SELEF MUDAFAASI ADINA BİRKAC SOZ:


Selef mudafaası adına birkac cumle soylemek istiyoruz. Gercekten bazı kimseleri, kibirleri ve makam sevdaları yoldan cıkarmaktadır. Boylece de, Hadislerin, mufessirlerin, muhaddislerin ve fakihlerin sozlerinin hilÂfına sozler soylemektedirler… Bu durum, rayından cıkmış bir tren gibi, insanlara rotasını kaybettirmektedir. Sonucta da bu tur kişiler, selef alimlerine sovmeyi meziyet sanacak kadar izanlarını kaybediyorlar; hem sapıyorlar hem de saptırıyorlar... "Mezhep imamlarının, dinle alakası yoktur" diyen kimsenin, akıl hastalıkları uzmanıyla goruşmesi gerekir. Cunku bu sozu, aklî muhakemesini yitirmeyen bir kimse soyleyemez. Mezhep imamları; ya tÂbiîn'dendir ya da tebe-i tÂbiîn'dendir. Yani hayırlı uc asrın insanlarındandırlar... Onlar, ummetin onderi ve fakihleridirler... Onlar, Kur'an'ın hÂdimleri, Sunnetin Âmilleridirler... Onlar, ilimlerini bizzat Peygamberimizden ders almış Ashab-ı KirÂm'dan ve Ashab'dan ders almış olan tÂbiîn'den ta’lîm ve terbiye etmişlerdir... Onların yaşam tarzlarının temel dayanağı sadece vahiydir... Onlar, kendilerinden sonra gelen Muslumanların ustadları ve selefleridirler... Onlar, İslamın ilk mu'minleri, ilk mucÂhidleri, ilk şehidleri, ilk gazileri ve ilk fakihleridirler... Kur'an'ın ve Hadislerin bize ulaşmasında ikinci ve ucuncu halkalar onlardır... Onlar, insanlığın en şereflisi olan Ashab ve TÂbiîn ile ic ice yaşamış ve dunyada var oluş amaclarını yalnızca Allah'a kulluk olarak gormuş, dunyanın aldatıcı susleri, sesleri, makamları, mevkileri, şan ve şohretleri, cazibe ve modaları kendilerini, Allah'ı zikretmekten alıkoyamamış mubarek insanlardır... Onlar, insanî erdemler, faziletler; huşu', vakar, heybet, iffet, haya, tevazu, şecaat, cesaret, takvÂ, ihsan, ihlas, dirayet, firaset, hikmet, adalet, sukûnet, hareket, feyz, bereket, ilim, iman, teslimiyet, sadakat, vefa, tebliğ, davet ve irşad gibi ulvî sıfat ve meziyetleri yuklenmiş ender ve mumtaz Muslumanlardandırlar... Onların hayatları ve mucadeleleri ortadadır. Yuzlerce yıldır, tum İslam ummeti ve sayısız alimler ve muctehidler, onların hayatlarına, cihÂdlarına, fıkıhlarına, ahlÂk ve takvÂlarına hayran olurlarken, onların mutlak muctehid olduklarında ittifak ederlerken, ahir zamanın bel'am din adamları, fÂsık saray molları, dilleri laf yapmaya başladığı andan itibaren bu mubarek ustadlara camur atmaya başlamaktadırlar. Tıpkı konuşmaya ilk başladığı anda cevresine kufur etmesini oğrenen/oğretilen bir bebe gibi! Rasûlullah, bir Musluman hakkında en az uc kişinin guzel şehÂdeti, onun mağfiretine vesiledir, buyururken; tum ummet, bu alimlerin hayırlı insanlar olduklarına, hayırlı işler yaptıklarına şehÂdet etmektedirler. Bunu gorememek, sadece basiretsizlikle acıklanabilir. Boyle yapanlar, Âl-i İmrÂn: 115. ayette de belirtildiği gibi; “mu'minlerin yolundan başka yola girmişler” demektir. Bu yolun sonu da cehennemdir! Unutulmasın ki, iman sahiplerinin gorevi, seleflerine uymaktır; modaya ya da modernizme değil! Şeytanın her cağda hortlattığı bin bir ceşit fikir akımlarına değil! Mutlak anlamda vahye uymayan kimse, kufur ve şirkten, bid’at ve hurafÂttan pacasını kurtaramaz. Bugun, maalesef ki, sahabeye sovenler, Peygamberimizin Hadislerini reddedenler, mezhepleri