Yıllar var ki, gozlerimiz yollarda ve geleceğin hulyalı mavilikleri icinde, varlığı en temiz ruhlardan daha temiz, duşuncesi cağın butun problemlerini cozecek kadar guclu, sinesi meleklerin gonuleri kadar yumuşak ve iradesi cehennemler karşısında dahi “pes” etmeyecek kadar sağlam, ideal bir nesil bekleyip durduk. Hakkın inayetinin temsilcisi, boyle bir neslin geleceğine dair umidimiz olmasaydı, upuzun bir boşluk doneminde ye’se kapılmadan, cozulup dağılmadan varlığımızı surdurmemiz mumkun değildi. Nebilerin va’dinde, velilerin sırlı ifadelerinde onunla tanışdıktan sonra, her gece duşlerimizde onunla selamlaştık, hergun hulyalarımızda onunla coştuk ve geldik bu gunlere ulaştık.

Cehrelerinin akı, kurtuluş gunumuzun sabahı bu ay yuzluler, hayallerimize girecekleri Âna kadar gunduzun geceden farkı yoktu; bizler de bu karanlık Âlemin uyurgezer hayaletleriydik. Şafaklarımız onların emareleriyle tullenince, daha cok bir mezarı andıran bu duşkunler diyarı da gullerle, ciceklerle kızarmaya başladı. Eğer bir muhalif ruzgÂr esmezse, onların ağızlarının suyuyla bir gul bahcesine donen yamaclarımız, gelecekte butun insanlık icin, ruhun, mÂnÂnın tutup durduğu, dolayısıyla da huzur ve itmi’nanın soluklandığı, otelere acık tenezzuh yerleri haline gelecektir.

Geleceğin dunyası onlarla o kadar aydınlıkdır ki, o aydınlık cağa gore ay, ancak bir zerre, guneş, o devrin kutlularının gectikleri yerlere ışık sacan bir kandil, varlık bu iklimde, okunaklı bir kitap ve muhteşem bir meşher, dortbir yanda duyulan nağmeler de peygamber kardeşliğine namzet bu kudsilerin dokunaklı sesleridir.

Onların yaşadığı zaman diliminde soz pazarları bulaşıklardan temizlenir; azgınların ağızlarına gem vurulur, butun başıboşların ipleri cekilir.. soz, soz sultanlarıyla buluşur, tanışır ve alem onların soluklarıyla dolar-taşar.

Evet, onlar, bir kere İsrafil gibi sûra ufleyince, birkac asırdan beri kendilerini olum uykusuna salmış ne kadar uyur-gezer varsa birdenbire dirilecek… o gune kadar ruyalarla teselli olan butun bahtsızlar uyanacak; şurada-burada hırıltılarla dolaşıp duran ve şeytanın umitsizlik bestelerini seslendirenlerin de sesleri kesilecektir.
Onlar, butun peygamberlerin mutlak varisi, insanlığın iftihar tablosu, Nebiler Sultanı’nın da en has mirascıları olduklarından, bir mÂnÂda, tıpkı o ufuk insan gibi,Adem Nebiden sadakat ve vefa, Nuh peygamberden azim ve kararlılık, Hz. İbrahim’den hilm-u silm ve teslimiyet, Musa (a.s.) dan mucadele ve futuvvet, Hz. IsaMesih’den mulayemet ve musamaha tevarus etmişlerdir.

Dunden bugune bu vasıflardan sadece bir kacıyla bile cok olu gonuller dirilmiş ve cok umranlar kurulmuştur. Bunların butununun bir anda ve bir kadroda bulunması, vesilelik acısından yeni bir “ba’su ba’del mevt” icin oyle muthiş bir kuvvet kaynağıdır ki, bu kaynağı temsil edenler, bugun olmasa da yarın, zirveleri tutup insanlığın kaderine hukmedebilirler.. elverir ki, Cenab-ı Hak’la, aralarındaki misakı bozup ceşit ceşit inhiraflara duşmesinler...

Evet, bugun insanlık yeni bir kurtuluş bekliyor. Oyle anlaşılıyor ki, dunya capındaki bu buyuk işi gercekleştirecek yegÂne guc de cağımızda, Hak rahmetinin temsilcileri sayılan peygamber vasıflarıyla serfirÂz bu altın nesli olacaktır ve ilklerinkine yakın bu şeref beratının sonu da bunların unvanlarıyla muhurlenecektir.

Yer yuvarlağı onların cevkanlarının ucunda, yaratılış gayesine uygun cizgiyi bulacak ve felek onların destanlarını mırıldanıp duracaktır. Bunlar sayesinde yeryuzu, son bir kere daha bilgisizlik ve gorgusuzlukden arındırılacak; kufur ve dalalet, cehalet ve hayÂsızlık Kaf dağının arkasına atılacak ve oteden beri, salim duşuncenin değişmez, tukenmez kaynağı ve Kudreti Sonsuz’ un en son mesajı Kur’an, butun ışık tayflarını sanat ve ilimlerin onune sererek, sanatkÂr ve ilim aşıklarına onların mubarek gayretleri icinde iman ve marifet zevklerinin en erişilmezlerini duyuracaktır.

Yaşlı dunya ve kaddi bukulmuş insanlık onlar sayesinde, ruhu kendine has cizgileriyle, duşunceyi otelere ait derinlikleriyle, iradeyi o baş dondurucu cap ve calımıyla, son bir kere daha gorup tanıyacak, muşahede edip anlayacaktır.

Ey, henuz ufukta kucuk bir belirti iken, gonullerimize ışık ve umit salıp, dillerimizin bağını cozen mukaddes nesil ve ey mubarek solukları, asırlardan beri ciğeri yanmış sevdalıların merhem ve tiryakı nurlu genclik! Kalk, seninle temsil edilen mÂnÂdan gozlerimize ışıklar cal ve yalancıların mumlarını sondur! Kalk, hasretle yolunu bekleyenlerin, hicranla inleyenlerin ahlarını dindir! Kalk ve arslanlar gibi oyle bir kukre ki, cakallar bir daha gorunmemek uzere inlerine girip saklansınlar ve yedi cihan senin velvelenle dolup taşsın! Kalk, yaratan aşkına, gencliğinin hakkını ver ve karakuralara kendini isbat et! İsbat et ve ac herkese sîneni acabildiğin kadar; kalmasın kinin, nefretin bozguna uğramadığı bir tek yer! Oyle insanca davran ki, yılanlar, cıyanlar bile utanıp deliklerine girsinler! Kalk, onumuzu kesen ve istikbal adına endişelerimizi sarsan, ne kadar karanlık duşunce, sis ve duman varsa, hepsini elinin tersiyle bir tarafa it ve bize, aşk, umit ve muruvvet neşideleri soyle! Soyle ki, artık kÂbuslu ruyalardan ve baykuşca cığlıklardan usandık!

__________________