

Oncelikle belirtilmelidir ki, laiklik ilkesinin temel amacı, toplumda inanc ve ibadet ozgurluğunu tesis etmektir. Laiklik, Devletimiz’in vatandaşlarını bir dini benimseme, bu dinin gereklerini yerine getirme ya da getirmeme konusunda kendi vicdanları ile başbaşa bırakmaktadır; bu da onlara ozgur bir secim yapma imkanı vermektedir. Bu ilke doğrultusunda, Turkiye Cumhuriyeti'nin her vatandaşı, sahip olduğu inanca gore ozgurce yaşama ve ibadet etme imkanını ve guvencesini bulacaktır.
1938 yılında yayımlanan Cumhuriyet Halk Partisi'nin On beşinci Yılı kitabında, Ataturk'un sağlığında benimsenen 'Laiklik Prensibi', şu şekilde izah edilmiştir:
"Milli ve ictimai hayata ferdin dinsiz, şu veya bu itikat sistemine mensup oluşu, milli ve ictimai vazifesi bakımından ne bir kusur, ne de bir fazilet sayılamaz. Turkiye'de dinin dunya işlerinden ayrı tutulduğu, laikliğin ilan olduğu andan itibaren, hic kimse, hicbir ibadete icbar edilemez. Hic kimse vicdanının ilhamı ile kabul ettiği ibadetten men olunamaz." (CHP XV. Yıl Kitabı, sh. 12-13, zikreden; Ş.S. Aydemir, a.g.e., s. 454)
Laiklik, İslam Dini’nin Ozune Son Derece Uygundur
Dikkat edilirse gorulecektir ki, Turkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sahip olduğu bu laiklik modeli, aslında İslam dininin ozune de son derece uygundur. Cunku İslam, inanc icin ozgur iradeyi ve vicdani bir kabulu şart koşar. Bir insanın İslam'ı din olarak benimsemesi tamamen kendi ozgur iradesine bağlıdır. İslam'ı kabul ettikten sonra da, Kuran'da emredilen ibadetleri uygulaması ya da men edilen yasaklardan sakınması; tamamen şahsın kendi vicdanıyla ilgilidir. Elbette Muslumanlar, birbirlerini Kuran'da anlatılan ahlaki vasıfların uygulanması icin uyarabilir, teşvik edebilirler. Ama bu konuda asla bir zorlama yapılamaz, kişi baskı yoluyla dini uygulamaya yonlendirilemez.
Kısacası laiklik, butun yurttaşların vicdan, ibadet ve din hurriyetini guvence altına almaktır. Ataturk'un laiklik fikrini acıklayan Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil, bu konuyla ilgili olarak şunları soylemiştir:
"En canlı cephesi ve en kısa ifadesiyle laiklik, din hurriyetini ve bundan doğan vatandaşlık haklarını duşmanlarına karşı korumaktır. Devlet hayatında laikliğin gayesi budur. Laik devlet, din hurriyetini ve dindarı her ceşit saldırıya karşı koruyan devlettir."
Prof. Dr. Hamza Eroğlu da laikliği, 'din hurriyetinin ve bundan doğan hakların korunması ve teminatı' icin zorunlu bir şart olarak gostermektedir. (Gercek Yonuyle Ataturkculuk, Turk Devriminin Temel Prensipleri ve Cumhuriyet Rejimi, Ankara, 1965)
Bunun aksi bir devlet modelini duşunelim: Orneğin, insanların zorla Musluman ya da Hıristiyan yapıldığı bir ulkeyi duşunelim. Dahası bu dinlere inanan kişilerin, dinlerin kurallarına gore yaşamaları icin de zorlandıklarını farz edelim. Diyelim ki soz konusu devlet modeli, toplumdaki insanları namaz kılmaları ya da kiliseye gitmeleri icin devletin kolluk kuvvetleriyle zorlasın. Ya da biraz daha 'ılımlı' bir yontem benimseyip, namaz kılanlara ya da kiliseye gidenlere odul verilsin... Boyle bir devlet, laikliğe tamamen aykırı bir devlet olacaktır. Dahası, bu turden tutumlar, İslam'a ve Kuran ahlakına da aykırı olacaktır.
Cunku, zorla ya da menfaat karşılığı elde edilen bir dini inancın ya da ibadetin, İslam'a gore hicbir değeri yoktur. İnanc ve ibadet, Allah'a yonelik ve Allah rızası icin olduğunda bir değer taşır. Eğer devlet, insanları inanca ve ibadete zorlayacak olursa, insanlar devletten korktukları icin dindar olurlar. Din acısından makbul olan, vicdanların tamamen serbest bırakıldığı bir ortamda din ahlakının yaşanmasıdır.
Devletimizin temel ilkelerinden olan laiklik, hem vicdan ozgurluğu gibi temel bir insani değere hizmet ettiği, hem de bu değere buyuk onem veren İslam diniyle uyum sağladığı icin, her Turk vatandaşının benimsemesi ve savunması gereken bir ilkedir.
Ataturk, laiklik ilkesini şoyle acıklamıştır:
"Din, bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz de dine saygı gosteririz. Duşunuşe ve duşunceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, devlet ve millet işleri ile karıştırmamaya calışıyoruz. Kasta ve eyleme dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz." (Dr. Utkan Kocaturk, Ataturk'un Fikir ve Duşunceleri, Ankara, 1971 Ahmet Gurtaş, s. 34)
"Turkiye Cumhuriyeti'nde her ergin kişi dinini secmekte hur olduğu gibi, bir dinin toreni de serbesttir. Yani, ibadet hurriyetine dokunulamaz. Tabiatıyla ibadetler, asayiş ve genel ahlak kurallarına karşıt olamaz; politik numayiş şeklinde yapılamaz. Turkiye Cumhuriyeti'nde herkes Allah'a istediği gibi ibadet eder. Hic kimseye dini fikirlerinden dolayı bir şey yapılamaz..." (Afet İnan, Medeni Bilgiler, s. 470 Ronesans, Kasım 1990, s. 23)
Ataturk'un bu acıklamalarından da anlaşılacağı gibi laiklik din ozgurluğunu savunur. Bunun aksini savunan bazı art niyetli kişilere en guzel cevabı yine Ataturk vermiştir:
"Laik hukumet kavramından dinsizlik manası cıkarmaya calışan fesatcılara fırsat vermeyiniz." (Osman Pazarlı, Sosyoloji, Lise III, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1979)
Bir Fransız gazeteciyle yaptığı roportajda, 'inkılapların dine karşı nasıl bir tutum icerisinde olduğu' sorusuna da, Ataturk şu cevabı vermiştir:
"Siyasetimizi, dine aykırı olmak şoyle dursun, din bakımından eksik bile hissediyoruz." (Maurice Perno'yla roportaj, Akşam, 11 Şubat 1924 Cumhuriyet Gazetesi eki, Ataturk'le Konuşmalar, s. 111, Nisan 2000)
Ataturk'un soz konusu laiklik tarifi, İslam'ın ruhuna ve amacına tamamen uygundur. Kuran-ı Kerim'de, bir kimsenin dini kabul etmesinin kendi kararına bağlı olduğu, dini kabul etmezse bunun icin kendisine zorlama yapılamayacağı şoyle bildirilir:
__________________