beğenmeyenler, mezhep imamlarını, Hadis ravilerini eleştirenler zuhur etmiştir! Bunlar, ahir zamanın umûmî fitneleridir… Âkil insanlar bunlardan sakınmalıdırlar! Hayatları şirk, kufur, bid'at, hurafeler ve bÂtıllarla ic ice olan bazı kimseler, İslam alimlerine saldırmaktadırlar! Neden? Cunku kendi hayatları ile onlarınki birbirine benzemediği icin... Onların sozlerini ve yaptıklarını eleştirerek, onları ummet icin onder olmaktan cıkarma cabasındadırlar. Ya gaflet, ya dalÂlet, belki de ihanetle... Gecmiş asırlarda, sahabenin ileri gelenlerine soven sapık bazı dalÂlet fırkaları eleştirilirdi. Şimdi değişik gerekcelerle, kendilerini Musluman diye tanımlayan bir cok bid'at fırkaları da sahabeye kufretmeye başlamışlardır! Bu, cok tehlikeli bir hastalıktır! Hem de kotu huylu ve bulaşıcıdır! İleride bu hastalığın yayılacağını bilen Peygamberimiz, ashabına sovulmemesini buyurmuştur. Peygamberimizin Hadisleri, tum maddî ve manevî hastalıklar icin ilac mesabesindedir. Peygamberimizin Sunneti, mu'minlerin ayaklarını Sırat-ı Mustakim'e sabitler ve asla kaydırmaz. Sunnet, tum fırkalaşmaları onler ve vahdeti sağlar. Tevhid'siz bir din olamayacağı gibi; vahdetsiz bir Muslumanlık da olamaz! Sunnetsiz bir Musluman tipi vahdeti ve cemaati reddeden bir bid'at yolcusudur! O yolda ayağının her an kayması ve ebedi olarak cehenneme yuvarlanması an meselesidir! “Hadisler uydurma” diyenlere de bir cumle soylemek isteriz, belki akletmelerini sağlar. Bu Hadisler nasıl "uydurma" oluyor da, Hadislerde din adına hicbir teferruat ihmal edilmemiş! İslam'ın zerre mesabesindeki her konusunda bile, kurre gibi buyuk ve detaylı Hadisler soylenmiş ve bu Hadislerin her bir kelimesine, her bir harekesine ve her bir rÂvisine varıncaya kadar sayısız eserler yazılmış, şerhler yapılmıştır. Bu Hadisler nasıl "uydurma" olabiliyor ki, bu Hadislerin rÂvileri allÂme-i cihÂn olan milyonlarca muctehidleri bile hizaya getirecek bir ilme sahip olmuşlar ve hikmet, furkan ve firasetle boylesine devasa bir Hadis kulliyÂtını vucuda getirmişler! Boyle bir kuruntuya inanmak mumkun olabilir mi? İşin başından itibaren, Rasûlullah’tan, sahabeye, sahabeden, tÂbiîn'e, tÂbiîn'den, İslam alimlerine, onderlerine, onlardan da her asırdaki İslam ummetine nakledilerek, iman edilerek, yaşanarak, bi'l fiil tatbik edilerek, tum Muslumanların evlerinde, mescidlerinde, medreselerinde ozel ve genel dersler halinde mudÂrese, mutalaa, muzÂkere ve sohbet konusu yapılarak ve kesintisiz olarak yaşanarak bize gelmiş ve kıyamete kadar bu minvÂl uzere devam edecek olan hakikatlerin sorgulanması; acaba o hakikatlerden şuphe etmekten mi kaynaklanıyor yoksa bazılarının yaşam tarzları o gerceklerle uyuşmadığı icin bir karalama kampanyasına mı girişiyorlar? En cok rivÂyet eden Ebu Hureyre ile bu kimselerin derdi nedir dersiniz? Onun Muslumanlığı ve yaşam tarzı mıdır yoksa onun naklettiği Hadislerde gecen hakikatler midir? Bu konuda Hadisler ve alimlerin goruşleri istikametinde o kadar cok şeyler soylenebilir ki; selefimize saldıranlar, o yazıları okumaktan bile Âciz kalırlar! Kişi maalesef ki bilmediğinin duşmanı oluyor! Biz, sozu kısa tuttuk; akıllı kimse işaretten bile anlar. Aklını kullanmayana destan yazsanız, fayda etmez. Allah hidÂyet versin…

