Zulmun omru az, golgesi kısadır

“Zulum devam etmez; fakat kufur devam edebilir.” sozu buyuklerimizin ortaya koydukları bir kaidedir. Bu sozun manasına yakın, Hazreti Ali’ye nispet edilen şoyle bir vecize de vardır: “Bu dunyada, zalimin omrunun golgesi kısadır.”
Evet, zulum bir tecavuz ve haksızlıktır. Cok defa kÂinatın hukukundan, inanan insanların, hatta butun fertlerin hukukuna kadar, zulum ve tecavuz bahis mevzuu olduğunda, Allah mazlumlar namına zalimlerden intikam alır ve onları iflah etmez. Bu konuda bir taraftan zalimin zulmunun arşa kadar varması, orada cevap bulması ve arşın sahibinin şefkatini celb etmesi diğer taraftan da zulum goren kimselerin imtihanda olma durumları soz konusudur. Bu iki durumun cok iyi anlaşılması gerekir.
Burada onemli olan nokta şudur: Dinlerinden, dinî duşuncelerinden ve mumince yaşamalarından oturu zulme uğrayan kimseler imtihanda olduklarını hicbir zaman hatırdan cıkarmamalı ve mutlaka sabretmelidirler. Zulme uğrayan bu insanlar icinde oyle kimseler de vardır ki, dişlerinden birisi kırıldığı veya başları ağrıdığı zaman, onlara bu cevr u cefÂyı reva goren kimselerin başlarına bir bela gelse, hemen her şeyi kendilerinden bilir ve liyakatlerinin olup olmadığına bakmadan, maddeten ve manen zafer kazanmış havasına girerler. Zira bunlar hic mi hic kalbura konmamış ve elenmemişlerdir. Bu mesele ile ilgili bir hadiste şoyle buyurulmuştur: “Allah herhangi birinizi, kuyumcuların altını ateşe koyup orada erittiği gibi imtihan eder, ateşlere kor, potalarda eritir, kalıptan kalıba sokar ve şekillendirir; ta ozunuzu bulup kendiniz olasınız.”
Evet, gercek mazlum icin işte boyle bir imtihan bahis mevzuudur. Yoksa başına kucuk bir bela gelen her mumin, hemen imanını veya Kur’an’ını sutre gibi kullanarak kendilerinden zulum gorduğu insanların başlarına bir şey gelmesini beklememelidir. Zira Allah Halîm’dir. O, sucluların cezalarını hemen vermek gucune sahip olduğu halde sonraya bırakır ve hep hilim ile muamele eder. Bu konuda, Muslumanların cektikleri eza ve cefaları goren Hazreti Ebû Bekir, Allah’ın halîmliği karşısında cok defa: “MÂ ahlemeke ya Rabbena! Ne kadar halîmsin ey Rabb’imiz!” demiş ve hilm u silm yolunda yurumuştur. Allah halîmdir ve Rabbu’l-Âlemîn’dir. Evet, mumin ne kadar dayanıklı olduğunu, Allah icin neye ne kadar dayanabileceğini, ızdıraba ne kadar tahammul edebileceğini, cilelere ne kadar katlanabileceğini gostermeli; bu vesileyle imanına ve sadakatine dair ruşdunu ispat etmelidir! Meselenin muminlere bakan yonu budur.
Allah, zalime muhlet ustune muhlet verir; ama…
Zulmun zalime bakan yonu ise şudur: Zalimin, butun butun affedilme hakkını kaybetmesi ve bunun neticesi olarak da, onun zulmunun arşa kadar yukselmesi durumu soz konusudur ki, zulum bu kerteye geldiğinde artık Cenab-ı Hak zalimi yakalar, derdest eder ve cezalandırır. Evet, zulum gidip oraya dayandığı zaman zalime Allah’ın azabının dokunması hak olur. Bu durum ayet-i kerimede şu şekilde ifade edilmektedir: “Halkı zalim olan ulkeleri cezaya carptırdığı zaman Rabb’inin carpması işte boyle olur! Şuphesiz ki O’nun azapla carpması pek acı, pek cetindir!” (Hûd Sûresi, 11/102) Aynı konuya işaret eden bir hadis-i şerifte de Efendimiz (sallallÂhu aleyhi ve sellem) şoyle buyurmuştur: Allah zalime (zulmunden doner diye) imkÂn, fırsat ve muhlet verir. Cunku Allah Âlemlerin Rabb’i ve Erhamu’r-rÂhimîndir. Butun bunlara rağmen zalim zulmunden donmez ise, bir kez daha fırsat verir. Fakat bir de yakaladı mı artık onu iflah etmez ve onun canını cıkarır.” Efendimiz bu beyanın sonunda da Hûd Sûresi’nde gecen yukarıdaki ayeti okumuştur. İşte meselenin diğer tarafında da bu konu yani zulmun belli bir noktaya geldikten sonra gayretullaha dokunması meselesi vardır. Nitekim muminler olarak her birerimiz Cenab-ı Hakk’ın zulmedenlere bu dunyada verdiği cezalara bizzat şahit olmuşuzdur. Cok defa gormuşuzdur ki, Allah, zalimlerin cevirdikleri dolabı getirip kendi başlarına cevirmektedir. (Bkz.: Feth Sûresi, 48/6; FÂtır Sûresi, 35/43) Evet bu konuda mumine duşen sabırla intizar etmektir. Her şeyi goren ve bilen Rabb’imiz Muheymin’dir. O, her şeyi bilip etrafımızdaki her hadiseyi tedbir edendir. Eğer bir şey cekiyorsak, O, cekilen şeyleri, cektirenlerin kimler olduklarını ve onların durumlarını da gormektedir. Oyle ise “Doğacaktır bize vaad ettiği gunler Hakk’ın / Kimbilir belki yarın, belki yarından da yakın.” (M. Akif) deyip teslimiyet icinde intizarda bulunmalıyız.

__________________