M. Saki EROL kaleme aldı, Semerkand Aile dergisi

İnsan kendi nefsiyle o kadar baş başadır ki; başkasının derdini gormez, duymaz. Gafletin icine sıkışmış vicdanın sesi ise cok uzaklarda kalmıştır. Şefkatten yoksun kalpler dunyanın zulmetine hizmet ederler. Halbuki dunya ve ahirete ait ne kadar işimiz, amelimiz varsa hepsi Allah’ın rahmetiyle gercekleşir. O istemese ne yemek yiyebilir, ne konuşabilir ne de nefes alabiliriz. İnsan yaradılışı sebebiyle acizdir, kusur sahibidir. Acziyetimize ve kusurlarımıza rağmen Allah Teala bize merhametiyle muamele eder. Eğer Allah Teala rahmetiyle değil de kullarının haline gore muamele etseydi Allah korusun insanların bircoğu şimdiye coktan helak olurdu.
Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de, “Gormuyor musun ki, Allah butun yerdekileri ve emri uyarınca denizde akıp gitmekte olan gemileri sizin hizmetinize vermiştir. İzni olmaksızın yerin uzerine duşmesin diye goğu O tutuyor. Şuphesiz ki Allah, insanlara karşı cok esirgeyici, cok merhametlidir.” (Hac, 65) buyuruyor. Evet, alemin duzeni Allah Teala’nın rahmetiyle kaimdir. Annenin cocuğuna sevgisi, eşlerin birbirine muhabbeti, muminlerin birbirine kol kanat germesi hep O’nun rahmetindendir. Rahmetini kullarından esirgemeyen Allah Teala’nın kulları olarak bizlerin de birbirimize şefkat ve merhametle muamele etmemiz gerekiyor. Nitekim bir hadisinde Peygamber Efendimiz (s.a.v) “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez” (Muslim) buyurarak bu konu hakkında ummetini uyarıyor.

AİLEYE MERHAMET

Alemlere Rahmet olarak gonderilen Peygamber Efendimiz (s.a.v) ummetine karşı son derece merhametli ve şefkatliydi. Ailesi, akrabası ve arkadaşlarından da merhametini hic esirgemezdi. Enes (r.a) şoyle rivayet eder: “Aile efradına karşı Peygamber’den daha muşfik hic kimseyi gormedim. Oğlu İbrahim’in Medine’nin kenar mahallerinde oturan bir sutannesi vardı. Sutannenin kocası bir demirci idi. Hz. Peygamber sık sık bu aileyi ziyarete giderdi. Eve varınca demircinin izhirle dumanlanmış evine girer, cocuğu kucaklar, oper koklar ve bir muddet sonra donerdi. Bunu yaptığı zaman da kendisi Arap yarımadasının hemen tamamını kaplayan ve Bizans İmparatorluğunun guney sınırlarına uzanan Medine devletinin tartışmasız yoneticisiydi.”
İnsanın şefkatli olmada ilk sorumlu olduğu yer ailesidir. Kadın-erkek her mumin eşine, cocuklarına ve anne babasına merhametle yaklaşmalıdır. Onların gonullerini yapmalı, kusurlarını buyutmek yerine ortmelidir. Ancak bu şekilde evde huzur, ailede birlik sağlanır.

YAKIN CEVREYE MERHAMET

Aileden sonra diğer akrabalar, arkadaşlar ve yakın cevre gelir. Mensubu olduğumuz cevrede kimsenin bizden zarar gormemesi, hatta onlara faydamızın dokunması icin cabalamalıyız. Hizmet ve iş arkadaşlarımızın icin de gecerlidir bu durum. Kişisel ozelliklerin sivrildiği boyle ortamlarda nice hayırlara niyetlenilmişken nice zararlar veriliyor etrafa. Bunun sebebi aramızdaki kardeşlik bağını unutmamız, kalbimizdeki merhametin zayıflamasıdır. Boylesi durumların yaşanmaması, anlaşmazlıkların giderilmesi ve kalp kırıklarının duzeltilmesi icin Allah’ın bize bahşettiği merhamet hissini kuvvetlendirmeye cabalamalıyız.

ELİNİN ALTINDAKİLERE MERHAMET

Merhametin en cok gerektiği yerlerden biri de ast ust ilişkisinin bulunduğu ortamlardır. Elinin altında calışan işcilere adalet kadar merhamet de gostermek gerekir. Nitekim Abdulkadir Geylani Hazretleri makam ve mevki sahibi olanları şu sozleriyle uyarmaktadır: “İnsanlara rehberlik eden kimsede şu hasletler bulunmazsa, o rehberlik yapamaz. Kusurları ortucu ve bağışlayıcı olması, şefkatli ve yumuşak olması, doğru sozlu ve iyilik yapıcı olması, iyiliği emredip, kotuluklerden men edici olması, misafirperver ve geceleri insanlar uyurken ibadet edici olması, alim ve cesur olması.”

Hizmet adabında iyi niyet vardır. Kalpleri bir araya toplamak ve insanlara yardım etmek vardır. Hizmet edenin nefsinin bir basamak aşağıda olması gerekir, bu adabı unutup kendi nefsini doyuran etrafına karşı kırıcı ve merhametsiz davranan insanların niyetleri gosteriştir. Kişi karşısındakini kendi gibi bilir, merhamet sahibi olan karşısından merhamet bekler, zorbalık eden ise hep kendine kotuluk gelecek sanır. Bu yuzden de insanlara karşı acımazsız ve şefkatsiz davranır. Halbuki Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) “Merhamet edenlere, Allah da merhamet eder. Siz yeryuzundekilere merhamet edin ki, goktekiler de size merhamet etsin” (Ebu Davud, Edeb, 58; Tirmizi,) hadisinde buyurduğu gibi Allah’ın merhametini kazanmak yaratılana olan şefkatten gecer.

HAYVANLARA MERHAMET

Merhamet sadece insan ilişkileriyle sınırlı değildir. Allah’ın yarattığı mahlukat olarak hayvan ve bitkiye dahi merhametle yaklaşılmalıdır. Rivayet edildiğine gore bir munacatında Hz. Musa (a.s) “Ey Rabbim! Beni hangi sebeple peygamber sectin?” diye sordu. Allah Teala, “Benim yarattıklarıma karşı merhametli davrandığın icin!” dedi. Devamla, “Sen Şuayb’in koyunlarının cobanlığını yapıyordun. Bir ara suruden bir koyun kacıp gitmişti. Sen de onun peşinden koştun. Onu yakalamak icin cok caba sarfettin. Sonunda yakaladın. Onu yakaladığında bağrına bastın ve ‘Ey miskin hayvancık! Hem beni hem de kendini yordun’ diyerek ona karşı şefkatle muamele ettin. İşte senin mahlukatıma olan merhametinden oturu ben de seni sectim ve sana peygamberliği verdim” dedi. (Tenbihu’l Gafilin, Ebu’l Leys Semerkandi)

Sokaktan gecen bir hayvanın susuzluğuna care bulmak, bir yoksulun karnını doyurmak ve maddi manevi bir yardımda bulunmak Allah’ın merhametinin tecellisidir. İnsanların birbirine olan merhameti, O’na yakin olmayı beraberinde getirir.
__________________