Kur`an-ı Kerim`i indirildiği Arapca ile okumanın fayda ve hikmetleri sayılamayacak kadar coktur. Onlardan sadece bir kac tanesini arz ediyoruz:
1. Kur`an`ı orijinal Arabcası ile okuyan ibadet etmiş olur, bu okuma insanı Allah`a yaklaştırır, anlamaksızın dahi olsa okuyorsa sevap kazanır. Anlayarak okuyan ise ucret ustune ucret elde eder. Yuce Allah`ın:

"Allah`ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allah icin) gizli ve acık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanc umabilirler. Cunku Allah, onların mukafatlarını tam oder ve lutfundan onlara fazlasını da verir. Cunku O, cok bağışlayan, şukrun karşılığını bol bol verendir."1 Âyet-i celilesinde de ifade edildiği gibi, Allah`ın kitabını okuyanlar methedilmiş, Kur`an`ı mucerret okumak dahi namaz kılmak gibi ibadetlerden sayılmış, hatta Kur`an tilaveti namaz kılmak gibi cok onemli bir ibadetten once zikredilmiştir.

Hz. Peygamber (a.s.m)`da: "Kim Allah`ın kitabından bir harf okursa onun icin bir hasene vardır. Bir haseneye on misli sevab verilir. Ben Elif Lam Mim bir harftir demiyorum. Elif bir harftir, Lam bir harftir, Mim bir harftir diyorum."2 hadislerinde Kur`an`ı bizzat okumanın ibadet sevabı kazandıracağına dikkat cekmişlerdir. Ki, Kur`an bu ozelliği ile ayrıcalık kazanmış, başkalarına fark atmıştır.

2. Kur’an-ı Kerim’i Arapca okumak, Allah`ın bundan onceki kitaplarının başına gelen tebdil ve tahriften O’nu korumak icindir. Cenab-ı Hakkın mÂnÂsını anlamasa dahi Kur`an`ı okuyanlara buyuk mukafat va`d etmesi, Kur`an`ın koruması ve bekası icin en muhim saiklerden biri olmuştur.

Onun icin insanlar Kur`an okumaya aşırı duşkunluk gostermişler, hatta bir kısmı Kur`an`ın hÂfızı olmuştur. Kıraatın, Kurra ve hafızların coğalıp her tarafa yayılması, Kur`an`ın dillerde deveranını netice vermiştir. Dolayısıyla hic kimse onu değiştirmeye cur`et edememiş, cunku Kur`an`ın Ârifleri tarafından şiddetle kınanacağını hesaba katmışlardır. Nitekim buna curet eden İslÂm duşmanları, Kur`an Ârifi, Âlimi, kurra ve hÂfızları tarafından ağızlarının payını almışlardır.

3. Muslumanlar arasında dil birliğini sağlamak, dinî birliklerini kuvvetlendirmek, aralarında anlaşma ve yardımlaşma vesilelerini kolaylaştırmak, boylece saflarını kuvvetlendirmek, guclerini artırmak, sozlerini yuceltmek.

Bu ilahî ve yuce bir siyasettir. Bu siyaset başarılı olmuştur.
4. Devamlı okuyanın yavaş yavaş duşunme ve anlamaya da yol bulacağını sağlamak ve onunla amel etme imkanını temin etmek. Bu gun onu gafil okuyan, yarın onu hatırlayarak, duşunerek okur, yarın duşunerek okuyan da onun rehberliğinde amel etmeye başlar. Boylece okuyucu bir dereceden daha yuksek bir dereceye intikal eder.3

Şimdi Sorabilir miyiz?
Şimdi şu soruyu sorabilir miyiz?
Kur`an`ın orijinal Arabcasını istemeyenler veya Turkce Kur`an isteyenler bu saydığımız maddelerin aksini soyleyebilirler mi? Yani musluman oldukları halde:
Biz Kur`an`ın Arabcasını okumanın ibadet olduğuna inanmıyoruz, ondan sevab da beklemiyoruz, diyebilirler mi?

Ve yine diyebilirler mi ki, bizim, Kur`an`ın kıyamete kadar korunması, tahrif ve tağyirden uzak kalması gibi, muslumanların birliğini korumak gibi bir derdimiz yok, diyebilirler mi?

Musluman oldukları icin bunu diyemeyeceklerdir. Diyemeyeceklerine gore Kur`an`ın Arabcasına sahip olmalıdırlar, Turkce ibadet, Turkce Kur`an, Turkce kÂmet gibi basit, hic bir ilmî ve dinî değeri olmayan heva ve heveslerden vazgecmelidirler.

