
Deccal geldi ve işbaşında ne zaman geldi kıyamet yakın ola bilir mi ?
Deccal anlamı nedir bir insanın şeytana uyması Âdemoğullarını yoldan cıkaran ve
İnsanları cinleri kandırma yeteneği olan kimselere kısacası şeytana uyan her kim olursa olsun o kimseye deccal veya şeytan denir
Kıyamete yakın Şeytanın diğer ismi ile deccalın fitnesine uyanlar coğaldığı bu gunler kıyamet yakın olduğu anlamına gelmektedir
Gecmişte yaşanan şeytani şimdiki ismi ile deccalın oyunları nelerdi !!!
Şeytan deccal Kilisesi Satanist Faaliyetleri
Amerika da faaliyette bulunan şeytan kilisesi satanist faaliyetleri gostermektedir bu gibi faaliyetler şeytanın yaratanla bir tutulması oldukten sonra şeytanın Ordusu yani askerleri olacağına inanırlar
Kendilerini şeytana ispatlamak icin kotu acımasız olduğunu
Sergileyerek keci kanı akıtarak kurban etme aynilerde bulunup iyi insanları şeytani
Kotuluğe iterek şeytana bağlılığını gosterme şeytanın hukmu vesveseden ibaredir şeytanın vesvesesine uyanların bir sure sonra aklını yitirdiklerini ve kendilerinde bir keramet olduğunu soyleyip yanında buyuk kitleler oluşturup ve bunlara inananlarında bir sure sonra akılarını yitirdiklerine tanık olacaksınız tabiî ki bunların sorumlusu yukarıda belirttiğim gibi şeytanın vesvesesinden ibarettir
Anton Szandor LaVey ya da gercek adıyla Howard Stanton Levey, Satanizm’i yeniden yorumlayarak Şeytan Kilisesi ve LaVeyan Satanizm’i kuran kişidir.
Şeytan Kilisesi’ndeki gizliliğin ve felsefi yonden şeytani duşuncenin azlığından dolayı, Anton Szandor LaVey’in
kızı Karla LaVey tarafından 1999′da “First Satanic Church” adıyla ayrı bir kilise olarak kurulmuştur. LaVey’in kurucusu olduğu bu Satanist grubun temel hedefi, ozel olarak Hıristiyanlığa ve butun dinlere karşı “alternatif bir din” oluşturmak ÂmÂcılığıyla kurmuştu
Bu tur faaliyetlere katılan kişilerin bir sure sonra uyuşturucu bağımlısı denge bozukluğu Hayal gorme cisimlerin hareket ettiğini sanarak akılarını yitirip intihar girişiminde
Bulunurlar yani sayın okurlarım bu tur faaliyet gosterenlerin cin peri ile bir ilgisi olmadığı goruluyor acık. acık şeytanın vesvesesinden başka bir şey değil olduğunu anlamışsınızdır Darwin teorisi evrim inancı satanistler bundan ilham almışlardır
Charles Robert Darvin (12 Şubat 1809 – 19 Nisan 1882), İngiliz biyolog ve doğa tarihcisi. İnsan dÂhil tum canlı turlerinin doğal secilim yoluyla bir ya da birkac evrildiğini one surmuş ve o gunun şartlarına gore bu teoriyi destekleyen pek cok kanıt sunmuştur. Darvin’in fikirleri uzerine inşa edilen modern evrim teorisi, bugun biyoloji biliminin temeli ve birleştirici oğesidir. Evrimin gercekleştiği gerceği Charles Darvin’in yaşadığı donemde,
Doğal secilim teorisinin evrimin ana acıklaması olduğu ise 1930′lu yıllarda bilim dunyası tarafından kabul gormuştur.[1] Darvin ‘in orijinal teorileri modern evrimsel
Biyolojinin temelini oluşturmakta, hayatın ceşitliliği uzerine birleştirici bir mantıksal acıklama sunmaktadır Darwin’ in
