

Seyyid Hasan Nasrallah 31 Ağustos 1960’ta Lubnan’ın guneyinde bulunan el-Bezuriye koyunde dunyaya geldi. Babası Abdulkerim manavlıkla meşguldu. Hasan, babasına yardımcı olmak icin onun dukkanına gidip geliyordu.
Dukkanın duvarında İmam Musa Sadr’ın resmi asılıydı. Bu resim Seyyid Hasan’ın, İmam Musa Sadr’a yonelik sevgisinin ve o zaman Mahrumlar Hareketi olarak biline Emel hareketine karşı ilgisinin ilk kıvılcımı olmuştu.
Seyyid Hasan o zamana kadar din alimlerinden hicbiriyle irtibat halinde değildi. Ailesinin icinde tanınmış bir din alimi bulunmamasına rağmen Seyyid Hasan dine sevgi ve ilgi duyan bir cocuktu. Bu ilgi namaz ve oruc gibi bilinen ibadetlerle sınırlı değildi. Onun bu ilgisi kendisini 1976 yılında Necef’e gitmeye ve orada İslami ilimleri tahsil etmek icin ilim havzasında oğrenime başlamaya itti.
1978 yılında Lubnan’a dondu ve Seyyid Abbas Musevi’nin kurduğu el-İmam el-Muntazar medresesinde eğitimine devam etti. Aynı zamanda Emel hareketindeki siyasi faaliyetlere iştirak etti ve Emel hareketinin Bekaa bolgesindeki siyasi sorumlusu oldu.
Hizbullah’ın Kurulması
İmam Musa Sadr’ın Libya’da gizemli bir şekilde kacırılmasından sonra Emel hareketinin lider kadrosunda buyuk ihtilaflar baş gosterdi. Bu ihtilafların neticesinde lider kadrolardan bir bolumu ayrılarak Lubnan Hizbullah’ını kurdu.
Seyyid Hasan Nasrullah da Hizbullah’ta ceşitli sorumluluklar aldı. Hizbullah’ın liderlik şurasında uyelik gorevi yaptı. Buna rağmen derslerine ara vermedi ve ilmi tahsilini surdurdu. 1989’da eğitimini surdurmek icin Kum’a gitti. Fakat İsrail’in Lubnan’a ve Hizbullah savaşcılarına yaptığı yoğun saldırılardan dolayı Kum’da bir yıldan fazla kalamadı ve İsrail’e karşı savaşmak icin tekrar Lubnan’a dondu.
Seyyid Abbas Musavi’nin oldurulmesi
1992 yılında Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Abbas Musevi’nin oldurulmesinden sonra Hizbullah’ın liderlik şurası Seyyid Hasan Nasrullah’ı hareketin yeni Genel Sekreteri olarak secti. Abbas Musevi’nin ailesiyle birlikte İsrail tarafından oldurulmesi Lubnan halkında, ozellikle de Hizbullah savaşcılarında cok derin bir etki yarattı.
Bu aşamadan sonra Hizbullah’ın mucadelesi ve savaşı yeni bir boyut kazandı. Lubnan halkının Hizbullah’a olan desteği genişledi ve tabana yayıldı. İsrail de 1993 ve 1996 yıllarında Lubnan’a karşı geniş caplı operasyonlar yaparak Hizbullah’ı ortadan kaldırmaya calıştı; fakat kendinden cok daha az askeri imkanlara sahip olan Hizbullah’ın guclu direnişiyle karşılaştı.
Oğlunun oldurulmesi
Hizbullah’ın Eylul 1997’de guney Lubnan’daki Cebelu’r Refi bolgesinde İsrail ordusunun mevzilerine yonelik saldırısında iki Hizbullah savaşcısı hayatını kaybetti ve cenazeleri İsraillilerin eline duştu. İsrail televizyonu bu iki kişinin kimliğini bilmeden onların kanlı resimlerini yayınladı.
İsrail televizyonunda yayınlanan goruntulerden, bu iki kişiden birinin Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah’ın oğlu Seyyid Hadi olduğu anlaşıldı. Bu haberin yayılması, Lubnan’da bomba etkisi yaptı ve cok buyuk bir hareketlenmeyi beraberinde getirdi.
Lubnan tarihinde gerek ic savaş doneminde gerekse İsrail işgaline karşı yurutulen savaş sırasında, siyasi veya milis grupların liderlerinden birisinin oğlunun savaş meydanında oldurulduğu gorulmemişti.
