Yazarımız Olay Salcan Buram Buram Anadolu Dizisi icin bu kez Burdur’a konuk oluyor. İşte Salcan’ın kalemi ve objektifinden İmparatorlar kenti Sagalassos ve Burdur Arkeoloji Muzesi...





BURAM BURAM ANADOLU DİZİSİ:
SAGALASSOS ve BURDUR ARKEOLOJİ MUZESİ
Yazları ya da sonbaharları Gocek’e yelken yapmaya giderken yolumuz Burdur’dan gecer ve her seferinde de Sagalassos tabelasını gorur, oraya doğru arabanın direksiyonunu cevirmek isterim. Ya giderken bir an once deniz ve yelkene kavuşmak heyecanı, ya da donerken biraz denizden ve yelkenden ayrılmanın huznu nedendir tam bilemem olmaz yine olmaz.

Ankara’ya donduğumde de her seferinde bir sucluluk duygusu icerisinde olurum. Bu sefer yalnızca Burdur ve Sagalassos’a gittim. Gocek’e bu kadar yaklaşmışken, deniz ve yelken orada bizi beklemesine rağmen son durağımız, Burdur ve Sagalasoss oldu.

Her şeyden once şunu soylemeliyim ki yalnızca Sagalassos’u gidip gormek yetmez. İlk once Burdur’daki Arkeoloji Muzesi’nin gorulmesi gerekir. Roma donemine ait son derece zengin eserlerin sergilendiği muze, binası ve icerisinde sergilenen eserleri ile gorulmeye değer. Sagalassos’u ziyaretten once bu muzeyi gorun dememdeki neden, burada sergilenen bircok onemli eserin Sagallasos’da yapılan kazılarda cıkarılan eserler olması. Muzeyi gordukten sonra Sagalassos daha iyi anlaşılıyor.





SAGALASSOS
Sagalassos, Burdur’dan 33 km. uzaklıkta. Ağlasun İlcesi’nden sonra 7 km. daha gidildiğinde, yukarı Toros sıra dağlarını kıvrıla kıvrıla giden bir yoldan Sagalassos’a ulaşılıyor. Sagalassos’un bulunduğu tepenin en yuksek notası, 1700 metre. Yol, son derece duzgun ve asfalt.

Gercekten tepenin uzerinde muhteşem goruntusu ile Sagalassos, zamana meydan okumanın haklı gururu icerisinde cok guzel gorunuyor. Boyle bir yer dunyanın neresinde var¿ Gittiğimiz ulkelerde bize tarihi zenginlikler olarak gosterilen kalıntılar, Anadolu’nun sahip olduklarının yanında cok sonuk kalıyor.

Sırtını Torosların yamaclarına vererek doğal korumayı sağlamış bu yerin ovaya bakan manzarası ise, şaşılacak derecede guzel. Torosları aşarak tepelere bu şehri kurmak, burada zenginlik ve yuksek medeniyet seviyesine ulaşabilmek buyuk duşunmenin ve becerinin sonucu olsa gerek. Bunu da ancak buyuk devletler yapabilir.

Kente girdiğimde bendeki ilk izlenimi, bu gune kadar cok iyi korunmuş olması. Gozden ırak ve Torosların tepesine inşa edilmiş Sagalassos, keşfedilmeyi ve ziyaretci beklemenin sabırsızlığı icerisinde. İnanıyorum ki Anadolu’daki her oren yeri gibi Sagalassos’a gelen ziyaretci sayısı da azdır. Sıcak, eğlenceli, renkli ve cazibeli AVM’ler varken, Torosların tepesine kadar cık, taş ve toprak gor. Olacak iş değil. Hangi akıllı oraya kadar cıkar. Atalarımızın dediği gibi yalnızca aklını peynir ekmekle yiyenler (!)





Kapladığı 1200 kilometrekarelik alan ile Sagalassos, gunumuze en iyi şekilde hic yağmalanmadan, korunarak ulaşan antik yerleşim yeri. Bu nedenle de butun eserler, yerlerini koruyabilmişler. Kazılar sonunda cıkan ortaya cıkan buluntular bir araya getirilerek eski gunlerini yaşayan bir Roma şehri ortaya cıkarılmaya calışılmış. Bu goruntuye ulaşmada da oldukca başarı sağlanmış. Psidya bolgesinin en zengin kenti olarak kabul edilen Sagalassos, limana ulaşan yolun uzerinde olması nedeni ile gelişmiş bir ticarete sahip olmuş.

Sagalassos’u gezerken her gorduğum yapıdan etkilenmemek mumkun değil. Beni en cok etkileyen, iyi korunmuş haliyle tepedeki tiyatro oldu. İhtişamı, bu esere olan hayranlığımı arttırırken saygımı da katlıyor.





En populer ve cazip goruntusu ile ziyaretcilerin haklı ilgisini ceken eser Antoninler Ceşmesi. Bu oylesine bir yapı değil. başlı başına buyuk bir anıt eser. Ceşmeden akan su eski zamanlarda akan su. Yukarıdan dokulurken cıkardığı sesler Sagalassos’un hikayesini anlatır gibi. Heykellerin orijinalleri Burdur Arkeoloji Muzesi’nde sergileniyor. Buradakiler onların kopyaları. Ancak ceşmenin zarafetine olan katkıları tartışılmaz.