"Cunku aziz Kitab`ın, arşını terk etmesi mumkun değildir. Onun arşı Arabcadır. Kur`an`ı o arşa oturtan da Yuce Allah`tır. Padişah tahtını boşaltırsa izzet ve kuvvetten padişah icin ne kalır? İşte bu Kur`an`ı Allah, sozlerin padişahı yapmış, ona i`caz tÂcını giydirmiş, onun Arabcasını da bu i`caz ve i`tizaza bir ayna yapmıştır.4 "O bir Kitab-ı Azizdir. Ne onunden ne arkasından batıl ona yaklaşamaz. O, cok ovulen hikmet sahibi Allah`dan indirilmiştir."5

Biz milletimizi, vatanımızı, milli değerlerimizi, Turkcemizi seviyoruz. Ama aynı zamanda biz en mukaddes varlığımız olan Dinimizi, Kur`an`ımızı ve Kur`an`ın dili olan Arabcayı da seviyoruz.

Turkce ibadet konusunda ısrar edenler Arabcaya olan duşmanlıklarını da îlan ve itiraf etmektedirler. Arapcaya olan duşmanlıklarından nerdeyse Kur`an`a da duşmanlıklarını soyleyecekler ama hamdolsun ki, bir İslÂm ulkesinde yaşamakta ve kendilerinin de musluman olduklarını soylemektedirler.

Zaman zaman oylesine garip tutum ve tavır icine girmektedirler ki, ırkcılık sevdasından mıdır yoksa din duşmanlığından mıdır sozu: "Neden Kur`an Turkce gelmedi de Arabca geldi, neden Peygamber Araplardan cıktı da Turklerden cıkmadı?" demeye getiriyorlar. Bu benim aklıma şu ayeti getirdi: "İsrailoğulları Hz. Musa (a.s)`ya: "Ey Musa, onların tanrıları olduğu gibi, bizim icin de bir ilah yap." dediler. Musa: "Gercekten siz cahil bir toplumsunuz." dedi.6 Halbuki bu tavır ve anlayış ne kadar yanlıştır.

Biz aciz bir mahluk olarak, Âlemlerin Rabbi ve HÂlıkı olan Allah`ı yargılamaya hakkımız var mı?

O Allah, dilediğini yapmakta ve istediği gibi hukmetmede serbest olmasaydı Allah olamazdı. O boyle yapmışsa mutlaka bunun bir hikmeti vardır, deyip Allah`ın hukmune boyun eğmemiz gerekir, muslumana da yakışan budur.

İmam Şafii`nin Risalesinde şu ifadelere rastlıyoruz:
Arap olmayanların, Arap lisanına tÂbi olmaları gerekir. Cunku o butun insanlığa elci olarak gonderilen Allah Resulu (a.s)`nun dilidir. Onun dinini kabul edenler dilini de seve seve kabul ederler.

Her musluman elinden geldiği kadar Arap dilini oğrenmesi lazımdır. Ta ki, Allah`dan başka ilah olmadığına, Muhammed`in O`nun kulu ve Resulu olduğuna şehadet edebilsin. Allah`ın kitabını okuyabilsin, tekbir ve tesbihlerle Allah`ı zikredebilsin.7

Yuce Allah Peygamberini Turklerden, kitabını da Turkce gonderseydi bu sefer de başka milletler neden peygamber bizden cıkmadı, kitab bizim dilimizle gonderilmedi diyebilirlerdi ve bu soruların ardı arkası kesilmezdi.

Oyleyse bize duşen Allah ne yaparsa doğru yapar deyip O`nun son Peygamberinin dinini ve dilini benimsemek, onu anlamak ve o istikamette yaşamaktır. Hepsi bu kadar.

Bu Gun Gelinen Nokta
Kur`an, Turkce`yi kanatlandırmış ve Kur`an`ın ana kavramlarını, fiillerini, tabirlerini ve kulturunu hayranlık uyandıracak bir marifetle Turkce`ye taşıyan ecdadımızın kendi dillerini beynelmilel ve beynel İslam capta bir kemal derecesine ulaştırmıştır. Dil ırkcılarının Turkce`den kovmaya calıştıkları şey Arapca`dan ibaret değildi; onlar Turkce`deki Kur`anî kultur ve muhtevayı kazımaya kararlı idiler.8

Bu gun artık gelinen nokta ve hÂkim olan kanaat şudur: Kur`an Arapcasız olmaz. Arapca`nın dışında bir dille ortaya konan da Kur`an sayılmaz. Cunku Ustad Bediuzzaman`ın ifadesiyle "Lisan-ı nahvi olan Arapca`dan başka Kur`an`ın meziyetlerini ve nuktelerini hicbir lisan muhafaza edemez."
__________________