semerkand dergisi nisan sayısı
İyi ya da kotu butun yapılanlar ahirette karşılığını bulur. Haklar sahiplerine iade edilir, haksızlık edenler ziyana uğrar. Bu yuzden iyi işler yapmak, kotu işlerden uzak durmak gerekir. Dunyanın hicbir haline de uzulmek olmaz. Cunku dunyada sabır, ahirette selamet olur.

Hesap verme korkusu
AhlÂkî değerlerin onemli kısmı tum dunyada kabul edilmiş ortak kıymetlerdir. Bununla birlikte bu değerlerin istenildiği olcude gonullere hakim olduğunu ve herkes tarafından benimsendiğini soylemek mumkun değildir. Bu yuzden, ulkemiz de dahil olmak uzere dunyanın dort bir yanında suc oranlarının surekli arttığını ve toplumların gittikce vahşileştiğini, insanî değerlerden uzaklaşıldığını goruyoruz. Cunku coğu zaman polisiye tedbirler de yeterli olmamakta, insanlar yakalanmayacaklarını ya da az bir ceza alacaklarını hesap ettiklerinde pervasızlaşıp suca yonelebilmektedirler. Oysa Allah TealÂ’nın her şeyi gorduğu ve yapılanların tamamının hesabını ahirette soracağı inancı insanların kalplerine yerleşmiş olsaydı suca yonelme boyle kolay olmayacaktı.
Ahiret inancı insanı iyi ameller işlemeye sevk edip yanlış işler yapmaktan alıkoyar. İnsan, yapıp ettiklerinin surekli kayıt altına alındığını ve bunlardan bir gun hesaba cekileceğini bildiğinde kendisine ceki duzen verir. Harama bulaşmaktan, kul hakkına girmekten, kotu işlere karışmaktan geri durur. Cunku ahirette defterinin soldan verilenlerden olmasını istemez. Cehennem azabıyla cezalandırılmadan cennete gitmeyi arzular.
Boyle olunca polis ve benzeri bir guc olmasa bile kendisini kontrol edip ahlÂklı olmaya, temiz bir hayat yaşamaya cabalar. Bu inanc ne kadar zayıflarsa insanın suca meyli de o derece artar. Toplumumuzda musluman kimliğine rağmen suc oranlarının artıyor olması, akla hayale gelmeyecek suc ceşitlerinin gorulmeye başlamasının bir nedeni de budur. Bu yuzden Allah’a ve ahiret gunune gereği gibi iman etmenin ne kadar onemli olduğu ortaya cıkmaktadır.
Şu ayetleri okuyan bir insan harama bulaşacağı zaman urperti duyar ve kendisini geri ceker. İnsanların elinden ve dilinden guvende olduğu kimse haline gelir:
“Zalimlere oyle bir cehennem hazırladık ki onun duvarları kendilerini cepecevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) imdat dileyecek olsalar, imdatlarına erimiş maden gibi yuzleri haşlayan bir su ile cevap verilir. Ne fena bir icecek ve ne kotu bir kalma yeri!” (Kehf, 29)
“Şuphesiz ayetlerimizi inkÂr edenleri gun gelecek bir ateşe sokacağız. Onların derileri pişip acı duymaz hale geldikce, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah daima ustun ve hakîmdir.” (Nisa, 56)
Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz de şoyle buyurmaktadır: “Cehennemliklerin azap yonunden en hafifiyle cezalandırılan kişi, ateşten iki nalın giyer ve bunların sıcaklığından beyni kaynar.” (Muslim, 311)
İmam Gazalî rh.a. de cehennem ateşinin korkuncluğunu anlatırken şoyle diyor: “Cehennem azabının şiddetinden şuphe edecek olursan, parmağını ateşe yaklaştır ve ne kadar acı veriyormuş gor! Gerci dunya ateşinin şiddeti cehennem ateşinin şiddetinden cok azdır. Fakat dunyada bu ateşten daha şiddetli bir azap olmadığı icin mecburen cehennem ateşiyle kıyaslanmaktadır.” (İhya, 4/531)
Bu tablo bize cehennem ateşinin dehşetini anlatmaya yetmektedir. Buna gercek anlamda iman etmiş olan bir insanın hal ve tavırlarının istikamet uzere olacağı acıktır. Lakin kişi bunları okumasına rağmen yureğinde soz konusu korkuyu hissedemiyorsa, imanını kontrol etmesi gerekir.
Cennete gitme isteği
İnsanı istikamet uzere tutan sadece cehennem korkusu değildir. Bir de iyi amellerin karşılığında ulaşacağı cennet vardır. Bu da insanı guzel bir hayat surme yonunde coşkulu kılar. Cunku Hz. Peygamber s.a.v.’le, Allah dostlarıyla, istikamet sahibi kişilerle ahirette bir arada olabilmesinin yolu cennete girmesinden gecmektedir. Yaptığı her guzel amel karşılığında Rabbinin sevap verdiğini bildiğinden dolayı en kucuk bir hayrı bile yapmaktan geri durmaz, yaparken buyuk bir haz alır. Cunku hem Rabbini memnun edecek bir amel yapmakta, hem de kendisini cennete goturecek bir sevap kazanmakta, ayrıca yaşamış olduğu dunyaya bir değer katmaktadır.