Doğa tarihine duyduğu ilgi, once Edinburgh Universitesi’nde tıp, sonra Cambridge Universitesi’nde teoloji okurken gelişti.[3][4] Beagle gemisinde yaptığı beş senelik yolculuk sırasında, zamanın meşhur jeoloğu Charles Lyell’ın ortaya attığı, gecmişteki jeolojik sureclerin bugunkulerle aynı olduğunu savunan
Teoriyi destekleyecek pek cok gozlem yaptı ve iyi bir jeolog olarak unlendi.[kaynak belirtilmeli] Aynı yolculukta, canlıların coğrafi dağılımı ve fosiller uzerine yaptığı dikkatli gozlemler sonucunda, turlerin birbirine donuşumuyle
ilgilenmeye başladı ve 1838′de doğal secilim fikrini geliştirdi.[5] Daha once benzer fikirlerin “sapkınlık” olarak nitelendirildiğini ve bastırıldığını gormuş olduğundan, uzun sure fikirlerini en yakın arkadaşları dışında kimseye acmadı.[6] Olası itirazlara en iyi şekilde cevap verebilmek icin araştırma yapmaya ve kanıt toplamaya başladı.[7] 1858′de Wallace’ Dan dan aldığı bir mektubu okuyunca, Wallace’ın da kendisininkine benzer bir teori geliştirdiğini anladı, ve nihayet teorisini yayınlamaya karar verdi.
1859′da yayımladığı On the Origin of Species (Turlerin Kokeni Uzerine) adlı kitabı, canlıların ortak atalardan evrilerek ceşitlendiği fikrinin geniş kabul gormesini sağladı. Daha sonra yayınladığı The Descent of Man, and Selection in Relation to Sex (İnsanın Tureyişi ve Cinsiyete Mahsus Secilim) kitabında insan evrimini ve cinsel secilim
Fikrini inceledi. The Expression of the Emotions in Man and Animals (İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi) adlı kitabında ise insanların ve hayvanların duygularını ifade ediş şekilleri arasındaki benzerlikleri ortaya koydu. Darvin bugun, John Herschel ve Isaac Newton gibi isimlerle beraber Westminster Kilisesi’nde gomuludur
Doğa Kanunlarını
Hayvanlardan orneklerle
İnsanlara Uygulama Vahşeti Darvin’in
Guclu olan hayatta kalır duşunce Hayvanlar
İcin gecerli olan kanunların insanlar
uzerinde uygulana bilir akıl hastası, ozurlu veya başka bir ırktan olduğu icin insanları yok etme doğa gereği hayvan dan evrim atamızın hayvan olması gereği guclu gucsuzu yok ede bilir şeytani teorisi Darvin bu kitabını benimseyen vahşeti uygulayan Alman Nazileri!
Fiziksel ve zihinsel rahatsızlıkları olan hastaların gaz verilerek ya da olumcul iğne ile oldurulduğu otenazi merkezi Hartheim kalesi
Adolf Hitler’e gore savaş zamanı “iyileşme olasılığı olmayan hastaların ortadan kaldırılması icin en iyi zamandı”. Bircok Alman kendilerinin “ustun ırk” kavramı icin yeterli niteliklere sahip olmayan bireylerin hatırlatılmasını istemiyordu. Fiziksel ya da zihinsel olarak ozurlu olanlar, toplum icin “yararsız”, genetik Ari saflığına yonelik bir tehdit, sonuc olarak da yaşamaya layık olmayanlar olarak goruluyordu. II. Dunya Savaşı’nın başında, zihinsel ve fiziksel ozurlu kişiler ile akıl hastaları, Nazilerin “T–4″ ya da “otenazi” olarak adlandırdıkları program kapsamında oldurulmek uzere hedef olarak belirlendi.
