtildiği gibi yerel bir tanrıya ait olabileceği de belirtilmektedir. En onemli yapı, halen ayakta olan ve tapınak olarak adlandırılabilecek ozelliklere sahip yapıdır. Buyuk kesme taşlardan yapılmış, yapının ucgen alınlığında yazı vardır. Yapının hemen altında yere duşmuş dev heykelin Kybele'ye ait olabileceği duşunulmektedir. Heykelin zamanımızdan 20-30 yıl once ayakta olduğu kaynaklardan ve cevre halkından oğrenilmiştir.
__________________