Cennet ve cehennemi aklına getirmeden sadece Allah TeÂlÂ’nın sevgisiyle ibadet edebilme maharetini gosterebilen insan sayısı gercekten azdır. Bu nedenle gerek Rabbimizin ve gerekse Hz. Peygamber s.a.v.’in bahsettiği cennet nimetlerinden kimse uzak kalmak istemez. Bu yuzden İslÂm’ı ozumsemiş olan muminlerin hayattan ve ibadetlerden aldıkları manevi tat bir başkadır:
“İman edip iyi davranışlarda bulunanlara icinden ırmaklar akan cennetler olduğunu mujdele!” (Bakara, 25), “Girecekleri yer, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Onlar icin orada kendilerine diledikleri her şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini boyle mukÂfatlandırır.” (Nahl, 31) ve “Onlar icin orada ebedi kalmak uzere diledikleri her şey vardır.” (Furkan, 16)
Bir kudsi hadiste de Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Salih kullarım icin cennette hicbir gozun gormediği, hicbir kulağın işitmediği ve hicbir insanın aklına getiremeyeceği nimetler hazırladım.” (Buharî, 3005)
Ahiret inancı guc verir
Hayatta hepimiz bircok sıkıntıyla karşılaşır, halledemediğimiz sorunlarla yuzleşiriz. Haksızlıklara uğrarız. Bunlardan kiminin altından kalkamayız. Ezilir, uzulur, ağlarız. Elimizden bir şey gelmediği icin hayıflanırız. Boyle durumlarda mumin imanından guc alarak ayakta durur.
Allah TealÂ’nın her şeyi goruyor, her şeyi biliyor olması insanı rahatlatır: “Şuphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız gorur.” (Bakara, 110)ve “Karada ve denizde ne varsa hepsini bilir. O’nun bilgisi dışında bir yaprak dahi duşmez.” (En’am, 59)
Allah TealÂ, haklıyı haksızı ayıracak, suclular cezalarını cekecek, iyilik yapanlar sevap alacaktır. Keza zorluklar karşısında sabredenler de mukÂfatlarını goreceklerdir. Ayetler bunu acıkca beyan etmektedir:
“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gozlerin dışarı fırlayacağı bir gune erteliyor.” (İbrahim, 42), “Kim zerre miktarı iyilik yaparsa onu gorecek ve kim zerre miktarı kotuluk yaparsa karşılığını gorecektir.” (ZilzÂl, 7-8), “Rabbin hakkı icin, mutlaka onların hepsini yaptıklarından dolayı sorguya cekeceğiz.” (Hicr, 92-93), “Her canlı olumu tadacaktır. Kıyamet gunu yaptıklarınızın karşılığı size tastamam odenecektir.” (Âl-i İmran, 185) ve “Bizim sizi boş bir amac uğruna yarattığımızı ve gercekten bize dondurulup getirilmeyeceğinizi mi sanmıştınız?” (Mu’minûn, 115)
Bir insanın bunları bilmesi ona dunyada yaşadığı haksızlıklar yuzunden uzulmesinin gereksiz olduğunu oğretir. Hicbir şeyin karşılıksız kalmayacağını bilmesi de kendine ceki duzen vermesine sebep olur.
Sevdiklerimize kavuşacağımız gun
Ailemizle bir araya geldiğimizde onlara şoyle bir bakalım. Annelerimiz, babalarımız, kardeşlerimiz, eşimiz, cocuklarımız… bu topluluktan her bir kişi bir diğerinin olumune, cenazesine şahitlik edecek. Bunun anlamı insanın sevdiklerinden bir bir ayrılacağıdır. Koklayıp sarıldığımız insanları toprağa vereceğiz veya onlar bizi toprağa verecekler. Ardından huzunle goz yaşı dokulecek. Ve bu durum her ailede yaşanmaya devam edecek olan bir gercek olarak kalacak.
İnsan yakınını kaybederek olum denilen bu gercekle yuzleştiğinde ahiret inancı yoksa oncelikle olan bitene isyan eder, kahreder, yaşamaya kuser. Gonlunu acabileceği, sığınabileceği bir kapı bulamaz. Ahiret inancı olmayanların karşılaştıkları felaketler nedeniyle cok cabuk yıkıldıklarını, hayattan koptuklarını ve bazen de kayıplarının uzuntusune dayanamayıp intihar bile ettiklerini goruruz. Cunku sevdiklerini kaybetmeleri durumunda hayat kendileri icin anlamsızlaşmakta ve yaşamak icin bir amacları kalmamaktadır.
Muslumanlar icinse boyle bir olumsuzluk soz konusu değil. Cunku olum, bizim icin sevdiklerimizden gecici bir sure uzak kalmaktır. Bizleri ahirette tekrar buluşturacağını ve ozlemi ebedi olarak sonlandıracağını Rabbimizden umit ederiz. Cunku biz her zaman şu ayetleri okuruz: “Her canlı olumu tadacak, sonra dondurulup bize getirileceksiniz.” (Ankebut, 57)ve “Bu dunya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler…” (Ankebut, 64).
Bu nedenle kaybettiklerimize uzulmekle birlikte tekrar kavuşacağımıza olan inancımız nedeniyle yıkılmayız. Bilakis sığınacak ve yalvaracak bir kapımız olduğundan manevi bir rahatlık ve huzur hissederiz. Allah Rasulu s.a.v.’le, O’nun sevgili ashabıyla, Allah dostu olarak sevip gonulden bağlandığımız insanlarla ve sevdiklerimizle bir araya gelecek olduğumuzu bilmemiz bizi her zaman guclu tutar. Dunya hayatını ahirete ozlemle yaşarız. Cunku olum bir yok oluş değil yeni bir başlangıctır. Rabbimizden bu başlangıcın biz ve butun mumin kardeşlerimiz icin iyi olmasını dileriz.
__________________