Otenazi” programı, oldurulecek ozurlulerin ya da akıl hastalarının belirlenmesi icin hastaların kurumlardaki tıbbî dosyalarını inceleyecek olan pek cok Alman doktorun işbirliğini gerektiriyordu. Doktorlar ayrıca oldurme eylemlerinin gozetimini de ustlendi. Olume mahkûm edilen hastalar Almanya ve Avusturya’daki altı kuruma
Gonderilerek, burada ozel olarak inşa edilmiş gaz odalarında olduruldu. Ozurlu bebekler ve kucuk cocuklar da iğne ile olumcul dozda ilac verilerek ya da ac bırakılarak olduruldu. Kurbanların cesetleri krematoryum adı verilen buyuk fırınlarda yakılıyordu. 1941’deki halk protestolarına rağmen, Nazi liderliği bu programı savaş boyunca gizlice devam ettirdi. 1940 ve 1945 yılları arasında 200.000 civarında ozurlu insan olduruldu.
T–4 programı, Nazilerin 1941 ve 1942’de acacağı, gaz odalarının olduğu kamplarda Yahudilerin, Romanların (Cingenelerin) ve diğerlerinin kitle hÂlinde oldurulmesine bir model olmuştu Program ayrıca bu kamplarda calışan SS uyelerine de eğitim alanı olarak hizmet etti.
Adolf Hitler, Nazilerin “yaşamaya layık” bulmadığı Almanların sistemli bir şekilde oldurulmesini kapsayan “otenazi” programının başlatılması emrini verdi. Bu emir savaşın başlangıcından (1 Eylul 1939) itibaren gecerliydi. Once, hastanelerde doktorların ve personelin hastaları ihmal etmesi istendi. Bu şekilde hastalar aclıktan ve hastalıktan oluyordu. Daha sonra, “danışman” gruplar hastaneleri ziyaret ederek, kimlerin oleceğini belirledi. Bu hastalar Buyuk Almanya’daki ceşitli “otenazi” olum merkezlerine gonderilerek, oldurucu iğnelerle ya da gaz odalarında olduruldu.
24 AĞUSTOS 1941 HİTLER “OTENAZİ” OLDURME EYLEMLERİNİN SONA ERDİRİLMESİNİ RESMEN EMRETTİ
“Otenazi” oldurme eylemleri konusunda kamuoyunun tırmanan tenkitleri, Adolf Hitler’in programı bitirme emrini vermesine neden oldu. Ceşitli “otenazi” olum merkezlerindeki gaz odaları kaldırıldı. Bu tarihe kadar, fiziksel ya da zihinsel engelli yaklaşık 70.000 Alman ve Avusturyalı hasta oldurulmuştu. “Otenazi” programı resmî olarak sonlandırılmış olsa da, fiziksel ya da zihinsel engellilerin “ozel durumlarda” gizlice oldurulmesine devam edildi.
Adolf Hitler, Nazilerin “yaşamaya layık” bulmadığı Almanların sistemli bir şekilde oldurulmesini kapsayan “otenazi” programının başlatılması emrini verdi. Bu emir savaşın başlangıcından (1 Eylul 1939) itibaren gecerliydi. Once, hastanelerde doktorların ve personelin hastaları ihmal etmesi istendi. Bu şekilde hastalar aclıktan ve hastalıktan oluyordu. Daha sonra, “danışman” gruplar hastaneleri ziyaret ederek, kimlerin oleceğini belirledi. Bu hastalar Buyuk Almanya’daki ceşitli “otenazi” olum merkezlerine gonderilerek, oldurucu iğnelerle ya da gaz odalarında olduruldu.
24 AĞUSTOS 1941 HİTLER “OTENAZİ” OLDURME EYLEMLERİNİN SONA ERDİRİLMESİNİ RESMEN EMRETTİ
“Otenazi” oldurme eylemleri konusunda kamuoyunun tırmanan tenkitleri, Adolf Hitler’in programı bitirme emrini vermesine neden oldu. Ceşitli “otenazi” olum merkezlerindeki gaz odaları kaldırıldı. Bu tarihe kadar, fiziksel ya da zihinsel engelli yaklaşık 70.000 Alman ve Avusturyalı hasta oldurulmuştu. “Otenazi” programı resmî olarak sonlandırılmış olsa da, fiziksel ya da zihinsel engellilerin “ozel durumlarda” gizlice oldurulmesine devam edildi.