SELEF’E VE RABBÂNÎ ALİMLERE UYMANIN GEREĞİ UZERİNDE AYET VE HADİSLER:



Rabbimiz, EnsÂr, MuhÂcir ve bu ikisine en guzel şekilde tÂbi’ olan mu’minlerden razı olmuştur:

·
“İleriye gecen MuhÂcir ve EnsÂr ile onlara guzellikle uyanlardan Allah razı olmuştur. Onlar da, O’ndan hoşnut olmuşlardır. Bunlar icin orada ebediyyen kalmak uzere altından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu, en buyuk kurtuluştur.” (Tevbe: 100)

Bu ayet bizlere, EnsÂr ve MuhÂcirlere ittib etmemizi emretmektedir. Mu’minler, Selef-i SÂlihîn’e uymakla ve bunlara guzellikle uyan İslam alimlerine uymakla, en buyuk kurtuluş olan cennetleri kazanmaktadırlar.

Allah SubhÂnehu ve TeÂlÂ, alimlere itaat etmeyi, onlara sormayı, meseleleri onlara arz etmeyi emretmektedir:

·
“Ey iman edenler, Allah’a itaat edin. Peygambere de itaat edin. Ve sizden olan emir sahiplerine de. Eğer Allah’a ve ahiret gunune inanıyorsanız, herhangi bir hususta anlaşmazlığa duşerseniz, onu Allah’a ve Rasûlu’ne goturunuz. Bu, hem daha hayırlı, hem de sonuc itibariyle daha guzeldir.” (NisÂ: 59)

Bu ayetteki emir sahiplerinden maksat; RabbÂnî alimlerdir. Bu tabirin “alimler” anlamında olduğunu NisÂ: 83. ayet acıklığa kavuşturmaktadır:

·
“Kendilerine guven ve korkuya dair bir haber geldiğinde onu hemen yayıverirler. Halbuki bunu Rasûl’e ve iclerinden emir sahiplerine dondurmuş olsalardı, iclerinden işin ic yuzunu araştırıp cıkaranlar (istinbÂt edebilecekler), onun ne olduğunu elbette bilirlerdi. Allah’ın uzerinizdeki lutfu ve rahmeti olmasaydı pek azınız mustesnÂ, şeytana uymuş gitmiştiniz.”

· “Biz, senden once de kendilerine vahyettiğimiz erkeklerden başkasını peygamber gondermedik. Eğer bilmiyorsanız, Zikir ehline sorun.” (Nahl: 43; EnbiyÂ: 7)

Bu ayetteki Zikir ehlinden maksat her ne kadar Kitap ehlinin alimleri olsa da, Muhammed ummetinin alimlerine de sormak manası zımnen mevcuttur.

Bu ayet; Mekkeli muşriklerin risÂleti inkÂrlarına cevap niteliğindedir. Muşrikler, Peygamberimizin peygamberliğini kabul etmeyince, Rabbimiz, bu ayeti gondererek, Hz. Muhammed’den onceki peygamberlere de vahyettiğini, onların kendi kavimlerine tebliğleri esnasında da aynı itirazlara muhatap olduklarını haber vermektedir. İsterseniz bu durumu, kendilerine kitap verilmiş olan Ehl-i Kitab’a sorabilirsiniz, denmektedir. O donemde, Kitap ehlinin alimleri, Allah’ın Kitabını her ne kadar mana olarak, ceviriler esnasında ve kelimelerin yerlerini değiştirerek tahrif etmiş olsalar da, onlar İlÂhî kitapların mesajlarından ve onceki peygamberlerin kıssalarından haberdar idiler…

Peygamberimiz olmuşler icin sovmeyi yasaklamıştır:

·
“Sizler olulere sovmeyiniz. Cunku onlar, onden gondermiş oldukları amellerin karşılıklarına ulaşmışlardır.” (BuhÂri, KitÂbu’r RikÂk, 42; KitÂbu’l CenÂiz, 97)

Peygamberimiz sahabilerin faziletleri hakkında da şoyle buyurmaktadır:

·
“(Ey mustakbel Muslumanlar!) Sahabilerime sovmeyiniz. Sizden biriniz, Uhud dağı kadar altın infÂk etseniz, sahabilerden birinin iki avuc (hurma) sadakasına erişemez; bunun yarısına da erişemez.” (BuhÂri, KitÂbu FedÂili AshÂbi’n Nebî, 5)

Sahabilerin faziletleri hakkında cok sayıda Hadis-i Şerifler vardır. Bir Hadis daha naklederek bu faslı uzatmayacağız:

·
“EnsÂr ki onları ancak mu’min olan sever ve yine onlara ancak munafık olan kimse buğz edip kin tutar. Her kim EnsÂr’ı severse, Allah da onu sever. Her kim de EnsÂr’a buğz ederse, Allah da ona buğz eder.” (BuhÂri, KitÂbu MenÂkibi’l EnsÂr, “EnsÂr’ı Sevmek İmandandır BÂb’ı”, 3)

İnsanların en hayırlısı, sırasıyla; sahabîler, tÂbiîler, tÂbiî’lere tÂbi’lerdir:

·
“İnsanların en hayırlısı benim asrımdır. Sonra onlara yakın olanlardır (tÂbiîler’dir). Sonra onlara yakın olanlardır (tebe-i tÂbiîn’dir).” (BuhÂri, KitÂbu FedÂili AshÂbi’n Nebî; KitÂbu’r RikÂk, 7; KitÂbu’ş ŞehÂdet, 9)


Yusuf Semmak


__________________