
Onemli bir hata yapmış, sonra da ictenlikle pişman olmuş bir yakınımızı duşunelim. Onun uzuntulu haline biz de icleniriz. Yaşadığı pişmanlık hali, ahı vahı kalbimizi yumuşatır. Bu kişinin hatası bize karşı ise af dilediğinde yumuşar, ziyadesiyle duygulanırız. Aslında sevdiklerimize karşı kırgınlıklarımız, ofkelerimiz coğunlukla sadece bir ozur dileme sozu bekler. Guneş goren kar gibi erir gider bir anda.
Butun bunlar insanlar arasında pişmanlığın, ozur dilemenin ne kadar guzel duygulara yol actığını gosterir. Bir de rahmeti her şeyi kuşatmış olan, bizi cok seven Rabbimizin, bir kulu huzunle başını one eğdiğinde ona nasıl merhamet edeceğini, bu duruma nasıl sevineceğini duşunelim.
Bir hadis-i şerifte, bir kul tevbe ettiğinde Allah TealÂ’nın, yiyecek ve iceceklerini yuklediği bineğini colde kaybetmiş bir adam caresiz olumu beklerken bineğini bulduğunda nasıl sevinirse o kadar sevindiği bildirilmiştir. (Buharî

Yuce Rabbimiz bizim kusurlu olduğumuzu, yanlışa duşmeye temayullu olduğumuzu bilmektedir. Bizi boyle yaratmasında pek cok hikmet vardır.
Melekler gibi yaratılmadık. İnsan isyan eder, taşkınlık yapar. Ama tevbe de eder. İşte bu nokta cok onemlidir. Tevbe ilÂhi rahmetin tecellilerine yol acar. Peygamberimiz s.a.v. bu konuda şoyle buyurmuştur:
“Eğer siz hic gunah işlemeseydiniz Allah sizi helÂk eder de yerinize gunah işleyip sonra da tevbe edecek bir kavim yaratırdı.” (Muslim)
İşlediğimiz gunahların cokluğu bizi umitsizliğe duşurmemelidir. Ne kadar gunah işlersek işleyelim Allah’ın rahmeti bizim gunahlarımızdan daha buyuktur. Alemlere rahmet olarak gonderilen Peygamber Efendimiz s.a.v., gunahından tevbe edenin hic gunah işlememiş gibi olacağını mujdelemiştir. (İbn MÂce)
Tevbenin kabulu icin
Tevbemizin kabul edilmesinin bazı şartları vardır. İmam Kuşeyrî rh.a. bu konuda şu uc şart saymıştır:
• Pişman olmak,
• Gunahı terk etmek,
• Gunaha tekrar donmemeye kesin karar vermek.
Pişmanlık tevbenin birinci şartıdır. Kalpte bir uzuntu duymadan, sadece dille istiğfar etmek, Cenab-ı MevlÂ’dan ozur dilemek yeterli değildir. Kişi gunahını duşunmeli, mahcup olmalıdır. Gunahları kucuk gormek cok tehlikelidir. Hadis-i şerifte şoyle buyrulmuştur:
“Mumin, gunahını uzerine duşecek bir dağ gibi gozunde buyutur. Munafıksa, gunahını burnuna konmuş bir sinek gibi kucuk gorur.” (Buharî

Tevbe ettiğimizde Allah’a karşı işlediğimiz suclardan arınırız. Ancak kullara karşı işlediğimiz suclar icin helallik almamız gerekir. Bu sebeple Allah dostları tevbe ettikten sonra kul haklarını odemeye buyuk onem vermiştir. Kılınmayan namazların ve tutulmayan orucların kazası da gereklidir.
Tevbede acele etmek
Şeytan, bugun edersin, yarın edersin diyerek bizi kandırır, tevbeyi erteletir. Halbuki olumun ne zaman geleceği belli değildir. Allah’ın kalbimize pişmanlık duygusu nasip etmesi de her zaman ele gececek bir fırsat değildir. Diğer taraftan yanlışta ısrar etmek hidayet nurları yerine dalalet oklarını uzerimize ceker. Tevbe gittikce zorlaşır, uzaklaşır.
Rahmet Peygamberi s.a.v. gece gunah işleyenlere sabaha kadar, gunduz gunah işleyenlere akşama kadar tevbe etmelerini tavsiye etmiştir (Muslim). Hatta akşama kadar yaşayacağımız veya sabaha cıkabileceğimiz bile şuphelidir. Muslumana yakışan, ilk fırsatta tevbe etmektir.
Pişman olup gunahımızdan vazgecmekte acele ettiğimiz gibi, kusurumuzu telafi etmek icin bir hayır işlemekte de gec kalmamalıyız. Rahmet Peygamberi s.a.v. şoyle mujdelemiştir:
“Bir kotuluk yaptığın zaman, peşinden bir iyilik yap ki onu temizlesin. Gizli işlediklerin icin gizli, acık işlediklerin icin acık iyilik yap.” (Tirmizî

Gunahları gizlemek
Yuce Rabbimiz o kadar merhametlidir ki, bizim insanlardan sakladığımız, utandığımız gunahları bizim yuzumuze vurmaz. Bu konuyla ilgili şu birkac hadis-i şerifi zikredelim:
“Gunahlarını acıklayanlar haric, butun insanlar affedilmiştir. Biri geceleyin bir gunah işler, Allah gunahını orter. Sabah kalkınca Allah’ın orttuğu perdeyi acar ve gunahını acıklarsa işte bu affedilmez.” (Buharî

“Amellerin kaydedildiği defterler uc ceşittir. Birinci defterdekiler affedilir, ikinci defterdekiler affedilmez, ucuncu defterdekiler silinmez. Affedilen defterde kulla Allah arasındaki gunahlar vardır. Affedilmeyen defterde şirk yazılıdır. Silinmeyen defterde kullara yapılan zulumler kayıtlıdır.” (Ahmed b. Hanbel)
“Kul tevbe edince, Allah işlediği gunahları meleklere unutturur. Hesap gunu aleyhinde şahitlik edemesinler diye organlarına, gunahın işlendiği mekÂna ve semaya da unutturur.” (Suyutî

Şeytana inat
Şeytan, biz pişman oldukca Allah’ın bizi affedeceğini bilmektedir. Bu sebeple bizi usandırmak veya umitsizliğe duşurmek ister. Kalbimize şuphe ve tereddut vererek, surekli gunahlara geri donduğumuzu, tevbelerimizin kabul edilmeyeceğini fısıldar. Bu oyuna gelmemeliyiz. O ısrar ettikce biz de ısrar etmeli ve tekrar tekrar tevbe etmeliyiz.
Gunah arzusundan kurtulmak zordur. Bu da şeytanın onemli kozlarındandır. Bize gunaha karşı koyamayacağımız hissi vererek, arzularımızı gozumuzde buyutur. Pes etmemizi ister. Oysa Yuce Rabbimiz hicbir kuluna kaldırmayacağı yuk yuklemez. Emir ve tavsiyelerine uymaya calışan kullarına da kolaylık sağlar. Ebu Muhammed Sehl rh.a., bu konuda şoyle demiştir:
“İnsanda arzu ve isteklerin bulunması fıtratın bir gereğidir. Gunaha karşı arzu oluştuğunda insanın yapması gereken; kalbiyle halini MevlÂ’ya arz etmek, gelen duşunceyi kotu gormek ve nefsini de devamlı kotu gormeye zorlamaktır.”
__________________