Yahudi bir baba ve Katolik bir annenin buyuk kızları olarak dunyaya gelen Helen, Viyana’da Katolik bir cocuk olarak buyutuldu. Babası, I. Dunya Savaşı’nda hareketlenmeler sırasında Helen 5 yaşındayken hayatını kaybetti ve annesi Helen 15 yaşındayken yeniden evlendi. Aile icinde Helly olarak bilinen Helen yuzmeyi ve operaya gitmeyi severdi. Ortaoğretimi tamamladıktan sonra hukuk fakultesine girdi.
1933–1939: Helen 19 yaşındayken, ilk defa akıl hastalığının ilk belirtileri baş gosterdi. Durumu 1934′te kotuleşti ve 1935′e gelmeden hukuk eğitimini ve katip olarak işini bırakmak zorunda kaldı. Tilki teriyeri cinsi kopeği Lydi’yi kaybettikten sonra, buyuk bir sinir krizi yaşadı. Şizofreni teşhisi koyuldu ve Viyena’daki Steinhof Psychiatric Hospital’a (Psikiyatri Hastanesi) yatırıldı. İki yıl sonra Mart 1938′de, Almanlar Avusturya’yı Almanya topraklarına kattı.
1940: Helen Steinhof’da tutuluyordu ve durumunun duzelmiş olmasına karşın eve gitmesine izin verilmiyordu. Ebeveynleri kızlarının kısa sure sonra hastaneden cıkacağına inandırılmıştı. Ancak Ağustos ayında Helen’in annesine kızının Bavyera sınırının tam karşısındaki Niedernhart’taki bir hastaneye transfer edildiği soylendi. Aslında Helen ustundekiler cıkarılarak, fiziksel muayeneye tabi tutulduğu ve sonra duş odasına goturulduğu, Almanya Brandenburg’ta ki bir hapishaneye transfer edildi.
Helen o yıl Branderburg “Otenazi” merkezinde gaz odasında oldurulen 9.772 kişiden biriydi. Resmî kayıtlara odasında “akut şizofrenlik eksitasyon” nedeniyle olduğu gecti evet sayın
Okurlarım bu tur orneklerden bir kacı yani sayın okurlarım
Şeytanın AllahutealÂ’ya yukarı sayfada belirdiğim gibi asi gelerek bazı nefsine uyan insanları bu şekilde kotu amellere kapılıp gunaha girmesine sebep oluyor bir sure sonra akılarını kaybedip Darwin ve şeytan kilisesini oluşturan
Howard Stanton Levey, gibi bir sure sonra akılarını yitiriyorlar şeytana hizmet edenlerin son akıbeti seni yoldan cıkarana kadar sonrası Âdemoğlunu ilgilendirir şeytanı değil
Ama biz bir Muslumanları ilgilendirir son kitap Kuranıkerim ne diyorsa uymalıyız yoksa buyuk bir sapkınlığa maruz kalırız
Kıyamet zamanı gelen Âlimlere uyarsak şimdiki duruma duşeriz
Kuranıkerim mi terk edip o bu efendilerin peşinde koşarak uydurma rivayetlerle Allahın sozu olan Kuranıkerim’den
Uzaklaşıp şeytana hizmet ederiz ne zaman Kuranıkerim’e uyar tabi kalırsak ebedi Âleme vardığımızda kurtuluşa ereri yoksa Darvin teorisine de inanırız farkında olmadan satanist duşunceye de uyarız ondan sonra deccalla da yani şeytana uyar
Araştırmacı Yazar Ramazan HOŞ
__________________