Bir Sahabe Prototipi (Hz.Ebu Bekir es-Sıddîk)
Hazreti Ebu Bekir es-Sıddîk; esas ismi Abdullah b. Osman. Kendisinin Bekir adında bir cocuğu olmamakla birlikte Ebu Bekir kunyesini almasının sebeblerinden birisi şu olabilir; Arapca'da “bekera” fiili, sabah guneş doğmadan gunun erken saatlerinde yola cıktı mÂnÂsına gelirken, aynı harflerden (b-k-r) oluşan “bekira” fiili de acele etti, hızlı davrandı mÂnalarına gelir. İşte Hazreti Ebu Bekir'in de ilk muslumanlardan olması hasebiyle bu kunyeyi aldığı soylenebilir. Ayrıca Hazreti Ebu Bekir, Sıddîk'tı yani Efendimiz'in peygamberliğini tasdik konusunda ilk adımı O atmıştı. Lakabı, cehennemden azÂd edilmiş mÂnÂsında Atîk'ti ve butun işlerinde Allah'tan bir tevfîk vardı.
Hazreti Ebu Bekir'in cocuklarından Esma ve Abdullah bir hanımından, Abdurrahman ve Hazreti Aişe ise esas adı Zeynep olan ve Umm-u Rûman olarak bilinen diğer hanımındandır. Hazreti Ebu Bekir, Allah Resûlu'nun en yakın arkadaşıydı. Efendimiz de bir vesîleyle “Şayet birisini kendime halil secseydim, bu Ebu Bekir olurdu”diye buyurmuştu. Evet O, Efendiler Efendisi icin “en yakın dost, en fedÂkÂr arkadaş, en guzel takdir edici yoldaş, en civanmert kardeşdi”. Hazreti Ebu Bekir bu beraberliğin akrabalık bağıyla daha da kuvvetlenmesini istemiş olacak ki kızı Hazreti Aişe'yi Efendimiz'e eş olarak secmişti. Diğer kızı Esma'yı da, Efendimiz'in halası Safiyye validemiz'in oğlu Zubeyr b. Avvam'a vermişti. Amr b. As birgun Efendimiz'e şoyle bir soru sormuştu: “YÂ Resûlallah! En cok kimi seviyorsun?” Efendimiz, “Aişe'yi” diye cevaplamıştı. “Peki, Erkeklerden kimi seviyorsun” diye sorunca; Efendimiz, “Babasını” demişti.
Omrunde hicbir puta secde etmeyen Hazreti Ebu Bekir'in cocukken Hazreti İbrahim gibi putları kırdığı rivÂyet edilir. Hazreti Omer, kendisinden yaklaşık 10 yaş buyuk olan Hazreti Ebu Bekir icin şoyle demişti: “O, bizim seyyidimiz, en hayırlımız ve Allah Resûlu'nun en cok sevdiği şahıstı” . Efendiler Efendisi de Hazreti Ebu Bekir ile Hazreti Omer'in elinden tutmuş, “Gokte benim iki vezirim vardır: Cebrail ve Mikail; yerdeki iki vezirim ise, Ebu Bekir ve Omer'dir ve biz boyle haşrolunacağız”diye buyurmuştu. Birgun Allah Resûlu, Hazreti Ebu Bekir'e: “Şu insanlar cennete şu kapıdan, bunlar şu kapıdan, oruc tutanlar reyyÂn kapısından girer” diye cennetin 8 kapısını saymıştı. Hazreti Ebu Bekir: “Hepsinden girecek olan yok mu?” diye sorunca; Efendimiz, “Evet var ve sen onlardansın” diye ferman etmişti.
Hazreti Ebu Bekir ibadet hayatı, sehÂveti ve edebiyle de kimin arkadaşı olduğunu cok iyi gosteriyordu. Muhterem Fethullah Gulen Hocaefendi'nin şu tesbiti şÃ‚yan-ı hayrettir: “İddia normalde iyi birşey değildir, o bir riyÂdır, kendini satmadır ama ben burada iddia ediyorum; Hazreti Ebu Bekir'in, Efendimiz'in huzurunda konuştuğu kelime sayısı yuzu gecmez. Aksini iddia eden varsa gostersin” . Sahabe efendilerimizin Allah Resûlu'nu dinlerken, başlarında kuş varmış ve onu kacırmak istemiyorlarmış gibi durmaları da yukarıdaki tesbiti doğruluyor olsa gerek.