Bu olay Lubnan’daki toplumsal kesimlerde Hizbullah Genel Sekreterine yonelik duygusal bağın ve ona karşı duyulan saygı ve hayranlığın artmasına sebep oldu. Hangi dinden veya mezhepten olursa olsun tum Lubnan halkı bu olayın etkisi altında kalmıştı. Lubnan siyasi liderleri birbiri ardına Seyyid Hasan Nasrullah’a taziye ziyaretinde bulunarak ona duydukları şukranı ve saygıyı ifade etti. Bu taziyeler ve saygı ifadeleri Lubnan’la sınırlı kalmadı. Donemin Suudi Arabistan Veliahdı Emir Abdullah gibi devlet adamları dahi ilk kez Hizbullah Genel Sekreterine bir başsağlığı mesajı gondermişti.
2000 Yılı ve Zafer
2000 yılında FKO Lideri Yaser Arafat’ın Amerikalı ve İsrailli yetkililerle muzakerelerinde hicbir ilerleme kaydedemediği bir sırada, İsrail Hizbullah’tan en kucuk bir imtiyaz dahi alamadan tek taraflı olarak guney Lubnan’da işgal ettiği topraklardan cekildi.
İsrail, bolgedeki askeri birliklerinin surekli olarak Hizbullah saldırılarına hedef olmasından dolayı Şebaa Ciftlikleri dışındaki tum askeri birliklerini işgal ettiği Lubnan topraklarından cekti. İsrail’in tarihi boyunca ilk kez işgal ettiği bir topraktan kayıtsız şartsız geri cekilmiş olması İsrail acısından ağır bir yenilgi olarak nitelendi.
Bu olay, Hizbullah’ın direnişe dayanan tutumunu guclendirirken, Seyyid Hasan Nasrullah’ın da Arap toplumu arasında benzersiz bir kahraman olarak anılmasına sebep oldu.
Lubnan Hizbullah’ı bu zaferin ardından Lubnan siyasi arenasındaki yerini de guclendirmişti. Hizbullah, Lubnan Parlamentosunda cok sayıda milletvekiliyle temsil edilirken, Fuad Sinyore Kabinesinde de bakanlıklar elde etti.
Hizbullah ve İntifada
Hizbullah’ın guney Lubnan’da zafer kazanması, Filistinliler arasında da siyasi ve askeri alanda buyuk bir etki yaptı. 1990’lı yılların başında Oslo Anlaşması’na buyuk umutlar bağlayan Filistin halkı, Hizbullah’ın 2000 yılı Mayıs’ında İsrail’i guney Lubnan’dan cıkarmasından sonra artık “Filistinlilerin sorunlarının işgalci rejimle barış muzakereleri yapmakla cozulmeyeceğini” ifade etmeye başlamıştı.
Bu tutumun Aksa intifadasının başlamasında buyuk bir etkisi olmuştu. Aksa intifadasıyla guclenen Hamas’ın, Filistin secimlerini kazanmasıyla Filistin’deki siyasi surec de yeni bir aşamaya girmişti. Hamas’ın secim zaferinin ardından başlatılan uluslar arası ambargo, Hamas hukumetini devirmeye yetmedi.
Filistinli gruplar, İsrail ordusunun sahildeki Filistinli bir aileyi top ateşiyle oldurerek bozduğu Şarmu’ş-Şeyh ateşkes anlaşması karşısında bir İsrail askerini esir alarak misillemede bulundu. İsrail’in esir alınan askerini kurtarma gerekcesiyle Filistin kentlerine yonelik başlattığı saldırılar, Filistinli parlamenterlerin ve kabine uyelerinin esir alınmasıyla zirveye ulaştı.
Uluslar arası toplumun İsrail’in Filistin’de uyguladığı orantısız şiddeti izlediği bir sırada Hizbullah 12 Temmuz 2006’da bir operasyon yaparak iki İsrail askerini esir almış Ortadoğu’da yeni bir surecin başlamasına sebep olmuştu.
Bircok siyasi gozlemcinin geleneksel Arap-İsrail mucadelesinden farklı olduğunu belirttikleri yeni surec, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrullah tarafından şu ifadelerle değerlendirildi:
“Bundan sonra siz acık bir savaş istediniz, bu da acık bir savaştır. Bunu siz istediniz, hukumetiniz istedi. Oyunun kuralları değişecekse, olsun değişsin. Bugun siz kiminle savaştığınızı bilmiyorsunuz. Siz, Muhammed’in (S) Ali’nin, Hasan’ın, Huseyin’in ve Resul’un Ehlibeyt’inin ve ashabının evlatlarıyla savaşa girdiniz. Siz, inancları bu yer kuredeki tum insanlardan daha ustun olan kimselerle savaşa girdiniz. Siz tarihiyle ve kulturuyle iftihar eden, maddi guclere, imkanlara, yeteneğe, akla, sukunete, ruyaya, azme, kararlılığa, cesarete sahip kimselerle topyekun savaşa girdiniz. Allah’ın yardımıyla sizin de bizim de yaşadığımız gunleri goreceğiz.”
__________________