Kentin batısındaki gorkemli yapının guzelliğini fark etmemek mumkun değil. Zamana meydana okuyarak ayakta kalabilmiş, 14 metre yuksekliğindeki bu yapı, “kahramanlar icin yapılmış anıt” anlamına gelen Heroon. Anıt uzerindeki birbirlerinin eteklerinden tutmuş dans eden 14 kızın betimlendiği figurler bu anıta bir guzellik ve zarafet katıyor.

Zengin bir aile tarafından yaptırılan Neon Kutuphanesi’nin tabanı 40 ve 60 m2lik iki adet mozaikle kaplanmış. Buyuğunun ortasında Aşil’in Troya Savaşı’na katılması resmedilmiş.
Sagalassos, Anadolu’nun zenginliklerinden bir tanesi, ancak en onemlilerinden birisi. Bazı tarihi yerler vardır dolaşırken o zamanı yaşıyor hissine kapılırsınız. Sagalassos’da boyle bir yer. Hemen sizi sarıyor, sımsıkı kavrıyor, zamanda geriye goturuyor ve o gunleri de yaşatıyor.

Anadolu’da gezilecek yerler listesine eklenmeyi ve hatta başlarda olmayı hak ediyor. Ankaralılar tatillerini coğunlukla batı bolgelerimizde gecirdiklerinden, bu bolgedeki tatil yorelerine giderken karayolundan biraz ayrılmaları ile rahatlıkla Sagalassos’u ziyaret edebilirler. Ekstra bir zaman ayırıp ozellikle yalnızca oraya gitmelerine gerek te yok. Bu durumda da Sagalassos’u ziyaret etmeme mazereti de ortadan kalkıyor. Sagallassos sizi bekliyor. Oyleyse doğru Sagaloassos’a.





BURDUR ARKEOLOJİ MUZESİ
Yazımın başında da belirttiğim gibi Sagalassos’dan once Burdur Arkeoloji muzesini gormek daha uygun. Biz bunu bilmeden gercekleştirdik ve doğrusunu da yaptık. Burdur Arkeoloji Muzesi’nin ilk calışmaları, Bulguroğlu (Pirkuzade) Medresesi’nin ayakta kalabilmiş tek binası kutuphanede Burdur civarında cıkarılan eserlerin koruma altına alınması ile başlamış. Bu eserlerin bir muze ortamında halka acılması da 12 Haziran 1969 yılında gercekleştirilmiştir. Bu gune kadar da cevrede gercekleştirilen bircok kazıda toplanan tarihi eser sayısının 70.000’ne yakın bir sayıya ulaşması muzenin ne kadar buyuk bir koleksiyona sahip olduğunun guzel bir gostergesi.

M.O. 7 bin yılına kadar giden 9 bin yıllık insanlık tarihinin en onemli eserlerini bunyesinde bulunduran muze, bunların sunumunu da son derece guzel yapıyor. Muze kapısından iceri girdiğimizde bizi tum ihtişamı ile dans eden kızlar frizi karşılıyor. Devamında Poseidon ve Apollon mermer heykelleri gorulmeye değer.





Girişin hemen solunda da Roma İmparatorluğu’nun onemli imparatorlarından Hadrianus ve Marcus Aurelius’un bustleri son derece gosterişli. Sağ tarafta ise gladyator, av ve akrobasi frizleri sergileniyor. Salonun devamında ise lahit kapakları, tahta Kybele heykeli dikkat cekici eserler.
Muzenin icerisinde sunulan eserlerin yanında bahcesinde sergilenen eserler de, gorulmeye değer.
Tum sahip olduğu zenginliğe rağmen, muzenin kapsadığı alanının cok kısıtlı olması nedeni ile 70 bin eserin bırakın tamamını cok buyuk bir kısmını ziyaretcilere sunması soz konusu değil. Bunun sonucu olarak Burdur cevresinden toplanmış ve depolarda bekletilen eserleri gormek mumkun değil. İnsanlık mirası olan bu değerli eserleri insanların gormemesi cok buyuk bir kayıp.





Burdur’a kısa zamanda bu eserlerin onemlilerini ve buyuk coğunluğunu ziyaretcilerine sunabilecek bir muze yapılmasının gerekli olduğu her hali ile belli oluyor. Bu muazzam eserleri iyi bir muzede sergilemek insanlık ve sanat adına yapılabilecek buyuk bir hizmettir. Bu gune kadar boyle bir muzenin yapılmamış olması da Burdur ve Burdurlular icin buyuk bir eksikliktir. Umarım Burdur, bu muzeye kısa zamanda kavuşup dunya capında kendisinden soz ettirerek hak ettiği yere ulaşır.

Burdur’u hic ziyaret etmeyenler icin Burdur’u hemen gezi listelerine almalarını, daha evvel bir nedenle Burdur’da bulunup Sagalassos ve Arkeoloji Muzesi’ni gezmek fırsatı bulamayanlara da bir daha Burdur’a gidip şehri farklı bir acıdan tanımalarını oneririz.









Alıntıdır

__________________