UlemÂdan bazıları, varını-yoğunu Allah yolunda sarfedip, ailesine, coluğuna-cocuğuna birşey bırakmamayı uygun gormemekle birlikte “Hazreti Ebu Bekir'in durumu bundan mustesnÂdır ve herşeyini vermesi O'na hastır” demişler. Tebuk seferi icin hazırlıklar başlamıştı. Mu'minler inancları uğrunda nefislerinden ve mallarından fedÂkÂrlıkta bulunuyordu. Hazreti Osman 500 deveyi yukuyle beraber infak etmişti, Hazreti Omer malının yarısını vermiş, Hazreti Ebu Bekir de elinde ne var ne yoksa butun malını getirip ortaya koymuştu. Efendimiz'in “Ailene ne bıraktın?” sorusuna karşılık; “Allah ve Resûlu'nu” diye cevap vermişti Hazreti Ebu Bekir. Evet, elinde hicbir şey kalmamıştı, evine doğru gidiyordu, yolda birisine rastladı. Bu şahıs, Hazreti Ebu Bekir'den yardım talebinde bulundu. Verecek hicbirşeyi yoktu Hazreti Ebu Bekir'in. Biraz duşundu, “Gel, bir eve gidelim bakalım, belki birşeyler buluruz” dedi. Tabîi ki evlerinde de birşey kalmamıştı, iceri girdi ve adama; “Sen biraz kapıda bekleyiver” dedi. Sağa sola baktı, verebileceği tek birşey vardı; o da kendi uzerindeki elbise. Yerden bir hasır aldı, ihtimal cocuklarının uzerinde oturduğu bu hasır da evin son eşyasıydı, hasırı beline doladı, bir de dikenli tel buldu ve hasırı onunla tutturdu ve kapının arasından elbisesini, o muhtac adama verdi. Hazreti Ebu Bekir'in evinde bunlar olurken, Hazreti Cebrail onderliğinde melekler, Allah Resûlu'nun huzuruna gelmişlerdi ve hepsinin uzerinde dikenli telle tutturulmuş bir hasır vardı. Ne olduğunu bilemiyordu Efendiler Efendisi ve hep beraber Hazreti Ebu Bekir'in evine gittiler. Kapıyı Hazreti Ebu Bekir acmıştı. Evet, meleklerin uzerindeki hasır, Hazreti Ebu Bekir'in uzerinde de vardı ve durum anlaşılmıştı. Allah Resûlu, Hazreti Ebu Bekir'e hitÂben: “Y Eb Bekir! Allahu TeÂl şoyle buyuruyor; “Ben Ebu Bekir'imden rÂzıyım, Ebu Bekir'im de benden rÂzı mı?” demişti.
Hazreti Ebu Bekir icin “mağara arkadaşı” anlamına gelen “yÂr-ı gÂr” tÂbiri de kullanılır. Efendimiz, Hazreti Ebu Bekir ile birlikte hicret esnÂsında Sevr mağarasında uc gun uc gece kalmış ve dorduncu gun yola cıkmışlardı. Mekke muşriklerinin Efendimiz'i bulup, O'na zarar vermelerinden korkmuş, “mağaradaki iki kişinin ikincisi”olarak “Sen hic tasalanma, zira Allah bizimle beraberdir” Âyetine muhatap olmuştu. Halk arasında oldukca yaygın olan, Hazreti Ebu Bekir'in yılan gelmesin diye ayağını mağaradaki deliğe sokması olayı hadislerde yoktur. “Sakat bir asıldan, sağlam bir fasıl” dusturunca bu hÂdisenin aslı yoktur, fakat faslından istifade edilir diyebiliriz. O fasıl da Hazreti Sıddîk'e yakışır bir sadakattir. Hazreti Ebu Bekir, zorlu hicret yolculuğunda kızı Hazreti Aişe validemizi yanına almamıştı. Hazreti Aişe hicret esnasında 8 yaşında idi. Bu nedenle O'nun hadislerde yer alan hicretle ilgili ifadeleri, kendi gorduklerinin yanında hem Efendimiz'den hem de babası Hazreti Ebu Bekir'den duyduklarına dayanmaktadır.
Efendiler Efendisi, refîk-ı a'lÂya yurumeden once, rahatsızlığının son gunlerinde Hazreti Ebu Bekir'e namaz kıldırmasını ferman buyurmuş, Hazreti Ebu Bekir de bu vetîrede cemaate 17 vakit namaz kıldırmıştı. Allah Resûlu, Hazreti Ebu Bekir'i imÂmete gecirmekle kendisinden sonra kimin muslumanların imamı olacağına işarette bulunmuştu. Efendimiz'in sıhhati ashabının arasından ayrılacağı gun o kadar duzelmişti ki O'nun tamamiyle iyileştiği kanaatine varılmıştı. Hatta Hazreti Ebu Bekir Efendimiz'in yanından ayrılıp, evine donmuştu. Huzunlu haberi aldığında hemen gelmiş, gozyaşları icinde Efendimiz'in yuzundeki ortuyu kaldırmış, alnından opmuş ve “Olumun de hayatın gibi guzel” demişti. Muslumanlar şok icindeydi, ne yapacaklarını bilemiyorlardı oyle ki Hazreti Omer elinde kılıc “Kim Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) oldu derse, kellesini alırım” diyordu. İşte o zaman Hazreti Ebu Bekir halkı sakinleştirmek icin minbere cıkıp bir hutbe îrad etti: “Kim Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem)'e tapıyor idiyse, bilsin ki Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) olmuştur. Kim de Allah'a tapıyorsa, Allah diridir, asla olmez” deyip peşinden “Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem), sadece resuldur, elcidir. Nitekim ondan once de nice resuller gelip gecmiştir. Şayet o olur veya oldurulurse, Siz hemen gerisin geriye dinden mi doneceksiniz?” Âyetini okudu. Ashab efendilerimiz daha once indirilmiş olan bu Âyeti sanki ilk defa duyuyor gibiydiler.
Hazreti Ebu Bekir, “cihÂr-ı yÂr-ı guzîn” (dort halife)'in ilkiydi. HilÂfet suresi, 2 sene 3 ay 10 kusur gun surmuştu fakat bu sure zarfında cok buyuk işler başarmıştı. Hazreti Ali'nin dediği gibi “Ebu Bekir olmasaydı muslumanlık olmazdı”. İslam tarihinde fetihler Hazreti Omer doneminde had safhaya cıkmıştı ama bunun icin uygun zemin Hazreti Ebu Bekir doneminde hazırlanmıştı. Efendimiz hayatta iken 3, daha sonra da 8 olmak uzere toplam 11 tane peygamberlik iddia eden yalancı ortaya cıkmıştı. Bunlar yetmiyormuş gibi bir taraftan irtidat hareketleri baş gostermiş, diğer taraftandan da “Biz namaz kılarız ama zekÂt vermeyiz” diyen insanlar turemişti. Hazreti Ebu Bekir işte butun bu gÂilelerin hakkından gelmişti.
Hazreti Ebu Bekir, Allah Resûlu ile aynı yaşta yani 63 yaşında vefÂt etmişti. Kızı Hazreti Aişe'nin dediğine gore soğuk bir gunde yıkanarak uşutmuş ve hastalanmıştı. İbn Omer Hazretleri ise Efendimiz'in ayrılığına dayanamadığını ve huznunden dolayı vefÂt ettiğini soyler. Gunumuz İslÂm mutefekkirlerinden bazılarına gore vefÂt nedeni suikasttır. Başta diğer 3 halife olmak uzere Hazreti Hasan ve Hazreti Huseyin farklı yollarla şehit edilmişlerdir. Hazreti Ebu Bekir'in de zehirlenmiş olması ihtimal dahilindedir.
Hazreti Ebu Bekir peygamberlerden sonra gelen ilk şahıstır fakat husûsî faziletiyle coğu enbiyÂdan daha fazla iş yapmıştır. O'nun hayatına bakıp ashab efendilerimiz hakkında genel bir kanaate sahip olmak mumkundur. Evet, Hazreti Ebu Bekir “o ısmarlama toplum”u cok guzel bir şekilde temsil etmişti. Gunumuzun Soz Sultanı'nın ifadesiyle “O, sahabe-i kirÂmın prototipiydi”.
__________________